POLİTİKA GÜNDEM * Babacan ve Davutoğlu’nun hedefleri ne?

Barış Doster – 11 Ocak 2023 Çarşamba

Babacan ve Davutoğlu’nun hedefleri ne?


Eskilerin deyimiyle seçim sath-ı mailine girdi Türkiye. Siyasetin zaten oldukça sert olan dili, daha da sertleşiyor. Siyasetçiler arasında parti değiştirmeler hızlanıyor. İktidar, kesenin ağzını açıyor. Parti genel başkanları, en olmadık sözleri verip, bol keseden vaatlerde bulunuyorlar.
Bu kapsamda 6’lı masanın açıklayacağı cumhurbaşkanı adayı da önemli elbette. Hem iktidar hem de HDP yakından ilgileniyor, Millet İttifakı’nın açıklayacağı adayla. Fakat bu konuda sıkıntı var. İttifakın kurucusu olan iki büyük partinin, yani CHP ve İYİ Parti’nin tavırları çok farklı. CHP, genel başkanını istiyor. İYİ Parti karşı çıkıyor.
Bir de rol çalmak isteyenler var masada: DEVA Partisi ve Gelecek Partisi. İki partinin genel başkanı da hiç oy oranlarına bakmadan, daha önemlisi ve daha vahimi, yakın zamana dek iktidarda, iktidar partisinde hangi koltuklarda oturduklarına bakmadan, konuşuyorlar. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın ekonomideki icraatları ortada, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun dış politikadaki icraatları belleklerde.
İki siyasetçi de başarısızlıklarını örtmek, icraatlarını unutturmak, seçmen tabanlarını genişletmek için, hem etnikçi hem mezhepçi politikaları öne çıkarıyorlar. Sözlüklerinde ulus yok, ulusallık yok, yurttaş yok, yurttaşlık yok, Atatürk yok, Cumhuriyet yok, bağımsızlık yok, emek yok, sömürü yok, örgütlülük yok, sınıf bilinci yok. Olması da beklenemez zaten. Çünkü feodalizm üzerinden federalizme çıkan bir siyaseti savunuyorlar. İkisinin de küreselleşmeye, ABD’ye, emperyalizme, sömürüye, emeğe nasıl baktıklarını biliyoruz. Davutoğlu’nun, dışişleri bakanı olduğu dönemde, “Ulusçulukla hesaplaşmanın zamanı geldi” dediğini hatırlıyoruz. Hele hele “komşularla sıfır sorun” denilen saçmalığın, başımıza neler açtığı ortada.
Hem Babacan hem Davutoğlu hem de feodalizmin batağındaki diğer siyasetçilerin bilmedikleri şunlar:
Cumhuriyet ile yurttaşlık, ulusal egemenlik, laiklik, hukuk devleti, özgürlük, adalet, eşitlik, akılcılık, katılımcılık, meşruiyet, toplum, halk ve halkçılık arasında doğrudan ilişki vardır. Tüm bunları kapsar, içerir, çağrıştırır.
BABACAN VE DAVUTOĞLU’NUN SOL KARŞITLIĞI
Cumhuriyet; çıkış noktasında, özünde devrimci, halkçı bir düşüncedir. Bu nedenle karşıtları, Cumhuriyetin en çok bu devrimci, ilerici, toplumcu, eşitlikçi, halkçı yönüne karşı çıkarlar. Etnikçi ve mezhepçiler de liberaller de o nedenle Cumhuriyete karşıdırlar. En şiddetli kavgayı Cumhuriyetçilere karşı verirler. Babacan ve Davutoğlu’nun ekonomide, siyasette, dış politikada çizgisi budur.
Cumhuriyetçilerin yapması gereken ise şudur: Cumhuriyetin daha da güçlenmesi için Cumhuriyet Devrimi’ni daha da derinleştirmek. Yüzüncü yılda bu tartışılmalıdır. O nedenle siyasi bağımsızlık, mutlaka iktisadi bağımsızlıkla, toplumsal, kültürel alanda atılacak radikal adımlarla, Aydınlanmacı eğitim politikasıyla, halkçı, kamucu, toplumcu ekonomi politikalarıyla desteklenmelidir.

Barış Doster – 07 Ocak 2023 Cumartesi

Ali Babacan ve 6’lı masa


Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan’ın, Habertürk’te Fatih Altaylı’nın Teke Tek programında söylediklerinin yankıları sürüyor. Babacan’ın Türk vatandaşlığı, Türk kimliği, Devrim Kanunları, anadilde eğitim, cemaat ve tarikatlar için yasallık türünden sözleri yeni değil. Babacan’a özgü de değil üstelik. Babacan’ın eski partisinde de ana muhalefet partisinde de diğer partilerde de böyle düşünen çok kişi var. Daha genel ölçekte liberallerin, din tacirlerinin, inanç hortumcularının, iman bankerlerinin, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le, Cumhuriyetle, ulus devletle, ulusal kimlikle, yurttaşlıkla sorunu olan etnikçilerin, mezhepçilerin, numaracı cumhuriyetçilerin Babacan gibi düşündüğünü biliyoruz. Babacan bu bağlamda, Osmanlı’daki Ahrar Fırkası’nın, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın, İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin günümüzdeki devamı niteliğinde. Şaşırmamalıyız…
Abdullah Gül’ün desteğini arkalamış, Londra tefecilerinin gözüne girmiş, New York bankerlerinden aferin almış, küresel finans çevreleriyle iyi ilişkiler kurmuş, 1 Mart tezkeresi öncesinde, dönemin ABD Başkanı Bush’la, Amerikalıların aşağılayıcı benzetmesiyle “at pazarlığı” yapmış bir isim Babacan. Partisini kurduktan sonra, önceki partisini (AKP) kıyasıya eleştiren ama AKP hükümetlerinde dışişleri bakanlığı, ekonomi bakanlığı, başbakan yardımcılığı yaptığını unutan, o dönemki icraatlarına, sorumluluklarına ilişkin tutarlı, samimi, inandırıcı bir özeleştiri vermeyen bir isim Babacan. Böylesi bir özeleştirinin sadece siyasi bir zorunluluk değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluk olduğunu bilmeyen bir isim Babacan.
CHP VE İYİ PARTİ’NİN SESSİZLİĞİ
Asıl şunları soralım.
Babacan’ın bu sözlerine, savaş meydanlarında kurulmuş, “Manda ve himayeye hayır” denilen Sivas Kongresi’ni (1919) 1. kurultayı kabul etmiş, devlet kurmuş, Atatürk’ün partisi olarak tarihe geçmiş, ana muhalefet partisi CHP’den de Türkçü, milliyetçi, Ülkücü gelenekten isimler öncülüğünde kurulan İYİ Parti’den de sert tepkiler gelmedi.
Biliyoruz, CHP içinde Babacan gibi düşünen, partiye etnikçi, mezhepçi, liberal, ikinci cumhuriyetçi, siyasal İslamcı kota, kontenjan ve kompartımanlar sayesinde eklemlenen çok isim var. Etkili konumdalar üstelik. Peki ya parti tabanı niçin sessiz? Seçimler öncesinde genel başkanla ters düşmek istemeyen ve yeniden seçilmenin hesabını yapan milletvekillerini biliyoruz da peki ya parti örgütünün sessizliği?
Biliyoruz, İYİ Parti genel başkanı, son aylarda sıklıkla, Jön Türklerin, İttihatçıların sloganı olan “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” sloganını kullanıyor. Peki, aynı zamanda Cumhuriyet tarihi doktoralı bir bilim insanı olan İYİ Parti lideri, niçin Babacan’a şöyle okkalı bir Cumhuriyet tarihi dersi vermiyor?
Sıkça yineliyoruz, CHP genel başkanı, 6’lı masayı bir arada tutmak için harcadığı enerjinin onda birini, partisini büyütmek için harcamıyor. “Aman 6’lı masa dağılmasın” endişesi, CHP ve İYİ Parti yöneticilerinin elini, kolunu bağlıyor. Peki, CHP ve İYİ Parti yöneticileri, henüz rüştünü ispat etmemiş, seçime girmemiş, en küçük bir siyasi özeleştiri vermemiş Babacan’ın niçin, kendileriyle aynı hassasiyeti, aynı endişeyi taşımadığını, bu ipe sapa gelmez lafları, neye güvenerek söylediğini sorgulamıyorlar mı?
CHP ve İYİ Parti’nin yönetimleri, “Aman 6’lı masa dağılmasın” diyorlar da Babacan, “Birkaç ay sonra seçim var. CHP listelerinde yer alabilirim. CHP tabanından oy isteyebilirim. CHP’lileri kızdırmayayım” kaygısı taşımıyor mu? Bu cesareti kimden alıyor? Montrö konusunda çok haklı ve isabetli hassasiyetlerini kamuoyuyla paylaşan 104 amiralin bildirisi için “zevzeklik” diyen Akşener, Babacan’ın bu saçma sözleri için, son haftaların moda sözcüğüyle “ahmaklık” demeyi düşünüyor mu?
Yukarıdaki soruların yanıtını bilemeyiz.
Fakat bildiğimiz o ki siyasetçiler ideolojik berraklıktan, politik tutarlılıktan, kavramsal bilinçten yoksun olunca ve zamanında gereken tavrı almayınca inandırıcı olamıyor, umut ve güven vermiyorlar. O nedenle sürekli yalpalıyorlar. Bu yüzden Babacan ve saz arkadaşlarına gereken tepkiyi ülkemizin gerçek Cumhuriyetçileri, Atatürkçüleri, devrimcileri, yurtseverleri, ulusalcıları, solcuları veriyor.

https://nacikaptan.com/?p=104664https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-doster/babacan-ve-davutoglunun-hedefleri-ne-2020383https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-doster/ali-babacan-ve-6li-masa-2019215
This entry was posted in Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *