PERDE ARKASI * İSTİHBARAT * Karanlık olayların gölgesi Enver Altaylı ve Ruzi nazar kimdir?

Karanlık olayların gölgesi Enver Altaylı kimdir?


Emekli Albay Talat Aydemir ikinci kez darbeye teşebbüs ettiğinde karargâhı yine Kara Harp Okulu’ydu. Öğrencileri kararlıydı. Hükümeti bu kez devireceklerdi. 19 yaşındaki gözü kara teğmen adayı da kendinden emindi. Okula yönelik bir baskın girişimi olursa hep birlikte yaylım ateşi açacaklar, okula kimseyi sokmayacaklardı. O karayağız Teğmen adayı Enver Altaylı idi. Darbe girişimi bastırılınca ordudan ihraç edilen 1459 Harp Okulu öğrencisinden biri oldu. Ondan sonraki hayatı da çok hareketli geçecekti. Neredeyse her netameli işin altından onun ismi çıkacak, yıllar sonra kanlı bir darbe girişimini yapan örgütle bağlantılı olarak tutuklanacaktı.
Özbek Türkü ‘Şakir Han’, Sovyet rejiminden kaçarak Türkiye’ye sığınmış, Adana’ya yerleşmişti. Sonradan ‘Altaylı’ soyadını aldı. Aynı dönemde Türkistan’dan kaçan ve Adana’ya yerleşen Abdurrahman (Kavuncu) Hoca’nın kızıyla evlendi. Enver Altaylı, 1944 yılında bu evlilikten doğdu. Rivayete göre baba Şakir Altaylı, Türkistan’da Enver Paşa’nın emrinde çalışmıştı. Oğluna da onun ismini vermişti. Diğer oğullarına ise o İttihat Terakki’nin diğer güçlü liderleri Cemal ve Talat’ın isimlerini verecekti.
RUZİ NAZAR İLE TANIŞTI, KARİYERİ DEĞİŞTİ
Altaylı 1958 yılında askeri liseye başladı. Harp Okulu’na geçtiği dönemde dikkat çeken bir karakterdi. Ailesinin etkisiyle sıkı bir antikomünist idi. Albay Talat Aydemir’in darbe girişiminde Harp Okulu’ndaki tesirli öğrencilerdendi. Bu yüzden sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. Harp Okulu’ndan atıldı. Hukuk Fakültesi’ne başladı. Bu süreçte Hergün gazetesine gidip geliyordu. Kendi anlatımına göre CIA’nın Türkiye yöneticisi Ruzi Nazar ile de orada tanıştı. Nazar ‘Özbek asıllı olduğunu söyleyince’ hemen kaynaşmışlardı. Altaylı’nın bundan sonraki kariyeri Ruzi Nazar’ın dokunuşuyla ilerleyecekti. Bir dernekte çalışırken Nazar onu MİT Müsteşarı Fuat Doğu’ya tavsiye etmiş, Doğu da Altaylı’yı MİT’e almıştı. Altaylı ‘Sovyetolog’ olarak eğitilmişti.
“CIA’NIN TÜRK CASUSU”
Altaylı yaklaşık 5 yıl görev yaptığı MİT’ten 1973’te ayrıldı. Önce Almanya’da sonra Orta Asya’da ‘sivil toplum’ alanında faaliyet gösterdi. Siyasetçilere de yakındı. Türkeş’e, Özal’a ve Demirel’e danışmanlık yaptı. Ama ismi hep karışık ve karmaşık olaylarla birlikte anıldı. 2013’te ‘CIA’nın Türk Casusu: Ruzi Nazar’ adlı bir kitap yazdı. Nazar’ı merkeze alarak soğuk savaş dönemini anlattı. Kitap yayınlandığında Ruzi Nazar 96 yaşındaydı ve Antalya’da Altaylı’nın komşusuydu. FETÖ’nün darbe girişiminden sonra Altaylı’nın ismi bir kez daha gündeme geldi. Zaten 90 yıllardan itibaren Gülen okullarının Orta Asya’daki okullarıyla yakından ilgilenmişti. İfadesine göre bunu kendisinden dönemin Başbakanı Turgut Özal istemişti.
FETÖ’nün ‘ikinci adamı’ kızını istedi
Bugün FETÖ’nün ‘ikinci adamı’ olarak bilinen Mustafa Özcan ile de o dönemlerde tanıştığını söylüyor. Özcan ile o dönem başlayan tanışıklığı hep devam etmiş. Öyle ki aynı davada yargılandığı damadı Metin Can Yılmaz için kızını istemeye gelenler arasında Özcan da vardı… Özcan FETÖ bağlantısı ve yardım iddiasını hep reddetti. Zaman’a verdiği bir röportajında ise Gülen’e ‘stratejik’ bir değer yükleyerek ondan “Orta Asya’da Türk jeopolitiğinin içini dolduracak insan” diye bahsediyordu.
HABLEMİTOĞLU’NA UYARI
Altaylı’nın ilk olarak Hecip Hablemitoğlu’nun Köstebek adlı kitabı hazırladığı dönemde tehdit edilmesiyle gündeme geldi. Eski milletvekillerinden Halil Şıvgın sonradan savcılığa verdiği ifadesinde Mustafa Özcan ve Altaylı’nın kendisinden Hablemitoğlu ile görüşmeleri için aracılık etmesini istediklerini anlattı. Şıvgın “Aracı olmamı istediler, kabul etmedim. Yapıya ilişkin Köstebek isimli kitabını yazıyordu. Bu kitabı engellemek istiyorlardı” dedi. Kimilerine göre Altaylı, cezaevinde hayatını kaybeden Kâşif Kozinoğlu’nun MİT’ten tasfiye edilip hapse atıldığı sürecin de arkasındaki isimdi. MİT’teki FETÖ yapılanmasına yardımcı olduğu da bir başka iddia. Zaten MİT’te görev yapan bazı FETÖ mensuplarının yurtdışına kaçırılmasına ilişkin bir soruşturmada tutuklandı.
“HALKI SOKAĞA DÖKME” PLANI
Bu soruşturmada FETÖ’nün üst düzey birçok ismiyle bağlantıları ortaya çıktı. Sıkı bağlantıda olduğu bazı isimlerin de bazı siyasetçilerin en yakınındaki isimler olduğu belirlendi. Hakkındaki iddianameye göre Türkiye’de iktidarı devirmek için ‘halkı sokağa dökmek’ gerektiğine inanıyor ve FETÖ ile iş birliği halinde bu yönde faaliyetler yürütüyordu. Amerika’da da 2017’nin yaz aylarında bu konuda temaslar yapmış, üst düzey bir FETÖ yöneticisi ile görüşmüştü. Bu görüşmede ‘Halkın sokağa dökülmesi için ekonomik kriz şart, bunun içinde Türkiye’ye para akışı kesilmeli’ gibi ifadeler kullandığı anlatılıyor iddianamede.
ŞİÖ’DEN DE RAHATSIZ
Altaylı, Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütü’ne yakınlaşmasından da rahatsız olmuş. Bilgisayarından çıkan İngilizce bir mektupta muhatabını bu konuda uyarıyor ve bu uyarıyı da ‘saygıdeğer büyüklerim’ dediği Ruzi Nazar ve Duane Clarridge karşı taşıdığı ‘ahlaki sorumluğunun’ gereği olarak açıklıyor. Amerikan istihbaratının en meşhur isimlerinden olan ve bir dönem Türkiye’de de görev yapan ‘Karanlıklar Prensi’ lakaplı Clarridge Türkiye’de ve dünyada birçok örtülü CIA operasyonlarının arkasındaki isim olarak biliniyor.
Altaylı’nın Kavuncu ailesiyle akrabalığı annesiyle başlıyor. Kendi kız kardeşi de dayısının oğlu Orhan Kavuncu ile evli. Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın Altaylı üzerinden itham ettiği İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu da Orhan Kavuncu’nun oğlu…
Altaylı halen cezaevinde… Adının etrafındaki olaylara dair tartışmalar ise devam ediyor… [1]

Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın açıklamalarında adı geçen Enver Altaylı, 20 Ağustos 2017’de FETÖ bağlantısı nedeniyle gözaltına alındı. Altaylı 26 Ağustos 2017’den beri tutuklu. Hakkında hazırlanan iddianamede Altaylı’ya, “Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme Devletin Gizli Kalması Gereken Bilgilerini Siyasal veya Askeri Casusluk Amacıyla Temin Etme” suçlaması yöneltiliyor.
PEKİ KİMDİR BU ENVER ALTAYLI
Enver Altaylı’nın hayatında onun daha sonraki yaşamına yön verecek iki hamisi var. İlki, 1960’lı yılların sonunda girdiği MİT’te Müsteşarlık koltuğunda oturan ve CIA ile işbirliğini açık açık savunan Fuat Doğu. İkincisi ise önce Nazı Ordusu’nda subaylık yaptıktan sonra, İkinci Dünya Savaşı sonrasında CIA’nın anti komünizm masası operasyon görevlilerinden, Orta Asya politikasında önemli roller üstlenen üst düzey CIA görevlisi Özbek asıllı CIA’cı Ruzi Nazar. Ruzi Nazar, 1959-1971 yıllarında bu faaliyetini Türkiye üzerinden yürüttü. Bu yıllar Türkiye’de FETÖ’nün temellerinin atıldığı döneme denk geliyor.
Fetullah Gülen’in hayata atılırken Gladyo’nun ilk sivil örgütlenmelerinden Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin kurulduğu yıllar. Enver Altaylı bu ortamda, iki hamisinin desteğiyle siyaset basamaklarında tırmanmaya başlıyor. MHP’ye girip partinin yayın organı Hergün gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği’ne kadar yükseliyor. Alpaslan Türkeş’e çok yakın olan Altaylı, 12 Eylül 1980’den sonra yurtdışına çıkıyor. Kendi ifadesine göre 1986’da Almanya vatandaşlığına geçiyor. Almanya merkezli CIA’nın Sovyet coğrafyası ve Orta Asya’ya yönelik yayın yapan Radio Free Europe/Radio Liberty’de (RFE/RL) çalışıyor. Yine kendi ifadesine göre, 1989’da Sovyetler’in yıkılmasında önce Özbekistan’a gidiyor.
FETÖ OKULLARININ AÇILDIĞI ZEMİN
Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nin ABD yörüngesine girmesi için faaliyetlerde bulunan Altaylı, Türkiye’de hem Özal’a hem de Süleyman Demirel’e bu konularda danışmanlık yapıyor. Bu yıllarda, FETÖ’nün Orta Asya’da önce okulları açılıyor, daha sonra uyuşturucu ve kara para mekanizmaları da kuruluyor. FETÖ’nün okullarında Amerikan pasaportlu CIA görevlileri faaliyet yürütüyor. Enver Altaylı, Emniyet ve Savcılık ifadelerinde FETÖ’nün ikinci adamı olarak bilinen firari Mustafa Özcan ile ilişkisini reddetmiyor. Hatta damadı kızını isterken akrabalık bağı olmamasına rağmen Mustafa Özcan kız istemek için Altaylı’ya geliyor.[2]

Bilgisayarında hem CIA var hem Rus istihbaratı

42 yıl hapsi istenen eski istihbaratçı Enver Altaylı için savcı 74 sayfalık mütalaa sundu. Altaylı’nın FETÖ’nün karar mekanizmasında olduğuna dikkat çekilen mütalaada, “Sanığa ait dijital deliller arasında ABD gizli servisi CIA için çalıştığı anlaşılan Michael Semple ile ortak yazdığı dokümanlar ve Rus istihbaratına ait belge bulundu” denildi.
Eski istihbaratçı Enver Altaylı’nın da aralarında bulunduğu 3 sanığın yargılandığı davada, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, celse arasında esasa ilişkin mütalaasını mahkemeye sundu. Mütalaada, savcılığın kapsamlı bir delil değerlendirmesi yaptığı anlaşıldı.
Mahkemeye sunulan 74 sayfalık mütalaada, Enver Altaylı’nın FETÖ’nün karar alma mekanizması içerisinde yer aldığı iddia edildi. Sanığın FETÖ yöneticileriyle birlikte hareket ettiği, ayrıca ABD istihbarat örgütü CIA ile ilişkide olan kişilerle de irtibatta olduğuna dikkat çekildi.
DİJİTAL DELİLLER HUKUKA UYGUN
Dosyaya giren dijital delillerin sanık tarafından kabul edilmediği, sonradan oluşturulduğu yönünde iddialarda bulunduğunun hatırlatıldığı mütalaada, bunun doğru olmadığı, elde edilen dijital delillerin gerek fiziki yapısı gerekse içeriği itibarıyla bir tahrifat ve değişikliğe uğramadığının teknik olarak tespit edildiği anlatıldı.
FETÖ’NÜN KARAR MEKANİZMASINDA
Altaylı’nın FETÖ’nün 2 numaralı ismi Mustafa Özcan ile ilişkisi, dosyada bulunan FETÖ lideri Fetullah Gülen’e yazdığı içinde övücü ifadelerin yer aldığı mektup, aynı mektupta Kaşif Kozinoğlu ve dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a ilişkin değerlendirmeleri, FETÖ üyeleri ile telefon trafiği, Özbekistan ve Kazakistan’da FETÖ okulları açılması için gösterdiği çabalara da dikkat çekildi.
Sanığın bilgisayarında ele geçirilen, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yanıltıcı bilgilerin yer aldığı rapora da işaret edilerek, “söz konusu raporun yayınlanmadan önce sanıktan düzeltme veya danışmanlık konusunda bilgisine başvurulduğu, onayından veya görüşünden sonra yayınladığı, bu kapsamda sanığın örgüt içerisinde karar alma mekanizması içerisinde yer aldığının kabulü gerekir” değerlendirilmesi yapıldı.
RUS İSTİHBARAT BELGESİ BULUNDU
Mütalaada sanığın cep telefonunda, “RF Silahlı Kuvvetler İdaresi Altında Suriye Silahlı Kuvvetlerin Türkiye Sınırı Yakınlarında Aşamalı Eylem Programı” başlıklı bir belgeye ulaşıldığı, söz konusu belgenin Rusya İstihbarat Teşkilatı’na ait olduğuna da dikkat çekilerek, “resmi istihbarat görevi olmayan sanık bu tür gizli istihbarati belgelere ve bilgilere ulaşmaktadır” ifadelerine yer verildi.
GÜLEN’E MEKTUPLA BİLGİ VERİYORDU
Mütalaada, Altaylı’nın bilgisayarında ele geçirilen belgelerde, bir dönem ABD gizli servisi CIA için çalıştığı anlaşılan Michael Semple ile ortak yazdığı dokümanlarda, darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturmaların itibarsızlaştırmaya çalışıldığı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın sanık tarafından kendi imkanları ile takip ettirildiğine ilişkin değerlendirmeleri bulunduğu ifade edildi ve “Sanığın farklı algı yaratacak dokümanların oluşturulma sürecinde yer aldığı anlaşılmaktadır” denildi.
Altaylı’nın faaliyetleriyle ilgili doğrudan FETÖ lideri Fethullah Gülen’e mektup yazarak bilgi verdiği, darbenin örgütle bir alakası olmadığına ilişkin propaganda dokümanlarında karar alıcı olarak yer aldığı belirtildi.[3]

Ruzi Nazar’ı Anlatan MİT’çi

Kitabın hiçbir yerinde Fethullah Gülen ismi geçmiyor. Nazar’ın yediği yemeklere kadar detaylı bir biyografinin hiçbir yerinde ne “Komünizme Karşı Mücadele Dernekleri”nden ne de Sovyetlerden sonra Cemaatin Türki cumhuriyetlerde açtığı okullardan söz edilmemesini nasıl yorumlamalı?
Ruzi Nazar
Kısa bir süre önce MİT’çi Enver Altaylı FETÖ davasından tutuklandı.
Altaylı, siyaset sahasının bilinen isimlerinden biri. Bir MİT’çi olarak 1977-1980 arasında MHP’nin Hergün gazetesinin başyazarı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Altaylı, Orta Asya cumhuriyetlerini Türkçülük ideolojisi ve Türkiye etkisi doğrultusunda yapılandırmaya çalışan kadronun önde gelen isimlerinden biri.
Yeri gelmişken belirteyim ki, bu dönemi fırsat bilerek Türki cumhuriyetlere abilik rolünü üstlenen Türkiye Cumhuriyeti’nin somut siyaseti, Antalya’da mitolojiden kaynaklı demir dövme ritüelinden öteye gidemedi. Görüldü ki Türkiye resmi siyasetinin milliyetçik tasavvuru ile Orta Asya devletlerinin siyaseti pek örtüşmüyor.
MİT’çi Altaylı, FETÖ bağlamında tutuklanınca, 2013 tarihinde Doğan Kitap tarafından yayınlanmış olan “Ruzi Nazar: CIA’nın Türk Casusu” adındaki biyografi kitabı üzerinden bazı konulara değinme gereği duydum.
Ruzi Nazar, 1917 yılında Özbekistan’ın Fergana Vadisinin Margilan şehrinde doğan biri. İkinci Dünya Savaşı’nda teğmen rütbesiyle Kızıl Ordu’ya katılıyor ve kısa bir süre sonra cephede yaralanıyor. Yaralı olarak Ukraynalı bir köylü ailesinin yanına sığınıyor. Almanlar hızla Rusya içlerine ilerliyorlar ve Nazar da Alman kuvvetlerine teslim oluyor.
Naziler, teslim aldıkları Kızıl Ordu askerlerinden özellikle Özbek, Tacik, Kırgız, Kazak, Kırım Tatarı, Azeri ve Ukrayna kökenli olanlarından kendi saflarında savaşacak ordu kuruyor. Kaldı ki savaş sırasında Kızıl Ordu’dan kaçıp gönüllü olarak Alman cephesine geçen bu halklardan bir miktar asker de var.
Bu askerlerin çok büyük bir kısmı (kitapta 100 binin üzerinde bir sayı veriliyor), Rus egemenliğine karşı savaşarak kendi bağımsız devletlerini ilan edecekleri umudu ve Sovyet sistemine düşmanlıkları nedeniyle Nazi üniforması giyerek Kızıl Ordu’ya karşı savaşıyorlar.
İşte Ruzi Nazar da bunlardan biri. 1941’in sonlarında Almanlara teslim olan Nazar, kısa bir süre sonra Nazilerce keşfedilerek öğretmen subay yapılıyor. Kimi zaman cephede de bulunuyor. Savaş bittiğinde ise bu kez Amerikalılara teslim oluyor ve Amerikalılar adına çalışmaya başlıyor. 1947 yılında kurulan CIA’in içinde yükselerek ABD’nin 1979 yılı Tahran Elçiliği baskını da dahil, Afganistan’da ve birçok yerde görev yapıyor.
Ruzi Nazar’ı bizim için önemli kılan temel etmen, 11 yıl Türkiye’de görev yapmış olması. 
Biyografi kitabının yazarı 1944 doğumlu Enver Altay’lı. Bursa Askeri Işıklar Lisesi öğrencisiyken 1963 yılındaki Talat Aydemir darbe girişimi nedeniyle bin 439 harp okulu öğrencisiyle birlikte tutuklanıyor. Kısa bir süre sonra serbest bırakılıyor ama orduyla ilişiği de kesiliyor. Sonra Ankara Hukuk Fakültesi’ne giriyor. 1968 yılında ise, MİT’in Başkanı General Fuat Doğu tarafından MİT’e alınıyor.
Burada iki önemli noktanın altını çizelim. Enver Altaylı’nın MİT’e girişini sağlayan kişi, CIA ajanı Ruzi Nazar. Enver Altaylı ailesi de Özbek ve çok önceleri Fergana Vadisi’nden Adana’ya göç etmişler.
İkinci nokta ise, Talat Aydemir’in darbe girişimi ile orduyla ilişiği kesilenlerin çok büyük bir kısmı Türkeş’in etrafında toplanıyorlar. Bu kesim, CIA ve MİT için sola karşı mücadele mümbit bir toprak.
Kitapta Fethullah Gülen’den bahis yok, neden?  
Altaylı’nın FETÖ’den tutuklanması bir rastlantı olmasa gerek. Eğer varsa bunun arka planını yazdığı kitapta, yazmadıkları üzerinden görebilir veya en azından tahmin edebiliriz.
Büyük boy ve 530 sayfalık kitabın hiçbir yerinde Fethullah Gülen ismi geçmiyor. Böylesine hacimli ve Nazar’ın yediği yemeklere kadar detaylı bir biyografi kitabının hiçbir yerinde ne “Komünizme Karşı Mücadele Dernekleri”nden ne de Sovyetler dağıldıktan sonra Gülen Cemaati’nin Türki cumhuriyetlerde açtığı okullardan bir cümlecik dahi söz edilmemesini nasıl yorumlamalı?
Türkiye, Sovyetlerin güney komşusu olması itibariyle ve jeopolitiği gereği Soğuk Savaş’ın merkezi bir yerinde bulunmakta idi. CIA’in Türkiye üzerindeki asıl çalışması, Sovyetlere karşı aktif bir blok oluşumudur ki, bunun için de Türkiye’deki sol hareketin ezilmesi esas hedefti. “Komünizme Karşı Mücadele Derneği” bu projenin bir parçası olup İslami lafızlar üzerinden yapılandırıldı.
1965 yılında Erzurum’da Fethullah Gülen, Komünizme Karşı Mücadele Derneği’ni kuracak, 1969 Kanlı Pazar yaşanacak ve üstelik tüm bu çalkantılı yıllar boyunca CIA’in ajanı Ruzi Nazar Türkiye’de görev yapacak ama, biyografi kitabında ne bu dernekten ne de Gülen’den tek satır bahsedilmeyecek!
1959 yılından 1971 yılına kadar CIA’in Türkiye’deki üst düzey ajanı olarak çalışan, 1960 ve 1971 darbelerini yaşayan, birçok general, siyasetçi ve bürokrat tanıyan ve Türkeş ile yakın ilişkiler kuran bir ajanın biyografisini yazacaksınız…
Bütün amacı sol hareketleri etkisiz kılmak için her türlü yolu (öldürme, şiddet, cezaevi, kitlesel çatışmalar, içine ajan sızdırma, yönlendirme vb.) deneyen CIA’in Türkiye’de 11 yıl, hem de Türkiye’de siyasal çatışmaların en yüksek düzeyde yaşandığı dönemin bir ajanının biyografisini yazacaksınız…
Bütün bu yaşanmışlıklara rağmen kitabın hiçbir yerinde, Türkiye siyasal sürecinin perde gerisindeki önemli aktörlerinden (aslında piyon mu demek gerekiyor?) olan Gülen’den söz etmeyeceksiniz.
CIA, Türkçüleri gerek Sovyet/komünist düşmanlığından, gerekse milliyetçilikten ırkçılığa uzanan hat üzerinden yararlanacağı potansiyel güç olarak görüyor. Bu anlamda Türkiye’de CIA ile MİT’in bağlaşık operasyonları bir soru işaretidir.
1970’lere döndüm.
Sivas, Maraş, Malatya, Çorum, Erzincan gibi kitlesel çatışmaların yaşandığı olaylar…
Bahçelievler’de, Türkiye İşçi Partili yedi öğrenci Serdar Alten, Hürcan Gürses, Efraim Ezgin, Latif Can, Osman Nuri Uzunlar’ın vahşice katledilmesi… İstanbul Üniversitesi önündeki bombalı saldırı…
Abdi İpekçi dahil onlarca gazetecinin, akademisyenin, sanatçının katledilmesi… 1 Mayıs 1977 Taksim katliamı…
Ve daha niceleri. Burası Türkiye. Çatışmaların, katliamların, darbelerin ülkesi. Yok edilen, iğdiş edilen gençlik.
Irkçı ve dinci naralar eşliğinde hüküm süren egemenler. Ve Kürtlerin üzerinden eksik edilmeyen sopa.
Biyografi kitabındaki bariz saptırmalardan biri de Kürt meselesidir. Ruzi Nazar’ın hayatı, seçimleri ve ajanlığının gerekçeleri Sovyetlerdeki Türki ulusların bağımsızlık mücadelesi üzerine bina edilerek Nazar haklı çıkarılmaya çalışılırken, Türkiye’deki Kürtlerin haklarından bir iki kelimenin ötesinde söz edilmemesi, tam bir çifte standarttır. Elbette Altaylı’dan gerçekleri yazması beklenemez.
Yukarıda kısaca bahsettiğimiz olayların hangi birisinde CIA’in doğrudan ya da dolaylı parmağı yoktur diyebiliriz?
CIA’in şu meşhur Yeşil Kuşak Projesi’nin Türkiye ayağını kimler oluşturdu? Kitapta Taliban’ın, El-Kaide’nin kuruluşunun arkasındaki gücün ABD olduğu açıkça yazılıyor. Bunun sürpriz tarafı yok, zaten biliniyor. Ancak bugün İslam coğrafyasında CIA, İslamcılık üzerinden hangi siyasal operasyonları çekiyor, bilemiyoruz!
Hani sıkça deniliyor ya, Gülen hareketi devlete sızdı!
Sahi, Gülen devlete sızdı mı, yoksa devlet Gülen’e kontrollü bir alan mı açtı? Sonra AKP iktidarıyla nitelik bir büyümeye ulaşan Gülen hareketi, iktidarı talep edecek hale gelince mi köprüler atıldı?
Ülkücü harekete devlette alan açıldığı ve 12 Eylül faşist darbesiyle birlikte yumruğu yemesi gibi, Gülen hareketi için de benzer bir durumdan söz edilebilir mi?
Enver Altaylı’nın “Ruzi Nazar: CIA’nın Türk Casusu” kitabı, her ne kadar kontrollü ve ilgili merkezden (CIA’in bir departmanı olabilir) izinli olarak yayınlanmış olsa bile, siyasal tarihle ve Türkiye’nin yakın geçmişiyle ilgilenenlerce mutlaka okunması gerek bir kitap. (HŞ/EA)
* Fotoğraflar: Milliyet ve Habertürk‘teki röportajlar, Nacikaptan.com, ve Enver Altaylı arşivinden.

[1] Musa KESLER – https://www.hurriyet.com.tr/gundem/karanlik-olaylarin-golgesi-enver-altayli-kimdir-41642564
[2] https://www.aydinlik.com.tr/haber/feto-den-tutuklu-enver-altayli-kimdir-221307
[3] Mesut Hasan Benli – https://www.hurriyet.com.tr/gundem/bilgisayarinda-hem-cia-var-hem-rus-istihbarati-41745407
[4] Hüseyin Şengül- https://m.bianet.org/biamag/kitap/189847-ruzi-nazar-i-anlatan-mit-ci
This entry was posted in İSTİHBARAT KURUMLARI, PERDE ARKASI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *