MARDİN VALİSİNİN BAKANLARA DEVLET KESESİNDEN VERDİĞİ HEDİYELER * HEDİYE ve BAHŞİŞ BİR ARAP KÜLTÜRÜDÜR * KRAL FAYSAL’IN VERDİĞİ HEDİYELER NE OLDU? * AKP döneminde toplumu ve kamu çalışanlarını yozlaştıran bu arap kültürü meşrulaştırılmıştır * HEDİYE/ZAAFI

Bogdan Petry-King Abdullah bin Abdulaziz al Saud,

Naci Kaptan / 28.08.2019

BALIK BAŞTAN KOKAR * SUUDİ KRALIN ABDULLAH GÜL VE TAYYİP ERDOĞAN’A  HEDİYE ETTİĞİ PAHALI MÜCEVHERLER NE OLDU?


ÖNCE 2016 YILINDA HEDİYE HAKKINDA ÇIKARTILAN YASA

Bu yasa ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet Ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu, Devlet memurlarının yurt dışında hediye alması konusunu da düzenlemiştir. Bu Kanun, Devlet memurlarının; milletlerarası protokol, mücamele veya nezaket kaideleri uyarınca veya diğer herhangi bir sebeple, yabancı devletlerden, milletlerarası kuruluşlardan, sair milletlerarası hukuk tüzel kişiliklerinden, Türk uyruğunda olmayan herhangi bir özel veya tüzel kişi veya kuruluştan aldıkları tarihteki değeri on aylık net asgari ücret toplamını aşan hediye veya hibe niteliğindeki eşyayı aldıkları tarihten itibaren bir ay içinde kendi kurumlarına teslim etmelerini zorunlu tutmuştur.


Atatürk hiç bir kişi veya makamdan hediye kabul etmemiştir. kabul etmek zorunda kaldığı hediyeleri de Devlet kayıtlarına geçirerek devlete bağışlamıştır.1930 yılında Edirne’yi ziyaretinde Edirne Belediyesi çok büyük ve değerli bir araziyi Atatürk’e hediye etmek istemiş, Atatürk Edirne halkını kırmamak için önce hediyeyi kabul etmiş ve daha sonra “ŞİMDİ BEN BU ARAZİYİ SİZE BAĞIŞLIYORUM” diyerek geri vermiştir. Vefatından önce de tüm mal varlığını Devlete bağışladığı biliniyor.

İsmet İnönü ve cumhurbaşkanları Cemal Gürsel, Fahri Korutürk ve Necdet Sezer de aynı tutumu devam ettirmişler ve aldıkları hediyeleri demirbaşa aldırarak Devlete teslim etmişlerdir.

Özellikle Cevdet Sunay, Turgut Özal, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan zamanında bu etik değere uyulmamış ve  Suud kral Faysal tarafından Gül ve Erdoğan’a verilen pahalı hediyeler kayda alınmamış ve önergelere rağmen bu konu gizli kalmıştır.

***

ABD Dışişleri Bakanlığı, yıllık veya iki yılda bir, yabancı devlet adamlarının ABD yetkililerine verdikleri hediyeleri tasnif ederek yayınlıyor. Buna göre, 2011 yılında ABD Başkanı Obama ve ailesine en değerli hediyelerin Sarkozy ve eşi Carla Bruni’den geldiği kaydedildi. Sarkozy ve eşinin gönderdiği hediyelerin değerinin 41 bin dolardan fazla olduğu bildirildi.

Obama ve ailesine gelen hediyeler arasında ünlü bir moda markasının ürünleri, parfüm, sabun ve kristal eşyalar bulunuyor.Yabancı devlet adamlarının verdikleri bu hediyelerin büyük çoğunluğu, Ulusal Arşiv bölümüne teslim ediliyor.

https://www.posta.com.tr/obamalara-en-degerli-hediyeler-sarkozyden-174404

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı rapora göre en pahalı hediyeler Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’a verildi. Yalnızca iki Arap lider, Ortadoğu gezileri sırasında Condi’ye toplam değeri 300 bin doları aşan mücevherler hediye ettiler. Suudi Kralı Abdullah, Condi’ye 165 bin dolarlık pırlanta ve ruby mücevher hediye etti. Kral Laura Bush’a da 85 bin dolarlık pırlanta ve safir mücevher verdi. Ürdün Kralı 2’nci Abdullah’ın Condi’ye hediyesi ise elmas ve zümrütlerden 147 bin dolarlık kolye, bilezik, küpe ve yüzük seti oldu. Başkan George Bush’a verilen hediyeler de toplamda 100 bin dolar değerinde.

Halka açıklanan hediyeler sadece pahalı ziynet eşyaları değil. En küçük kalem bile listede atlanmadı. ABD First Lady’sine verilen hediyeler arasında Dalai Lama’nın 6 dolar değerindeki karışık kuruyemiş paketi de yerini aldı.

Başkan Bush’un aldığı hediyeler arasında hobilerini yansıtan eşyalar da var. Texas’taki çiftliğinde çalı çırpı kesmeyi seven Bush’a İsveç Başbakanı Fredrick Reinfeldt, kulpları rahat kavranan İsveç malı elektrikli testere hediye etti.

Ancak ne Condi ne de diğerleri giderken yanlarında tek bir çöp bile götüremeyecekler. Hediyeler, yabancı hükümetlerden hediye kabul etmeyi yasaklayan federal yasalar çerçevesinde Genel Hizmetler Yönetimi’ne ve hükümet arşivine devredilecek.

https://www.mynet.com/kral-gule-ne-hediye-etti-110100389081

Suudi Arabistan Kralı, Ekvador Devlet Başkanı’nın
eşine pahalı bir mücevher takımı hediye etti.

Ekvador Devlet Başkanı, bu pahalı hediyelerin esasen Ekvador halkına ait olduğunu, satıp, gelirinin bir hayır kurumuna bağışlanması için Suudi Kralı’ndan izin istediğini açıkladı.

Tam da o günlerde Suudi Kralı’nın Türkiye ziyareti gerçekleşmişti.Suudi Kralı’nın bu tür değerli hediyeler verme alışkanlığı olduğu da bilindiği için benzer bir armağanın Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşlerine verilip verilmediğini, verildiyse nasıl bir işlem yapıldığını sordum.

Yazım üzerine TBMM’de onlarca soru önergesi verildi.Ne yazıma, ne de soru önergelerine bir yanıt aldık.Sorum hálá ortada duruyor.Artık sıkıntı verecek kadar çok tekrarlandı ve dilerim ki bir kez daha tekrarlamak zorunda kalmayayım.

Mehmet Yılmaz http://www.hurriyet.com.tr/suudi-krali-nin-hediyeleri-10442424

Suudi Kralı Abdullah Bin Abdülaziz Al Suud, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak Kasım 2007’de Türkiye’ye gelmişti. Bu ziyaret sırasında skandal görüntüler yaşanmış, protokoller altüst edilmişti.

Gül, Kral’ı Esenboğa Havaalanı “nda uçağının kapısında karşılamıştı. Skandal bununla da kalmamış, Gül, Suudi Arabistan Kralı Abdullah” ı kaldığı otelde ziyaret ederek, Çankaya Köşkü protokolünde şimdiye kadar görülmemiş bir uygulama gerçekleştirmişti. Gül’ün otel ziyaretinde, Başbakan Erdoğan da hazır bulunmuştu.

Cumhurbaşkanı’nın verdiği yemekte de Kral, “Kral Abdülaziz Madalyası” nı Gül’e, Cumhurbaşkanı da ’Devlet Şeref Madalyası’nı Krala takdim etmişti. Kral Abdullah, Gül’ün yanı sıra Başbakan Erdoğan’a da ’Abdülaziz Nişanı’sunmuştu. Kral’ın yanında getirdiği yüzlerce bavulda hediyeler olduğu ve Başbakan Erdoğan ve Gül’e verdiği iddia edilmişti.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/suudi-kralin-hediyelerini-bulabilene-ask-olsun-11809h.htm

Aydogan Kekevi / 28.08.2019

Sayın ÖZDİL Devlet görevlilerine verilen “Hediye” konusunu işlemiş ve ABD’den örnek vermiş. !0 yıl kadar önceleri bu “Hediye” konusu gündemlik olduğunda Alman’yadan örnekler içeren bir yazı paylaşmıştım. Sayın Melih AŞIK’ın söz konusu yazıdan yaptığı alıntıyı aşağıya ekliyorum.


Melih Aşık

Hediye zaafı…

Alman Bunte dergisinde temmuz ayında fotoğraflı bir haber yayımlanıyor… “Kanzler’in Hazinesi” başlıklı bu yazıda Alman başbakanlarına verilen armağanlarla ilgili sergi konu ediliyor. Almanya Başbakanlığı’nın hazine odasında 4 bin dolayında armağan varmış. Bunların 800’ü Başbakan Merkel’e verilmiş. Bu hediyeler zaman zaman depodan çıkarılır sergilenirmiş. Türkiye’den de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından hediye edilmiş bir vazo bulunuyormuş sergide.

Aydoğan Kekevi’nin tercüme ettiği yazıda bu hediyelerin devlet malı olduğu belirtiliyor. 25 Euro’dan fazla değeri olan hediyeler devletin olurmuş. Bayan Merkel bu hediyelerden birisine sahip olmak istese piyasa fiyatı üzerinden parasını ödeyerek alabilirmiş.
* * *
Akla hemen bizimkilere verilen hediyeler geliyor…Cumhurbaşkanlığı Özel Kalemi Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Cumhurbaşkanı Gül’e hediye verdiğini doğruladı. Ancak bu hediyenin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün şahsına verildiği yorumunu yaparak Gül’ün hediyeyi kendi hesabına geçirdiğini bildirdi. Hediye nedir, değeri ne kadardır? Bunlar açıklanmadı.

Başbakan ise aldığı hediyelerle ilgili soruları yıllardır yanıtsız bırakıyor…Anlaşılıyor ki Başbakan ve Cumhurbaşkanı verilen hediyeler arasından beğendiklerini kendi zimmetlerine geçiriyor… Acaba siyasete atılmadan önce kendilerine böyle hediyeler geliyor muydu? Basit bir muhakeme yapsalar hediyelerin şahıslarına değil devlete geldiğini anlayacaklar… Ama anlaşılan hediyeler bu tür muhakemelere izin vermeyecek kadar okkalı… Hazretler de fazlasıyla iştahlı!

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/melih-asik/chp-telassiz-1012879

YILMAZ ÖZDİL / 28 Ağustos 2019

Hediye

Mustafa Kemal düzenli olarak yurtdışından kitap sipariş ederdi. Paris, Londra, Roma, Viyana elçiliklerimize resmi yazıyla liste gönderir, hepsinin parasını kendi cebinden öderdi.Fatura isterdi…Böylece, işgüzar büyükelçilerimiz tarafından devlet kesesinden para ödenip ödenmediğini kontrol ederdi.

1930’da mesela…
Münir Ertegün, Paris büyükelçimiz oldu.Mustafa Kemal’in şahsi talepler konusunda ne kadar hassas olduğunu bilmiyordu. Kendisine sipariş edilen iki tarih kitabının faturasını dışişleri bakanlığına gönderdi. Üç gün sonra, Çankaya Köşkü’nden Paris büyükelçiliğimize telgraf çekildi… “Reisicumhurun özel harcamaları dışişleri bütçesinden karşılanamaz, bundan böyle faturaları kendi adıyla kendisine göndereceksiniz” denildi!

Hatta elçinin yazışması bile beklenmedi, Paris’ten gönderilmiş olan faturalar başyaverlik tarafından dışişleri bakanlığından istendi. 571 frank tutarındaki kitap parası, Mustafa Kemal’in maaş hesabından, İş Bankası aracılığıyla Paris büyükelçiliğine transfer edildi.

Osmanlı subayıyken de, Kurtuluş Savaşı sırasında da, Cumhurbaşkanı’yken de, devlet kesesinden ayran bile içmedi, parasını ödemediği yemeği yemedi.

1927’ydi, mevsim kıştı…
Ankara belediyesinin fidanlığına geldi.Seraya girdi, çiçekleri inceledi, salon bitkileri beğendi, sekiz adet saksı seçti. Belediyenin bahçeler müdürüne talimat verdi, “bunları yarın köşke gönderin, siz de beraberinde gelin, sağlıklı yaşamaları için nerelere koyulması gerekiyorsa yerleştirin, nasıl bakım yapılacağını bizim bahçıvanlara öğretin” dedi.Ertesi gün, saksılar getirildi, uygun köşelere yerleştirildi. Mustafa Kemal’e haber verildi, geldi, inceledi.“Gayet güzel olmuş, ne kadar ödeyeceğiz?” diye sordu!

Efendim hediyemiz olsun deseler, biliyorlar ki, milletin malını hangi yetkiyle hediye ediyorsunuz diye kızacak… Böyle olacağını adı gibi bilen bahçeler müdürü Salih Bititci hazırlıklıydı. Bir kağıt uzattı. Seçilen bitkiler ve fiyatları yazılıydı.Mustafa Kemal kağıdı aldı, yaverine uzattı, “ödeyiniz” dedi. Yaver Rusuhi bey çalışma odasına gitti, bir zarf içinde parayı getirdi, “faturayı yarın gönderirsiniz” dedi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, devlete ait köşke yerleştirmek için, devlete ait fidanlığın çiçeklerini bile kendi cebinden öderdi. Yarın öbür gün laf olur diye, çiçekleri bedavaya almış veya çiçekleri devlete ödetmiş demesinler diye, fatura isteyerek belgelerdi.

Ama az, ama çok, maddi değeri olan hediyeyi asla kabul etmezdi.

1928 yılıydı…
Köşkün penceresinden bakarken, manevi kızı Nebile’nin otomobile binip gittiğini gördü.Yaverini çağırdı. “Derhal peşinden gidip buraya getirin” dedi. Getirdiler. Nebile’yi karşısına aldı… “Sen benim kızımsın ama, bu arabalar babanızın malı değildir, millete aittir, her aklına esen buradan araba alıp gidemez” diye azarladı.

Çankaya’da görevli olan aşçı, şoför, berber, uşak, bahçıvan gibi tüm personelin yeme içme masraflarını, barınma masraflarını, köşkün tamiratlarını bizzat maaşından karşılardı. Seyahatlerinde asla harcırah almazdı.

Kendi küpünü doldurmadı.
Devletin hazinesini doldurdu.

Bugün, ABD başkanları tıpkı Mustafa Kemal gibi yaşıyor.
ABD başkanları, Beyaz Saray’da yedikleri yemeğin faturasını bile kendi maaşlarından ödüyorlar.Diş macunundan, kuru temizleme masrafına, ayakkabı boyasına kadar, tüm kişisel harcamalarını kendi maaşlarından ödüyorlar.Diyelim ki, arkadaşlarını misafir olarak davet ettiler, ağırladılar, kurabiyeden çay parasına kadar, kendi maaşlarından ödüyorlar. Beyaz Saray’ın konut ölümünde, yani başkan ve ailesinin ev olarak kullandığı bölümde görev yapan hizmetçilerin ücretini, kendi maaşlarından ödüyorlar.ABD başkanları devletin resmi görevi haricinde devlet kesesinden bir cent bile harcayamaz.Beyaz Saray’da kira ödemeden oturur, hepsi o.

Çünkü, monarşi değil, cumhuriyettir…Devletin kesesi başkanın şahsi cüzdanı değildir. Başkanlık uçağına, devletin resmi görevlisi hariç bir kişiyi bile alırsa, mesela kardeşini uçağa alırsa, first class uçak bileti kadar parayı kendi maaşından öder. First lady’nin kuaför parasını, başkan kendi maaşından öder.

ABD başkanları 250 dolardan değerli hediyeyi alamaz.
Kanunen yasaktır. Nezaketen kabul eder, devlete verir, evine götüremez. Her hediye kayıt altına alınır, arşivlenir.Görev süresi sona erdiğinde, ABD başkanına gelen hediyelerin tam listesi isim isim, maddi değerleriyle birlikte kamuoyuna açıklanır.

Bush’a gelen hediyeler arasında Dalia Lama’nın hediye ettiği çerez paketi bile vardı, sadece altı dolardı…Sadece altı dolarlık hediyenin bile kimden geldiği, ne zaman geldiği, vatandaşa açıklanmak zorundadır.

250 dolardan pahalıysa, bakanlara da hediye veremezsin.
Senatörlere de veremezsin.
CIA başkanına da veremezsin.

Avrupa Birliği’nde görev yapan memurlara 50 eurodan pahalı hediye veremezsin, kanunen yasaktır.50 eurodan değerli hediye verirsen, hem kabul etmez, hem de “şu ülkeden şu kişi vermek istedi” diye rapor tutarak, Yolsuzlukla Mücadele Dairesi’ne bilgi vermek zorundadır.

İngiltere’de başbakan, bakanlar ve tüm kamu personeli için 140 sterlin hediye sınırı var.Tüm hediyeler üç aylık dönemler halinde, şeffaf şekilde yayınlanır, İngiliz halkı tek tek görür.Başbakan David Cameron’a iPad hediye edilmişti, 429 sterlindi, başbakan bu hediyeyi çok beğendi, devlete kendi cebinden 429 sterlin ödedi, kendisine hediye edilen iPad’i devletten satın aldı.

Almanya’da devleti yönetenlere hediye uçak bileti veremezsin.
Almanya cumhurbaşkanı tatile giderken kendi cebinden ekonomi sınıfı bilet almıştı, bu uçak biletini üste para ödemeden first class’a çevirdiği ortaya çıktı, Almanya ayağa kalktı, savcılık derhal soruşturma açtı, cumhurbaşkanı halktan özür diledi, yetmedi, buradan başlayan tartışma neticesinde istifa etmek zorunda kaldı.

Siyasileri boşver, Almanya’da bir öğrenci, öğretmenine 10 eurodan pahalı hediye veremez. Bütün sınıf toplanıp, topluca hediye almak isterlerse, farzedelim bu toplu hediye 30 euroysa, okulun denetleme kurulundan özel izin almaları gerekir.

Bir kaç ay önce…Almanya futbol federasyonu başkanı istifa etti. Ukrayna futbol federasyonunun kendisine hediye ettiği altı bin euroluk kol saatini kabul ettiği ortaya çıkmıştı.

Varlığıyla onur duyduğumuz, son cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk gibi, tıpkı ABD başkanları gibi, tıpkı gelişmiş-demokratik ülke liderleri gibi davrandı.Yurtdışı seyahatlerinde şakır şakır harcaması için kendisine tahsis edilen yasal harcırahı kabul etmedi, tek kuruş almadı. Özel telefon konuşmalarının parasını bile kendisi ödedi. Değerli eşinin, first lady’mizin kıyafetlerini kendisi ödedi.

Oğlunu evlendirdi, tüm ikramları, masalara servis edilen su dahil, kendi kesesinden ödedi.
Nikahtan önce köşkün sayaçlarını not ettirdi, nikah sırasında tüketilen elektiği suyu bile kendi kesesinden ödedi. Takı töreni bile yaptırmadı, hiç olmazsa hediye vermek isteyenler oldu, “sizin gelmeniz hediye” diyerek, kabul etmedi.

Yedi senelik görevi sırasında, cumhurbaşkanı olarak kendisine takdim edilen hediyeleri nezaketen kabul etti ama, asla evine götürmedi.Mücevher takı, gümüş eşya, halı, kilim, heykel, tablo, biblo, porselen, tabanca, saat, sehpa, hatıra para, madalyon, kendisine takdim edilen 1243 parça hediyenin 1243’ünü de devlete bıraktı.Birini bile almadı.

Ve şimdi bakıyoruz…
Mardin belediyesine kayyum atanan vali efendinin, asrın liderimize, içişleri bakanımıza, öbür bakanlarımıza 600 bin liralık gümüş hediyeler aldığı, bunların faturasını belediyeye ödettiği konuşuluyor.

Doğrusunu isterseniz, telkariymiş tepsiymiş bilezikmiş, avanta gıda kolisine oy veren sayın ahalimizi pek ırgalayacağını sanmıyorum.

Ama siyaset literatürümüz açısından çok önemli.Çünkü, bu kayyum meselesi çıktığından beri Türkiye’de tartışılıyordu, kayyım mı denir, kayyum mu denir filan… Meğer kuyum’muş birader!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/hediye-5303639/
This entry was posted in Yılmaz Özdil, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *