KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ BİR DEMOKRASİ MESELESİDİR * 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN * Neşet Ertaş’a ”Kadın nedir?” diye sormuşlar. ”İnsandır” demiş. Şaşırmışlar ve ”Peki biz neyiz?” demişler. ”Siz insanoğlusunuz”

Kadın Erkek Eşitliği Bir Demokrasi Meselesidir…“
8 Mart’lar, Emekçi Kadınların haklarını elde etmek
uğruna can verdikleri bir mücadeleyi simgeler.


”Yeryüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir” Tüm kadınlarımızın
her günü ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun.”

Neşet Ertaş’a ”Kadın nedir?” diye sormuşlar. ”İnsandır” demiş. Şaşırmışlar ve ”Peki biz neyiz?” demişler. ”Siz insanoğlusunuz” demiş Neşet Ertaş. İşte insandan üreyenler, kadına gereken sevgiyi ve saygıyı göstermiyorlar.

“Dünya Kadınlar Günü” olarak 8 Mart gününün belirlenmesine kaynaklık eden olay konusunda ise muhtelif tartışmalı iddialar mevcuttur.
Bunlardan biri, Rusya’da çarlığın yıkılmasına yol açan 1917 Şubat Devrimi’nin 8 Mart günü yapılan kadın yürüyüşü ve grevleri ile başlamış olması, bir diğeri 8 Mart 1908’de ABD’nin New York kentinde çoğu sosyaIist olan kadın işçilerin öncülüğünde sendikal haklar ve kadınlara oy hakkı talepleriyle düzenlenen mitingtir. Başka biri ise 8 Mart 1857’de yine ABD’nin New York kentindeki bir tekstil fabrikasında grevci işçilere polisin saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin kurulan barikatlar nedeniyle kaçamamaları sonucunda 120 kadın işçinin ölmesi olayıdır.
Yine bir başkası ise, bununla çok paralellik arz eden, ancak gerek Dünya Kadınlar Gününün ilk kararlaştırıldığı 1910’dan gerekse ilk uluslararası kutlamaların düzenlendiği 19 Mart 1911’den sonra hiç bahsi geçmeyip çok sonraları ileri sürülen, 25 Mart 1911’de New York’ta gerçekleşmiş Triangle Gömlek Fabrikası yangını’dır.
Birleşmiş Milletler’in resmî web sitesinin konuyla ilgili sayfasında 8 Mart gününün seçilmesine kaynaklık eden olay olarak Rusya’da Çarlığa son veren 1917 Şubat Devrimi’nin Gregoryen takvime göre 8 Mart günü kadınların protesto eylemleri ve grevleri ile başlamış olduğuna işaret edilmektedir.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında sosyalizmin yayılmasından çekinen bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen çeşitli gösterilerde anılmaya başlanmasıyla Batı Bloku ülkelerinde daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti.
Erkeği de doğuran kadın değil mi!.
Acaba biz kadınlar kendi celladımızı mı doğuruyoruz?
Kadın erkek eşitliği sadece kağıt üzerinde ise, kadınlardan evlerde köle olması bekleniyorsa, namus kisvesi altında kadınlar öldürülüyorsa, kadına taciz gizli bir tasviple karşılanıyorsa, çocuk gelinler varsa, boşanmış kadın hala lanetleniyorsa, yönetimde kadınlar azınlıksa, ”ben bilmem beyim bilir” revaysa, kadının ekonomik özgürlüğü eğitim hakkı olmasa da olur diyenler varsa, psikolojik ya da fiziksel kadına şiddete göz yumuluyorsa, bana orada demokrasiden, eşitlikten, insan haklarından, kadın haklarından kimse bahsetmesin…
Günümüzde kadınlar yasalarda ve uluslararası sözleşmelerde yapılan düzenlemelerle eşit haklara sahip olsalar da, kadınlar bu hakları kullanmada engellerle karşılaşmaktadır.
Kadın konuştu “SUS” dediniz. Kadın ağladı “ZIRLAMA” dediniz. Kadın oy kullandı “BOŞ İŞ” dediniz. Kadın regl oldu “AYIP” dediniz. Kadın sıcaklayıp şort giydi “ARANIYOR” dediniz….Kadın dayak yedi “HAKETTİ” dediniz. Kadın hakkını savundu “KADIN KISMI” diye başladınız cümlelerinize. Bu yollardan sıkılmış erkek gibi olan kızlara “Erkek fatma, kezban” dediniz. Siz hep konuştunuz fakat kafanızı şişiren hep kadın oldu. Siz aslında kadının iffetinden korktunuz kendi nefsinizi yetiştiremediğimiz için. Göz kapaklarınıza tesettür takamadığınız için kadını suçladınız hep! Çok yazık!
Bu nedenle, 8 Mart’lar bir kutlama günü değil, kadınların sorunlarını ve çözüm önerilerini dile getirme, ayrımcılığa, şiddete karşı çıkma günüdür.Nüfusun yarısı olan kadınların büyük çoğunluğunun ailede ve toplumsal yaşamda ayrımcılığa uğradığına, 2019 yılında ülkemizde iki milyondan fazla kadının okur yazar olmadığı bir gerçektir.
Erkeğin kadına olan üstünlüğünü kas gücüne , hızlı koşmaya bağlamak dar görüşlük ve tutuculukla bağlantılıdır. İslam ülkelerinin tümünde kadın yok sayılmakta ve sosyal yaşamdan dışlanmaktadır. Yakın geçmişte Suudi Arabistan’da “kadın insan mıdır !” semineri yapıldı!!!
Dünyayı algılamayanlar kadınlara olan kas üstünlüklerini ayrıcalık sayıyorlar Erkekler unutmasınlar ki onları dünyaya getiren ve büyüten analar kadındır. * İlerleyen toplumlar ise hızlı koştuklarından , kas gücü fazla olduğundan değil kadın erkek bir bütün olarak çağdaş eğitim aldıklarından , bilgiye eriştiklerinden ülkelerini yüceltmektedirler . Kadını dışlayan toplumlar cahil kalmaya mahkümdur.

Biz kadınız, bilmeden
seviyoruz bu kedileri
seviyoruz, bir sevilme içgüdüsüyle
bu bizim yüzümüzde ufacık çizgiler oluyor – acaba?
evet, çok değil konuşurken düzeltiyoruz
orayı burayı topluyoruz, yeriyse çocuklarımızı öpüyoruz
ama biliyorsunuz ki gene de
hepimiz, işte hepimiz
bitmenin, tükenmenin yorgunluğu içinde.
gözler mi? tavana dikili, hayır, pencereye
yağmalar, sürgünler, yangınlar içinde
çünkü bu boşluk; tüneller, çukurlar, kapkacak ağızları
mağaralar, denizler, gökyüzleri değil de
bu boşluk, o bir türlü dolduramadığımız, o
orman, dağ, kısacası evrenle.
biz bu lavanta kokularını bilmeden taşıyoruz
biz bu tavanı bilmeden eski rengine boyuyoruz
bu bizim terliklerimizde ufacık güller oluyor – acaba?
evet, çok değil, onları bilmeden hoşa gideriyoruz
sormayın, ama sormayın, bilmeden aralık tutuyoruz kapılarımızı
bilmeden bekliyoruz, bilmeden uyuyoruz sabahlara değin
kim bilir, belki de biz
tanrısıyız en olunmaz şeylerin.
bu bizim en düzenli hareketimiz: olmak
asılıp kalmışız sokak fenerlerine
asılıp kalmışız öyle, görenler bizi görüyor
görenler bizi görüyor ve gidip geliyoruz dikkatle
doğrusu, niye saklayalım, hepimiz bunu yapıyoruz
ama biz yaşıyorken de bunu yapıyoruz sadece
cansız ve gidip geliyoruz dikkatle.
biz bu kendimizi boşuna soruyoruz kendimize
boşuna asıyoruz onları, boşuna öldürüyoruz
bu bizim gözlerimizden ufacık şeyler geçiyor – acaba?
evet, çok değil, bakışırken düzeltiyoruz
biz ne garip şeyleriz ki; doluyuz, bazıyız, avuntuluyuz
ve bizim en güzel öldüğümüzdür bu: yaşamak
ben biliyorum, yalan mı, siz de biliyorsunuz.”
Edip Cansever

KAYNAK;  https://nacikaptan.com/ DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ yazıları
Naci Kaptan 08 Mart 2023 – https://nacikaptan.com/?p=106583
This entry was posted in Calisma Dunyasi - Is ve Emekciler, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, KADIN HAKLARI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *