Mine G. Kırıkkanat
kirikkanat@mgkmedya.com
06 Mayıs 2018 Pazar
Lawrence’ın çömezleri
İran’ın kaderi 1979 yılında değişti.
7 Ocak’ta gizli görevle Tahran’a gönderilen Amerikan generali Robert Huyser, İslamcılara karşı darbe yapmaya hazırlanan İran ordusunu “olayları akışına bırakmaya” ikna etti*.
Şah Rıza Pehlevi, 16 Ocak’ta Meksika’ya kaçtı. 1 Şubat’ta Ayetullah Humeyni, VİP sürgün muamelesi gördüğü Fransa’dan İran’a döndü. 10 Şubat’ta ordu, “tarafsızlığını” ilan etti.
Mollalardan yana tavır koyan ABD ve Humeyni’yi devlet başkanının uçağıyla İran’a yollayan Fransa, yeni rejimin kendilerine minnet duyacağını; başta petrol, İran pazarından parsa toplayacaklarını sanıyorlardı. Oysa kazın ayağı, öyle çıkmadı.
ABD ile İran’ın arasını bugüne değin açacak olan büyük krizi, Şah Rıza Pehlevi’nin kendisini sırtından vuran, zaten servetini de yatırdığı ABD’de hastaneye yatması tetikledi.
İranlı öğrenciler, 4 Kasım 1979’da Tahran’daki ABD Büyükelçiliğini bastılar ve 52 diplomatı rehin aldılar. Rıza Pehlevi’nin yargılanması (ve tabii asılması) için İran’a iadesini talep ediyorlardı.
444 gün süren elçilik işgali sırasında ABD Başkanı Carter, rehineleri kurtarmak amacıyla Nisan 1980’de “Eagle Claw” kod adlı operasyonu başlattı.
Sonuç tam bir felaketti. RH-53D tipi sekiz savaş helikopterinden üçü, çölde fırtınaya yakalanıp düştü. Dördüncüsü, rehineleri taşıyacak C-130 Hercules uçağıyla çarpışınca 8 Amerikalı komando, düşmanla savaşamadan öldü! Operasyon, iptal edildi.
O gün bugündür, Ortadoğu viran yeri.
Ağırlayıp besledikleri Ayetullah Humeyni’nin ve el altından destekledikleri mollaların nankörlüğünü unutmayan Batı ittifakı, henüz doğrudan saldıramadığı İran’ın başını ezmek için neler neler yapmadılar: İran ile Irak’ı savaştırdılar. Şii şeriata karşı Sünni Vahabiliği, Bin Ladin’i, IŞİD’i örgütlediler. Mağrıp ve Maşrık’taki laik diktatörleri, milyonlarca masum insanın kanı pahasına katlettiler. Demokrasi getireceğiz dedikleri ülkeleri paramparça, halklarını perişan ettiler.
Afganistan’la başlayıp Irak’tan sonra Libya ve Suriye’ye uzanan korkunç plana gerekçe gösterilen 11 Eylül suikastları; New York’taki İkiz Kulelerin uçak saplanarak yıkıldığı bile tartışmalı artık…
Çünkü Ortadoğu’yu yıkıp bölmek; silah sanayilerine doping olarak Rusya ve İran’a karşı husumeti diri tutmak için yapmayacakları hiçbir kötülük yok, bu sözde demokrat özde emperyalistlerin!
CİA eski başkanı Mike Pompeo, ABD’nin yeni dışişleri bakanı olduktan üç gün sonra; İsrail Savunma Bakanı Lieberman’ın Londra’da çıkan Suudi gazetesi İlaf’a verdiği Arapça röportaj, dikkat çekiciydi: “İran şu ana kadar Suriye’de 13 milyar dolar harcadı. Lübnan’daki Hizbullah’a, Hamas’a, İslami Cihad Hareketi ile terör örgütlerine yıllık 2 milyar dolar akıttı. Bedeli ne olursa olsun İsrail’i tehdit eden İran’ın Suriye’deki tüm askeri alanlarını yerle bir edeceğiz!”
Lieberman, açıklamasını “Şimdi havlamak değil, ısırma zamanı” sözleriyle bitirmişti. 30 Nisan’da Halep ve Huma’daki askeri üsler vuruldu. Ajanslar ölü sayısını 38 olarak geçti.
Bölgeyi sömüren bir büyük horoz var, ABD. Yanında da yardakçısı küçük horozcuklar. İşin ilginç yanı, şimdiye değin yolunmaya gönüllü epeyce tavuk bulmaları.
Bakalım nereye kadar?
(*) 2017’de halka açılan ABD arşivleri.
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/969808/Lawrence_in_comezleri.html