Habip Hamza ERDEM / 31.05.2019
NABZA GÖRE ŞERBET
Turhan Feyzioğlu, yani Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun dedesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı iken, öğrencilerine « Nabza göre şerbet vermeyin » demişti.
Demişti demişti ama, önce kendisi ‘nabza göre şerbet vermişti’.
Menderes’le, yani o günün Dr Recep’iyle ters düştüğü için üniversiteden istifa etmek zorunda kaldı.
Sonra CHP’ye girdi.
Önemli görevler üstlendi falan.
Sonra Ecevit’in ‘Ortanın solu hareketi’ne karşı çıkarak CHP’den ayrıldı.
Koç mu koyun mu amblemli ‘Cumhuriyetçi Güven Partisi’ni kurdu.
Yetmişli yılların gerici cephesini oluşturan ‘Milliyetçi Cephe’ hükûmetlerini destekledi.
Bir ara yine CHP’le işbirliği yapıp Devlet Bakanı oldu.
12 Eylül Faşizmine giden Demirel’in Azınlık Hükûmeti’ni destekledi.
12 Eylül Faşizminin gelmesine önayak oldu da denilebilir.
1957’den 1980’e kadar, tam yirmiüç yıl ‘nabza göre şerbet verdi’.
Şimdi ‘nabza göre şerbet’ sırası torun Metin Feyzioğlu’nda demek ki.
Bir ara Dr Recep’le atıştı diye cumhuriyetçi cephede sempati topladı.
Kimi aksaklıkları görülse de, neredeyse Cumhurbaşkanı adayı gösterilecekti.
Sonra bir baktık, Dr Recep’i alkışlayanlar arasına girmiş.
Yahu gerçekten bu ‘siyaset’ denilen ‘soytarılık’, insanda kişilik bırakmıyor.
Devlet-mevlet, ulus-mulus, halk-malk, hukuk-mukuk belli bir noktaya kadar tutulması gereken ‘nabız’ oluyor.
Nabız kıvamına gelmişse veriyorsun şerbeti.
Çekiyorsun şerbeti demek daha doğru olacak.
Şimdi Dr Recep’in ‘Hukuk Paketi’ var ya, Metin Feyzioğlu, yeşil pasaportu değil ama ‘hukukun üstünlüğü’nü görmüş orada.Ben anlamam, işim de değil.
Çünkü şu hukuk-mukuk diye göklere çıkarılan mereti, dağdaki çobana sorsanız ‘akıl var izan var’ diye size özetleyebilecektir.
Kaldı ki, bu Dr Recep hükûmetinin ‘hukuk alanında’ zerre-i miskal düzeltme yapabileceğine inanmam olanak ve olasılık dışıdır.
Değil Metin Feyzioğlu hazreti Ömer gelse inanmam.
Nitekim kaç zaman sonra bunun bir fiyasko olduğuna hep birlikte tanıklık edeceğiz.İşte o zaman Metin Feyzioğlu da yeni nabza göre verecektir şerbeti. Tam da bu nedenle Türkiye’deki siyasal parti ve siyasal figürlerle bir yere varılamayacağını yazıp duruyorum.
Peki ama, gerçek yurtsever, halkçı, laik, devletçi, devrimci kadroları uzaydan mı getireceğiz?
Yoksa gerçek Atatürkçüleri Rusya’dan, Çin’den mi ithal edeceğiz?
Hayır.
Şu seksen küsur milyonun içinden çıkaracağız.Tek koşul, şimdiye kadar televizyonlarda, orada, burada boy göstermemiş olması.
Çünkü, kim ki çok ateşli vatan/millet/sakarya diyor,
Önce onun haçı koynundan çıkıyor.