Erdoğan hem kanala hem yabancı bankalara sahip çıktı

Erdoğan hem kanala hem yabancı bankalara sahip çıktı

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘hayalim’ dediği ve 2011’de açıkladığı, bilim insanlarının ve uzmanların “İstanbul lodos estiğinde dayanılmaz bir şekilde çürük yumurta kokusuna maruz kalacaktır” uyarılarına, muhalefetin itirazlarına ve ‘İstanbul’un felaketi’ olarak anılmasına rağmen ısrar ettiği Kanal İstanbul projesi için bugün ilk adım atıldı.

Projenin geçiş noktasında yer alan Sazlıdere köprüsünün temel atma törenine Erdoğan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, çok sayıda siyasetçi ve vatandaşlar katıldı.

Erdoğan yaptığı konuşmada, “Boğaz’dan 1930’lu yıllarda yılda ortalama 3 bin gemi geçiş yapıyordu. Günümüzde bu rakam 45 bine ulaştı” dedi.

Boğaz’da hem kuzey hem güney hem doğu-batı istikametinde her sınıf ve kapasiteden çok yoğun bir gemi trafiği yaşandığını aktaran Erdoğan, Kanal İstanbul’a “İstanbul’un geleceğini kurtarma projesi olarak baktıklarını” aktardı.

Erdoğan’ın konuşmasında en dikkat çeken detay ise projenin maliyetine ilişkin sarf ettiği sözler oldu. Kamuoyunda ekolojik dengede yaratacağı tahribat kadar gerçek maliyeti ile de sık sık tartışma konusu olan projeyi Erdoğan, 15 milyar dolar maliyetle 6 yıl içerisinde bitireceklerini açıkladı. Kanal İstanbul için hazırlanan ÇED raporunda belirtilen ‘Diğer gelirler muhtemel gelirler’ başlığının muğlak kaldığını belirten uzmanlar ise projenin gerçek maliyetinin en az 60 milyar dolar olduğunu iddia ediyor.

Guardian gazetesi de Kanal İstanbul ile ilgili bugün hazırladığı haberde maliyetin 15 milyar dolar olduğu iddia edilse de Fransa’da yapılan bir konferansta maliyetin 65 milyar doları bulabileceğinin tespit edildiğine dikkat çekti.

Muhalefetin iktidara geldikleri zaman projedeki şirketlere para ödemeyecekleri açıklamalarına da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devlette devamlılık esastır. Söke söke uluslararası mahkemeler ile bu paraları alırlar. Ödeme yapmazmış, bankalara ödeme yapmazmış. Bunlar tam anlamıyla çaylak ya… Bu halk kimin hizmet etmek istediğini biliyor. Biz ülkemize eser kazandırmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu ifadelere sosyal medya hesabı üzerinden cevap verdi. Kılıçdaroğlu Twitter’da yaptığı paylaşımda şunları yazdı;

“Erdoğan sonunda neden seçimden kaçtığını söylemişsin, iktidarı kaybedeceğini biliyorsun. Yabancılara da “Türkiye’den paranızı söke söke alırsınız” demişsin. Bize sökmez Erdoğan. Ben haram yemedim, gemilerim yok, suç örgütleri beni tanımaz, rehin alamaz. Ben benim, sen de sen…”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da Erdoğan’ın bu sözlerine Twitter’dan tepki gösterdi ve şu paylaşımı yaptı;

“İçinde yaşadığımız dönemin adını Sayın Erdoğan bugün koydu: Söke söke”

Erdoğan konuşmasında, “Bize sorulmadı diyenlere sesleniyorum. Unutmayın, kime sorulması gerekiyorsa onlara sorulmuş ve yola öyle çıkılmıştır” diye konuştu.

Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu, Kanal İstanbul projesi kapsamında Sazlıdere Barajı üzerine inşa edilecek köprünün ilk temelinin atılmasını Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda protesto etti. “Kanal’ı değil yaşamı savun” sloganının atıldığı protestoda Kanal İstanbul projesine ayrılan bütçenin eğitime ve depreme ayrılması gerektiğini ifade eden Koordinasyon üyesi Oya Erakıncı, projenin rant projesi olduğunu söyledi.

İstanbul’un da Türkiye’nin de kanala ihtiyacı olmadığının altını çizen Erakıncı, “Kanalın iki yakasına yenişehir kurup nüfus yerleştirmekten bahsediyorlar. İstanbul kendi nüfusunu ve betona dönmüş ilçelerini taşıyamıyorken yeni yapılaşmalar kentin ölüm fermanı demek” dedi.

Açıklamanın ardından törenle kazının başlayacağı alan olan Sazlıdere’ye yürümek isteyen kitlenin önüne polis barikat kurdu. Engellemeyi aşmaya çalışan kitle, “Halka değil çetelere barikat” sloganı attı. Çevredeki insanlar da ıslık ve alkışlarla eylemcilere destek verdi. Polisin yolu açmaması üzerine kitle Özgürlük Meydanı’nda oturma eylemi başlattı.

Rusya siyaseti uzmanı da olan gemi gözlemcisi Yörük Işık, Guardian gazetesine yaptığı açıklamada, “Bence aslında konuşmamız gereken kanalın kendisi değil; kanal fikri. Çünkü kanalın yapılması imkansız. Yakıtı inşaat çılgınlığı olan böyle bir hükümet için bile yapılması 20 yıl sürer ve süreç Marmara su havzasını tamamıyla yok eder” dedi.

Işık sözlerine “Aynı zamanda finansman bile yok. Türk bankaları bile sürdürülebilirlik ve çevre endişelerini dile getirerek elini sürmüyor. Sanki 19. yüzyıldan fırlamış bir fantezi projesi gibi geliyor kulağa. Artık bu tür inşaatlara gerek yok” diyerek devam etti.

İstanbul Politakalar Merkezi’nden Dr. Akgün İlhan da, “Kanalın yapılmasının sadece İstanbul’un değil, tüm Marmara bölgesinin ekosistemi ve toplumunda çok büyük ve geri çevrilemez ters etkileri olur” yorumunu yaptı.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ise, simülasyonlara göre Kanal İstanbul’un seyir güvenliği açısından İstanbul Boğazı’ndan 13 kat daha güvenli olacağını söyledi.

Proje ilk açıklanmasından beri geçen 10 yılda oldukça tartışıldı.

Siyasi muhalefetin yanı sıra Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) öncülüğündeki sivil toplum kuruluşları ve çevre örgütleri de projeye karşı çıkıyor.

ÇED raporuna göre proje alanının yüzde 52’si tarım alanı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Kanal İstanbul Çalıştayı raporuna göre ise kanalın geçeceği alanda toplam 200 bin ağaç kesilecek, 136 milyon metrekare tarım alanı, 13 milyon metrekare de mera alanı yok olacak. Yap işlet devret modeliyle yapılması öngörülen proje için henüz ihale süreci başlatılmadı.

Kanal İstanbul’a karşı çıkan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Bu kabusu ben hissediyorum. Çünkü onlarca brifing aldım. Marmara’yı yok eder demeyen gerçek bir bilim insanına rastlamadım” demişti.

İş Bankası, Yapı Kredi Bankası ve Garanti Bankası’nın da bulunduğu altı büyük bankanın Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen doğaya ve insana zarara engel olan “sorumlu bankacılık” sözleşmesini imzaladığı, bu sebeple Kanal İstanbul’a kredi veremeyecekleri ifade edilmişti.

Amerikan Forbes Dergisi, Kanal İstanbul ile ilgili hazırladığı bir haberde iktidara yakın kesimin proje üzerindeki arazileri aldığının bir sır olmadığını belirtip, “tüm bölge ve dünya için bir mayın tarlası” yorumunu yapmıştı.

Prof Kaya Özgen de konuyla alakalı bir yazı kaleme almış ve şunları yazmıştı;

“Projeyle kentin Avrupa yakası Trakya’dan koparılmış olacak. Bu, geri dönüşü olmayan, tartışılması, araştırılması gereken başlı başına büyük bir sorun. Bu kapsamda kanal güzergâhındaki barajların yok olmasının yanında, bölgedeki yeraltı sularının/dengesinin de ne olacağı belirsiz. Halen kentin su gereksiniminin yağacak yağmurlara bağlı ve su fakiri olduğu göz önüne alındığında konunun vahameti ortaya çıkıyor. Buna karşın Trakya’da yeni barajlardan söz ediliyor. Bu da kanalın yaratması olası devasa sorunların İstanbul ile sınırlı kalmayacağını gösteriyor.

Açıklanan verilere göre kanal için 25 m derinlik, 250 m genişlik öngörülüyor. Kazıya başlandığında çukuru, yapılaşma ilkeleri uyarınca daha derin ve geniş açmak gerekiyor. Bu durumda 30 m derinlikte ve 300 m genişliğinde bir kazı yapılacak demektir. Kanalın uzunluğu da yaklaşık 40 km olarak belirlendiğine göre 360 milyon m3lük devasa bir kazı söz konusu. Kazılan zeminin serbest hacminin % 20 mertebesinde arttığı da düşünülürse 432 milyon m3lük bir dolgu ortaya çıkıyor. Dolgunun m3 birim hacim ağırlığı 2 ton olduğuna göre 864 milyon tonluk bir kazı ve nakliye gerekiyor. Bunlar sıra dışı ve ürkütücü rakamlar…

Aynı hususlar kanal için dökülmesi gereken betonarme betonu için de geçerli. Kanal yüzeylerinin en azından 1.5 m kalınlıkla oluşturulması düşünülürse 18 milyon m3 betonarme betonunun dökülmesi gereği ortaya çıkıyor. İstanbul çevresinde bu kapasite yok. Kentte beton için malzeme üreten tüm taş ocakları buraya yönlendirilse bile yeterli değil. Bu nedenle oluşacak büyük açığı kapatmak için Trakya yöresine yönelmek gerekecek. Bu durumda da açılacak yeni taş ocakları için yeni orman kıyımlarıyla elde kalan son yeşil alanlar da büyük ölçüde yok olacak…

Öngörülen bilgilere dayanarak, kanal projesinden vazgeçilmesi, uygun bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Hele ülkenin içinde bulunduğu alabildiğine olumsuz koşullar bunu zorunlu kılmaktadır.”


https://ahvalnews-com.cdn.ampproject.org/c/s/ahvalnews.com/tr/kanal-istanbul/erdogan-hem-kanala-hem-yabanci-bankalara-sahip-cikti?amp

This entry was posted in Ekonomi, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *