HRW: ‘Erdoğan yönetimi, Türkiye’nin insan hakları
sicilini onlarca yıl geriye götürdü’
euronews • Son güncelleme: 13/01/2022
İnsan Hakları İzleme Örgütü, (HRW) yayınladığı son raporunda Türkiye’ye ‘ifade özgürlüğü, kadın hakları, işkence ve adam kaçırma, mülteciler ve muhalefete baskı’ gibi başlıklar altında ağır eleştiriler yöneltti.
Ankara’nın geçtiğimiz yıl İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiği hatırlatılan raporda, Fethullah Gülen ile bağlantılı olduğu iddia edilen insanların dünyanın farklı noktalarından kaçırılmaya devam ettiği belirtildi.
Türkiye’nin uluslararası hukuku ihlal ettiği belirtilen raporda, “Recep Tayyip Erdoğan’ın otoriter ve oldukça merkezileşmiş cumhurbaşkanlığı yönetimi, hükümeti eleştirenleri ve siyasi muhalifleri hedef alarak, yargının bağımsızlığını derinden baltalayarak ve demokratik kurumların içini boşaltarak Türkiye’nin insan hakları sicilini onlarca yıl geriye götürdü.” ifadelerine yer verildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz yıl Türkiye’yi uluslararası insan hakları hukukunun sunduğu çerçevenin dışına çıkaran bir rota izledi” dedi.
Türkiye’de “medya, insan hakları savunucuları, LGBT topluluğu, Kürt siyasal aktivistler ve hükümetçe muhalif olarak algılanan diğer kişiler açısından kısıtlayıcı bir ortamın hüküm sürdüğü belirtilen raporda, “Mecliste yer alan, muhalif Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önde gelen eski siyasetçileri beş yıldan beri tutuklu olarak cezaevinde bulunuyorlar, partinin tamamı hakkında ise Anayasa Mahkemesi’nde açılmış bir kapatma davası var. Mahkemeler üzerinde tesis edilmiş siyasi kontrol, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ilkesinin uğradığı derin erozyonunun merkezinde yer alıyor. Kolluk güçlerinin faili olduğu hak ihlali ve zorla kaybetme vakalarında, hala bir cezasızlık kültürü hüküm sürüyor.” denildi.
“58 gazeteci hapiste”
Türkiye’deki haber kuruluşlarının çoğunun ‘hükümetle yakın bağlantıları olan şirketere ait’ olduğu belirtilen raporda, “Türkiye’deki bağımsız medya, esas olarak çevrimiçi platformlar üzerinden faaliyet gösteriyor, ancak üst düzey hükümet isimlerini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı veya aile üyelerini eleştiren haberler nedeniyle kovuşturmaya tabi tutuluyor.” denildi.
Ankara’nın, Akdeniz’deki orman yangınları sonrası “sosyal medya aracılığıyla dezenformasyonu iki ila beş arasında hapis cezasıyla cezalandırılabilecek suç haline getirerek” sosyal medya üzerindeki kısıtlamaları daha da sıkılaştırma planlarının sinyalini verdiği dile getirildi.
Raporda, “Her yıl binlerce kişi, genellikle karalama, cumhurbaşkanına hakaret veya terör propagandası yapmakla suçlanan sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklanıyor ve yargılanıyor.” denildi.
Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi’ndeki rektör protestoları hatırlatılarak, öğrenci, işçi, LGBT üyeleri, insan hakları aktivistlerinin protesto girişimlerinin “Covid-19 bahanesiyle yasaklandığı” ifade edildi.
İşkence ve adam kaçırma
Savcıların son beş yılda polis nezaretinde ve hapishanede artan işkence ve kötü muamele iddialarını soruşturmada ilerleme kaydettiğini gösteren çok az kanıt olduğu belirtilen raporda, “Bu tür iddiaların çok azı güvenlik güçlerinin yargılanmasıyla sonuçlanıyor ve yaygın bir cezasızlık kültürü varlığını sürdürüyor.” ifadesi kullanıldı.
Kaçırma ve ‘zorla kaybetmelerin’ rapor edildiği ve ‘olayların gerektiği gibi soruşturulmadığı’ belirtilen raporda, 2016’daki darbe girişimi sonrası Gülen grubuyla bağlantılı olduğu iddia edilen kişilerin ‘kaçırılmalarına’ örnekler verildi:
“Eski bir memur olan Hüseyin Galip Küçüközyiğit, 29 Aralık 2020’de Ankara’da kayboldu. Yetkililer, 14 Temmuz 2020’de ailesine onun tutuklu yargılandığını bildirdi. Yedi aydır nerede olduğu hakkında hiçbir bilgi yoktu. Eski bir memur olan Yusuf Bilge Tunç’tan Ağustos 2019’dan sonra haber alınamadı”
Osman Kavala davası
Osman Kavala davasına da değinilen raporda, “Türkiye’nin aralık ayında insan hakları savunucusu Osman Kavala’yı serbest bırakmayı reddetmesi üzerine, Avrupa Konseyi hükümetin Kavala’nın serbest bırakılmasını gerektiren bağlayıcı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını ısrarla hiçe saymasına karşı yaptırım sürecini başlattı. Avrupa Konseyi tarihinde böyle bir yaptırım süreciyle karşı karşıya kalan ikinci ülke Türkiye oldu.” denildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Osman Kavala’nın keyfi ve hukuka aykırı tutukluluk haline son vererek onu serbest bırakmaktansa, Avrupa Konseyi tarafından yaptırıma tabi tutulmayı tercih etmek ise, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne itaatsizliğin açık bir göstergesidir,” şeklinde konuştu.