YAKIN SİYASİ TARİHİN İÇİNDEN *** BAŞBAKAN ADNAN MENDERES’İ BENDEN DİNLEYİNİZ


Dr.Ali Nejat Ölçen
alinejat@olcen.net
20.09.2017

BAŞBAKAN ADNAN MENDERES’İ BENDEN DİNLEYİNİZ

1994 yılından beri yayımını sürdürerek dağıtımını bedelsiz ağladığım Türkiye Sorunları kitap dizisinin 104 (Nisan 2015) ve 116 ( Nisan 2017) sayılarındaki yazılarımda “Başbakan Menderes’i bir de benden” dinleyiniz:

1250 okuyucusu olan Türkiye Sorunları kitap dizisinin 104’cü sayısının
39-40 sayfalarında şu bilgilere acaba kimler karşı çıkabilir:

1950.Demokrat Parti İle Gelen Faşizm

1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti, İttihat ve Terakki iktidarının (1910) benzeriydi. Adındaki demokrasiyi yerle bir etmiş, kendisine oy vermeyen Kırşehir’i, ilçeye dönüş-türmüş, eleştiri yazıları nedeniyle yaşlı Hüseyin Cahit Yalçın’ı Bedii, Faik’i tutuklatarak hapse tıkmış, Demokrat İzmir gazetesini, partisinin militanları eliyle tahrip
edilmesini sağlamış, kendisine demokratik koşullarını kazandıran CHP genel Başkanı İsmet İnönü’yü taşlatarak yurtiçi gezilerini sürdürmesini önlemeye çalışmıştır.

T.B.M.M’ de Tahkikat Komisyonu kurarak yasama ve yargıyı kendi elinde toplamaya yeltenmişti. İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Sıddık Sami Onar’ı saçlarından tutup sürükleyerek dışarı atan polis Bumin Yamanoğlu cezasız kalabilmiştir. Halkevlerini kapatarak ulusal kültürün birliktelik içindeki gelişimini önlemiş, Cumhuriyetin kitaplarını yakan ilk siyasal partinin iktidarı olmuştur.

1955-1960 dönemin Menderes iktidarı 1910’ların İttihat ve Terakki iktidarının faşizmine benzerini yaşamaya başlamıştı Cumhuriyet Türkiye’si.. Ülkede bu denli gaddar ve zalim olan Demokrat Parti iktidarı, İstanbul’da azınlık haklarını yok eden 6-7 Eylül 1955
olaylarına karşı Yunanistan’dan gelen tepkilere boyun eğmiş ve yazar Nazlı Ilıcak’ın Bayındırlık Bakanı olan babası Muammer Çavuşoğlu İzmir’de Yunan Bayrağının göndere çekilerek selam duruşuyla o ülkeden özür dilemeye boyun eğmiştir.

Çok Partili siyasal yaşamda, ülkeyi ikiye bölen girişimi başlatan Menderes Hükümeti’dir: Vatan Cephesi ile devletin radyo denilen haberleşme aracı her gün o cepheye katılanların (yaşamı terk etmiş olanların adları dâhil) yayınlamak görevini de üstlenmişti.

Nisan 2017’de yayınlanan Türkiye Sorunları kitap dizisinin 116 sayısında
acaba Başbakan Adnan Menderes için (sayfa 57) bakınız neler yazmışız:

Fakat ne yazık ki doğa tahribatına Başbakan Adnan Menderes başlamıştır. Örneğin Ankara’da Bülbül deresinin güzelim suları, Sağlık Bakanlığı binasının yanından geçerek Atatürk Bulvarı’nın ortasında akışını sürdürür ve Ankara çayına ulaşırdı. O dere kurutuldu ve Atatürk Bulvarında Bülbül Deresinin gövdesi betonla kapatıldı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Başkenti Ankara’nın Kavaklıdere’den Ulus Tren istasyonuna kadar ana caddesinin ortasında güzelim çam ormanı olan refüjü vardı.1958 yılının ortasında güzelim çam ormanı kesilip yok edildi. Ve orman olan güzelim refüj betonlandı.

Kızılaydaki Sakarya yolunu süsleyen ardıç ağaçları da bir gecede kesilerek yok edildi. Başbakan Menderes İran’daki Başkent Tahran’da tek ağaç görmeyince kentlerde ağacın gereksizliği kanısına ulaşmış olmalıydı! Fatih Sultan Mehmet sağ olsaydı başta Adnan Menderes olmak üzere 2017 yılında Ankara ORAN semtinde binlerce ağac kestirip 39 katlı bina yapımını üstlenen Kuzu Grubu’nun yetkililerinin kollarını kesmiş olacaktı. Çünkü “Ormanımdan bir dal kesenin kolunu keserim” demişti 660 yıl önce. Nereden bilecekti ki, doğa düşmanı siyasal partilerin ülkemizde iktidar olacaklarını…

Yazacaklarım bu kadar da değil. Türkiye’mizde 1957-1959 arasında ilk bilimsel Yapı Teknik dergisini yayınlamış ve 20.sayısı Adil Handaki büronun kapıları polisler tarafından kırılarak o kitap dizileri ile birlikte kitaplarımın tümü meşin torbalara doldurularak alıp
götürülmüştü. Çünkü 20’ci sayısında Adnan Menderes’in Ankara’da ana caddelerin yıkılarak yeniden yapımının ekonomik bir girişim olmadığını belirleyen yazımız. T.B.M.M’ndeki Tahkikat Komisyonu, “Ekonomik Yatırım yapmayarak devletin manevi kişiliğine saldırı” kararını almış ve bu satırları yazan kişinin mühendislik hayatını sona erdirmişti.

Ankara’da 555 Miting’ini izleyenleriniz varmıdır bilemiyorum. Adnan Menderes makam arabasından inerek karşı kaldırımdaki insanlara ne denli halkçı olduğunu kanıtlamayı tasarımlamış olmalıydı. O an karşı kaldırıma adım attığında genç bir adamın yumruğuyla karşılaştı. Kısa sürede yaşam savaşının içinde bulmuştu kendisini. Austin marka mavi renkli küçük arabadan iri bir adam çıkarak Menderes’i kucakladı arabasının içine
yerleştirdi ve kaçıp götürdü.

Birkaç gün sonra da Harp Okulu Öğrencilerinin başta komutanları ile birlikte yürüyüşü gerçekleşecekti.27 Mayıs 1960’ın doğuşunun sorumlusudur Adnan Menderes ve Celal Bayar.

Yazıya bir katkı

hmb
20 September 2017

Merhaba,

Sn.Ali Nejat Ölçen’in Menderes-Bayar (DP) faşist diktatörlüğüne dair yazdıkları, fazlası hiç yok, eksiği çoktur.

Ancak, DP faşizmini İttihat ü Terakki’ye benzetmesi, ideolojik ve kategorik olarak yanlıştır. Bu tartışmaya girmiyorum, buradaki herkes biliyor (yahut ben öyle farzediyorum), “Faşizm” ile “Jakobenizm” farkını.

6-7 Eylül olayları, zaten o mel’un ve menhus hain hükûmetin İngiltere’nin planladığı bir rezaleti beraber uygulamaya koyması idi. Yunan İçsavaşı sağcı iktidarın zaferiyle bitmişti. Niye? Arnavutluk, Bulgaristan, Türkiye, komünistlerden desteğini çektiği için. Niye çektiler? Batı bloğu Stalin’e dedi ki : “Biz seninle Yalta’da ve Potsdam’da paylaşım yapmamış mıydık? ‘Doğu Avrupa senin olacak, pekiyi, ama Yunanistan ve Türkiye de bizim olacak demedik’ mi? Sen Türkiye’den Ardahan’ı, Kars’ı, Artvin’i ve bir de ‘Boğazlar’da ortak savunma’ adı altında Boğazlar’ı istemek suretiyle Türkiye’deki (zaten bizim kucağımıza atlamaya dünden teşne olan) hükûmeti, bu işi yapmalarında kuvvetli bahane oluşturarak, bize ittin, kabul, ne güzel, iyi yaptın. Ama Yunanistan’daki komünist gerillaları niye destekliyorsun ve destekletiyorsun? Sen böyle yaparsan biz de Doğu Avrupa’yı geri alırız, ona göre !'”

Eh, Stalin buna karşı ne yapacaktı? Kesti ve kestirdi yardımı, komünistlere. Komünist hareket ezildi. (Varkiza Mutabakatı’na bakınız). Türkiye’ye bakalım : Türkiye, kendisini işgale karşı çıkan, işgalci Yunan ordusunda ‘bozguncu’ faaliyet yürütüp Kurtuluş Savaşı sırasında Türk zaferine (bu sonucu amaçlayarak değilse de ve amaçları Yunan ordusunun gayriahlakî ve emperyalist uşağı bir savaşta telef olmasına, Yunanistan’ın felâkete uğramasına engel olabilmek idiyse de, netice itibarıyla) yararlı olmuş bir hareketi, emperyalist efendileri istiyor diye, ezdirmiş oldu.

Yunan Krallığı ile ilişkiler, hiç olmadığı kadar iyileşti. 1953’te İstanbul’u ziyaret eden Yunan Kralı için görülmedik törenler tertip edilmişti.Bu ilişkiler, Kıbrıs’ta da İngiliz egemenliğine karşı beraber mücadele fikrine kadar ilerleyecek gibiydi. Ama paradoksa da bakınız, bu meyanda !

O kadar ki, 1954 Ağustos’u sonunda, İngiltere’nin Atina’daki büyükelçisi, şu raporu yazmıştı (mealen) :

“Bu iki ülkenin iyi ilişkileri böyle devam ederse, Kıbrıs’taki varlığımız sona erer. Ama bozulacak gibi de durmuyor. Bunun için birtakım girişimlerde bulunmak gerektir. MESELÂ, SELANİK’TE ATATÜRK’ÜN EVİNE BOMBA ATILABİLİR, BUNA KARŞI TEPKİ OLARAK DA TÜRKİYE’DE, BİLHASSA İSTANBUL’DA, RUM AZINLIĞA KARŞI GALEYAN, HALK HAREKETİ VE MİSİLLEME YAPILABİLİR.”

6-7 Eylül’den 1 yıl önce !!!

6-7 Eylül olaylarında telsizlerden “Misilleme bitene kadar harekete geçilmeyecek.” şeklindeki emirler çok manidardır.

Neyse, bunları da herkes biliyor. Niye yazdım o halde? Muammer Çavuşoğlu’nun Yunan bayrağına selâm durması bir “geri adım, yahut yükselen tepkiler üzerine “taviz” değil, doğrudan doğruya o planın parçasıydı.

Nâzım’ın (diğer şairlerin de) Adnan Menderes hakkında yazdıkları, epeyce fikir verir.Ben bazı eklemeler yapmış olayım, DP iktidarının seyyiatı hakkında :

II.Dünya Savaşı Avrupa’yı mahvettiği için, 46-50 arasında Akdeniz’de bizim deniz ticaret filomuz üst sıralara geçmişti (varın yapın hesabını !). Bu konjonktürün de verdiği olanakla, ama yalnız bundan değil, devrimci cumhuriyetin Jakoben kalıntılarıyla, Türkiye, ihracatını CIF – ithalâtını FOB yapıyordu. DP gelir gelmez bunu tersine çevirdi, ihracatımızı CIF – ithalâtımızı FOB yapmaya başladık ! Sırf bu, ihanettir.

“Liberalizm, serbest ithalât” diyerek, Türkiye’nin biriktirdiği 2,5 milyar doları 3 yıla varmadan tüketti. “Marshall yardımı” (ki buna CHP tâlip oldu daha önce, CHP’nin lâf söyleyecek hiç yeri yok) ile güya silâh-techizat-âlet-edeat geliyor bahanesiyle, mevcut fabrikalarımızı kapattı DP. Köy Enstitüleri’ni kapatması zaten yeter, hain olarak tavsife (burada da CHP attı ilk adımı. 1946’da Reşat Şemsettin Sirer denen noktanoktayı getirdi, daha 1941’de mi ne, Hasan Âlî Yücel’e ‘Hasan bey, Hasan bey ! Siz, kenefi bilmeyen köylü çocuklarına Şekspir öğretiyorsunuz, keman vs. öğretiyorsunuz. Biz, bindiğimiz eşeğin akıllı olmasını istemeyiz!’ diyen Reşat Şemsettin Sirer’i ! Herhalde ‘Başkasını getirirsek tam yıkamayabilir, bu herif garantili yıkım yapar.’ diye düşündüler !). Başka? Lâikliğe ilk darbeleri vurmakta CHP’den aldığı bayrağı taa tepelere taşıdı. Kemal Pilavoğlu’ların, Ticanî’lerin alıp yürümesi DP eliyledir.

1955 Bandung Konferansı’nda Fatin Rüştü Zorlu’nun, yani hükûmetin, aldığı köpek tavrı ibret vesikasıdır. Kore hadidesi gibi. Daha sonra, 1958’de Cezayir’in bağımsızlığına karşı oy kullanmak gibi.

Bitmez kardeşim. DP’nin ihanetlerini, rezilliklerini, anlatmakla bitmez. O heriflerin yalnızca 3’ü değil, hepsinin salkım salkım asılmaı gerekliydi. 27 Mayıs’ın eksikliği, siyasal bilinçsizliği, çoktu. İnönü de onları ziyadesiyle engellemiştir. Ona çok saygıları vardı. Halt ettiler neticede. Sen vaktinde binmezsen boğazlarına, gün gelir onlar senin gırtlağını keser. Nitekim olan budur.

DP iktidarı, alçak, sefil, hain, hırsız, müptezel emperyalist uşağıydı. Ona karşı yapılan hareket asla darbe değildi, ihtilâldi. Ordu ve halk beraber olmuştu. Çoook eksikti, ama asla yanlış değildi.

Hainlere “demokrasi budalalığı” ile ah vah edenler, önce demokrasi nedir onu öğrensin, ondan sonra geçen zaman içinde tarihin bilimselliği ışığı altında bir daha (gerekiyorsa 100 kere daha) değerlendirsin durumu.

This entry was posted in SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *