BİLİM – BİLİŞİM – TEKNOLOJİ * Dezenformasyon pazarı: Team Jorge ve Cambridge Analytica * Wylie 2013’te Cambridge Analytica’dan ayrılırken yanına 87 milyon kişinin Facebook verilerinin analizini de aldı. Sonradan etik olmayan biçimde elde edildiklerini açıklayacağı bu Facebook verilerini kullanarak tam olarak CA’nın yaptığı işi yapmak için Eunoia isimli bir şirket kuran Wylie, Brexit kampanyasında ve 2016 Trump kampanyasında çalışmak için kampanya yetkilileri ile iletişime geçti

Dezenformasyon pazarı:
Team Jorge ve Cambridge Analytica

Özlem Tuzcuoğlu / 18 Şubat 2023, Cumartesi

Geçtiğimiz günlerde uluslararası gazetecilerden oluşan bir ekip, dezenformasyon kampanyaları, şantaj, sabotaj ve hacking aracılığı ile çeşitli ülkelerde seçimlere etki ettiği iddia edilen “Team Jorge (Jorge takımı)” adlı İsrail merkezli bir grubu ortaya çıkardı.

Sosyal medyayı kullanarak dezenformasyon ve propaganda kampanyaları ile kamuoyunu manipüle ettiği iddia edilen bu grup akıllara 2017’de patlak veren ve kullanıcıların sosyal medya verilerinin seçim kampanyalarında şüpheli şekillerde kullanıldığını ortaya çıkaran Cambridge Analytica skandalını getirdi.
Sosyal medya aracılığı ile seçmenler üzerinde etki sağladıklarını iddia eden bu şirketler gerçekte ne derece başarılı? Seçim kampanyalarında sosyal medya verileri ne için kullanılıyor?

Team Jorge
Eski İsrailli istihbaratçının kurduğu grup,
33 başkanlık seçimine müdahale ettiğini iddia etti
Uluslararası araştırmacı gazetecilik çalışması, ABD dahil dünya çapında onlarca seçimi bilgisayar korsanlığı ve dezenformasyon yöntemleri kullanarak manipüle ettiği iddiasındaki gizli bir İsrailli grubu ortaya çıkardı. Bir uluslararası gazeteciler konsorsiyumunun yürüttüğü araştırma sayesinde dünya çapında seçimlere müdahale ettiklerini iddia eden 50 yaşındaki eski İsrail gizli servis ajanı Tal Hanan’ın yönettiği Jorge Ekibi isimli grup ifşa edildi.
Buna göre Hanan, sözleşmeli çalışan Jorge Ekibi’nin hizmetlerinin hem özel şirketler hem de istihbarat teşkilatları tarafından kullanılabileceğini, operasyonlarının Avrupa ve Afrika’dan Kuzey, Orta ve Güney Amerika’ya dek yayıldığını söyledi. 30’dan fazla seçime müdahale edilen 20’den fazla ülke arasında ABD, Britanya, Kanada, Meksika, Almanya, İsviçre’nin adı geçti.
The Guardian ve Le Monde’da yayınlanan habere göre, müşteri gibi davranan 3 muhabir İsrailli özel Team Jorge grubunun elebaşı olan “Jorge” takma isimli Tal Hanan ile internet üzerinden ve yüzyüze gerçekleştirdikleri görüşmeleri gizli kamera ile kayıt altına aldı. Ekibinin yaptığı işi “black ops (kara operasyon)” olarak tanımlayan Hanan, Afrika, Güney Amerika ve Avrupa’da birçok ülkede ve Amerika Birleşik Devletlerinde çeşitli istihbarat birimleri, politik kampanyalar ve özel şirketler için kamuoyunu manipüle eden çalışmalar gerçekleştirdiklerini iddia ediyor.
Hanan’ın gazetecilere pazarlamaya çalıştığı ürün ise AIMS – Advanced Impact Media Solutions (İleri Etkili Medya Çözümleri) isimli bir yazılım paketi. Bu paket ile Twitter, LinkedIn, Facebook, Telegram, Gmail, Instagram ve YouTube üzerinde binlerce sahte hesabın kontrolü mümkün. Bu hesaplarla çeşitli yalan haberlerin yayılmasını sağladıklarını, ayrıca Gmail ve Telegram hesaplarını hackleyebildiklerini iddia eden Hanan, gizli kayıtlarda muhabirleri hacking gösterileri ile hayrete düşürüyor.
Yazılımları ile sosyal medya üzerinde binlerce bot hesabı kontrol eden Hanan’ın botlarını özel kılan ise gerçekçilikleri. Bazı botların birden fazla platformda birbiri ile bağlantılı hesapları var, bazılarının kredi kartı bilgileri bile mevcut. Hanan’ın özel bir yapay zeka ile kontrol edildiklerini iddia ettiği botlar sosyal medya üzerinde çeşitli operasyonlarda kullanılmış.
Ücreti 15 milyon euroyu bulabiliyor
Araştırmaya göre Jorge Ekibi, seçimlere müdahale etme karşılığı müşterilerinden 6 ila 15 milyon Euro (6.4-16 milyon dolar) arasında ücret talep ediyor. Ancak gazeteciler, bot ağı ekibinin e-postalarına göre 2015 yılında Hanan’ın Britanyalı danışmanlık şirketi Cambridge Analytica’ya bir Latin Amerika ülkesinde 8 haftalık bir kampanya için 160 bin dolar ücret istediğini de yazdı. ‘Yazılımla 30 bin gelişmiş botu kontrol ediyorlar’
Grubun cephaneliğindeki kilit aletin, Advanced Impact Media Solutions veya Aims adlı bir yazılım paketi olduğu belirtildi. Grubun kendi geliştirdiği ve her dilde çalışabilen bu yazılım sayesinde çeşitli sosyal medya platformlarında yaklaşık 30 bin gelişmiş botu kontrol ettiği sanılıyor.
Buna göre Jorge Ekibi’nin operasyonları Twitter, LinkedIn, Facebook, Telegram, Gmail, Instagram ve YouTube’da binlerce sahte sosyal medya profili oluşturmayı da kapsıyor. Gerçek sosyal medya hesaplarından alınan profil resimlerinin kullanıldığı bu sahte hesaplar, kredi kartlarına da bağlantı kuruyor ve toplu mesaj gönderen binlerce bot oluşturmaya hizmet edebiliyor.

Cambridge Analytica
2018’de benzeri bir gizli kayıtta Cambridge Analytica başkanı Alexander Nix de müşteri sandığı gazetecilere çeşitli ülkelerde seçimleri etkilediklerini söyleyerek övünüyor, müşterilerinin rakiplerini safdışı bırakmak için kullandıkları şantaj yöntemlerini ve sahte hesaplar aracılığı ile nasıl propaganda yaydıklarını anlatıyordu.
Cambridge Analytica (CA), daha eski ve köklü bir İngiliz şirket olan SCL’in Amerika uzantısı. Kitlelerin davranışlarını etkileme yöntemleri üzerinde uzmanlaşmış bir davranış bilimi ve stratejik iletişim kuruluşu olan SCL(Stratejik İletişim Laboratuvarı) 1993 yılında Nigel Oakes tarafından kuruldu. Veri madenciliği ve veri analizi yöntemleri kullanarak askeri dezenformasyon ve propaganda kampanyaları, sosyal medya branding ve seçmen hedefleme üzerine çalışan SCL, özellikle azgelişmiş ülkelerde çeşitli politik kişi ve kurumlar için kamuoyunu manipüle eden kampanyalar yürütüyordu.
CA, 2012 yılında Amerikan seçimlerinde çalışmak üzere SCL tarafından kuruldu ve pek çok seçim kampanyasında görev aldı. 2017 yılında eski bir çalışan olan Christopher Wylie’nin itiraflarıyla CA’nın işleyişi ortaya çıktı ve bir skandal yarattı.
Politik mücadelelerimiz konusunda dahi Internet’in belirleyici ve asıl aktör olduğuna dair derin bir inancımız var – ne kadar acıklı
Son günlerde yeni medya ve siyasetin kesişim alanında en çok konuşulan konuların başında Cambridge Analytica skandalı var. ABD merkezli veri analizi şirketi Cambridge Analytica’nın Facebook üzerinden ulaştığı kullanıcı verileriyle ABD ve Britanya’daki seçim ve referandumlardaki tercihleri etkilediği iddiası etrafında oldukça yoğun bir tartışma var. Tartışma Donald Trump’ın 2016 başkanlık kampanyasında ve 2015 önseçim propaganda döneminde de Ted Cruz’un kampanyasında servislerinden yararlandığı şirket, muhafazakâr politik kampanyalara yakınlığı ile biliniyor.
Aslında kişisel verilerin ticari ve siyasi amaçla kullanımı, teknik olarak bugünün yeni medya ekonomisinin temeli. Gazetelerin Internet sitelerinde yararlandıkları Google Adsense, Google Analytics ve benzeri teknolojilerin çoğunun temelinde kişisel verilere göre yapılan hedefleme var.
Cambridge Analytica skandalı olarak anılan bu yeni skandalda özel olan durum Facebook’un araştırma amacıyla sağladığı ve erişilmesi Facebook’un onayı olmadıkça imkânsız verilerin, tamamıyla bu alanda uzmanlaşmış bir şirket tarafından kullanımı var. Şirketin, Brexit’in temellerini atan Leave EU (AB’yi terk et) kampanyasında da aktif olarak hizmet verdiği biliniyor. Yani, ABD’deki ve dünyadaki mevcut ideolojik çatışmaların en “ana akım” olanında taraf olduklarını söylemek mümkün.
Ortaya çıkan skandalın aslında iyi bir yanı da var. Zira yalnızca büyük veri analizi ve işlemesi üzerine çalışan tek şirket Cambridge Analytica değil ve kişisel veri işleyerek sonuca giden ve etik birçok probleme yol açan birçok kurumun aktivitelerini tartışmak bakımından bu bir tür şans. Türkiye’de de yakın dönemde kimlik numaraları dâhil fazlasıyla kritik kişisel verilerin çeşitli şekillerde ortaya saçılması veya sağlık verileri gibi mahrem verilerin satılması gibi krizlere tanık olduk. Ancak verinin nasıl kullanılacağı, hangi verinin hangi şartlarda kiminle paylaşılabileceği gibi hususları bir türlü doğru düzgün tartışma fırsatı bulamadık.

Büyük veri çağında veri etiği krizi

Yaşadığımız çağ büyük veri çağı. Boyut olarak olduğu gibi, anlamak için gerektirdiği emek ve bu süreçlerin karmaşıklığı gibi faktörler de büyük veri dediğimiz kavramın ortaya çıkmasına neden oluyor. Yeni iletişim teknolojileri ve kişiselleştirilmiş sosyal ağ profilleri de bu büyük verinin her saniye büyümesine sebep oluyorlar. Dahası, bu profillere kullanıcıların iletişim ya da kanaatlerini belirtme amaçlı olarak paylaştıkları her şeyin bir üstünde çok kapsamlı araştırmalar yapılabilecek dinamik veri tabanlarına kaydediliyor olması, hem sosyal bilimciler hem de siyaset kurumları gibi toplumu okuma arzusundaki aktörler için çok önemli bir durum.
Her ne kadar Türkiye’de biz Internet kullanım süreçlerimizde çağdışı sansür aşma uygulamalarıyla mücadele etmek zorunda kalsak da, sıradan kullanıcı düzeyinde çok daha geniş bir sistemin parçasıyız ve bununla da müdahale etmek zorundayız. Zira üye olduğumuz Twitter, Facebook ve benzeri sosyal ağların neredeyse tamamı hakkımızdaki verileri işlenmek üzere depoluyor ve kâr amacıyla paylaşıyor. Bu zaten “herkesin bildiği sır.”

Cambridge Analytica krizi ve politik etik

Meselenin politik boyutu ise epey karmaşık. ABD’de hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi senatörler Facebook’un kurucusu ve yöneticisi Mark Zuckerberg’i ifade vermeye davet etmiş durumda. Evrensel’in haberine göre bir Facebook sözcüsü ise veri kullanımının bir veri sızıntısı veya hackleme sonucu gerçekleşmediğini, kullanıcıların kendi verilerini rıza vererek sunduğunu belirtmiş ki bu da yazının devamında değineceğim kullanıcı sözleşmeleri kapsamında doğru bir ifade. Birleşik Krallık Parlamentosu Dijital, Kültür, Medya ve Spor Komitesi Başkanı Damian Collins ise, Cambridge Analytica yöneticisi Alexander Nix’in geçen ay Avam Kamarası’nda kendilerine verdiği bilgilerin yanlış yönlendirici olduğunu açıklamış. Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani ise Avrupa Birliği vatandaşlarının verilerinin hukuka aykırı bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı konusunda kapsamlı bir araştırma sözü vermiş durumda.
Cambridge Analytica üstünden 2016 ABD Başkanlık seçimleri ve Brexit’in politik/teknolojik hesaplaşmasının yapılmakta olduğu ortada. Batı demokrasisi ve teknoloji odaklı pazarı, kendi değerleri ile ürettiği veri işleyen ve veri üzerinden finansal modelini oluşturan “bu kocaman canavarı” (ister Facebook olsun ister Google) nasıl kullanabileceği konusunda henüz bir konsensusa varamamış durumda ve dünyanın yaşadığı terörizm bazlı güvenlik krizi ve otoriterleşen rejimler söz konusuyken bu krizin derinleşeceği de aşikâr.
İşlenecek bir veriden mi ibaretiz?
Kişisel veri güvenliği ve gizliliğine önemli soruların başında, girdiğimiz haber sitelerinden üye olduğumuz sosyal platformlara kadar birer birey olarak sunduğumuz verilere dair fakındalığımızın düşüklüğü var. Zira günümüzde sağladığımız veriler, 1990’ların devlet ve firmaları için erişilmez durumdaydı. Bugün ise kendimiz, okumaya zahmet etmediğimiz birçok sözleşmeyi dijital olarak kabul edip bu tür verileri paylaşıyoruz. Bu yalnızca bu verileri paylaşmakla ilgili değil, ayrıca Internet kullanımımızla da ilgili.

In Silica: Toplumun bilgisayar ortamında modeli
1989 doğumlu Kanadalı bir veri analizcisi olan Christopher Wylie, London School of Economics mezunu. Öğrencilik yıllarından itibaren bir toplumdaki bireylerin karakter özelliklerini kullanarak bu bireylerin tercihlerini öngörebilen bir bilgisayar modeli yaratma hayali kuran Wylie, bu modeli politika ve politik kampanyalarda kullanacağı bir alanda çalışmak istiyordu.
Bir toplumdaki tüm bireylerinin davranış modellemesini içeren sanal bir toplum kurmak ekonomistlerin büyük bir hayali. Toplumun “in silica” kopyası olabilecek böyle bir model belirli bir topluluğun nasıl davranacağına dair çeşitli öngörüler ve analizler yapılmasını sağlayabilir. Veri analizcileri, matematikçiler, davranış bilimciler ve diğer pek çok alandaki bilim insanları uzun zamandır böyle bir modelin nasıl kurulabileceği üzerine çalışıyor.
Wylie’nin bu sorun için bulduğu çözüm toplumdaki bireyleri psikolojik bir karakter analiz yöntemi olan “Büyük Beş” modelini kullanarak modelleyen “psikografi” yöntemiydi. Bu modelleme için bireylerin karakter özelliklerini belirleyen test verilerine ihtiyacı olan Wylie’nin imdadına Cambridge Üniversitesinin Facebook üzerinde gerçekleştirdiği karakter test verileri yetişti. Bu veriler Facebook tarafından çeşitli bilimsel araştırmalarda kullanılmak için ücret karşılığı bilim insanlarına sunuluyordu. Ancak varolan veriler yeterli değildi.

Psikografi modelleri işe yarıyor mu?
2013 yılında Cambridge Analytica’da çalışmayan başlayan Wylie, Cambridge Üniversitesinden bir veri analistine Facebook üzerinde karakter testi yapacak özel bir app sipariş etti. Ancak bu app verileri toplarken kullanıcılardan tüm profil verilerinin yanı sıra kendilerinin ve arkadaşlarının tüm beğenilerine erişme izni de istedi. Bu sayede 87 milyonu aşkın Facebook kullanıcısının profil ve beğeni verilerine ulaşan CA, bu beğenileri analiz ederek kişilerin karakterlerini çok net bir şekilde modelleyebildiklerini iddia ediyordu.
CA’nın kullandığı bu yöntem, kişilerin daha önce verdikleri oylar, alışveriş geçmişleri, vb. bilgileri kullanan geleneksel yöntemlerden farklı olarak her bir kişiye özel “psikografik” bir profil yaratıyor.
Yöntemin etkinliği tartışma konusu, ilk ortaya çıktığında büyük sansasyon yaratan modelleri inceleyen uzmanlar Facebook verilerinin bu şekilde analizi ile yaratılan profillerin en fazla astrolojik burçlar kadar isabetli olduğunu söylüyor.

Facebook ve Cambridge Analytica Skandalı
Şirkette kısa bir süre çalışıp ayrılan Christopher Wylie, 2017’de bağımsız gazeteci Carole Cadwalladr’a verdiği röportajda Cambridge Analytica’nın Facebook üzerinden bu verileri nasıl elde ettiği ve çeşitli seçimleri etkilemek için bu verileri nasıl kullandığını anlatarak büyük bir skandal yarattı.
Skandal bir yandan sosyal medya şirketlerinin kullanıcı verilerini ne şekilde kullandığına dair ciddi sorunları ortaya dökerken diğer yandan Başkan Trump ile ilgili Rusya bağlantısı söylentilerine de malzeme sağladı.
Şirketin ve Facebook’un etik ilkelere uygunluğu tartışılır uygulamalarını ortaya dökerek Trump’ın nasıl olup da başkan seçilebildiği ve Brexit referandumunun neden olumlu sonuçlandığına dair elle tutulur bir fail veren, ve hatta CA’da Rus ajanların çalıştığını ileri süren Wylie, Amerikan ve Avrupa solunun kahramanı oldu. Cambridge Analytica’da çalıştığı dönemi anlattığı bir kitap yazan Wylie, Trump’ın Rusya bağlantısını inceleyen soruşturmada kongrede ifade de verdi.
Ancak Şirketin Brexit referandumunu etkilediği iddialarının soruşturulması çerçevesinde sözkonusu Facebook verilerini ve Wylie’nin geliştirdiği psikografik karakter analizi yöntemini inceleyen İngiliz “Information Commissioner’s Office” (Bilgi Delegesi Bürosu), yöntemin pek de etkili olmadığı, Rusya bağlantısı iddiasının ise desteksiz olduğuna dair bir rapor yayınladı.

Christopher Wylie: Bir itirafçının öyküsü
Société dergisinden Anthony Mansuy’un yaptığı araştırmalar, Wylie’nin üniversite yıllarından beri psikografi ile toplumların analiz ve modellemesini yapmak istediğini, uzun zamandır bu yöntemleri politik kampanyalara pazarlayan bir şirket kurmayı hedeflediğini gösteriyor.
Wylie 2013’te Cambridge Analytica’dan ayrılırken yanına 87 milyon kişinin Facebook verilerinin analizini de aldı. Sonradan etik olmayan biçimde elde edildiklerini açıklayacağı bu Facebook verilerini kullanarak tam olarak CA’nın yaptığı işi yapmak için Eunoia isimli bir şirket kuran Wylie, Brexit kampanyasında ve 2016 Trump kampanyasında çalışmak için kampanya yetkilileri ile iletişime geçti. Ancak Trump kampanyası yetkilileri CA başkanı Alexander Nix’e aynı verileri kullanan başka firmaların da kendileri ile temas kurduğunu haber verince Nix, Eunoia’ya verilerin kullanımı ve müşterilerini çaldığı iddiası ile dava açtı. Bu dava sonrası Eunoia 2017’de çalışmalarına son verdi.
Aynı yıl, gazeteci Carole Cadwalladr’ın Trump’ın seçim kampanyası ve sosyal medya üzerinden yürütülen kampanyalarla ilgili yaptığı araştırmalar onu Cambridge Analytica’ya ve Wylie’nin geliştirdiği psikografik yöntemlere ulaştırdı.
Kurduğu şirketi kapatmak zorunda kalan, ve geliştirdiği teknikte kullanılan Facebook verilerinin nasıl temin edildiğine dair sorular sebebi ile gazetecilerin peşine düştüğünü farkeden Wylie’nin son çaresi CA’nın bütün kirli çamaşırlarını ortaya dökmek oldu.

Politik veri analizi pazarı
Kitabında yazdıkları ile Trump karşıtı sol görüşlü bir kişi olduğu, Facebook verilerinin elde edilmesinde ve kullanılmasında “isteksiz bir çalışan” olarak rol aldığı izlenimi yaratan Wylie, kendi kurduğu Eunoia şirketine ve Trump kampanyası için çalışma çabalarına hiç değinmiyor. Mansuy 2020 yılındaki ropörtajında Wylie’ye kitabında Eunoia’dan ve Trump kampanyası için yaptığı görüşmelerden neden bahsetmediğini sordu. Soru karşısında bocalayan Wylie’nin verdiği cevap “So what? (E n’olmuş yani?)” oldu.
Wylie 2018’den beri H&M şirketinde kendi ifadesiyle “şirketi daha sürdürülebilir ve daha karlı kılacak ve müşterilerinin ihtiyaçlarına daha iyi cevap vermelerini sağlayacak etik yapay zeka sistemleri” geliştiriyor. Wylie’nin bu işe girmesinde psikografinin etkinliğine dair efsanelerin payı tartışılmaz.
Politik kampanyalarda adaylara çeşitli veri analizi ve stratejik iletişim yöntemleri sağlayan şirketlerin oluşturduğu çok büyük bir pazar var. Bu pazarda hedef kitleleri net şekilde belirlemeyi sağlayan yeni ve etkili veri analizlerini ve etkili sosyal medya kampanyalarını sunan firmalar çok yüksek ücretler talep edebiliyor. Bu yöntemlerin etkinliğine dair yapılan olumlu olumsuz her haber, pazarlanmak istenen ürünün piyasa değerini artıran bir reklam değerinde.

Team Jorge yazılım paketi: “İşportacıya benziyor”
The Guardian’daki gazetecilerin ele geçirdikleri e-mailler Team Jorge’nin 2015 ve 2017’de Cambridge Analytica’ya yazılımlarını (ve sahte sosyal medya hesaplarına erişimi) pazarlamaya çalıştıklarını ancak şirketin ilgilenmediğini gösteriyor. Çalışmalarında etik olmayan yöntemler kullanmaktan çekinmedikleri kendi başkanları tarafından itiraf edilen CA’nın Team Jorge’nin ürünü ile ilgilenmemesinin tek bir sebebi olabilir: Ürün işe yarar değil.
Gizli kamera görüntülerinde gazetecilere çeşitli kişilerin Telegram ve Gmaillerini hackleyerek gösteri yapan ve muhabirlerin “Bu resimleri nerden buluyorsunuz?” sorusuna “Bunu sana söylemek istemiyorum çünkü sonra seni öldürmem gerekir” şeklinde cevap veren Hanan, güvenilir bir gizli operasyoncudan çok taklit bir eşofmanı orjinal diye satmaya çalışan bir işportacıya benziyor.
Guardian gazetesi haberinde “Hile konusundaki uzmanlıkları göz önüne alınınca Hanan ve meslektaşlarının gizli muhabirler tarafından ifşa edilmeleri şaşırtıcı” diyor.

Belki de hiç şaşırtıcı değil.
Gazetecilerin “Team Jorge”nin kontrolündeki bazı bot hesaplarla ilgili bilgileri kendilerine iletmesinin ardından bu hesapları kapatan Facebook yetkilileri, hesapların daha önce benzer aktiviteler yürüttüğü için engellenen farklı bir İsrail’li şirketle de bağlantılı olduğunu açıkladı.
Botlar, sahte hesaplar ve dezenformasyon
Sosyal medya üzerinde yayılan dezenformasyon, komplo teorileri ve yalan haberler çağımızın belki de en büyük problemi. Özellikle Rusya’nın sosyal medya üzerinden sahte hesaplar kullanarak Batılı ülkelerde iç karışıklığa sebep olacak görüş ve akımların yayılmasına yardımcı olduğu biliniyor. Ancak elinizde ne kadar bot veya sahte hesap olursa olsun bu süreç kontrol edilebilir olmaktan çok uzak. Rus botlar çeşitli komplo teorilerini yayarken deneme-yanılma yöntemi ile çalışıyor ve hangi teorinin ya da hangi yalan haberin tutacağını ve yayılacağını önceden tespit etmek olanaksız.
Bu kontrol edilemez güçleri kontrol ettiğini ve hatta yönlendirdiğini iddia ederek para kazanmaya çalışanların varlığı ise hiç de şaşırtıcı değil. Bu unsurların bilgi kirliliğini arttırdıkları bir gerçek, ancak uzun vadede ne derece etkili oldukları, daha açık ifade etmek gerekirse yaratacakları etkiyi ne derece biçimlendirebildikleri konusunda ciddi şüpheler var.
“Team Jorge” ise kesinlikle türünün tek örneği değil, ancak bu kadar haber olduktan sonra sattıkları yazılım paketinin ve çeşitli “hizmetlerinin” fiyatının birkaç kat artacağını öngörebiliriz.

https://yetkinreport.com/2023/02/18/dezenformasyon-pazari-team-jorge-ve-cambridge-anal
http://platform24.org/yazarlar/2909/cambridge-analytica-skandali-bize-ne-anlatiyor
This entry was posted in Bilim ve Teknoloji, BİLİŞİM - İNTERNET -, YOLSUZLUKLAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *