Anayasa’dan LAİK’liğin çıkartılmasını isteyenlere ve Türkiye’yi araplaştırmaya çalışanlara * Suudi’de Kadın Tutuklulara Elektrik ve Kamçı


Suudi’de Kadın Tutuklulara Elektrik ve Kamçı

Orhan Özkaya (Yazar)

İki kardeş Cidde Dhahban cezaevinde tutuluyor
2018 Temmuz ayından bu yana Cidde’deki Yüksek Güvenlikli Merkez Cezaevi’nde tutuklu bulunan kadın aktivist Samar Badawi, seçimlerde aday olmak için dava açmış ve ağır işkencelere tabi tutulmuştu. Kasım 2020’de “Darbe teşebbüsü” suçlamasına maruz kaldı. Yazar olan erkek kardeşi de tutuklu… Bu kadar karanlık sistemi kırmak için yılmadan mücadele eden bir başka kadın aktivist İman el Nefcan, Riyad Üniversitesi öğretim üyesi, 3 yıldır tutuklu bulunuyor. Tek başına seyahat, araba kullanma gibi suçlamalara maruz kalmış, ayrıca ”darbe teşebbüsü”, “terörizme destek” gibi mesnetsiz suçlamalarla 3 yıldır hapiste tutuluyor.
Ünlü tutuklu Azize el Yusuf Ayetullah Nemr el Nemr
Yine Sakar Badawi, “Neden reşit olmayan bir erkek çocuk kadınların koruyucusu olsun?” diye sorguladığı ve düşündüğü için, ağır işkencelere tabi tutulmuş, cinsel saldırılara uğramış ve 3 yıldır tutuklu. BBC kaynakları, Suudi yetkililerin işkence ve kamçılama suçlamaları karşısında bir açıklama yapmalarını beklediklerini yayınladı. Wall Steet Journal’a Suudi yetkililerin, “Bu uygulamalara Suudi’de izin verilmez” diye açıklama yapmaları inandırıcılıktan uzak bulunmakta.
Hapishaneler işkence gören kadınlarla dolu
Oysa aydın din insanları, kadın hakları savunucularının uzun zamandır tutuklu bulundukları biliniyor. Uluslararası Af Örgütü açıkladığı raporda, elektrik ve kırbaç uygulamaları nedeniyle kadınların bazılarının yürümekte, ayakta durmakta zorlandığı ve maskeli görevlilerce tecavüze uğrayan kadınlar olduğunu belirtiyorlar. Bu şikâyetlerin kendilerine somut olarak yapıldığını vurgulamaları önemli sayılıyor. Salman’ın Batı’ya şirin görünmek adına başlattığı modernleşme çabalarının doğru olmadığı, kadın hakları ve muhalefete uygulanan baskılar hesap dışı tutuluyor. Ayrıca Cemal Kaşıkçı cinayetinin dünya kamuoyu tarafından unutulması mümkün görünmüyor. Zira CİA ve Trump dahi bu cinayeti Veliahtla ilişkilendirmişti.
İnsan Hakları Örgütleri baskıyı artırıyor
Bütün bunlara rağmen uluslararası baskılar sonucu ülkenin kadın hakları savunucuları arasında bulunan dünyaca tanınmış altivist Lüceyn el Hezlul ile Nevf Abdulaziz 3 yıl kaldıkları cezaevinden tahliye edildiler. Onlar kadınların araba sürmesi yasağının kaldırılmasına bir hafta kala tutuklanmıştı. Yine onlar gibi tutuklanan ünlü alktivist Azize el Yusul tahliye edilmedi.
Ancak bu tahliyeler hiçbir iyileşme göstergesi sayılamaz, çünkü hâlâ tutuklu onlarca kadın hakları savunucusu mantık dışı, çağ dışı suçlamalarla tutuklu bulunuyor. Bu tutuklular ne avukatlarıyla ve nede aileleriyle görüştürülüyor. Bugüne kadar da iki kez mahkemeye çıkmışlar… Serbest bırakılan Nevf Abdulaziz’in cezaevinde olduğu dönemde serbest kalması için kampanya yapan Maya el Zahrani tutuklu kalmaya devam ediyor.
İnsan Hakları Federasyonu (FIDH), “cezalar Muhammed bin Selman” ın talimatıyla gerçekleştirildiğini savunuyorlar. Tüm kadın eylemcilerin serbest bırakılmasını talep ediyorlar. Diğer yandan İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), bu hukuksuzluklara karşı çıkarak, cinsiyet eşitsizliklerine son verilmesini istiyorlar… Cidde’deki Dhahban Cezaevi’nde elektrik verildiğini ve kırbaç cezalarının kadınlara acımasızca uygulandığını belirterek, bütün tutukluların serbest bırakılmasını istiyorlar.
Şii bilim adamı Nimr el Nimr’in 2016’daki idamı
Suudi yönetimi, 3 Ocak 2016’da, “Bir gün krallarda ölecek…” dediği için Şii din adamı Ayetullah Nimr Bakır el-Nimr’ inde aralarında bulunduğu 47 kişiyi idam etti, bunlardan üçünün yaşının küçük olduğu iddia edilmişti. 2011’deki Bahreyn halkının direnişine denk gelmesi bahane edilerek, Suudi’nin Katif kentindeki gösterileri, “teşvik etmek, fitne çıkarmak, güvenlik güçlerine direnmek ve ateş açmaya çalışmak suçlarından dolayı tutuklanmış ve idama mahkûm edilmişti.
Ayrıca Cuma hutbelerinde Alevilere baskı yapıldığını eleştirmesi suç sayıldı. İşte bugün gelinen noktada Suudi diktatörlüğü bilim insanları, hak arayan kadınlar, Şii Ayetullahlar, aydınlar ve gençlik tarafından yağan yağmurların doluya dönüşeceği zamanlar bekleniyor. Angola’nın bağımsızlığı için savaşan MPLA’nın lideri ve savaş sonu Devlet Başkanı olan Antonio Agostinho Neto’nun 1960 yılında hapisteyken yazdığı şiirde değindiği gibi;
“yağmuru kimse durduramaz!”, “Burada hapiste öfke göğsümde büyüyor, sabırla bekliyorum toplanmalarını tarihin yeliyle savrulan bulutların, yağmuru kimse durduramaz.” Beklenen yağmur 1975 yılında geldi. Ülke bağımsızlığına kavuşarak; toplanan bulutların yağmuru olanca gücüyle boşaltması ve halkın özgürlüğe kucak açması, iç savaşın yıkımını, acıları sona erdirmesi gönüllerde rahatlama yarattı. (Devrimler ve Karşı Devrimler Tarihi Ansiklopedisi, Gelişim Basım ve yayım. A.Ş., Gn. Yön. Ercan Arıklı, cilt:1)
This entry was posted in DİN-İNANÇ, RADİKAL İSLAM, SİYASAL İSLAM, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *