Barış Terkoğlu / 30 Mayıs 2019 Perşembe
Taktik maktik yok bam bam bam!
Bizim bir stratejimiz var mı? İstiyoruz belki, bir şey yapmaya niyetliyiz de. Peki, bize küçük kuvvetlerle büyük iş yaptıracak yöntemimiz var mı? Bizim kendimize ait bir “üst aklımız” hiç olmayacak mı?
Gazeteci Toygun Atilla’nın yeni çıkan “İfşa” kitabını
okuyunca sordum. Zira kitap önümüze bir tablo seriyor.
FETÖ’nün Bank Asya’sına el konduğu günleri hatırladınız mı? BDDK, örgütün para musluklarını kesmek için bankaya murakıplar atamıştı. Ekibin tepesindeki isim ise Utku Tosun’du. Tosun, Bank Asya’nın kaderini belirleyecekti.
Peki, kimdi Utku Tosun?
İfşa, bizi 33 yıl öncesine götürüyor. 1986 yılında Kuleli Askeri Lisesi’nde, yani okul komutanı Yaşar Büyükanıt iken yapılan FETÖ operasyonuna. O dönem “cemaat” adı verilen yapılanmanın okula sızdığı bilgisi üzerine geniş bir soruşturma başladı. Takipler ve itirafların ardından 4180 numaralı Utku Tosun’un okuldaki öğrencileri Işık Evleri’ne götürdüğü ortaya çıktı. Tosun, FETÖ bağlantıları nedeniyle okuldan atıldı.
Sonra ne mi oldu?
Lise ve üniversiteden sonra ABD’de eğitim alan Tosun döndüğünde BDDK’de murakıp oldu. Kurumda, Denetim Daire Başkanlığı’na kadar yükseldi. Sonunda Tosun, Bank Asya’nın kaderini belirleyecek isim olarak göreve geldi. “İşimiz Allah’a kalmış” derler ya… Emniyet’te bir daire başkan yardımcısı Tosun’un geçmişini ortaya çıkardı da BDDK yönetimi uyarıldı. Utku Tosun görevden alındı. Ardından da firar etti. Yani devlet 1986’da FETÖ’cü olduğunu tespit edip uzaklaştırdığı adamı, FETÖ ile mücadelenin en ateşli anında en kritik göreve getiriyordu. Sonra da fark edip elinden kaçırıyordu. Siz burada bir akıl görüyor musunuz?
Gülen’in kritik elemanları
İfşa’da çözülen sırlar bu kadar değil…
Utku Tosun’un amcası kim?
Naci Tosun. Tanıdık geldi mi? FETÖ’nün Kaynak Holding’inin eski yönetim kurulu başkanı, himmet paralarının sorumlusu. 6 Şubat 2014’te Türkiye’yi terk etti.
Şimdi ardı ardına isimleri sıralayalım…
-Behçet Akyar: İşadamı, örgütün TSK’deki mahrem imamlarından. Zaman ve STV’de yöneticilik yaptı. Bank Asya’nın yönetim kurulu başkanıydı. Darbeden sonra yakalama kararı çıktı, Türkiye’yi terk etti.
-Harun Tokak: FETÖ’nün İsrail imamı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanlığı dahil birçok kritik görevi üstlenmişti. 2015 yılında hakkında takip kararı varken firar etti.
-Ahmet Kara: Kaynak Holding kurucusu. 8 Ağustos 2014’te yurtdışına kaçtı.
-Nevzat Ayvacı: Örgütün finans sorumlularından. 19 Kasım 2015’te ülkeden gitti.
-Gürbüz Dönmez: Gülen’in “Paşa” lakabıyla andığı Dönmez, Gülen’in yakınındaki yöneticilerdendi. Darbeden sonra firar etti.
-Mustafa Sarsılmaz: TSK’den binbaşı rütbesiyle emekli oldu. Örgüt yöneticisi olarak aranan Sarsılmaz, FETÖ’nün hastanesinde doktor olarak görünüyordu. Operasyonların ardından ABD’ye kaçtı.
-Mustafa Başarı: Zaman gazetesi genel müdürlüğü de yapmış isimdi. Firarda.
-Barbaros Kocakurt: Örgütün İstanbul imamlığını da yapmıştı. 7 Ağustos 2014’te yurtdışına kaçtı.
-Hakan Serbest: 15 Temmuz darbe girişimini Akıncı Üssü’nde yöneten Hakan Çiçek’in o gün mesajlaştığı isimdi. Firar etti.
-Bülent Olcay: Abdullah Gül’ün atadığı Danıştay üyesi. FETÖ’nün yargıdaki kritik isimlerindendi. Darbeden bir gün önce, yani 14 Temmuz’da, “giderken odamı boşaltmayacağım. Hırsızlara her şey caiz” notunu Danıştay’daki odasının kapısına astı. Darbeden sonra tutuklandı. Sağlık sebebiyle serbest bırakıldıktan sonra bir daha duruşmaya gelmedi.
-Murat Kırımkan: Örgütün içindeki işadamlarındandı. Nerede olduğu bilinmiyor.
Durdurulan arabalardan çıktılar
Yukarıdaki 12 kişiyi neden sıraladım?
Tarih: 12 Ocak 1986.
12 Eylül’den sonra sözde “aranıyor” görünen Fethullah Gülen, kardeşi Seyfullah’ın kimliği ile Burdur’da yakalandı. Yalnız değildi. Bir dizi toplantının ardından 3 araçta toplanan mensupları da onunla birlikteydi. Polis, grubun lideri olarak aradığı Gülen’in peşindeydi. Emniyet’e götürüldüler. İfadeleri alındı. Ağızbirliği etmişçesine “görmedim, duymadım, bilmiyorum” dediler. Aynı arabadaki Gülen’i unutmuşlardı. İçlerinden araca otostopla bindiğini söyleyen bile oldu.
Soruşturmanın kaderini ise Emniyet’e gelen telefonlar belirledi. Gülen için Başbakan Turgut Özal başta olmak üzere hükümet üyeleri seferber olmuştu. Sonunda hepsi serbest bırakıldı. Kendilerine doğru dürüst sorgulama dahi yapılamadı. 30 yıl sonra ise aynı ekip darbeye kalkışmakla kalmadı. 30 yıl önce Gülen’le aynı araçta yakalandıklarının kaydı olmasına rağmen en yukarılara kadar çıktılar. Yetmedi, ellerini kollarını sallaya sallaya ülkeyi terk ettiler.
Toygun Atilla’nın “İfşa”sı, Gülen’i ve örgütünü mü açığa vuruyor? Yoksa bizim akıldan yana noksanlığımızı mı? “İfşa” sehvenleri mi anlatıyor? Yoksa içi boş konuşmalara sıkıştırılmış “mücadele”nin nasıl ilerlediğini hâlâ kimsenin bilmemesini mi?
Sabri Uzun’un Ahmet Şık’ın ya da Atilla Taş’ın peşinden koşanlar iş nedense FETÖ’nün şahlarına, vezirlerine, kalelerine gelince kör oluyor. Satranç tahtasındaki hamlelerini izlemekle yetindikleri yetmediği gibi, gerektiğinde oyunu terk etmelerine de müsaade ediyor.
Sahi, her sabah “FETÖ” diye uyanan, her akşam “FETÖ” diye yatan bizlerin artık içeceğimizdeki uyku ilacını konuşma zamanı gelmedi mi?