Bir Türk savcısının İsveç anıları‏

 Cumhuriyet 12.12.2010

MALMÖ

ALİ HAYDAR NERGİS

Bir Türk savcısının İsveç anıları

Stockholm’deki çeviri bürosunda “dert” dinlerken bulmuştum Durusoy Yazan’ı. Karşısındaki ufak tefek adam, oturma ve çalışma iznini yeni almıştı. Köyde, doğar doğmaz vücudunu tuzla yıkarlarken gözünün birini kör etmişlerdi: “Şimdi oturma izni aldığıma göre, gözümden dolayı emekli de olabilir miyim; bana bir dilekçe yazıversene!’’ diyordu. Durusoy Yazan, Feke’nin Gökçeli köyünde doğmuştu. Dilekçe yazmayı daha küçücük bir çocukken Kadirli Adliyesi’nin önünde, Yaşar Kemal’den öğrenmişti. Adliyede Başkâtip olan babası Süreyya Yazan, kendine yeni bir daktilo aldığında, eskisini adliyenin önünde arzuhalcilik yapan Yaşar Kemal’e vermişti. Durusoy, adliyeye gidip gelirken Yaşar Kemal’in dizinin dibine oturur, onun dilekçe yazışını izlermiş. Liseyi bitirip hukuk fakültesine girdiğinde, babası öğütlemiş: “Okulu bitirip göreve başladığında, hiçbir zaman, kalemini güçlüden, zalimden yana kullanma; suçsuzun, güçsüzün ahını alma!”

İlk görev yeri olan Hakkâri’nin Yüksekova İlçesi Cumhuriyet Savcılığı’na atandıktan sonra, bir gün adliyenin penceresinden çarşıyı izlerken bileklerinden zincirle kelepçeye vurulmuş halde karakola götürülen bir adam gördü; tahta merdivenlerden yuvarlanırcasına inerek önlerine çıktı; adamın ellerini çözdürdü. Karakolda işkence yapıldığını duyduğunda, gitti, karakolun toprak damının üzerine bir göz oda yaptırdı, orada yatıp kalkmaya başladı. Ondan sonra, hakkında Ankara’ya uzanan şikâyet dilekçeleri dizi dizi…

Bir gün, Adalet Bakanlığı’ndan bir duyuru aldı: İsveç Ceza Yasası’nı inceleyerek Türkçeye çevirecek hâkim ve savcılar aranıyordu. Sınavla belirlenecek 1 kişinin üç yıl süreyle İsveç’teki giderleri Adalet Bakanlığı’nca karşılanacaktı. Girdiği sınavı birincilikle kazandı. Kuzey’in bu soğuk ülkesine adım attığında, bir de baktı ki, alacağı aylık 553 Kronluk bursla İsveç’te tek göz oda kiralaması bile mümkün değil..

Ne pahasına olursa olsun, İsveçceyi öğrenmeye, İsveç Ceza Yasası’nı Türkçeye çevirerek Adalet Bakanlığı’na göndermeye kararlıydı. Dil okulundan ve İsveç Ceza Yasası’nı incelemekten arta kalan zamanlarında iş bulup çalıştı. Bulaşıkçılıktan taksi şoförlüğüne dek birçok işe girip çıktı. İsveçceyi öğrendi. İsveç Ceza Yasası’nı Türkçeye çevirerek Adalet Bakanlığı’na gönderdi. Onca işin arasında, halen en kapsamlı ve tek kaynak olan İsveççe-Türkçe sözlüğü arkadaşlarının ve dilbilimci Emin Özdemir’in katkılarıyla hazırlayıp yayımladı. Tam geriye dönmeye hazırlanırken Türkiye’deki bir avukat arkadaşından gelen haber, onu şaşkına çevirdi. Yüksekova’da görev yaptığı yıllarla ilgili hakkında Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’nde “görevi kötüye kullanmak” suçlamasıyla açılan ve 10 yıl ağır hapis cezasıyla yargılandığı dava sonuçlanmak üzereydi. Ankara’ya geri dönse bile eski görevine başlama şansı kalmamıştı. 12 Eylül darbesi de o günlerde gerçekleşti. Radyolardan yayımlanan sıkıyönetim bildirisiyle, “Yurda dön!” çağrısı yapıldı; adı, “arananlar” listesinde yer aldığı için, yargılanmak üzere Türkiye’ye dönmesi isteniyordu. Artık geri dönmeyecekti. İsveç’te, yeniden iş aramaya koyuldu. Oturma ve çalışma izni ile ilgili işlemleri düzenleyen Devlet Göçmen Dairesi’ne “yeminli Türkçe çevirmen” olarak girdi. Türkiye’den kaçarak İsveç’e gelen binlerce sığınmacının belgeleri Durusoy Yazan tarafından İsveççeye çevriliyordu. Çok geçmeden, Devlet Göçmen Dairesi’ne ve Yabancılar Bakanlığı’na şikâyet dilekçeleri gönderen bazı Kürt sığınmacılar, hiçbir somut kanıta dayanmayan savlarla, dosya çevirilerinin “eski bir TC savcısı tarafından yapılmasına’’ karşı çıkıyorlardı. Durusoy Yazan, istifa etmek zorunda kaldı. Odasını toplarken Yüksekova’da, bileklerinden zincire vurulmuş adamı bir kez daha anımsadı… O günlerde, Türkiye’de, hakkında açılan bir dava daha sonuçlanmıştı. Adalet Bakanlığı, yıl boyunca gönderdiği aylık 553 Kronluk bursu faiziyle birlikte geri istiyordu. Yeniden iş aramaya koyuldu. Yapacak başka bir iş bulamayınca, Stockholm’deki o çeviri bürosunu açtı. Durusoy Yazan, o yıllarda “İsveç Türk Ceza Yasası, Bana Bir Dilekçe Yazıversene, İsveç Mektupları ve Bir Türk Savcısının İsveç Anıları” adlı kitaplarını yazma planlarından uzun uzun söz etmişti. Şimdi, önümdeki kitaplarının ciltlerine dokunurken bebekliklerini anımsadığım çocukların saçlarını okşuyormuşum gibi geliyor bana…

alinergis@yahoo.se

This entry was posted in Tarih and tagged . Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *