Okullardan felsefe dersleri neden kaldırıldı?
İşte bu tür sorgulamalar yapılamasın diye
Ey Tanrım ;
Varsan ve sesimi duyuyorsan; sana Tanrım diye seslenmekle hata ettiysem beni bağışla. Gerçi kusur bende değil bize senin ismini çok farklı bildirenlerde. “Allah” mı demeliydim yoksa “Yahve” mi? Tao mu demeliydim yoksa Eloha mı? Her kitabında ismin farklı. Tabi o kitapların senden olduğu da şüpheli. Şaşkınlığımı hoşgör Tanrım..
Tanrım sen neredesin? Buna akıl erdiremedim. Kutsal kitapların hem “O her yerde” diyor, hem de “Gökte”. Bu nasıl oluyor Tanrım? Gök diye herkes yukarı bakıyor. Ama Evrende yukarısı neresi, aşağısı neresi ona da akıl erdiremedim. Türkiye’den yukarı bakınca ile, Yeni Zelanda’dan yukarı bakınca uzay koordinatları çok farklı olmuyor mu Tanrım? Yoksa bize mi yanlış öğrettiler?
Yoksa onlar yeri uçsuz bucaksız düz bir toprak, göğü-uzayı da yerin üstünde bir kubbe mi sanıyorlardı?
Ey Tanrım ;
İsrailoğullarına sayısız peygamber gönderdin. Bildiğimiz peygamberlerin Muhammed hariç nerdeyse tamamı Yahudi. Kur’an’da ise her kavme bir peygamber gönderildiği yazılı. Ama biz bilmiyoruz. Türk peygamber, Hint peygamber, Rus , Alman, Japon, Çinli peygamber geldiyse onları neden bilmiyoruz Tanrım? Bu haksızlık değil mi? Neden sadece Yahudi peygamberler tanınıyor?
Niçin peygamberlerin getirdiği hükümler hep farklı. Birisine göre domuz, şarap haram. Diğerinde helal. Kimisinde sünnet var. Kimisinde yok. Kimisi Kudüs’ü kıble ediniyor. Kimisi Kabe’yi. Kimisinde zina eden taşlanıyor. Kimisinde kırbaçlanıyor. Birisi “Cumartesi kutsal gün“ diyor. Diğeri cuma. Öbürü pazar. Birinde ezan okunur, diğerinde çanlar çalar. Tapınakların niçin farklı her yerde? Kiminde secde edilir, kiminde oturarak dinlenir. Kiminde ise dönülür, oynanır. Birisi “Üzeyr Tanrı’nın oğlu” diyor. Diğeri İsa. Öbürü de “Yaratmasaydım Muhammed’i yaratmazdım alemi” dediğini yazıyor. Bunların hangisi doğru?
Neden kimi peygamber dünya nimetlerinden uzak durmuş, hiç evlenmemiş de, kimisi ise harem kurmuş, saltanat oluşturmuş? Hem neden babadan oğula peygamberlik verdin? Kendisi peygamber oğlu, torunu, torununun torunu da peygamber. Yok muydu başka düzgün insan? Yoksa neden yaratmadın da kafamızı böyle karıştırdın?
Madem bunları gönderen sensin, bunlara ayrı dinler niye kurduttun? Neden hepsi birbirine düşman? Neden sonradan gelenler öncekileri kabul ediyor da, öncekiler sonradan gelenleri kabul etmiyor? Niçin yüzyıllardır aralarında savaşıyorlar? Hangisi kutsal toprak? Kudüs mü? Yoksa Mekke mi?
Madem hesap günü var, mizan var, hesap ortaya çıkmadan kabir azabı neden? Yoksa yalan mı?
Ya cennet cehennem? Huriler, gılmanlar doğru mu?
Peki ya ebedi cehennem? Doğru mu gözlerini, kulaklarını perdeleyip, kalplerini mühürlediğin ve isteselerde inanamıyacak durumda olan insanları sonsuza kadar ateşte yakacağın?
Kime inanalım, kime güvenelim ey Tanrım?
Eğer bu din ve mezheplerden herhangi biri doğruysa, bu doğru olan din veya mezhebi keşfedemiyenlerin hali ne olacak? Bunun günahı vebali o doğruyu keşfedemiyenler mi?
Bunca çelişki arasında, sen insan olsaydın doğruyu bulabilir miydin ey yüce Tanrım?
Sen kalbi mühürlü bir insan olsaydın ebedi cehennemi haklı bulabilir miydin?
Tanrım senden dileğimdir;
Bugüne kadar çelişkiler içinde bıraktığın gelmiş geçmiş tüm insanları yargılayacaksan eğer inançlarından dolayı değil, amellerinden dolayı yargıla. İnançlarından dolayı yargılamayı düşünüyorsan eğer, geçmişte yaşamış olanları değil, bundan sonra yaşayacak insanları mühürsüz, perdesiz yaratarak ve onlara kesin delillerle, çok dil bilen, birçok konuda ihtisas sahibi, insanları her konuda aydınlatacak ve gelecekteki insanlara da kalıcı kanıtlar bırakacak, inanılır, güvenilir, bilgeliğiyle, erdemiyle örnek bir elçi gönder. Öyle 10-15 eşi, bir yığın cariyesi ve kölesi de olmasın ama. Kimseyi öldürtüp, katletmesin. Bir öyle bir böyle konuşup yazmasın. Ama en iyisi hiç gönderme. İnansın, inanmasın; insanları sadece iyiliğine, kötülüğüne, yaptığı işlere göre değerlendir.
Dünyadaki adaletsizlik, zulüm, vahşet sona ersin. Sevgi , dostluk, barış, huzur ve mutluluk egemen olsun. Bu dilekçeme cevap gelmezse, ben yine bana verdiğin akıl doğrultusunda gideceğim. Senden başkasına eyvallah etmeyeceğim. Ne Yahudi-Arap kuzenlerinin, ne de insanı Tanrı ya da Tanrı’nın oğlu edinenlerin yolunda gitmeyeceğim. Dünyada sevgiyi, adaleti, barışı şiar edineceğim. Verdiğin bir ömürlük dünya ise kabullenmekten gayrı çaremiz yok. Varsa eğer ölüm sonrası ister dondur ister yak. Elimden, beynimden gelen bu. Tek yapabileceğim, seni reddetmeyeceğim. Reddedenleri ise asla kötü addetmeyeceğim. Kusurum varsa sen bağışla Tanrım!!
Serdar Kaangil / Bilimsel Felsefe’den alıntı.