ONLAR KİMSECİKLERİN CANINA KIYMADILAR… KIYAMAZLARDI…

ONLAR KİMSECİKLERİN CANINA
KIYMADILAR… KIYAMAZLARDI…

Dr. Noyan UMRUK

Onlar kimseciklerin canına kıymadılar,
Kıyamazdılar…
İki Amerikan çavuşu kaçırdılar…
Kendileri zeytin ekmekle yetinirken
Onları kebapla doyurup, salıverdiler…

Derken…
Üç bizden, üç onlardan dediler…
Biz kim, onlar kimse…
Canlarına hayâsızca kıyıverdiler…
Vicdanlarını mahşere dek kirlettiler…

Numruk/Deniz’lerin anısına…


İşte sonsuzluğa göçüşlerinin 44’ncü
yıldönümünde Deniz’lerin Özet Savunması:

“Ben, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Sinan Cemgil ve Alpaslan Doğan beraberdik. İddianameye karşı diyeceklerim mevcuttur. İddianame kelle istemek için hazırlanmıştır. Yapılan tahliller yanlıştır, hatalıdır, değerlendirmeler keza isabetsizdir.
Yalnız, biz varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden esasen Türk halkına armağan etmiş bulunuyoruz. Türk halkı ve devletin bağımsızlığına armağan etmiş bulunmaktayız. Bu sebeple ölümden çekinmiyoruz. Biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen Türkiye’nin bağımsızlığını temin edemedik.
Bugüne kadar da bu özlem içinde kaldık.Kurtuluş Savaşı’nı da yerli yerine oturtmak gerekir. Biz elli sene evvel Kurtuluş Savaşı’nı vermiş bir ülkenin çocukları olarak Kurtuluş Savaşı’nın gerçek tahlilini yapmaya her zaman muktediriz.
Biz yine çok iyi biliriz ki, Türkiye Kurtuluş Savaşı’nı yapmak için Samsun’a çıkanlara, İstanbul örfi idaresince ve mahkemelerince idam cezası verilmiştir.
Ve yine bilmekteyiz ki, Osmanlı İmparatorluğu yüzlerce generalinden ancak birkaç tanesi Kurtuluş Savaşı’na iştirak etmiştir. Ve yine bilmekteyiz ki, Kurtuluş Savaşı yapıldığı sırada İstanbul’da bulunanlar, bunları yapanlara ‘eşkıya’ demiştir. Türkiye’nin Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı’nda ne şekilde bağımlı hale geldiğini de belirtmek gerekmektedir.
Ayrıca iddianamede Türkiye halkının bir takım etnik gruplardan teşekkül ettiği iddiaları ve bunu bizim yaptığımız, ortaya attığımız ithamları mevcut bulunmaktadır. ..İki kardeş unsur Birinci Kurtuluş Savaşı’nı müştereken başarmışlardır. Güney cephesinde düşmanla omuz omuza savaşmışlardır. Bu ikisine birden Türkiye halkı diyoruz…
Öğrenci hareketlerine gelince, iddianamede öğrenci hareketlerinin başlangıç tarihi 1968 olarak belirtilmektedir. Bu tarih yanlıştır. Türkiye’de öğrenci olayları 50-60 senedir eksik olmamıştır. Sultan Hamit’in Tıbbiye talebelerini Sarayburnu’ndan denize attığı tarihten itibaren öğrenci hareketleri Türkiye’de devam edegelmiştir. 1908 hareketini hazırlayan hareketler, ilerici hareketlerdir. Vagonlit’yi tahrip edenler, ilerici gençlerdir. İkinci Dünya Savaşı sırasında faşizme hayır diyen gençler ilerici gençlerdir. Ve 28 Nisan 1960 tarihinde özgürlük savaşı veren gençler, ilerici gençlerdir.

İddianamede geçen ve bana atfedilen hükümleri kabul etmiyorum. Ben silahımı halkıma, orduya karşı kullanmadım. Ancak vatan hainlerine karşı kullanmak maksadıyla taşıdım ve “halka ve orduya karşı kullanırım” şeklinde beyanda bulunmadım. Öteden beri arzetmiş olduğum gibi bu ülkede Anayasa’yı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasa’yı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasa’nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. Anayasa’yı uygulamayan yavuz kimseler de hala ortadadır. Yine o kişiler, bizim kellemizi istemektedirler.

İddia makamı bizim vermekte olduğumuz Bağımsızlık Savaşı’na karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin hukukuna karşı, reformlara karşıdır. Onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya alışmışlardır. Bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dahil sizlersiniz. Ve sonunda idam isteğiyle buraya getirildik. Türkiye’nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk.
Varlığımızı Türkiye halkına armağan ettik, bunun aksini iddia edenler vatan hainidir. Biz stratejik olarak düşüncelerimizi hiçbir zaman saklamayız. Hangi şartlarda olursak olalım bunu açıkça söyleriz, düşüncelerimizi mezara kadar götürürüz.
Nasıl burada namluların ve dipçiklerin gölgesi altında konuşuyorsak, düşüncelerimizi her zaman açıkça ifade ederiz. Tarih evvelce bunu yapanları nasıl temize çıkarmışsa bizi de temize çıkaracaktır, buna da inanıyoruz. Profesyonel devrimci bugünün Türkiye’sinde kendini hayatı boyunca Türkiye’nin bağımsızlığına adayan kimsedir.
(İddianamede) ‘Fikir özgürlüğünü ve Anayasa’yı paravan yapanlar, önceleri Atatürkçü geçinirken, onun fikir ve şahsiyetini de küçük görmeye başladılar’ . (İddianamede) Ve ‘Sadece Mustafa Kemal tarafını beyan ediyorlardı’ şeklinde bir cümle mevcuttur, bunu kesin olarak reddediyorum. Asla kabul etmiyorum. Diğer yurtseverler de bunu kabul etmezler. Bu kasten tahrif edilmek isteniyor. Gerçekler örtülmek isteniyor. Bu cümle art niyetle hazırlanmıştır. Bu memlekette Mustafa Kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa, onlar da bizleriz.

35 milyon metrekare vatan toprakları işgal altındayken, bizim milli bütünlüğü bozmakla suçlanmamız gülünçtür. Mustafa Kemal sağ olsaydı, bugün çok şaşırırdı. Hareketimiz tamamen Anayasal bir harekettir.
Anayasamızın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık. Bu sebeple Anayasal bir davranışta bulunduk. Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. Halen de bu inancı taşıyorum.
Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik.
Bundan dolayı ölümden korkmuyorum. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum.”

En uzun koşuysa elbet Türkiyede de Devrim,
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak…
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi…
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!

Can YÜCEL

This entry was posted in CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, FAŞİZM, GEÇMİŞİN İÇİNDEN, SİYASİ TARİH, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *