Laiklik, Cumhuriyet’in asıl kuruluş ilkesidir
TBMM Başkanı Sayın İsmail Kahraman, “Yeni Anayasa’da laiklik olmasın” dedikten sonra, “Türkiye Cumhuriyeti’nin laik olmadığı” görüşünü de dile getirdi.“Laiklik dinsizliktir, Müslümanlar laik olamaz” inancını paylaşan Müslüman Kardeşleri mutlu etmediğini sandığım bu yargı, tartışılmadı.
Türkiye Cumhuriyeti laik değilse acaba Müslüman mıydı? Buna da razı olacaklarını sanmam. Sayın Kahraman, Başkan Erdoğan’ın demokrasi çizgisine sahip çıkmak istemiş olabilir. Bu söylemi olumlu karşılamak gerekir. Zira tarihi anlamda laiklik, çağdaş anlamda özgürlükçü demokrasinin olmazsa olmaz ön koşuludur. Bu yazımın konusu, AKP’nin değil, bir kültür devrimi yapan Türkiye Cumhuriyeti’nin laikliği olacak.
Cemaatlerin ve değerlerin laikleştirilmesi
Laiklik, çağdaş ülkelerin anayasalarında yer alan temel ilkedir. Sayın Kahraman haklıdır. Cumhuriyet’in 1924 Anayasasında, devletin dini İslam’dır. CHP’nin 1937 tarihli tüzüğündeki “Altı Ok”ta yer alan laiklik kavramı, Gazi Mustafa Kemal’in Kurtuluş ve Kuruluş tarihini belgeleyen Nutuk’ta Cumhuriyet’in ilanından dört yıl sonra 1927’de ilk defa resmen anılmıştır*. Gerçi laiklik, Anayasamıza ancak 1937’de girmiştir; ama Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet alarak kuruldu ve gelişti.
1920 – Ankara’da kurulan Meclis-i Mebusan takviyeli Büyük Millet Meclisi’nin temeli “Hakimiyet-i Milliye” yani Cumhuriyet (Res Publica), Halife Sultan değil, millet hakimiyetidir (ulusal egemenlik).
1922 – Mustafa Kemal, Başvekil Rauf Bey’in ricasını kırmayarak, Millet Meclisi Genel Kurulu’na “Müsterih olun, Efendiler, Cumhuriyeti ben değil sizler ilan edeceksiniz” güvencesini vermiştir.
1924 – “Tevhid-i Tedrisat” (Öğretimin Birleştirilmesi) yasasının hedefi, üç tür insan yetiştiren Osmanlı Maarifinin üç okulunu birleştirmek ve bütün yurttaşlara, eşit eğitim hak ve özgürlüğü tanıma olmuştu. Günümüzde tartışma konusu din eğitimi ve İmam Hatip okullarında aydın din görevlilerinin yetiştirilmesi aynı yasada öngörülmüştü.
1924 – Lozan Barış Antlaşması, dini azınlıklara kendi eğitim düzenlerini sürdürme hak ve özgürlüğünü tanıdığı halde, Tevhidi Tedrisat yasası kapsamına alınmayı seçtiler.
1925 – Osmanlı Tanzimat Dönemi’nden miras Mecelle’nin yerini alan Medeni Kanun, evrensel inanç özgürlükleri yanında, erkek ve kadın bütün yurttaşların tüzel eşitliği ilkesini getiriyordu. Laiklik, din ve devlet ayrılığına karşın kadın-erkek eşitliğine yer veriyordu.
1927 – Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, ilk kez CHP’nin II. Kurultayı’nda okuduğu tarihi Nutuk’ta, laik hükümetlerin görevlerinden söz etti. (Bkz. N. Özerdim, Söylev, Cilt IV, sayfa 426.)
1928 – Mahalle mektepleri ve ilkokullar ancak Arap harfleriyle kuran okumayı öğretebiliyordu. Bu yüzden dini cemaat ve milletlerden oluşan toplumunun ortalama okuma-yazma düzeyi çok düşüktü. Cumhuriyet, alfabeyi ve harfleri değiştirerek halkı en kısa sürede okur-yazar olmaya özendirdi.
1929 – Yeni alfabe, Millet Mektepleri ve Gezici Köy kursları ile kırsal yörelerde yaşayan köylü yurttaşlara ulaştırıldı.
1934 – Kabul edilen bir kanunla kadınlara milletvekili seçme seçilme hakkı verildi.
1937 – Yapılan Anayasa değişikliği ile “Altı Ok”, Cumhuriyet Halk Partisi’nin siyasal simgesi olarak kabul edildi. Bu simgenin 6. oku laiklik idi. Cumhuriyetçi kadrolar, laikçiliği değil, laikliği seçmiştir.
Bozkurt Güvenç