HAYATIN İÇİNDEN BİR ÖYKÜ * NAZİ ALMANYA’SINDA KAZANSA DA KAYBEDEN BOKSÖR RUKELİ

boksör rukeli kimdir

Nazi Almanyası’nda bir Çingene boksör

Naci Kaptan – 04.Ekim 2022

Nazi zulmü altında kazansa da kaybetmeye mahkum edilen
çingene boksör Johann Rukeli Trollmann’ın hikayesi…

Johann Wilhelm Trollmann, 27 Aralık 1907 tarihinde Almanya’nın Hannover şehrinde dünyaya geldi. Sinti kökenli kalabalık bir ailenin mensubuydu. Hızlı fiziksel gelişimi, onu daha çocuk yaşlarda dönemin en popüler sporları arasında yer alan boks yapmaya itti. Lakabı, Roman dilinde iyi yetişmiş ağaç anlamına gelen Rukeli oldu.
Güçlü fiziğinin dışında onu diğer boksörlerden ayıran bir özelliği de hareketli bacaklarıydı. Boks sırasında adeta dans ediyor ve rakiplerini şaşkına çevirip gafil avlıyordu. Orta siklette önüne geleni deviren ve karşısına çıkan şampiyonaları teker teker kazanan Rukeli, Olimpiyatlara gitmesinin önü mantıksız gerekçelerle tıkanınca kökeni nedeniyle dışlandığını farkını vardı.
1907’de Gifhorn’da (Alman İmparatorluğu) doğan, 1944’te Neuengamme Nazi kampında öldürülen, kimlikteki ismi Johann Wilhelm Trollmann olan Rukeli’nin öyküsünü anlatıyor. Trollmann yaşadığı dönemin medyasında “gypsy” lakabıyla ünlenir, kendi arkadaş çevresinde; sağlam bir vücuda sahip olmasından ötürü ‘ağaç’ (Romanes dilinde; rukh) ve ayak parmaklarının ucunda çevik bir biçimde raks edebiliyor olmasından ötürü ‘dansçı’ (Romanes dilinde; kelno) sözcüklerinden oluşan “Rukeli” (dans eden ağaç) lakabıyla anılır.
Profesyonellik ve Çingene Yasası
Artık onun için tek çıkar yol, profesyonel olmaktı. Profesyonel olduktan sonra kendine has dövüş stiliyle ününe ün katmaya devam etti. Çingene diye anılmaya başlandı. 1926 yılında çıkarılan Çingene Yasası nedeniyle ayrıştırılan ve aşağılanan Roman kökenli halklar için esas cehennem günleri başlamak üzereydi. Çünkü Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi iktidara gelmişti.
Irkçılık dozajının her geçen gün artmasının spora da yansımaları oldu. Rukeli gibi üstün bir boksörün, saf Alman boksörleri ringde perişan etmesine göz yumulamazdı. Adolf Witt’le yaptığı ve yetkililerin tüm durdurma çabalarına karşın galibiyetiyle tamamlanan maç, bardağı taşıran son damla oldu.
Önce şampiyonluğu elinden alındı. Sonra da acımasız tehditlere maruz bırakıldı. Kendinden üst siklette olan Gustav Eder’le dövüşe çıkması ve maçı kaybetmesi istendi. Kısıtlayıcı kurallarla ringde hareket etmeden sadece savunma yapabildiği maçı, 5. rauntta kaybetti.
Rukeli kendine özgü bir stilde sallanarak dövüşüyordu. Belli ki dans ederek hem kendi olmanın tadını çıkarıyordu hem de bu dansla ringlerde mekânsal farkındalığını artırıyordu. Ya da Mary Starks Whitehouse’ın düşündürdükleriyle Rukeli “kendine özgü hareketleriyle” bir çeşit serbest çağrışım yapıyordu, kendi bilinç ve bilinçdışı aygıtları arasında bir köprü kuruyordu.
Ancak nazizmin güçlenmesiyle birlikte Aryan olmayan sporcular spor kulüplerinden dışlanmaya başlandı. Rukeli de bu durumdan etkilendi: Güney Almanya Boks Şampiyonası’nı, Kuzey Almanya Boks Şampiyonası’nı kazanmasına rağmen Alman Boks Birliği tarafından önce Alman Milli Takımı kadrosundan çıkarıldı, sonra da ‘Almanya Boks Şampiyonu’ unvanı düşürüldü ve dans ederek boks yapmaya devam etmesi halinde lisansının da elinden alınacağı kendisine tebliğ edildi.
Nazi Zulmünün Yok Ettiği Bir Hayat
Rukeli öldürüldüğünde sadece 35 yaşındaydı. Nazi zulmü, spor kariyerinin yanı sıra özel hayatını da mahvetti. Evlendikten kısa süre kararlaştırılan Nürnberg Yasaları nedeniyle Alman eşi Olga’nın hayatı da risk altına girmişti. Üstelik kızları da dünyaya gelmek üzereydi. 1937 yılında anlaşmalı şekilde boşandıktan sonra eşini ve kızını İngiltere’ye kaçırmayı başardı. Çingene olduğu için tutuklanan, orduya alınıp birçok cepheye gönderilen ve hatta görev sırasında vurularak yaralanan Rukeli’nin işkence dolu yaşamının en karanlık günleri henüz başlamamıştı.
trollmann rukeli
1942 yılından aralarında Rukeli’nin de bulunduğu Roman kökenliler tutuklandı ve çalışma kamplarına götürüldü. Yaptığı insanlık dışı işkenceler nedeniyle 1947 yılında bir savaş suçlusu olarak idam edilecek üst düzey kamp sorumlusu Albert Lütkemeyer, Rukeli’yi görür görmez tanıdı. Çünkü sivil hayattayken bir boks hakemiydi.
Üstün ırk propagandası yapmak için Rukeli’yi aslen boksör olan Nazi Subayı Emil Cornelius’la ringe çıkartmaya karar verdi. Maç günü gelene kadar fiziksel olarak yıpratılacak Rukeli’nin maçı izleyecek mahkumlar önünde ezici bir yenilgi almasını hedefliyordu. Ancak Lütkemeyer, bir şampiyonun yüreğinin asla hafife alınmaması gerektiğinden habersizdi. Ringte son dansını yapan Rukeli, Cornelius’u alt etmeyi başardı.
Mahkumların gözünde bir kahramana dönüşen Rukeli, kampta sırtından vurularak öldürüldü. Düzmece bir kaza raporuyla ölümünün üzeri kapatılsa da kamptan kurtulan bir mahkumun verdiği bilgilerle gerçekler gün yüzüne çıktı.
Nürnberg Yasaları kabul edildikten sonra Nazi rejimi tarafından ırksal nedenlerden ötürü Çingeneler (Kalderaş, Gitano, Sinti) tutuklandılar, siyah üçgenle etiketlendiler ve toplama kamplarına götürüldüler. Bu merkezlerde zorunlu olarak çalıştırıldılar. Sistematik olarak gaz odalarında öldürüldüler. Krematoryumlarda yakıldılar.
Çingene boksör Rukeli’nin hikayesi, Nazilerin yaptığı soykırımın sadece Yahudilerle sınırlı olmadığını, Nazi zulmü nedeniyle 220.000 ile 250.000 arasında Roman ve Sinti kökenli insanın öldürüldüğünün altını çizmek için değerli.

DAHA SONRA BU TRAJİK ÖYKÜ TİYATROYA TAŞINDI
Çingene Boksör ya da Ruki (Özgün adı: Zigeuner-Boxer), boksör Johann “Rukelie” Trollmann’ın biyografisine dayanan ve Rike Reiniger tarafından yazılan bir monolog, tiyatro oyunudur.
2015 yılında oyunun metni, boksörün kızıyla yapılan bir röportaj da dahil edilerek, Sinti ve Roman soykırımının kronolojisiyle birlikte kitap olarak basıldı.
Oyun, boksör Ruki’nin dramatik hayat hikâyesini kurgusal bir karakter olan Hans üzerinden seyirciye aktarır. Çocukluk dönemlerinde tanışan ikili, güçlü bir arkadaşlık bağıyla yıllarını geçirir. Sarışın Alman Hans ile Çingene Boksör Ruki birlikte büyür. Zaman içinde, ırkçı zihniyetin Ruki’ye yaşattıklarına yakından tanıklık etmesine karşın Hans bunlara sesini çıkarmaz.
Yolları ayrı düştükten epey bir süre sonra eski dostlar toplama kampında yeniden karşılaşır. Nazi askerleri Ruki’nin kim olduğunu anladıklarında onu Hans’la dövüşmeye zorlar. Bu dövüşlerden birinde, Ruki’nin kendisine hakaret eden bir muhafızı yere devirmesinin ardından askerler Hans’a tabanca verip Ruki’yi vurmasını emreder.
Hans emri yerine getirir ve kalan ömründe bu cinayetle yaşamak zorunda kalır. Oyun işte bu vicdani yükün ağırlığı altında ezilmekte olan Hans’ın, insan hafızasının unutup unutamayacağı ya da nasıl unutabileceği sorularıyla başlar.
2003’te Alman Boks Federasyonu; Rukeli’yi ‘1933 Alman Şampiyonası’nın galibi olarak yeniden tanıdı. Sanatçı kolektifleri Rukeli için performanslar sergiledi, Rukeli’ye ithafen Berlin’de, Hannover’de, Dresden’de anıtlar dikildi. Bu ortak bellek çalışmasına şimdi “9/8Fight41: Hepimiz İçin 9/8’lik Bir Dövüş” adlı belgesel de ekleniyor. Filmin adı da Rukeli’nin hapishane numarasına gönderme yapıyor: 9841.

https://indigodergisi.com/2020/10/rukeli-nazi-almanyasinda-bir-cingene
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87ingene_Boks%C3%B6r
https://t24.com.tr/k24/yazi/boksor-rukeli-nin-hayaletleri,3843
This entry was posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *