OTOKRASİ, TEK BAŞKAN, DİKTA, BASKI, İSTİHBARAT KURUMLARI, AJANLAR, CİNAYETLER

Köşe yazarı sayın Mine Kırıkkanat’ın, Rusya’da baskıcı  rejimi inceleyerek güç, iktidar, muhalefet savaşlarını, zehirlenerek öldürülen muhalefet önderlerini, muhalifleri, ajanları, cinayetleri bir polisiye roman gibi  anlatan farklı tarihlerde yazmış olduğu 4 ayrı yazısını ardışık olarak okumanıza sunuyorum. Yazıda göreceksiniz ki otokratik ülkelerde buyurgan yöneticilerin elleri kanlı oluyor ve kurdukları acımasız ve öldürücü baskı ile iktidarlarını yürütüyor.
BEKA ARZUSU, İKTİDAR AĞUSU
ÇUKULATA TADINDA BİR SUİKAST
BİR SUİKASTIN ÖNÜ ARKASI
İSTANBUL’da RUS USULÜ İNTİHAR
Naci Kaptan

BEKA ARZUSU, İKTİDAR AĞUSU

Mine G. Kırıkkanat / kirikkanat@mgkmedya.com / 14 Şubat 2021 Pazar

Rusya’yı ayağa kaldıran ve yeniden küresel güç haline getiren Vladimir Putin’in 1985’te başlayan KGB ajanlığı geçmişinde ilk görevlendirildiği yer Dresden; ilk işi de bir Doğu Alman toksikoloji profesörüne pornografik film şantajı yaparak, zehirler ve zehirleme teknikleri öğrenmek olmuştu.
Yuri Şeşkoçiçbin, yolsuzlukları araştıran bir gazeteciydi. 2003 yılında FBI tarafından ABD’ye davet edildiği sempozyuma gitmeden birkaç gün önce, Moskova’da bir çay içti ve öldü.
Putin rejimine muhalif gazeteci Anna Politkovskaya da 2004 yılında içtiği çaydan öldü.
Aynı yıl, ülkesinde Rus karşıtı ayaklanma başlatan Ukrayna Başbakanı Viktor Yuşenko, devlet başkanı seçileceği halkoylamasına birkaç hafta kala “portakal gazı”yla zehirlendi. Viktor Yuşenko, yakışıklı bir adamdı. Kapağı İsviçre’ye atıp canını kurtardı, ama yüzü tanınmaz hale geldi.
Radyoaktif suikast
Aleksandr Litvinenko, FSB ajanıydı. Dört meslektaşıyla birlikte FSB’nin Putin’e kafa tutan oligarkları öldürmek gibi yasadışı emirlerini Rus basınına açıklamış; hayatı tehlikeye girince İngiltere’ye kaçmıştı. 2006 yılında, Londra’nın lüks otellerinden birinde çayına karıştırılan Polonium 200’le, çok yüksek düzeyde radyoaktiviteye maruz bırakılarak öldürüldü. Cinayeti işleyenlerin, taşıdıkları zehrin radyoaktif olduğundan haberi yoktu. İngilizlerin iddiasına bakılırsa, Polonium 200 zerresini çaya katan FSB ajanları, hatta bindikleri uçağın mürettebatı ve yolcuların da zaman içinde ölmüş olmaları gerekiyor!
Muhalif politikacı Boris Nemtzov’un Moskova’da vurularak öldürülüşünü, 11 Mart 2015 tarihli “Bir suikastın önü, arkası*” başlıklı yazımda anlatmıştım. Putin’e ihanet eden eski Gazprom CEO’su Mikhail Lesin’in  Washington’daki otel odasında hangi zehirle öldürüldüğünü ise 7 Kasım 2015 tarihli “Çikolata tadında bir suikast**” başlıklı yazımda…
İz bırakmayan zehir 
Rus gazeteci ve muhalif politikacı Vladimir Kara-Mursa, FSB’nin takibindeydi. 2015 ve 2017’de iki kez çoklu organ yetmezliği yaşadı. Moskova’daki bir hastanede “bilinmeyen kimyasal madde”yle zehirlendiği kayıtlara geçti. Ancak tedaviye gittiği ABD’de bile kullanılan zehir teşhis edilemedi.
KGB ajanı olduğu yıllarda MI6’ya da istihbarat verdiği anlaşılan emekli Rus casus Sergei Skripal, 19 Mart 2018’de kızı Yulia’yla Salisbury’deki bir pub’dan çıktıktan sonra bir bankta can çekişirken bulundu. Koma, yoğun bakım derken kurtuldular, ama hâlâ sürünüyorlar.
Gelelim son kurban Aleksey Navalni’nin durumuna.
Avukat ve aktivist politikacı Navalni, 2020 Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmeden birkaç yıl önce Rusya’da bir vakıf kuruyor: Yolsuzlukla Mücadele Vakfı, FKS. Vakıfta eşi Yulia ve yakınları da görev alıyor. Ancak karşısında Putin ve böyle vakıfları didiklemekte mahir adamları var. Mahir adamlar, Navalni’nin vakfına İngiliz ve Alman büyükelçiliklerinin de bağış yaptığını saptıyor. Ayrıca vakfa girip çıkanlar arasında Argisti Kramyan adında Ermeni bir genç göze çarpıyor.
Kedinin fareyle oynadığı savaş
Argisti Kramyan, Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın Marsilya’dan getirtip 9 Haziran 2020’de Ermenistan Ulusal Güvenlik NSS başkanı atadığı 29 yaşında bir savcı.
KGB deneyimli Putin, genç savcının Marsilya geçmişini didikletiyor. Öğrendikleri hoşuna gitmiyor. Şimdi tarihlere dikkat etmenizi rica ediyorum:
20 Ağustos’ta Rus muhalif Aleksey Navalni, uçakta içtiği çaydan zehirleniyor. Uçak Omsk kentine acil iniş yapıyor. Navalni, kaldırıldığı hastanede yapılan ilk müdahaleden sonra 22 Ağustos’ta özel bir uçakla Berlin’deki Charite Hastanesi’ne naklediliyor.
27 Eylül’de Azerbaycan-Ermenistan savaşı başlıyor. Putin, Paşinyan’ın “imdat” çağrılarına cevap vermiyor. Rusya savaşta tarafsız ve Azerbaycan’ın Ermenistan’ı evire çevire dövmesine ilgisiz kalıyor.
Savaş alanı, satranç tahtası 
Takvim yaprakları, muhtemelen 7 Ekim 2020 tarihini gösteriyor. Ermenistan kan revan içinde.
Vladimir Putin, Paşinyan’a telefon açıp savaştan değil, Kramyan’dan söz ediyor. Başbakan Paşinyan mesajı alıyor.
8 Ekim’de Ulusal Güvenlik başkanlığından azledilen Argisti Kramyan, gerisingeriye Marsilya’ya postalanıyor.
9 Ekim’de Kremlin (yani Putin) Ermenistan ve Azerbaycan dışişleri heyetlerini Moskova’ya davet ederek başından beri karışmadığı savaşta arabuluculuğa soyunuyor!
Ve final:
Berlin’de iyileşen Navalni, 17 Ocak 2021’de Rusya’ya dönüyor. Tutuklanmadan önce kendisini zehirleme emrini bizzat Rusya lideri Vladimir Putin’in verdiğini söylüyor. Navalni’nin adını asla ağzına almayan Rusya Devlet Başkanı, suçlamayı reddederek “İsteseydik işi bitirirdik!” diyor.
Ama 5 Şubat’ta Navalni’ye Omsk Hastanesi’nde ilk müdahaleyi yapan Rus doktor Sergey Maksimişin aniden ölüyor. Ölüm nedeni açıklanmıyor.
İktidar zehirlenmesi zor zanaat. Kremlin mutfaklarında yemekleri hazırlayan her aşçı ve yamağın başında bir FSB kimyageri nöbet tutuyor. Çünkü Vladimir Putin de zehirlenmekten korkuyor ve ölümsüzlük iksiri bulmadığı takdirde, yaşama nasıl veda edeceği, artık çok belli.

ÇUKULATA TADINDA BİR SUİKAST

Geçen cuma sabaha karşı önce Reuters ve BBC, ardından diğer haber ajansları tuhaf olduğu kadar şaşırtıcı bir haber geçtiler: Gazprom Media Holding’in müstafi CEO’su Mikhail Lesin, Washington’un seçkin otellerinden Dupont Circle’deki odasında ölü bulunmuştu.
Haber tuhaftı, çünkü ailesinin ağzından Lesin’in kalp krizinden yaşamını yitirdiği belirtilirken, “normal ölüm” olduğuna özel vurgu yapılıyordu. Şaşırtıcıydı, çünkü 57 yaşındaki Lesin’in eceliyle öldüğünü açıklayan aile, aynı zamanda hiçbir sağlık sorunu olmadığını söylüyordu!
Cumartesi sabahı, Vladimir Putin’in “Rusya’da kitle iletişiminin modernleştirilmesine büyük emeği geçen” eski yardımcısı Lesin’in ölümünden duyduğu üzüntü dile getirildi ve ailesine başsağlığı mesajı yayımlandı. Rusya Devlet Başkanı Putin’in son yıllarda kurumuş yapraklar gibi sapır sapır dökülen “eski” çevresinden böylece bir kişi daha eksilmiş oldu…
Peki, kimdi bu sonuncu mevta? Putin’e ne zamandan beri, ne kadar yakındı?
1985 yılında KGB, Doğu Almanya başkenti Dresden’e “ajan devşirmekle” görevlendirdiği genç bir istihbaratçı gönderdi: Vladimir Putin. Putin’in ilk işi, Doğu Alman bir tıp profesörüne pornografik şantaj yaparak zehirlerle ilgili eğitim almak oldu, nedense… Dresden’deki faaliyeti dahilinde, kendisinden birkaç yaş daha genç bir KGB’liyi de basındaki propaganda çalışmalarıyla görevlendirdi: Mikhail Yuriyeviç Lesin. KGB’nin Yahudi asıllı iletişim uzmanı Lesin çok başarılıydı. Kısa zamanda Putin’in takdirini kazandı.
Öyle ki, Putin başbakan olduğunda, Lesin’i Basın Bakanı atadı. Devlet Başkanı olduğunda ise basın danışmanı yaptı. Lesin, Russia Today’i kurdu. Ardından aynı adı taşıyan TV kanalını. Putin ile Lesin ikilisi, bir süre sonra tüm Rus medyasının denetimini ele geçirdiler. Denetim, tabii ki sansür ve manipülasyon demekti. Mikhail Lesin, 2013’te Rusya’nın “devlet kontrolündeki” en büyük medya holdingi Gazgrom Media’nın başına geçti. Ama 12 Ocak 2014’te “ailevi nedenlerle” istifa etti.
Rusya’da “ailevi nedenler”, sahneden çekilmenin en zararsız biçimidir. Bazıları, acilen ve kabaca indirilir. Örneğin Putin’in bir başka yakını, 25 Şubat 2015’te Moskova’da öldürülen Boris Nemtsov* gibi… Nemtsov 1959, Lesin 1958 doğumlu. Aynı kuşaktan iki KGB’li.
Neyse. Dönelim Lesin’e.
Gazprom Media’nın müstafi CEO’su, yıllar içinde hem çok zengin olmuş, hem de ABD ile özel yakınlıklar geliştirmişti. Oğlu bu ülkede “Rusya konulu” masraflı filmlerin prodüktörü olarak tanınmış, kendisi de Los Angeles’te 28 milyon dolarlık gayrimenkul sahibi olmuştu. Hatta Cumhuriyetçi senatör Roger Wicker, kara para akladığı gerekçesiyle Lesin’in servetinin araştırılmasını resmen talep etti.
FBI da işe karıştı, ama Lesin’in yasadışı bir etkinliği kanıtlanamadı. Yine de ilginç bir bilgiye ulaşıldı: Lesin, dünyanın dört bir yanında “barışçıl” tınılar taşıyan STK’lere cömert yardımlar yapıyordu. Tıpkı Atatürk Havalimanı’nda ayakkabı bağcıklarıyla asılı bulunan İngiliz kadın gazeteci Jacky Sutton’un** çalıştığı Ortadoğu’ya odaklı STK’ler gibi…
Ortadoğu’da büyük bir savaş başlayacak, dostlar.
Ve bu savaşın iki baş (ve karşıt) aktöründen Rusya’nın yakın dövüş teknikleri şampiyonu lideri Putin, engin istihbaratçı deneyimine dayanarak önce evinin içini ve bahçesini temizliyor.
Acaba Lesin, nasıl kalp krizi geçirdi?
İsveçli doğa bilimci Carl von Linne, kakaoya “Tanrıların yiyeceği” anlamında “theobrama”   adını vermişti. Kakaodan elde edilen müthiş zehre de “theobramine” denildi. Antidotu olmayan ve hiçbir iz bırakmayan bu zehir, ölümcül enfarktüse yol açar. İstihbaratçılar, sıcak kakao ve çikolata sevmezler. Çünkü bazılarının kursaklarından “konsantre” geçen son dünya meyvesidir.
“Bir çikolata tabletini dörde bölüp sadece bir parçasını yemeye,irade gücü denir.”
JUDITH VIORST

BİR SUİKASTIN ÖNÜ ARKASI

Moskova’da suikasta kurban giden muhalif politikacı Boris Nemtsov, 1990’lı yıllarda adaşı Boris Yeltsin’in iki prensinden biriydi. Peki, Yeltsin’in öteki prensi kimdi dersiniz?
Vladimir Putin!Tüm Rus kadroları gibi çok iyi eğitilmiş ve aslen fizik bilimcisi olan Nemtsov, SSCB’nin yıkılmasına çeyrek kala politikaya atılmış, karizmatik bir kişilikti. Geçiş döneminde atandığı “enerji sektörü ve tekellerden sorumlu başbakan yardımcılığı” sırasında yaptığı reformlarla parladı. Yeltsin’in veliahtı ve Kremlin’in bir sonraki efendisi olacağına kesin gözüyle bakılıyordu.
Ama Yeltsin, son hamlede nedense KGB ürünü Putin’i tercih etti ve demokrat Nemtsov’u 1998’de başbakan yardımcılığından da azletti. Başka bir deyişle Nemtsov, siyasal yaşamının başından beri Putin’in rakibiydi, birinci rauntta yenilmişti, ikincisinde öldürüldü.
Yıllar içinde dehşetengiz bir despota dönüşen Putin’i en sert biçimde eleştiren Nemtsov’un suikast emrini kim vermiş olabilir?
Niçin İnguş ve Çeçen, yani radikal İslamcı damgası basmak mümkün tetikçiler kullanılmıştır?
Putin, suikastın kendisine karşı bir komplo olduğunu haykırıyor. Çeçenistan’daki Rus karşıtı teröristleri yargısız infazla temizlemek için kullandığı kuklası, şeriatçı Çeçen despotu Ramzan Kadirov da tutuklanan Çeçen zanlılardan Zaur Dadayev’e sahip çıkmakta ve suikastın “Rusya’yı karıştırmak isteyen Batılı istihbarat örgütlerinin işi” olduğunu iddia etmekte…
Her siyasal cinayet, polisiye romanlara taş çıkartan muammalarla yüklüdür. Ama bu suikast, değişen dünya dengeleri açısından hem önemli, hem de ilginç, sevgili okurlar.
Olay sırasında hedef Nemtsov’un yanında Ukraynalı genç ve güzel sevgilisi var. Tam suikast anında, kadın kar temizleme aracının arkasına geçiyor. Bir arabadan iki kişi iniyor, açtıkları ateşte Nemtsov tam kalbinden vuruluyor. Temiz iş, kesin sonuç. Sorgulanan kadın, kar makinesinin ardından katilleri görmediğini söylüyor ve Kiev’e dönmesine izin veriliyor. Suikast, buraya kadar dört dörtlük bir FSB (eski KGB) projesi.
Ama buradan ötesi de var.Nemtsov öldürüldükten birkaç gün sonra acilen toplanan Avrupa Komisyonu temsilcileri ile Rusya ve Ukrayna enerji bakanları, “Kiev’in bir miktar ödeme yapması üzerine” Gazprom tarafından Ukrayna’ya gaz akışının süreceğini açıklıyorlar. Zaten geçen pazartesi de John Kerry ve Sergey Lavrov, AB’nin Ukrayna üzerinden gelen gaz kesilecek kâbusunu çözmek için tekrar bir araya geldiler. Başka bir deyişle, bu işin içinde doğal bir gazlanma da var ve Nemtsov suikastında aranan azmettirici, tüm göstergelerin tersine Batılı da olabilir!
EMIL MICHEL CIORAN“Doğa, İnsanın varlığına izin vermekle yalnız hesap hatası değil, kendisine suikast yapmıştır.
G NOKTASI 1920’De SSCB tarafından ilhak edilen Ukrayna, 1991’de bağımsızlığını kazandı, ama Rusya’nın “arka bahçesi” olmaktan kurtulamadı. 2004’te başlayan Kadife Devrim’den öteye bu ülkenin Batı ittifakı ile Rusya arasında çekişme alanı olduğu biliniyor. Rusya’nın Avrupa’ya sattığı doğalgaz yolunun üzerindeki Ukrayna, her iki taraf için de vazgeçilemez önemde bir şantaj meta.
Boris Nemtsov, Rusya’nın Ukrayna politikasına en sert muhalefeti yapan bir demokrattı. Charlie Hebdo suikastını da kınamıştı. Zaten velinimeti Putin’in sözünden çıkmayan Çeçen despot Ramzan Kadirov da itirafçı katil zanlısı Dadayev’in Charlie Hebdo karikatürlerinden şoke olan dini bütün bir Müslüman olduğunun altını çizmeyi ihmal etmedi!
Putin’in Ramzan Kadirov gibi kendisine biat eden radikal İslamcılarla sorunu yok.Ama Avrupa’nın ve ABD’nin var, giderek de artıyor. Bölgede cirit atan Batı gizli servisleri, makyavelik bir planla Nemtsov’u İslamcı teröristlere öldürterek; Putin’i hem muhaliflerini bir bir ortadan kaldıran eli kanlı despot, hem de İslamcı teröristlerle işbirliği içinde göstermek istemişler midir?
Yanıtı bilmiyoruz. Belki de hiç öğrenemeyeceğiz.

İSTANBUL’da RUS USULÜ İNTİHAR

İstihbarat örgütlerinin özellikle dış ülkelerde “gizli misyon” ifa eden casusları, dövüş tekniklerine eğitilmiş silahşörlerden çok, düşünce kuruluşu ya da sivil toplum örgütlerinden devşirilen “haber toplayıcı” ve “toplum mühendisleri”nden oluşur. “İstihbarat misyonerleri” diyebileceğimiz bu ajanlar, bazen bilim insanı, bazen akademisyen, hatta bölgeye yerleşik yabancı şirket yöneticisi, doktor ve her tür meslekten olabilir.
Ama en yaygın casus maskesi, gazeteci kimliğidir. Çünkü gazeteci kimliğiyle her ortam ve çevreye daha rahat “sızılır”… Aslında hepsi gerçek gazeteci, gerçek doktor, akademisyen, şirket yöneticisi vb’dir!
Ama geçici ya da kalıcı süreyle “gizli ajan” olmakla görevlendirilir ve asli işlerinin yanı sıra casusluk yaparlar. Bir bölgede kriz ya da savaş mı var? Dikkat çekici sayıda istihbarat misyoneri mi çalıştırmak gerekiyor?
CIA, MI6 ve benzerleri, STK ve düşünce kuruluşlarından adam devşirmek yerine bölgede bizzat STK ya da insancıl tınılar taşıyan adlar altında enstitü, vakıf falan kurar; ibadullah istihbarat misyoneri de “gönüllüyüm” diye gelir bu kuruluşlara katılır, canla başla çalışmaya başlar!
Jacqueline (Jacky) Anne Sutton, elli yaşında bir kadın, İngiliz yurttaşı ve eski BBC muhabiriydi. Londra merkezli, Savaş ve Barışta Muhabirlik Enstitüsü IWPR’nin Irak’taki misyon şefiydi (Chief of Mission).
Irak’ta hem savaş, hem de barış olduğu için barışçıl İngilizler yememiş içmemiş; enstitünü bir şubesini açmışlardı Bağdat’a. Sutton da görevi gereği, Bağdat, Erbil, Londra arasında mekik dokuyordu.
17 Ekim Cumartesi gecesi THY’nin TK-1986 sefer sayılı uçağı Londra’dan gelip Atatürk Hava Limanı’na indiğinde saatler 21.58’i gösteriyordu. Anne Sutton uçaktan indi ve aktarmalı yolcu olarak 00.15’te kalkacak Erbil uçağını beklemeye başladı. 18 Ekim’de Türk medyasına, kadıncağızın Erbil uçağını kaçırınca yeni bilet parası olmadığı için bunalıma girdiği ve tuvalete girip kendisini ayakkabı bağcıklarıyla astığı haberi düştü.*
Haber kaynaklarıyla daima iyi ilişkiler içinde ve zaten gazeteciliğin en temel reflekslerini bile yitirmiş olan medyamız, önüne konulan metni bırakın soruşturmayı; derinleştirmek, ayrıntılandırmak gibi bir çabaya bile girmedi. Olaya İngiliz medyası el atınca, durum değişti tabii. Sonrası çorap söküğü gibi gitti ve Türk medyası, intihar haberine ilişkin kuşku ve tutarsızlıkları dış basından izleyip vermeye başladı. Onu da yarım yamalak yaptı.
Rastlantıya bakın ki, Atatürk Hava Limanı’nda intihar ettiği öne sürülen IWPR Irak Misyon Şefi’nin selefi Ammar Al Shahbander de 2 Mayıs’ta Bağdat’ta bir bombalı saldırıda öldürülmüştü. Neyse, Türk medyası bu ayrıntıyı verdi. Rastlantıya bakın ki, Anne Sutton salt Ortadoğu değil, Ukrayna ve Rusya uzmanıydı. Türk medyası bunu vermedi.
Büyük resmi ise tümüyle atladı:
Raslantıya bakın ki, Vladimir Putin’in en sert muhalifi olup geçen mart ayında Moskova’da suikasta kurban giden Boris Nemtsov, öldürülmeden bir ay önce Londra’daydı. IWPR’nin merkezini iki kez ziyaret etti ve kimlerle buluştu dersiniz? Atatürk Hava Limanı’nda ölü bulunan Jacky Anne Sutton ve Iraklı gazeteci Mazin Elias ile!
Bu ziyaretler sonrası, Avrupa ve Ukrayna basını Putin’i bol bol kötülemeye başladı.
Nemtsov, 2015 Mart ayında Moskova’da öldürüldü.(*)
Sutton’un IWPR’deki selefi mayıs ayında, Bağdat’ta. Anne Sutton, ekim ayında İstanbul’da… Sutton’un cansız bedenini havaalanında bulup polise haber verenler kimler? Rus turistler.
Peki, kimlik tespitleri yapılmış mı? Hayır.
Al Türk polisini, vur Türk medyasına.
Olur böyle şeyler.
Belki de Rusya, “değerli yalnızlık” ortasında biricik dost komşumuzdur, kim bilir?

“Gereği varsa şundan bundan utanmanın,
Görmezsin, üstünü örtersin olanların.
Ayna gibi göstereceksen her şeyi sen,
Ayna gibi soğuk ve katı olmalısın”
MEVLANA (Ozan Sağdıç’ın Türkçe çevirisi)  
This entry was posted in FAŞİZM, İSTİHBARAT KURUMLARI, TERÖR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *