Kim Bırakmış Seni Kim ki, Gidesin Fazıl!..‏

Cumhuriyet 05.09.2010

DÜNYADA BUGÜN

ALİ SİRMEN

Kim Bırakmış Seni Kim ki, Gidesin Fazıl!..

Sevgili,

Yıllar önce Almanya gezilerimden birinde, beni uyardılar:

– Bir müzisyen çocuk var, olağanüstü bir şey olacak, ondan söz edildiğini duyacaksın.

Fazıl Say’dan söz ediyorlardı.

Haklılardı.

Yalnız biz değil, bütün dünya duydu Fazıl’ı.

Son Paris’in banliyölerinden birindeki konserinde olmak üzere birkaç kez karşılaştık.

Ama o hep bana çok keyif veren, coşturan, direnme gücü aşılayan, (bir konuşmamızdan anladığıma göre, İlhan Selçuk da, aynı duyguları taşırdı onun için) yakın ve aziz bir dost gibi gelir Fazıl Say.

Geçenlerde bir CD’sini küçük bir notla gönderdiğinde, telefonunu bulup, kendisine teşekküre çalıştım.

Sonra düşündüm ve kendi kendime,

– Bırak şimdi rahat Fazıl’ı, yorgundur, kimi zaman bir teşekkürü bile kaldırmak güç gelir, dedim.

Yorgun olmalıydı gerçekten; son altı yıl içinde 2 büyük oratoryo, 2 büyük senfonik eser, 1 keman konçertosu, 2 piyano konçertosu, 5 solo piyano eseri, 1 bale müziği, 2 Bach uyarlaması, 4 film, 1 tiyatro müziği bestelemişti.

Yorgundu Fazıl, gerçekten yorgun…

***

Yorgundu Fazıl, hatta yorulmaya vakit bulamayacak kadar yorgun; haksız da değildi. Son altı yılda topluma 10 CD, 2 DVD, 12 nota sunmuş, aynı süre içinde 42 ülkede 326 şehirde 700 konser vermişti.

Tabii ki, yorgundu.

Yaptıklarından mı yorgundu, yaptıklarının ülkesinde yeterince değerlendirilmemesinden mi, düşüncelerini açıkladığında uğradığı saldırılardan mı?

Sonuncusundan olduğunu sanmıyorum. Çünkü o daha çocukluğundan aldığı kültürden bilir ki, meyve veren ağaç gibi, düşünce açıklayan insan da taşlanır.

Fazıl hem meyve veren ağaç, hem düşünce açıklayan insan olarak, hedefte olmayı sineye çekmeye mecbur.

Şimdiye dek de, yakınları ve dostları gibi yaptı bunu.

Son olarak, arabesk konusundaki sözleri büyük tartışmalara neden oldu, kendisini saldırıların hedefi haline getirdi.

Onun arabesk konusundaki görüşlerini paylaştığımı, hatta daha da öteye geçtiğimi, yağma ve talan etiğinin estetiği olan arabeskin yalnız sanatımıza değil, yaşamımıza damgasını vurduğunu hatta onun ta kendisi haline gelmeye başladığını sana yazdığım bir pazar mektubunda da dile getirmiştim hatırlarsan.

Ama sanıyorum, Fazıl’ı arabeske karşı duruşunda, popülizmin ve artık onun Tayyibizm şekliyle diktaya bürünmüş baskısının şerrinden yeterince destekleyemeyip, biraz yalnız bıraktık hepimiz.

***

Bilgisayarıma ulaşan bir iletiden gördüğüme göre, Fazıl en çok da bu yalnız bırakılmaktan, bu haksız saldırılardan yorulmuş.

Hafta içinde bilgisayarımda, bu sütunun amiri Mine Hanım’dan gelmiş altına da dikkatle oku! notu iliştirilmiş, bir ileti buldum. Bu Fazıl Say’ın veda mesajıydı.

Mesajı okurken, onun yılgın değil, ama yorgun olduğunu gördüm.

Gidiyorumdiyordu Fazıl Say.

Yüreğim cız etti. Bu gidiyorumda, bize bunca mutluluk yaşatan, bizimle bunca dayanışma içinde olan Fazıl’a yeterince destek olamamamızın mı payı vardı acaba?

Gitmesine gelince:

Fazıl bir yere gidemezdi. Nereye giderse gitsin, Nâzım, Beethoven, Mustafa Kemal, Metin Altıok, İlhan Selçuk, Genco Erkal ile birlikte yaşadığı, yarım yaşamların, dama tıkılanların, yakılanların acısını içinde taşıdığı, Anadolu’nun tınıları ile dostlarının acı anılarını yanında götürdüğü aynı dünyada yaşayacaktır.

Fazıl, Fazıl’ı bir elbise gibi üzerinden sıyırıp atamayacağına göre hiçbir yere de gidemeyecektir.

Onun için boşuna uğraşmasın derim. Ve derim ki Sevgili, Fazıl’a birlikte seslenelim:

– Kim bırakmış seni, kim, ki gidesin Fazıl?

asirmen@cumhuriyet.com.tr

This entry was posted in Kose Yazarlari and tagged . Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *