Kapı Çalınıyor
Nusret ERTÜRK / 02 Ekim 2020 Cuma
Kapı çalınıyor ama açan yok. Kapıyı bir kez değil iki kez, üç kez çalıyorsunuz. Belki daha çok. Kapı size açılmıyor. İçerdekiler tınmıyor. İnanılır gibi değil. Oysa, sizin kapınız çalınsa saniyesinde fırlarsınız.
Dünyanın öte ucuna bir tıkla ulaştığımız övünerek anlatılır. “İletişim çağı” diye anılan böyle bir dönemde, iletişimsizlik önemle konu ediliyorsa, sorun büyük demektir.
Örneğin, ulaşılmazların başında Saray geliyor. Sık sık basına yansımasından öğreniyoruz ki iktidarın milletvekilleri bile Saray’a kolay kolay ulaşamıyormuş. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın aylardır görüşme isteğine Saray’dan yanıt alamadığını duymayan kalmadı. Kapı çalanların arkası kalabalık. Çağa, “iletişim çağı” dense ne yazar? İşte, kapı açılmıyor. Ancak yurttaş bunları unutmaz. Bir yere yazar, saklar. Günü gelince yanıtını verir. Bunun unutulmaz yaşanmış, acımsı çok örnekleri vardır. İşte onlardan biri:
SOLUK KESEN YANIT
Hasan Saka (1886-1960), Lozan Barışı’nın ikinci adamı, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin efsane profesörü ve İsmet İnönü’nün Başbakanı… Hasan Saka, 1954 seçimlerinde Trabzon’dan milletvekili adayıdır. Seçimler öncesinde köyleri geziyor. Bir köyde sohbetin sonunda, tatlı Karadeniz şivesiyle: “Beni yine seçeceksunuz, değil mi” diye sorar. Köylünün biri: “Biz okuma yazma pilenu seçeceğuz!” yanıtını verir. Saka, açıklama yapma gereği duyar: “Ben profesörüm. Lozan’dan geliyirum. Başbakanlık yaptum.” Köylü yurttaş noktayı koyar:
“O ki okuma yazma bileysunuz, benum mektubuma neden cevap vermedunuz?” Bu yanıt, açılmayan kapıları kırar, daha ilk dakikada adamı tuş eder, soluksuz bırakır.
Biri kapınızı çalıyorsa, bunun bekletilmesi, ertelenmesi kabul edilemez.
Milletvekillerinin bakanlara sorduğu binlerce sorunun yarısına yanıt verilmemiş! Resmi yazışmalarda bir yazı on beş gün içinde yanıtlanması yasal zorunluluktur. Bu yasal zorunluluk kimi kişi ve kurumlara ayrıcalık tanımıyor, onları dışta tutmuyor. Aynı zamanda, sorulan soruyu yanıtlamak önemli bir görgü kuralıdır.
“BEYLERİN KAPILARI SIKI SIKI KAPALI…”