MEKTUP * SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU VE PARTİ YÖNETİMİNE KATKISI OLAN TÜM YÖNETİCİLERE

Ülkemizin içinde bulunduğu zorlu durumdan kaygı ve üzüntü duyan değerli YURTSEVER

Türkiye’nin yanlış yapılıyor gibi gözüken, aslında sistematik ve planlı uygulamalar ile ülkemizin sömürgeleştirildiğinin hepimiz farkındayız. Dışa bağımlı kılınan ülkemizin, ekonomik, sosyal ve kamu kurumları  emperyal politikalar sonucu çöktü. Ülkemizde otokratik, baskıcı yönetimle demokrasinin yok edildiği, Laik Cumhuriyetin islam devletine çevrilmeye çalışıldığı, anayasa ve parlamentonun askıya alındığı bu günlerde 2023 seçimleri yaklaşıyor.

2023 seçimlerinin erkenden ve baskın seçim olarak yapılması da olası. Tüm yurtseverler bu seçimin OLMAK veya OLMAMAK seçimi olduğunu biliyor. Sevinerek yazıyorum ki her bir farklı görüşten 6 muhalefet partisi de bu tehlikenin ayırdında olarak bir araya geldiler. Amaçları sandıkta AKP’yi ve partili Cumhurbaşkanını demokratik yönden tasfiye etmek. Ülkemizi yeniden Parlamenter yönetime taşımak. Bu oluşumu desteklemek Yurtseverlik görevidir.

6 siyasi partinin bir araya bu geldiği bu süreç içinde AKP ve EMPERYAL BARON yanlıları bu birliği bozmak üzere politikalar üretiyorlar. Bu partilerin yöneticilerini “Fetöcü, terörist, derin devletin adamı, v.b.” sıfatlarla itham ederek suçluyorlar. Amaçları Türkiye’yi uçurumdan çıkartacak bu MİLLİ BİRLİĞİ bozabilmek. Bu nedenle Yandaş Ali Kemal medyasında, sosyal medyada başlayan yazı bombardımanı ile AKP’ye karşı oluşan MİLLİ BİRLİĞİ yaralayarak bozabilmeye çalışıyorlar.

Aklı başında olan değerli ve gerçek Yurtseverler, Atatürk’ün gerçek neferleri bu oyunun ayırdındalar. Bu tür yazılar en umulmayan kişilerden de gelebiliyor. Çözüm üretmiyorlar ama sadece güven sarsmaya, karalamaya çalışıyorlar.

Değerli Yurtsever,

Farklı görüşte olan 6 ayrı siyasi parti, var olan tehlikenin farkına varmışlar ve  asgari müştereklerde buluşarak sandıkta DEMOKRASİNİN GÜCÜNÜ arttırabilmek yoluna gitmektedirler. Bizlere düşen görev ise bu birliği seçim sonucu alınıncaya kadar bu birliği desteklemektir.

Bu konuda sayın İlhan Azkan tarafından yazılmış olan bir mektubu aşağıda sunuyorum.

Saygılarımla

Naci Kaptan

İlhan Azkan <iazkan@yahoo.com>
Date: 9.10.2021


Gönderen: Dr. İlhan Azkan
End. Yön. Uzm. (ODTÜ + Birmingham Univ+ Uludağ Üniv.) &
Harp Mal Gazi Hv. Plt Em. Sb. HHO 1960


SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU VE
PARTİ YÖNETİMİNE KATKISI OLAN TÜM YÖNETİCİLERE


İşiniz hiç kolay değil ve asıl bundan sonrasının sizleri çok yoracağını düşünüyorum. Zira kısa bir zaman sonrasının iktidar adayı bir partinin yöneticilerisiniz. Göreviniz kuruluşundan yüz sene sonra çöküşle karşı karşıya gelen bir devleti ayağa kaldırmak.

Bu yazıda iktidara gelmenin yolunu açacak bir konuya, muhalefet cephesinde seçim ittifakına değineceğim. Son günlere kadar durmadan yenilenen seçim anketleri iktidarla muhalefetin başa baş durumuna geldiğini ileri sürüyorlar. Anketlerin verilerine inanmıyor ve iktidarın kendine güvenini sarsmayacak bir yol tutturduklarını düşünüyorum. Açık yüreklilikle ifade edeyim ki AKP’nin oyu kesinlikle % 25’in altındadır ve CHP; AKP’nin oldukça önünde, alışılmış % 20-25 lik bandın önündedir ama bir rakam öne süremiyorum.

Bu görüşüm kişiseldir ama aşağıdaki paragraftaki görüşler mutlaka dikkate alınması gereken hususları ele almaktadır:

CHP’nin ittifak halindeki İYİ parti ile beraber oy oranı AKP’nin önünde ve iktidarı almasına yetecek bir düzeyde olsa dahi sonuç; Türkiye’nin karşı karşıya olduğu beka sorununu halletmesine yeterli olmayabilecektir. İşte korkulan budur. Şimdiye kadar olduğu gibi iç ve dış cephenin Türkiye’de ulusalcı bir gücün iktidara gelmesini toleransla karşılayacaklarını hiç ama hiç sanmıyorum. Bu nedenle, en azından, iktidarı Anayasayı değiştirecek bir düzeyde olmasa dahi – olması pek tabii tercih edilir – Cumhuriyeti yeniden kurmak diye tanımlayabileceğimiz yenilenme/restorasyon dönemini minimum sancıyla atlatmasına, Meclis’teki gücünü zayıflatmaya çalışacak bugünün gerici iktidar kanadın hamlelerini boşa çıkaracak bir çoğunlukla seçimden galip olarak çıkmasına kesinlikle ihtiyaç vardır.

Yukarıdaki düşünceyi daha kısa bir tümceyle ifade edersek; güreşten sayıyla değil, rakibinizi eze eze ve tuşla yenmek durumundasınız. Böyle bir yengiyi sadece İYİ Parti’nin ittifakıyla sağlamanız mümkün gözükmemektedir. Kürt kökenli vatandaşlarımızın oylarına da ihtiyaç vardır. Son yerel seçimdeki AKP hezimetinin nasıl doğduğunu hatırlarsınız.. Şimdiki durumda, iktidarı elden bırakmamak için her türlü yola başvuracağı bilinen AKP ve onun hırsla, ihtirasla ve can havliyle çare aramakta olan başkanının demokrasi ile hiç bağdaşmayan tutumla HDP’nin temsil ettiği Kürt kökenli vatandaşlarımızın oylarını almak, hiç olmazsa bölmek için yapmayacağı şey yoktur. HDP milletvekillerini ‘kazanmak’ için akla hayale gelmeyecek vaatlerde bulunabileceklerdir. Bu tür ihtimalleri göz önüne alarak CHP milletvekillerinin yurdun Kürt kökenli vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları illere giderek İYİ Parti başkanı Sayın Akşener’in yaptığı gibi yerel halk ve iş sahipleriyle, esnaf kuruluşlarıyla yakın temas kurmaları ve yöre halklarına nihai amacın KATILIMSAL DEMOKRASİYİ KURMAK olduğunun anlatılmasına çalışılmalıdır. Burada düşünülen şey; siyaset sahnesindeki temsilciler elde tutulamaz iseler asıl hedef olan halkı ulusalcı ittifak içine çekebilmektir.

Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu illeri, Mersin, Adana, İstanbul, İzmir öncelikle gidilmesi gereken yörelerdir.


Sizlere, dördüncü kitap çalışmamın – “NE YAPMALI”- konu ile ilgili bölümünü bu yazımın ekinde gönderiyorum.

Saygılarımla,
Dr. İlhan Azkan – 09 Ekim 2021


MUHALEFET PARTİLERİ İÇİN SEÇİM İTTİFAKININ ÖNEMİ

02 08 2020

Seçim kazanmak için yapılacak o kadar önemli işler var ki ANA MUHALEFET PARTİSİ CHP’nin o yollara başvurmamada adeta ısrarcı olmasını anlamak mümkün değil. Meclisteki güç dengesini ileri sürüp biteviye eleştirmenlik yapmak ve iktidarı durmadan yanlışlarından vazgeçirmek için boşuna uyarıcılıkla vakit geçirmenin bir işe yaramadığını, yaramayacağını görmemek- veya görmek istememek – gizlenen bir suiniyetin tezahürü değilseler ancak aymazlıkla betimlenebilir.

Dışarıdan görüldüğü kadarıyla CHP, adeta özellikle seçim kazanmamak için çok hassas dengeli bir yol takip ediyor. Öyle ki hem muhalefet yapmış görünecek hem de gerçekte bir şey yapmayacak. Neden mi? Ülkenin içinde bulunduğu genel durum kadar muhalefeti rahatlıkla iktidara taşıyacak koşulları bir arada görmek herhalde olası değildir. Genel durum, iktidarın kemikleşmiş oylarının da aşınmasına yol açacak ölçüde dayanılmaz bir boyuta gelmiştir. Ama değerli ana muhalefetimiz ne yapıyor? Hala iktidarın başındaki 21. Yüzyıl padişahına laf yetiştirmekle meşgul !!

§ Eğer meclisteki sayınız dolayısıyla pasif / edilgen kalıyorsanız neden gücünüzü arttırmak için demokratik kitle örgütleri (DKÖ) ve STK lar ile güç birliğine gitmiyorsunuz? İşsizlik diz boyunu aşmışken sizi DİSK ile TÜRKİŞ ve diğer sendikalar ile sıkı ilişkiler içine girmekten alıkoyan nedir? Eğer kimi sendikaların yönetimlerinin ‘sarılığından’ rahatsız iseniz- ki olmanız gerekir – neden hakları sürekli yontulan kitlelerle örgütlenmeye gitmiyorsunuz?

§ Yalnız işçiler mi? Esnafı, memuru, köylüsü, küçük ve orta ölçekli sanayicisi âdeta kan ağlıyor, kendi haklarını koruyacak bir kurtarıcı beklentisi içindeler.

§ İktidar, gün geçmiyor ki ülkeyi orta çağa götürecek bir adım atmasın. Adım atmasına da gerek yok ya.. Bilgi birikimi olmayan, hemen hemen tüm düşüncesi, gerçek İslam tefekkürü ile ilgisi olmayan, kendi yalanlarına alet ettikleri, uyduruk inanç safsatalarına inanan kitlelerden varlık aktarımı yapıp bir türlü doymayan iştihalarını tatmin etme peşinde koşmaktır. Türk insanı tarihi boyunca çok ihanetler gördü, bilime sırtını dönüp hurafelerle halkını uyutan, aldatanların yönetiminde yaşadı. Ama bütün bu melanetlerin boyutu hiç günümüzdeki kadar büyümemişti.

§ CHP bu zavallı halktan bir ulus yaratmayı başaran Ulu önder Atatürk’ün yönetim yaşam ve ilkelerini uygulayan partidir, ruhunda devrimcilik vardır.

: Günümüz CHP yöneticilerine sesleniyorum:

+Şayet Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine sahip çıkma istem ve iradeniz yoksa bırakın yerinize gerçek Atatürkçüler geçsin. Yok, hayır, ne olursa olsun koltuğumu bırakmam diyorsanız biliniz ki sizi o koltuklardan indirirler. Zira devletin bekası ne gerektiriyorsa onların yapılması er veya geç kaçınılmazdır.

Biraz düşünmenize yardımcı olalım;

§ Muhalefetin, seçimi az farkla kazanması ülkemize bir şey kazandırmayacağı gibi kaybetmeye devam etmesinin de önüne geçmeyecektir. Zira farklı bir anlamda da olsa bu fetret devrinden çıkmanın yolu Cumhuriyetimizin kuruluşunda olduğu gibi devrimci reformlardan geçer. Bu da mecliste, gerici kanadın birkaç MV fazlasıyla yapılacak bir şey değildir. Olması gereken; seçimi, şimdiki iktidarı darmadağın edecek ezici bir çoğunlukla –daha doğrusu, anayasayı değiştirebilecek bir çoğunlukla kazanmaktır.

Bunu da ancak,

1. Muhalefet partilerinin tümünü kapsayacak bir ittifakla / güç birliği ile seçime gitmek,

2. HDP’nin önündeki engelleri ortadan kaldırmak için seçim öncesi Kürt kökenli vatandaşlarımızın da ittifaka tam katılımını sağlamak üzere seçim sonrası barajın % 3- 5 gibi düşük bir düzeye düşürüleceği ve en önemlisi,

3- KATILIMCI DEMOKRASİYE GEÇİLECEĞİ SÖZÜNÜ VERMEKLE YAPABİLİRSİNİZ. Ancak bu şekilde, anayasayı değiştirebilecek bir çoğunluğa erişilmese dahi yaşanması zorunlu restorasyon dönemi için uygun ortamı yaratmış olursunuz..

Seçim barajının % 3-5 düzeyine düşürüleceği sözünüzü verdiğinizde hemen karşınıza polemik ustası iktidarın yaylım ateşi ile karşılaşacaksınız. Burada, unutulmaması gereken bir hususa dikkatinizi çekmeyi gerekli görüyorum:

Kurtuluş savaşı sırasında ve sürecinde Ulu önderimiz Atatürk’ün Sovyet Rusya’dan sağladığı maddi ve silah yardımını düşünün. O zamana dek yüzyıllardır Rusya bizim can düşmanımız değil miydi? Sözü uzatmayayım, gerisini siz düşünün…

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, Politika ve Gundem, SEÇİM - SEÇSİS, SİYASİ PARTİLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *