28 MAYIS 1830 AMERİKAN KIZILDERİLİLERİN “İSKÂN YASASI İLE TOPRAKLARINDAN SÜRÜLDÜĞÜ, BÜYÜK KIZILDERİLİ ASİMİLASYONUNUN BAŞLADIĞI TARİHTİR. * KIZILDERİLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMLE ASİMİLE EDİLMESİ

28 MAYIS 1830 AMERİKAN KIZILDERİLİLERİN
“İSKÂN YASASI İLE TOPRAKLARINDAN SÜRÜLDÜĞÜ,
BÜYÜK KIZILDERİLİ ASİMİLASYONUNUN BAŞLADIĞI TARİHTİR.

Naci Kaptan / 29 Mayıs 2021

28 Mayıs tarihinde kızılderililerin topraklarından sürülmesinden ve
sistematik asimilasyonun başlamasından bu yana aradan 191 yıl geçmiş.

1840-1996 yılları arasında devlet, yerli çocukları ailelerinden zorla kopararak, kilisenin himayesindeki yatılı okullarda okumaya mecbur etti. 150 yıllık bir süreçte 50 bine yakın çocuğun öldüğü düşünülüyor.
Tam da bu günlerde Kanada’da İngiliz Kolumbiyası (British Columbia) eyaletindeki Kamloops kasabasında, daha önce kapatılan ve asimile edilecek kızılderili çocukların toplanarak getirildiği bir yatılı okulun bahçesinde 215 çocuğun cesetlerinden geriye kalan kalıntılar bulundu. 1978 yılında kapatılan Kamloops Kızılderili Yatılı Okulu’nun bahçesinde bulunan kalıntıların bir kısmı üç yaşından küçük çocuklara ait. Kanada ve Amerika’da kızılderililere uygulanan asimilasyonun bir parçası da kızılderili çocukların ailelerinden kopartılarak yatılı okullarda köklerinden uzaklaştırılmasını içeriyordu.[1]

KIZILDERİLİLERE UYGULANAN SOYKIRIMIN KISA TARİHİ
28 Mayıs 1830’da ABD Başkanı Andrew Jackson, Amerikan Kızılderililerinin yurtlarından çıkarılmasına ve başka yerlere sürülmelerine olanak tanıyan Yerli İskân Yasası’nı imzaladı. Bu yasa sonucunda yüz binlerce Kızılderili zor kullanılarak yurtlarından çıkarıldı. Binlercesi öldürüldü.
Yerli İskân Yasası, 28 Mayıs 1830 tarihinde ABD başkanı Andrew Jackson tarafından imzalanan Mississippi doğusunda yaşayan yerlilerin yurtlarından çıkarılmasına yönelik bir Birleşik Devletler hükümet politikasıdır. Mississipi’nin doğusundaki topraklara göçmen akınının hızlandığı 1820’lerin ortalarında beyazlar, barışçı Yerlileri bile yurtlarından sürmeye yöneldiler.
ABD Kızılderili katliamı (İngilizce Indian massacre), Amerika’nın Avrupalılarca sömürgeleştirilmesi sürecinde Amerika Birleşik Devletleri topraklarında ABD Kızılderililerine (ve Alaska Kızılderililerine) karşı Avrupa’dan göç eden Beyaz yerleşimciler ile bunların soyundan gelen Amerikalılar tarafından gerçekleştirilen katliamları nitelendirdiği gibi, Kızılderililer tarafından diğer Amerika yerlilerine ya da Beyaz yerleşimcilere karşı yapılan katliamları da belirtir. Katliamların bir kısmı ABD Kızılderili savaşlarının parçası olarak gelişmiştir.
Eski Dünya’dan gelen Avrupalı göçmen yerleşimcilerin Yeni Dünya’da Kuzey Amerika’nın yerlisi ABD Kızılderililerine karşı yaptıkları katliamların ilki İspanyollar tarafından 1539 yılında Florida’daki Timukua Kızılderililerine yöneliktir.
Yenidünya’ya ayak basan Avrupalılar, binlerce yıldır bu kıt’ada yaşayan ve büyük devletler kurmuş bulunan Kızılderilileri çeşitli yöntemlerle yok etmişlerdir. Savaşarak yenemedikleri yerlileri dünya tarihinin bilinen ilk biyolojik savaşıyla ortadan kaldırmışlardır.[2]

Kızılderili çocuklar okulda

KIZILDERİLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMLE ASİMİLE EDİLMESİ

Kanada’nın 150 yıllık asimilasyon politikası:
Çocukların içindeki yerliyi öldürün!

Kanada Devleti, Kızılderili çocukları ölüm kampından farkı olmayan yatılı okullarda asimile etti. 150 yıllık bir süreçte 50 bine yakın çocuğun katline sebep olan bu okullarla ilgili gerçeği Katolik bir papaz olan Kevin Daniel Annett deşifre etti. Hem de hayatının alt üst olmasını göze alarak…
Beyaz Adam’ın Amerika kıtasındaki hışmından Kanada yerlileri de nasibini almıştı. Katliamlar işe yaramayınca Kızılderili kültürünü ve kimliğini ortadan kaldırmak amacıyla çok sıkı bir asimilasyon politikasına başlandı. “Yerlileri çocukken yok edin” prensibi doğrultusunda 1840-1996 yılları arasında devlet, yerli çocukları ailelerinden zorla kopararak, kilisenin himayesindeki yatılı okullarda okumaya mecbur etti. 150 yıllık bu süreçte 150 binin üzerinde yerli çocuk sistemli bir asimilasyona tabi tutuldu. Yaşları 4 ile 18 arasında değişen bu çocuklar baskı ve tacize maruz kaldı. Hatta olumsuz şartlar sebebiyle bir kısmı öldü veya kayıplara karıştı.
Kilise okulları zamanla ölüm kamplarına dönüştü. Zorla Hıristiyanlaştırılan yerli çocukların isimleri değiştirildi. Kısırlaştırıldılar; cinsel taciz sonucu hamile kalan kız öğrencilerin bebekleri öldürüldü. Almanya’dan gelen Nazi doktorları aracılığıyla üzerlerinde deneyler yapıldı. Kasıtlı mikroplar bulaştırıldı. Her ne hikmetse, sık sık çıkan yangınlar sebebiyle bazıları yanarak can verdi. Türlü işkencelere maruz kaldılar: kırbaç, at kemeri, vidalı metal kemer ve bilardo istekasıyla dövülmek, aç ve susuz bırakılmak, elektrik şoku verilmesi, kış soğuğunda dışarda uyumak bunlardan sadece birkaçıydı…
Bu barbarlığı uzun süre saklamayı başaran Kanada devleti gerçeklerin ortaya çıkması sonucu 2008’de Başbakan Stephen Joseph Harper aracılığıyla yerli halktan özür diledi. Ancak bu hiç kolay olmamıştı. Yatılı okullardaki vahşetin ortaya çıkmasında Kevin Daniel Annett’in katkısı çok büyüktü.

papaz Kevin Daniel Annett’
Bir papaz olan Annett, yerlilere uygulanan soykırım üzerine bir doktora tezi hazırladı. Okullarla ilgili gerçeği fark edince kurbanların ailelerine ulaşmaya çalıştı. Görgü şahitlerinin itiraflarından yola çıkarak ilk defa 1995 yılında bir basın açıklaması yaptı. Buna karşılık kilise kendisini açığa aldı. 1996’da kurbanların devlete dava açmasına yardım etti. Bu defa da işinden kovuldu. Konuyla ilgili kitaplar yazdı, belgesel hazırladı. O çalıştıkça etrafındaki çember daha da daraldı. Hakkında deli raporu düzenlendi ve ailesinden koparıldı. Kısacası hayatı alt üst oldu. Buna rağmen pes etmedi.
2000 yılına gelindiğinde devlete açılan dava sayısı 10 bini bulmuştu. 2007’de olayı araştırmak amacıyla bir komisyon kuruldu. Kurbanların ifadesine başvuran komisyon, çalışmaları neticesinde bu okullarında hayatını kaybeden 5 bin 995 çocuğun kimliğini tespit etmeyi başardı. Komisyon yaklaşık 130 okulda 50 bine yakın çocuğun ortadan kaybolduğunu ileri sürüyor.

Konuyla ilgili birçok kitaba imza atan Kevin Daniel Annett, çektiği belgesel ve Youtube’dan yayınladığı videolarla Kanada devleti tarafından yıllarca uygulanan ustalıkla saklanmış bu dramı duyurmaya devam ediyor.[3]

Pensilvanya’daki Carlisle yatılı okulundaki yerli öğrenciler – wikipedi

Amerika Birleşik Devletleri Kızılderililerinin kültürel asimilasyonu

Amerikan yerlilerinin asimilasyonu, 1790-1920 yılları arasında ABD Kızılderililerinin Amerika Birleşik Devletleri hükûmeti tarafından Batılı kültür uyarınca dönüştürülmesi için yapılan uygulamaların tümüdür. Konu ilk kez George Washington ve Henry Knox tarafından dile getirilmiştir. ABD’nin Avrupa’dan yoğun göç aldığı dönemde Amerikan yerlilerinin kültürel değerlerinin yükseltilmesi olarak tanımlanan süreç çok farklı alanlarda ilerlemiştir. ABD Kızılderili yatılı okulları bu kültürel asimilasyonda en etkili odaklardan biridir.
Asimilasyon kapsamında yerlilerin tutulduğu kamplar ve bölgeler dışında kurulan yatılı okullar en önemli baskı araçlarından olmuştur. Bu kapsamdaki ilk okul Carlisle’da kurulmuş olandır. 1879 yılında Richard Henry Pratt tarafından kurulan okul Florida’da hükümlü olarak gözetim altındaki yerlilere temel eğitim vermek için kurulur. Hristiyan grupların da desteğiyle asimilasyon görevi gören kurumda özellikle yerli çocuklara eğitim verilir.
Okuma- yazma ve temel aritmetik haricinde teknik okul şeklinde müfredata sahip olan kurum aynı zamanda tarımsal üretim alanında da beceri geliştirmeye yönelikti. Öğrenciler bu zorunlu tarımsal çalışmalar sırasında bölge ekonomisi için ucuz işgücü de sağlamaktaydı. 1902 yılına gelindiğinde ABD çapında bu tür yatılı okulların sayısı 25’e, toplam öğrenci sayısı da 6 bine yükselmiştir. Yerli halklar için temel eğitim zorunlu olsa da öğrencilerin toplama kamplarından çıkartılması için ailelerin onayı alınıyordu. Ancak okullarda öğrencilerin karşılaştıkları koşullar ve kültürel şok gençleri derinden etkileyecek şekildeydi.
Saçları kesilen, yeni elbiseler verilen öğrencilere yeni İngilizce isimler veriliyor ve kendi aralarında bile yerli dili konuşmaları yasaklanıyordu. Hristiyan inancına göre kiliseye devam etmeleri zorlanıyor, karşı gelenler şiddetli şekilde cezalandırılıyordu. Okullardaki sağlık ve barınma koşullarının yetersizliği nedeniyle salgın hastalıklar sık sık görülüyor, yetersiz beslenme ve aşırı sıkışıklık sonucu çeşitli rahatsızlıklar yaşanıyordu.[4]

[1] https://nacikaptan.com/?p=90180
[2] https://nacikaptan.com/?p=89098
[3] Munise Şimşek – https://www.dunyabizim.com/mercek-alti/kanada-nin-150-yillik-asimilasyon-politikasi-cocuklarin-icindeki-yerliyi-oldurun-h29215.html
[4] htps://tr.wikipedia.org/wiki/Amerika_Birleşik_Devletleri_Kızılderililerinin_kültürel_asimilasyonu
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, ASİMİLASYON, FAŞİZM, İNSAN HAKLARI - DEMOKRASİ, KIZILDERİLİLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *