BELLEK DÜRTÜCÜ * TÜRKİYE’NİN DURUM VAZİYETİ * BİR YURTTAŞIN İŞARET FİŞEĞİ 

BİR YURTTAŞIN İŞARET FİŞEĞİ

Naci Kaptan – 16 Mart 2023

Bilindiği gibi;
Ülkemizin varlığı, bütünlüğü, laik, demokratik Cumhuriyet
bilinenden çok daha fazla ve çok daha büyük tehlike altındadır.


Erdoğan/AKP, BOP MİSYONUNU büyük oranda tamamladı. 2000’li yıllar öncesinde ülkemiz klasik söylemle; Dünyada, tarım üretiminde kendi kendine yeten az sayıda ülkelerden birisi idi.

I. Dünya savaşında Türkiye ile baş edemeyen Büyük Atatürk’ün üstün askeri dehasını ve bilgi, kültür, liyakat, vatan sevdası ile yoğrulmuş öngörülü devlet adamlığını cephelerde ve Lozan’da, Hatay’da geçemeyen ülkeler masaya 21.yüzyıl işgal planını koydular. Türkiye bu kez silahsız, askersiz işgal edilecekti…
Planın ilk ayağı; iş başına öyle bir yönetim getirilmeliydi ki; “Müslüman görüntülü olup küresel efendilerle uyumlu çalışacak” birisi olmalıydı. Bir aday buldular. Yakasına da BOP EŞBAŞKANI madalyası taktılar. Diğer yakasında ise ABD’de iki ayrı Musevi kuruluşunun verdiği “cesaret madalyaları” vardı.

Planın ikinci ayağı; Anayasanın değiştirilerek parlamentonun, güçler ayrılığının kaldırılması ve 80 milyonluk ülkenin yönetiminin sadece BİR KİŞİYE devredilmesi vardı. Derin ihanet başlamıştı.  Planlandığı gibi anayasa değiştirildi.  Böylece Türkiye demokrasiden, otokrasiye, Neo Sultanizme/Patromonial sultanlığa geçti. Anayasa ilga edildi. Buna sivil darbe de denilebilir.
Ülke yasalar yerine, sarayda kurulmuş olan PARALEL DEVLET tarafından kararnamelerle yönetilmeye başlandı. Nepotizm devletin tüm kadrolarına yayıldı, liyakat yok edildi. Kamu yöneticilikleri Osmanlı dönemindeki gibi, padişahın ulufe dağıtması gibi dağıtılmaya Devlet çökmeye başladı. En güzel biat edenlere, yöneticilerin derin sırlarını en çok bilenlere  3-5-7-10 maaş verilmeye başlandı. Nasıl olsa “Çaylar şirketten idi!” Paşa gönlüm kimi çekerse onu büyükelçi yaparım. Mezarlıklar müdürünü belediye konservatuarına müdür, hayvan bahçesi müdürünü Tübitak’a müdür atarım. Ne yazık ki tüm kamu kurumları, enişte, dayı, gelin, oğlu/kızı, amcası dolduruldu.
Kamu kurumlarının pek çok azında liyakatlı ve işini bilen devlet memuru vardır. Bunun dışında tüm atamalar ahbap-çavuş , akraba, aile içi atamalardır. Bunun sonuçlarını geçen son 2 senede yaşadığımız büyük orman yangınlarında, Güneydoğumuzdaki ölümcül yıkıcı deprem sonrasında yaşayarak gördük. İşini bilmeyenler yüzünden sayısı onbinleri geçen vatandaşımız kurtulabilecek iken, ilahiyat okumuşları Afad’a atayanlar yüzünden çok fazla insan kaybına uğradık.

Planın üçüncü ayağı; Bir ülkeyi ele geçirmenin temel yollarından birisi de ekonomik kaynaklarını ele geçirmektir. Bunun için masal hazırdır; masalın adı ÖZELLEŞTİRMEDİR. Bu masalı 80’li yıllarda Arjantin derinlemesine yaşamış ve zengin bir ülke olan Arjantin çok yoksullaşmış ve tüm ekonomik varlıklarını kaybetmiş idi.
Toplumu hazırlamak için ülkenin satılmış aydınlarına, gazetecilerine ekonomide devletçiliği kötüleyen, özelleştirmeyi güzelleyen yazılar yazdırılır. Kamuoyu oluşturulur ve ardından “babalar gibi satarım” denir, bu yetmez, Erdoğan’ın söylediği; “Ben ülkeyi pazarlamakla mükellefim” itirafını da içeren açıklamalar gelir ve Cumhuriyetin kuruluşundan buyana taş, taş üstüne koyularak büyük fedakarlıklarla yapılmış olan tüm ekonomik varlıklar değerlerinin çok altında yabancıya/yandaşa devredilir. Üretim varlıkları/kaynakları elinden alınır. Bu ekonomik değerlerin bir kısmı işlevsiz kılınır. İstihdam azalır, işsizlik artar. Ülkeyi taşaron olarak yönetenler bu işlerden büyük komisyonlar alır ve çok zenginleşir. Ülkemizde bu adım tamamlandı ve ardından derin yoksulluk, işsizlik geldi.
Artık sıra ülkeyi büyük oranda borçlandırmaya gelmiştir.
“Bizler küçük özel bir kulübüz. Dünya ülkelerinin milyarlarını dolandırmak için iyi çok iyi para alırız. İşinin önemli bir bölümü dünya liderlerini Amerika’nın ticari çıkarlarını kollayan geniş bir şebekenin bir parçası olmaya ikna etmek olacak. Sonuçta bu liderler öyle bir borç batağına saplanırlar ki Amerika’nın sadık köleleri olurlar. Böylece siyasi ekonomik ve askeri gereksinimlerimizi istediğimiz zaman istediğimiz şekilde karşılarlar”
“‘Ekonomik tetikçiler (ET’ler) , yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Dünya Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer yabancı ‘yardım’ kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin tabii kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet bulunmaktadır. Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır.” (Bir ekonomik tetikçinin itirafları’ “John Perkins”) https://nacikaptan.com/?p=171

Tüm ekonomik varlıklarımız yabancılara/yandaşlara devredildi.  Kirli politikacılar bunlardan büyük komisyonlar aldılar. Halktan toplanmış olan büyük vergilerin dışında ülkemiz yabancılara 500 milyar dolar borçlandırıldı. Hazinenin kasası EKSİYE düştü. Bütçe açığı ve Cari açık gittikçe büyüdü. Yabancı ülkeler Türkiye’den yatırımlarını çektiler. Ayrıca yurt dışında borç para da bulunamaz oldu. Tüm bunlardan amaç Türkiye’yi olabildiğince köşeye sıkıştırmak ve mümkün olduğunca “etinden, sütünden” istifade ederek sağmak idi. Sıra BORÇ ALANIN, EMİR ALMASINA geldi…………
Günümüzde yaşamakta olduğumuz büyük ekonomik “NAS” çöküntüsü, ülke ekonomisinin dini kurallara göre yönetilmesi sonucu, aşırı pahalılık ve dünya ölçüsünde büyük enflasyon getirdi. Erdoğan’ın böyük ekonomist!!! olmasının ve BOP eşbaşkanlığının, tek bir adama teslim olmanın sonucu ortaya çıkmaya başladı. Toplum çok derin yoksulluğa planlı olarak düşürüldü.
2003-2020 dönemini kapsayan 18 yıllık dönemde, AKP vatandaştan, 708 milyar doları dolaysız, 1 trilyon 531 milyar doları KDV, ÖTV gibi en adaletsiz vergi türü olan dolaylı, 78 milyar doları servet vergileri olmak üzere 2 trilyon 317 milyar dolar vergi topladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923’den AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılına kadar olan dönemde görev alan hükümetlerin 79 yılda toplam 779 milyar harcama yaptı. “Bu hükümetler ülkeyi yüzlerce fabrika, liman, havaalanı, baraj, kara ve demiryollarıyla ülkeyi donatırken, AKP 18 yılda bu harcamanın 6 katına yakın, yani, 4 trilyon 340 milyar dolar para toplamasına rağmen sadece borç yaptı”
AKP’nin 2003-2021 yılları arasındaki 19 yıllık iktidarında Türkiye’nin faiz gideri 515,7 milyar dolar olarak kaydedildi.
Hasta Osmanlı’dan sonra ne yazık ki “Hasta Türkiye” dönemini yaşıyoruz. Türkiye AB+ABD+Rusya’nın ziyafet sofrasına konmuştur. Emperyalizm yeni bir Sevr Haritası hazırlıyor. Ortadoğu ve Asya’dan Türkiye’ye başlayan  göç hareketleri planlıdır. Göçler/mülteciler, Türkiye’nin demografik, sosyal, sağlık, kültür, güvenli yaşam yapısı bileşenlerini bozmak ve ekonomisini daha da zayıflatmak  amaçlıdır. Dünyada hiç bir devlet 10 milyona yakın mülteciyi ülkesine kabul etmez. Ama BOP eşbaşkanı iseniz çeşitli bahanelerle; az eğitimli , okumayan, aklını başkalarına teslim eden, mütedeyyin olan vatandaşları kandırarak toplumun bir kısmını sessiz kılar ve  sınırlarınızı açarsınız.

Planın dördüncü ayağı; Parlamentodan sonra ulusal ordunun ve yargının tasfiye edilerek küresel sistemin isteğine uygun şekillendirilmesi. Eğitim sisteminin çağdaş ve akılcı eğitim sisteminden kopartılarak KUL/BİAT sistemine uygun olarak yapılandırılması ve uysal, az okuyan, yaşamını dini ilkelere göre yapılandıran bir toplum yaratılması sürecidir. Yargı iktidarı arka bahçesi olmuş, eğitim Arabın cahiliye dönemine götürülmeye çalışılmaktadır.
Ulusal ordu BOP istemine uygun şekillendirilmiş, hiyerarşik yapısı bozulmuş, aydın, yurtsever, liyakatlı ve Atatürk’çü kadrolar tasfiye edilmiştir. Bu kadroların yerine siyasal islamı kabullenen, liyakatı ve Atatürk ilkelerine bağlılığı sorgulanabilecek, kendi deyişleriyle “AKP paşası” olan ve de Nato’da boş çay bardaklarını  toplayan yeni nesil komutanlar göreve getirilmiştir. Bir ülkenin gereğince güçlü ulus ordusu olmaz ise bu ülke diğer  ülkelerin masasında pay edilir.

Planın beşinci ayağı; İyi bir demagog olan olan Erdoğan bilindiği gibi ABD+İsrail tarafından keşfedilerek, işbirliğine yatkınlığı nedeniyle başbakanlığa getirilmesi sağlanmıştır. Erdoğan özünde SİYASAL İSLAMCI’dır. Laik demokratik Cumhuriyet, Atatürk, demokrasi, sosyal devlet karşıtıdır. Kadın erkek eşitliğini kabul etmez. Liyakat yerine sorgusuz biat edenleri seçer. Bu özellikleri ile ABD’nin YEŞİL KUŞAK ve BOP teorileri için en uygun kişidir. Bu seçimi yapan güçleri Erdoğan yanıltmamıştır.   
Erdoğan, SİYASAL İSLAMCI “İHVAN hareketinin /MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN derin sempatizanıdır. Taze başbakanlığında söylemiş olduğu “Demokrasi Erdoğan için bir araçtır” İhvan sevgisi nedeniyle laik ve cumhuriyetle kavgalıdır ve bu nedenle Türkiye’nin rejimini değiştirmeyi laik cumhuriyeti bir islam devletine çevirmeye çalışıyor ve kamu kurumlarını imam hatiplilerle ve ilahiyat mezunları ile dolduruyor. Ülkemiz bu nedenle felaketler yaşıyor. Kamu yönetimi çağdaşlıktan ve liyakatten uzaklaşarak devletin çökmesine yol açıyor.

ERDOĞAN VE MÜSLÜMAN KARDEŞLER (İhvan-ı Müslim)
Erdoğan’ın islamcı yol haritasındaki yolu;

Erdoğan yeniden Halife olabileceğini düşünüyordu. Önce Suriye, Esad ile Erdoğan’ın arasının açılması ve Suriye’nin düşmanlaştırılması ardındaki olayı hatırlayalım;
Sene 2011, Davutoğlu ve Hakan Fidan’ın, Erdoğan adına Suriye’ye Esad’la görüşmeye gittiler. Bu görüşmeye Erdoğan’ın mesajını götürdüler. Erdoğan ısrarla Suriye’deki İhvan Hareketi’nin siyasi iktidarda pay sahibi olması, siyasi iktidara eklenmesi ve bu siyasi sürece ve genel aflara Müslüman Kardeşler Örgütü’nün de dahil edilmesinin talep ettiklerini ve bunun dışında bir taleplerinin olmadığını söylemiştir. Esad’ın bu öneriyi reddetmesi ardından Erdoğan/ Esad arası açılmış ve bu nedenle Suriye’deki bölücü terör eylemleri desteklenmiştir.
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmet Hafız AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için şöyle söyledi; “Terörist Müslüman Kardeşler’i kucaklıyor. Orta Doğu’nun en eski İslamcı örgütlerinden biri olan ve İhvan olarak da bilinen Müslüman Kardeşler, ideolojisini Kuran öğretileriyle temellendiriyor.”
1928 yılında Mısır’da Hasan El Benna tarafından kurulan Müslüman Kardeşler örgütü, siyasi aktivizmle İslami yardım işlerini bir arada yürüten modeliyle dünyanın dört bir yanında İslamcı hareketlere ilham verdi. Örgüt şeriatla yönetilen bir devlet düzeni hedefliyor. En popüler sloganı da “Çözüm İslam’da”.
İhvan, yıllar içinde Mısır genelinde şube açmaya başladı. Her şubede birer cami, okul ve spor kulübü yer alıyordu. Örgütün üye sayısı hızla artmaya başladı. 1940’lara gelindiğinde Mısır’da 500 bin üyesinin olduğu tahmin ediliyor, örgütün fikirleri Arap dünyasında da yayılıyordu. Müslüman Kardeşler, 1980’li yıllarda siyasal bir harekete dönüşebilmek ve politikada aktif rol aldı. Şubat 2011’de yapılan ilk parlamento seçimlerinde Müslüman Kardeşler’in kurduğu Özgürlük ve Adalet Partisi, Meclis’teki sandalyelerin neredeyse yarısını kazandı.

MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN HEDEFİ

Radikal İslamcı Nur Partisi de seçimde ikinci olunca, İslamcı güçler parlamentonun yüzde 70’ini ele geçirmiş oldu. Böylece yeni anayasayı hazırlamakla görevlendirilen 100 üyeli kurucu meclisin çocuğunu da İslamcılar oluşturdu.
Müslüman Kardeşler’in 2007’de yayımladığı bir siyasi bildiriye işaret ediyor. Bildiride yasama ve yürütme organlarına İslam hukuku konusunda tavsiye verecek bir Din Adamları Konseyi kurulması çağrısı yapılıyordu. Deklarasyonda ayrıca, bazı dini görevler de üstlenecekleri için Müslüman olmayanların ya da kadınların cumhurbaşkanı ya da başbakan olamayacağı vurgulanıyordu.
Aslında Müslüman Kardeşler üyeleri de, bildirideki bu ikinci nokta konusunda bölünmüştü ve daha sonra bazıları ikinci maddenin bağlayıcı olmadığını söylemişti. Hareketin mensupları ayrıca anayasada da “Devletin dini İslam ve Şeriat ve başlıca yasa kaynağıdır” ifadesinin bulunduğuna dikkat çekiyordu.
Müslüman Kardeşler “Gizli Cihaz “adlı bir paramiliter kanat oluşturdu. Bu silahlı kanat, İngiliz yönetimine karşı çıktı, bombalı saldırılar ve suikastlar düzenledi. Mısırlı düşünür Seyyid Kutub’un yazdıklarında;
“Cahil” olarak adlandırdığı Batı’ya ve radikal bir toplumsal ıslaha ihtiyaç duyduğunu savunduğu “sözde İslami” topluluklara karşı cihat ilan edilmesi gerektiği belirtiliyordu. Özellikle 1964’te yayımlanan “Yoldaki İşaretler” adlı eseri ve düşünceleri, İslami Cihad ve El Kaide gibi radikal İslamcı gruplara ilham kaynağı oldu. Katar, Mısır hükümetinin yasakladığı Müslüman Kardeşler’in üyelerine belli bir platform sağladı.
Müslüman Kardeşler’in faaliyetleri ilk olarak 2003’te Rusya’da yasaklandı. Suriye ve Mısır 2013’te, 3 Körfez ülkesi Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri de 2014’te İhvan’ı “terör örgütü” ilan etti.
Örgütün yöneticileri Katar’a yönelirken Haziran 2017’de bu durum Körfez ülkelerinin Katar’la ilişkilerini kesmesinin gerekçelerinin biri olarak gösterildi. Suudi Arabistan ve Mısır, Katar’ı “Müslüman Kardeşler’e siyasi ve finansal destek vermekle” suçladı. Türkiye ise bu kriz sırasında Katar’a asker konuşlandırdı. Erdoğan’ın Katar Emiri ile olan iyi ilişkilerin ardında her ikisinin de İhvan hareketini destekliyor olmaları vardır.
Katar ve Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’ndeki diğer ülkeler, Arap Baharı’ndan sonraki siyasi değişimde karşı cephelerde yer aldı.
Türkiye de bu süreçte Katar’la aynı cephedeydi. Mısır’da en başından beri darbeye karşı çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İhvan’ı “terör örgütü” olarak görmediğini söyledi. Amerikan New York Times gazetesi, ABD Başkanı Donald Trump’ın Sisi ile görüştükten sonra İhvan’ı “terör örgütü” listesine eklemeye karar verdiğini yazdı.
Gazete bu adımın “sağlam bir Müslüman Kardeşler destekçisi” olarak tanımladığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin “daha da gerilmesine” yol açabileceği yorumunda bulundu.

Değerli okur,
Yukarıdaki bölümlerde AKP’nin, daha doğrusu partili cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi geçmişinin bazı bölümlerine  satırbaşları ile değindim. Önümüzdeki 14 Mayıs 2023 cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimleri Türkiye’nin VAR OLUP, OLMAMAK seçimidir. Erdoğan’ın ve şeriklerinin son 21 senedir yürüttüğü politikalarla hepimiz devletin siyasallaştırılarak çökmeye başladığını, bu çökmenin devletin tüm kamu kurumlarına sıçradığını görüyoruz.
Bu Çöküntünün büyük bölümü de irticanın kamu kurumlarında yapılanmaya başlamış olmasıdır. Tarikatlar, cemaatler, dini dernekler Erdoğan/AKP’nin siyasette yol arkadaşı olmuşlar ve bundan aldıkları güçle toplum üzerinde, eğitimde dini baskılar kurmaya başlamışlardır.
Erdoğan TERÖR ÖRGÜTÜ olan kürtçü, radikal islamcı Hüda-Par ile koalisyona giderek işbirliğine soyundu. Hüda-Par’ın adının aslında Hür Dava Partisi olduğu söylense de aslında ALLAH (Hüda) PARTİSİDİR. Gördünüz mü cinliği? Allah’ın adına parti kurmuşlar…
Erdoğan şimdilerde de 2023 seçimlerinde destek alabilmek için HİZBULLAH ve MUSTAZAF-DER’in sürgit devamı olan HÜDA-PAR ile işbirliğine gidiyor. Bu nedenle 90’lı yıllardan buyana ülkemizde işlenen bir çok siyasi ve inanç cinayetlerinin arkasında olan HÜDA-PAR’ın izini sürmek gerekti.

HÜDA PAR resmi web sitesindeki görüşlerinin bir kısmı şöyle:

“Şu bir gerçektir ki; bu ülkedeki tüm zulümlerin, yasakların kaynağı Türk Ulus Devlet projesidir. Bu zulüm ve katliamlar geçmişte yaşanıp biten olaylar değil. Bunlar sadece Tarih sayfalarında kalan acı olaylar değil. Bu gün farklı şekillerde devam ediyor. Geçmişte olduğu gibi, bugün de Devlet eliyle katliamlar işlenmekte ve yetkililerce üzeri örtülmektedir. Ulus Devlet Projesi’nin ülkeye huzur ve mutluluk getirmediği, halka kan gözyaşı ve acıdan başka bir şey vermediği görülmüştür.
Halkının yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede, halkın inancını yaşaması engelleniyorsa, faşizan ve ırkçı söylemler ve uygulamalar devam ediyorsa, halen dağlara, taşlara ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ ve ‘Bir Türk Dünyaya Bedeldir’ gibi ırkçı yazılar yazılıyorsa, okullarda okutulan and’larda çocuklarımızın varlığı ‘Türk varlığına armağan ve kurban’ ediliyorsa, bu ülkede Türk olmayanların hakkı, Türklere hizmetçi ve köle olmaktır anlayışı halen devam ediyorsa, değişimden, toplumsal barıştan, kardeşlikten söz edilemez.
Toplumsal barışın ve kardeşliğin tesis edilebilmesi için, ülkedeki tüm sorunların kaynağı olan Ulus Devlet Projesi sonlandırılmalı ve tarihin çöplüğüne atılmalıdır.
Türk olduğunu kabul etmeyen ve Türkçülük yapmayan Kürtler dışlandı.
Kürtlerin, İslami ve insani haklarını istemesi dahi ırkçılık sayıldı.
Devlet, İslam ile İslami değerlerle ve Müslümanlarla barışmalıdır.
Kürtçe ise devletin 2’nci resmi dili olmalıdır.
Devlet, PKK ile silahların bırakılması ve şiddetin sonlandırılması için pazarlık yapabilir. Böyle bir pazarlığın PKK ile yapılması doğal olan şeydir, normaldir. Elinde silah olanla silahın bırakmasının pazarlığı yapılır. İmralı ve Kandil sadece kendilerini destekleyenlerin temsilcileridir. Bu münasebetle Kürt halkının sadece bir kesiminin temsilcileridirler ve temsilcisi oldukları örgüt ve kişiler adına konuşabilirler, taleplerde bulunabilirler. Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde, Kürdistan’da diğer siyasi yapıların tasfiyesi ve etkisizleştirilmesi gibi pazarlıklara girişilmemelidir.”

SADAT ile aynı kafadaki HÜDA PAR görüşü de şöyle:

“İslam coğrafyasındaki ülkeler, bir an önce siyasi birlik oluşturmalıdır. Ümmet bilincine sahip ülkeler ortak karar mekanizması oluşturmalıdır. Kendi iç ihtilaflarımızı ve sorunlarımızı çözmek için siyasi birliktelikler kurulmalı ve gerekirse müdahale etmek için ortak askeri güç oluşturmalıdır.”
HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakına Anayasa değişikliği önerileri de şöyle;
1. Yeni anayasa ideoloji dayatmamalıdır.
2. Anayasanın değiştirilemez hiçbir maddesi olmamalıdır.
3. Vatandaşlık tanımı etnik aidiyete göre yapılmamalıdır.
4. Anadilde eğitim hakkı teminat altına alınmalıdır.
5. Türkiye federasyonlara bölünmeli, Kürdistan kurulmalıdır.
6. Ulus Devlet Projesi sonlandırılmalı ve tarihin çöplüğüne atılmalıdır.
7. Şeyh Sait ve seyit Rıza affedilmelidir.

İşte böyle değerli okur,
Ulus devlet, Atatürk, aydınlanma, çağdaşlık, kadın hakları, Cumhuriyet, demokrasi, laiklik düşmanı ve geçmişi vahşi terörist eylemlerle dolu, TÜRK olmayı redden bir parti ile kolkola giren bir AKP/Erdoğan ile karşı karşıyayız. Erdoğan kişisel ikbali ve çıkarları için bu terörist ve Cumhuriyet düşmanı kişileri meclise taşımanın çabası içinde.
Şayet Erdoğan/AKP bu seçimi kazanırsa yandaşları ile birlikte TBMM’de oluşacak görüntüyü hayal ediniz. Bundan sonrası siyasal, ihvancı bir din devletidir. Afganlı mültecilerin devamı mecliste oluşacak Taliban zihniyeti  ile karşımıza çıkacaktır.
Ben sadece bir işaret fişeği attım.
Gerisi sizlere kalmıştır.
Aydınlığa erişmek umudu ile…
Naci Kaptan – 16 Mart 2023

https://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/07/130708_musluman_kardesler_akp
https://www.evrensel.net/haber/418141/chpli-erdogdu-akp-79-yilda-yapilan-harcamanin-6-katini-18-yilda-harcadi
YENİÇAĞ – Orhan UĞUROĞLU: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/huda-parin-ihanetini-gormuyor-musunuz-641635h.htm
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, DİN-İNANÇ, DIŞ POLİTİKA, DURUM VAZİYETİ, İrtica, ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, SİYASAL İSLAM, TARİKAT VE CEMAATLAR, YOBAZLIK - GERİCİLİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *