Allame şeytan

Allame şeytan

CUMHURİYET – Mine G. Kırıkkanat – 29 Ekim 2022 Cumartesi

Okyanusların ortasındaki yalnız ve mahzun ada Mikronezya’da halk yoksullaştıkça İmaniyet İşleri’ne ayrılan bütçe yükseliyor; ruhban sınıfının nüfusu da mümin sınıfın mide gurultularına doğru orantılı artıyordu.
Azalan rant gelirini, hiçbir ahval ve şerait, hatta feryat altında aç halkla paylaşmaya niyeti olmayan Muktedir Makropiç ile yolsuz yoldaşları, onları beslemek yerine açlıklarını uyuşturmayı seçerek, her mümine bir rahip atamaya karar vermişlerdi.
Rahibin görevi, kurbanın kulağına Tanrı Ol’un kendisini açlıkla sınadığı, çektiği yokluğun cennette kavuşacağı bolluğa karşılık küçük bir bedel olduğunu fısıldamak; cennet tadımlığı olarak da sınırsız cimaya özendirmekti.
Her Mikrona bir rahip atamak, elbette kapsamlı bir rahip istihdamı gerektiriyordu. Dolayısıyla bir Mikronu cima telkiniyle biat ettirmek, başka bir Mikronu rahip maaşına bağlayarak biat ettirmek demekti ki; vinvin mantığıyla bakıldığında, doğrusu akıllıca bir hesaptı.
İmaniyet İşleri Reisi Alyoşa Ersaltz ile ruhban heyeti, yeni rahip istihdamı için yüz yüze mülakatlara başladılar.
Adaylardan biri, ruhban heyetinde elektrik çarpmış gibi bir dalgalanmaya yol açtı.
Cüssesi de kütlesi de acayip havalı ve kadınları geçin, erkekleri bile baştan çıkaracak kadar yakışıklı bir genç duruyordu karşılarında. Adamın cima vaazı vermesine bile gerek yoktu. Görenin aklına, otomatikman cima arzusu düşüyordu. Zaten susup kendisini süzen ruhban heyeti ve heyetin tam ortasında oturan Alyoşa Ersaltz’ın aklından geçen de farklı değildi.
Genç adam çoktan başrahip atanmıştı, ama usulen bir mülakat gerekiyordu.
İmaniyet İşleri Reisi Ersaltz, bir işaretle sorgulama görevini yardımcısı Veryoşa Saltz’a verdi.
Rahip Veryoşa Saltz, genç adama bakarken sesinin arzuyla titremesine engel olamayarak ilk soruyu sordu: “İneklerde dört, bende iki adet olan nedir?”
Cevap gecikmedi: “Bacaklar peder!”
“Peki senin pantolonunun içinde olup, benim pantolonumun içinde olmayan nedir?”
Ruhban heyeti soluğunu tutmuştu. Oysa genç adam, son derece sakindi.
“Cepler, aziz peder.”
“Kadın tüylerinin en kıvırcık olduğu yer neresidir?”
“Afrika’dır, peder.”
Başta İmaniyet İşleri Başkanı Alyoşa Ersaltz, ruhban heyetinin gözleri faltaşı gibi açılmış, cima rahibi adayının çanak sorulara verdiği kapak yanıtları şaşkınlıkla izliyorlardı.
Veryoşa Saltz, kısa bir sessizlikten sonra, sanki adaya son bir şans verircesine, ağır ağır sordu:
“Yumuşak olup kadınların ellerinde sertleşen nedir, evladım?”
Genç adam gülümsedi: “Tabii ki tırnak cilası, peder!”
“Doğru” demek zorunda kalan Veryoşa Saltz, yutkunup sorguya devam etti.
“Bekâr bir kadına göre evli kadında daha geniş olan nedir?”
“Yatak, aziz peder.”
Ruhban heyeti, genç adamın her yanıtında koltuklara biraz daha gömülüyor, küçülüyordu.
Sorgucu Veryoşa Saltz, ayağını hırsla yere vurarak haykırdı:
“Kadın vücudunda en nemli organ hangisidir?”
Rahip adayı genç, “Tabii ki dil…” demişti ki; İmaniyet İşleri Reisi Alyoşa Ersaltz yerinden fırlayıp,
“Şeytan bu, şeytan!” diye bağırdı. “Bırak özendirmek, cimanın kökünü kurutur la bu!”
This entry was posted in MİNE KIRIKKANAT, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *