Orhan Bursalı
obursali@cumhuriyet.com.tr
04 Kasım 2018 Pazar
‘Üniversitelerimizin derdi:
Yağcı ve dalkavuksanız..’
Dindar, imam hatip mezunu, ama bilimsel araştırmaları kaliteli.. Bu üçü nasıl bir arada olur demeyin. Olur. Varlar. İnanç sahibi ve bilimde özgür. Bilim, araştırmalarda Tanrı var mı yok mu’yu araştırmıyor, öyle bir derdi de yok. Bu konu kişisel alan; bilim dünyasında önemli bir çoğunluğun inançlarla bir ilişkisi yok. Bir kısmı inanç sahibi ama o kadar.. Mesela Xavier Le Pichon, ünlü Fransız yerbilimci, Ortodoks. Fakat din tartışmasına da girdiği görülmez.
Bu konuya neden girdim? Çünkü üniversiteler tartışmasının önemli bir parçası. Üniversitelerin başına, dekanlıklara, önemli görevlere atama yapılırken hatta dahası bilim insanı seçilirken bazı üniversitelerde, “inançlı mı” diye bir kıstas var, “bizden mi”?..
Şunu sormuyor iktidar: Layık mı? İşin en iyilerinden, en ehillerinden mi? Bilimsel kariyeri ne?..
Bu dün de vardı. Bugün ise inanılmaz ölçüde uygulanması, ülke bilimine kan ağlatır bir ölçüye ulaştı. Bu iktidardan önce bu köşedeki ve o zamanki CBT yazılarımda hep şunu savundum ve o zamanki YÖK’ü yönetenlere hep çağrı yaptım ve bastırdım:
“Bizden” veya “aman karşı taraftan olmasın” kriterlerini bir kenara bırakın kardeşim! Bu konuda o zamanki Türkiye Bilimler Akademisi’nin üye seçme kriterlerini de eleştirdim ve açın kapıları tanımadıklarınıza da dedim. Bilim tek kriter tanır: Liyakat! Eğer sistemi liyakat üzerine kurmaz ve liyakata dayalı bir (hiyerarşik) yapı oluşturmazsanız, bir şey beklemeyin, ülkeye yazık edersiniz.
‘Yağcı ve dalkavuksanız..’
Bir mektup geldi. İsim vermeyeceğim, baktım iyi araştırmaları var, Türkiye ortalamasının üzerinde. Bizim Herkese Bilim Teknoloji dergisinin de izleyicilerinden. Diyor ki:
“İktidarda ha sağcılar olmuş, ha masonlar olmuş, ha sosyal demokratlar,değişen bir şey yok. Solcular ve masonların ölçüsü ‘dindar olmamak’,sağcıların da ölçüsü yağcı ve dalkavuk olmak. Her ikisi de bende olmadığından ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabildim. 25 kadar SCI indeksinde kaliteli bilimsel yayınım olduğu halde zar zor profesör olabildim. Rektör de sağcı idi ve o zamanki YÖK’ün adamı olarak atanmıştı.
Bu ülkede, benden olsun b.k’tan olsun, benden değilse oh olsun veya ölsünmantığı değişmedikçe, üniversitede liyakat değil de sadakat geçerli olduğumüddetçe ilk 500’e biraz zor gireriz. Üniversitelerimizde ve devlet kademelerinde ne zaman liyakat sadakatin önüne geçerse, yani KuranıKerim’in ‘işi ehline verin’ sözü uygulanırsa, o zaman bizim üniversitelerimiz ilk 100’lerde, 200’lerde olabilir. Gerisi hikâye… Türkiye’nin asıl problemi siyasidir. Yani muhalefetteyken doğruyu konuşmak, fakat iktidara gelince güç ve menfaate esir olup ‘dün dündür bugün bugündür’ sözünü sakız yapmaktır.” Bu konuyu daha sürdüreceğim…