MONTRÖ, BOĞAZLARIN KULLANIM HAKKI KATAR ÜZERİNDEN “su yolu anlaşması ile” İNGİLTERE’YE Mİ DEVREDİLİYOR? * Muhalefet Hazine garantilerini tanımayacağını dünyaya ilan etmeli mi?..* Montrö, Katar’la imzalanan su anlaşmasıyla mı delinecek?

Değerli okur,
Aşağıda değerli gazeteci/Araştırmacı Yazar Uğur Dündar tarafından yazılmış olan iki önemli yazıyı sayın Tuncay Erciyes’in konuyu araştıran ve dikkate değer bağlantılar kuran yazısı ile paylaşıyorum. Türkiye ne yazık ki derin ve çok karanlık bir sarmala girmiştir. CHP YÖNETİMİNİN bu çok önemli olan  konuda neden eksikli ve hatalı davrandığını açıklaması ve CUMHURBAŞKANINA DEVREDİLMİŞ olan PARLAMENTO YETKİSİNİN İVEDİLİKLE GERİ ALINMASI için gereğinin yapılması zorunluğu vardır. 
Bu iddialar çok önemli olup Türkiye’nin bekası ile doğrudan bağlantılıdır. CHP Yönetimi bu konuda topluma gerekli açıklamayı gecikmeden yapmalıdır.
Naci Kaptan – 28 Mart 2021

Tuncay Erciyes <tuncayerciyes@gmail.com> 28.03.2021

Dünkü yazımda Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih KANADOĞLU’nun 20.03.2021 tarihinde Halk Tv’de yaptığı açıklamayı yayınlamıştım. Bugün Sayın Kanadoğlu’nun açıklamasında değindiği, 15 Temmuz 2018 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan ‘MİLLETLERARASI ANDLAŞMALARIN ONAYLANMASINA İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında 9 nolu CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ’ni internetten buldum ve inceledim.
CB Erdoğan’ın İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’nin İPTALİ ve;
KATAR ile SU YÖNETİMİ ANDLAŞMASI yapmasının dayanağı olarak kullandığı
9 nolu CB KARARNAMESİ’nin 3.MADDESİNDE aşağıdaki ifadeler yer alıyor:
*…MİLLETLERARASI ANDLAŞMALARIN uygulama alanının DEĞİŞTİĞİNİ TESPİT ETME, bunların hükümlerinin UYGULANMASINI DURDURMA ve bunları SONA ERDİRME, CUMHURBAŞKANI KARARI İLE OLUR.
*…Türkiye Cumhuriyetini bağlayan bir milletlerarası andlaşmanın belli hükümlerinin Türkiye Cumhuriyeti bakımından yürürlüğe girdiği, bir MİLLETLERARASI ANDLAŞMANIN uygulama alanının DEĞİŞTİĞİ, uygulanmasının DURDURULDUĞU ve SONA ERDİĞİ tarihler; CUMHURBAŞKANI KARARI ile TESPİT olunarak Resmî Gazete’de yayımlanır.
Görüldüğü üzere Kararnamenin 3.maddesi, TBMM’nin YASAMA YETKİSİNİ CB’ye DEVRETMEKTE olup bunun ANAYASAYA AYKIRI olduğunu anlamak için, SIPA testinde geçen, -okuduğunu anlayabilen- 11 yaşında bir ilkokul mezunu olmak yeterlidir.
Bu nedenle CHP yönetiminin; AYM’ye yaptığı 9 nolu kararnamenin İPTALİ başvurusunu, 3.maddenin Anayasaya aykırı olduğu gerçeğine dayandırmayarak kararnamenin iptalini önlemesini, Sayın Kanadoğlu gibi bir AYMAZLIK, geri zekalılık tezahürü değil Türkiye’nin TEK ADAM tarafından yönetilmesini isteyen Emperyalist devletlerin TALİMATINA UYMA, Türk Milletine İHANET olarak görmenin daha doğru olduğu kanaatindeyim.

Muhalefet Hazine garantilerini tanımayacağını dünyaya ilan etmeli mi?..

Uğur Dündar-25 Mart 2021

“Montrö’yü delmek için aranan yol, Katar’la imzalanan ‘Su Yönetimi İşbirliği Anlaşması’ ile mi bulunacak ve geçiş sularının (Kanal İstanbul), Boğazlar’ın yönetimi, Montrö… Hepsi çöpe mi atılacak?..”


“Türkiye nereye koşuyor?..”
Bu köşedeki yazılarımda, katıldığım televizyon programlarında ve sosyal medya paylaşımlarımda, sorunun cevabını vermeye çalışırken bugün bir mektup aldım. Mektup, Hürriyet Gazetesi’nde yıllarca yan yana çalıştığım ekonomi uzmanı ve yazar Meriç Köyatası dostumdan geliyor. Zihninizi kurcalayan o soruya ışık tutacağına inandığım için aynen yayımlıyorum:

“Sevgili Uğur;
Bu mektubu eski yıllarda birlikte çalışmış bir arkadaşın, bir kardeşin olarak ama daha çok içi acıyan sorumlu bir yurttaş olarak yazıyorum.
Ekonomide içinde bulunduğumuz durum, ekonomik kriz olmaktan çıkalı epey oldu. Çoklu bir kurumsal çöküş sürecindeyiz. Bir taraftan geleceği ipotek altına alan yüksek maliyetli dış borçlanma zorunluluğu, bir taraftan bütçe açıkları, yoksullaşan halk, zenginleşen küçük bir azınlık… Başta hukuk olmak üzere devletin tüm kurumları çoklu çöküş içinde…
Ekonominin geldiği nokta, Türkiye Cumhuriyeti’mizin beka sorunu haline dönüştü. Gece yarısı görevden alınan Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal için, iyi idi, kötü idi değerlendirmesi yapmayacağım. Merkez Bankası Başkanlığı öncesinde, bürokrat ve bakan olarak, ekonomimizin içine düştüğü kötü durumun sorumluluğunu taşıyan isimlerden biridir. Ama önemli olan Naci Ağbal’ın görevden alınması değil, bağımsız olduğu iddia edilen Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın itibarının ayaklar altına alınmasıdır. Uluslararası finans piyasalarında zaten zedelenmiş olan Türkiye’nin itibarının daha da berbat hale gelmesidir. Olan bitenlerden sonra hem faizler yükseldi, hem kur yükseldi, hem de Türkiye’nin risk primi (CDS) yükseldi. Ekonomi uzun sürecek bir istikrarsızlık dönemine girdi.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığının zedelenmesi, 20 ay içinde 4 defa başkan değişmesi, ekonomimiz için iyi bir gelişme değildir ama esas konuşulması gereken konu, aynı gece çıkarılan Kanal İstanbul’un finansmanına Hazine garantisi verilmesi ile bir gün sonra 21 Mart’ta çıkarılan Katar’la Su Yönetimi İşbirliği anlaşmasıdır.
Bu iki karar, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını çok ciddi şekilde tehdit ediyor. Tarımdan sanayiye kadar tüm üretim sürecinde ithalat bağımlısıyız. Türk ekonomisi döviz üretemez hale geldi. Uyuşturucu bağımlısı gibi dış borç bağımlısı olduk. Dünyada ülkeler yüzde yarım ile borçlanırken, Türkiye dış dünyadan dövize yüzde 6 ile yüzde 10 arasında borçlanıyor. Borç bulunamayınca köprüler, otoyollar, şehir hastanelerinden sonra şimdi de Kanal İstanbul için borçlanmada Hazine garantisi verildi. Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu durum, 1875’te moratoryum ilan eden ve sonrasında da devlet gelirleri yönetimini yabancılara terk eden (Düyun-u Umumiye 1881) Osmanlı Devleti’nin batış sürecinden hiç de farklı değil.
20 Mart’ta yayınlanan Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması, İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, İstanbul Kanalının finansmanı için Hazine garantisi verilmesi kararlarından sonra 21 Mart’ta da Katar’la Su Yönetimi Anlaşması kararnamesi yayınlandı.
Resmi Gazete’de yer alan kararda, Türkiye ve Katar’ın iş birliği alanları ‘entegre su kaynakları yönetimi, su tesisleri yönetimi, kıyı ve geçiş suları yönetimi’ olarak sayıldı.
Önümüzdeki dönem Ortadoğu’da “su” ve “savaş” sözcükleri yan yana anılacak. Katar’la hangi alanda su yönetimi yapacağız? Ve işin çok daha vahimi… Kıyı ve geçiş suları yönetimi ibaresi. Türkiye’de iki tane geçiş suyu var. Biri İstanbul Boğazı, diğeri Çanakkale Boğazı. Şimdi de üçüncü olarak İstanbul Kanalı diye tutturdular. Bu geçiş sularının yönetimi, Boğazların yönetimi, Montrö, hepsini çöpe mi atıyoruz?..
Tarihsel perspektiften baktığımızda; Katar Devlet Fonu’nu, İngiliz dış politikasının stratejik hedeflerinden ayrı düşünmek olanaksız.
Lozan görüşmelerine İngiltere adına katılan Lord Curzon’un İsmet İnönü’yü nasıl tehdit ettiğini hatırlamakta fayda var. ‘Aylardan beri görüşüyoruz. İsteklerimizin hiçbirini kabul etmiyorsunuz… Yarın kalkınmak için bizden gelip yardım ve borç isteyeceksiniz. İşte o zaman bu kenara not ettiğimiz isteklerimizi çıkarıp size vereceğim…’
Hazine garantili dış borçlar ve özellikle son verilen Kanal İstanbul için Hazine garantisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vurulacak en ağır darbelerden biri olacak.
Sevgili Uğur,
Biliyorsun, benim bir şapkam da siyasi… Ülke gerçeklerine karşı duyarsız kalamadım ve Genel Başkanlığını Rifat Serdaroğlu’nun yürüttüğü Doğru Parti’de Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini üstlendim. Dört gün önce Sayın Serdaroğlu, tüm muhalefet partilerinin demokrasi cephesi oluşturmasını önermişti. Bu görev de doğal olarak ana muhalefet partisi CHP’ye düşüyor. Benim bir önerim daha var:
Tüm muhalefet partileri olarak, Türkiye’nin bekasını tehdit eden hazine garantilerini tanımayacağımızı dünya finans piyasalarına açıklayalım…
Özellikle Katar’la su yönetimi ve Katar’a yapılan borçlanmaların geniş alanda tartışılmasını ve gündemde tutulmasını öneriyorum. Bu konuda deneyimli yurtsever devlet adamı Sayın Şükrü Elekdağ’ın görüşleri de bizlere ışık tutacaktır.
Selam ve sevgilerimle…
Meslektaşın, kardeşin
Meriç Köyatası”
https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/ugur-dundar/muhalefet-hazine-garantilerini-tanimayacagini-dunyaya-ilan-etmeli-mi-6333553/

Montrö, Katar’la imzalanan su anlaşmasıyla mı delinecek?

Uğur Dündar – 27 Mart 2021
Önceki gün bu köşede, Doğru Parti’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, gazeteci dostum Meriç Köyatası’nın mektubunu yayımladım.
Köyatası, okurlarımızın büyük ilgi gösterdikleri mektubunda “Merkez Bankası’nın bağımsızlığının zedelenmesi, 20 ay içinde 4 defa başkan değişmesi, ekonomimiz için iyi bir gelişme değildir ama esas konuşulması gereken konu; aynı gece çıkarılan Kanal İstanbul’un finansmanına Hazine garantisi verilmesi ile bir gün sonra 21 Mart’ta açıklanan ‘Katar’la Su Yönetimi İşbirliği Anlaşması’dır” diyor ve kamuoyunun dikkatini bu çok önemli gelişmeye çekiyordu:
“Önümüzdeki dönem Ortadoğu’da ‘su’ ve ‘savaş’ sözcükleri yan yana anılacak. Katar’la hangi alanda su yönetimi yapacağız? Ve işin çok daha vahimi… Kıyı ve geçiş suları yönetimi ibaresi. Türkiye’de iki tane geçiş suyu var. Biri; İstanbul Boğazı, diğeri ise Çanakkale Boğazı. Şimdi de üçüncü olarak İstanbul Kanalı diye tutturdular. Bu geçiş sularının yönetimi, Boğazlar’ın yönetimi, Montrö… Hepsini çöpe mi atıyoruz?..
Hazine garantili dış borçlar ve özellikle son verilen Kanal İstanbul için Hazine garantisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vurulacak en ağır darbelerden biri olacak.
(…) Tüm muhalefet partileri olarak, Türkiye’nin bekasını tehdit eden Hazine garantilerini tanımayacağımızı dünya finans piyasalarına açıklayalım…”
Şu düşündürücü tesadüfe bakın ki aynı gün Meclis Başkanı Mustafa Şentop, kendisine yöneltilen “Cumhurbaşkanı ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden çekildim, Montrö’yü tanımıyorum, feshettim’ diyebilir mi” sorusuna ise “Yapabilir. Mümkün-muhtemel arasında fark var. Yeterli miktar yoğurt bulursanız, Marmara Denizi’ni de karıştırırsanız, ayran yapmak mümkündür” yanıtını verdi.
Şentop’un bu sözleri, büyük tepkiye neden oldu. Örneğin; değerli hukukçu Celal Ülgen; “İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı ve gece yarısı çıkma kararından sonra bu işin içinde başka bir gizli ajandanın da bulunduğunu tahmin ediyorduk” diyerek hedeflerden birinin Montrö’den çıkmak olduğunu söyledi. Ülgen, “Montrö’yü kaldırma yolundaki bu beyan, bozulan ABD ilişkileri için yeni bir çağrı ve yeni bir rüşvet içeriğindedir. Türkiye’nin jeopolitik geleceğini ilgilendiren ulusal yararlarımızın olduğu Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden çıkma söylemlerinin nasıl bir tehlike yaratacağını iktidarın ve ulusumuzun bilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz “Demek ki böyle bir plan var, yavaş yavaş alıştırılıyor. Lozan, Montrö ve Hatay’ın anavatana kavuşturulması… Bu üçü de Türkiye’nin tapu senedidir” dedi.
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ise Şentop’un açıklamalarının Türkiye’nin ve Mavi Vatan’ın geleceğini son derece büyük tehlikeye attığını söyledi. Montrö’nün ortadan kalkmasının yaratacağı sonuçları, KKTC’den; Mavi Vatan’dan vazgeçmekle ya da güneyimizde kukla bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermekle eşdeğer gören Gürdeniz, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Son 85 yıldır bu sözleşme sayesinde Karadeniz, her an için bölge dışından gelen 40’tan fazla savaş gemisinin bir barut fıçısına dönüştürdüğü Basra Körfezi olmamıştır…”
Efsanevi İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ise “TBMM Başkanı 1936’da Meclis’in imza kararı aldığı Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tek bir kişinin iradesi ile iptal edilemeyeceğini bilmelidir” dedi ve Şentop’u istifaya çağırdı.
Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ da bu köşede yayımladığım söyleşimizde ABD’nin Rusya’yı kuşatma stratejisi uyarınca Montrö rejimini delmek için yollar aradığını, bunun gerçekleşmesi halinde de Türkiye’nin Boğazlar’daki denetiminin ortadan kalkacağını ve güvenliğimizin tehlikeye gireceğini söylemişti.
Elekdağ ayrıca, Kanal İstanbul zorlamasının Montrö’yü ihlal sayılacağını da ifade etmişti… (21 Aralık 2019)

Yine Meriç Köyatası’nın mektubuna ve o soruya dönelim;
“Montrö’yü delmek için aranan yol, Katar’la imzalanan ‘Su Yönetimi İşbirliği Anlaşması’ ile mi bulunacak ve geçiş sularının (Kanal İstanbul), Boğazlar’ın yönetimi, Montrö… Hepsi çöpe mi atılacak?..”

https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/ugur-dundar/montro-katarla-imzalanan-su-anlasmasiyla-mi-delinecek-6337341/
This entry was posted in ÖZELLEŞTİRMELER, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *