Dizi yazı
PARADISE PAPERS – Bölüm I
https://nacikaptan.com/?p=51342
PARADISE PAPERS – Bölüm II
https://nacikaptan.com/?p=51371
PARADISE PAPERS – Bölüm III
https://nacikaptan.com/?p=51427
PARADISE PAPERS – Bölüm IV
https://nacikaptan.com/?p=51501
PARADISE PAPERS – Bölüm VI
https://nacikaptan.com/?p=51598
***
Cumhuriyet
Pelin Ünker
10 Kasım 2017 Cuma
Cennetin altın müşterisi
Paradise Papers’a göre AKP döneminde İDO ve şehir hastaneleri gibi birçok ihale alan Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, Appleby’ın iç yazışmalarında “altın müşteri” olarak nitelendiriliyor. Altın müşteri olmak için yılda 50 bin -100 bin dolar ödeme yapmak gerekiyor. Akın, 2015’te 88 bin 755 dolar ödedi.
AKP iktidarları döneminde çok sayıda kamu ihalesi alan iş insanlarından biri olan Hamdi Akın, Appleby’nin ‘inanılmaz’ diye adlandırdığı en iyi müşterilerinden biri çıktı.
Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı ve iş insanının, off-shore hizmet sağlayıcıları Appleby ve Asiaciti ile gizlilik politikası uygulayan 19 farklı yargı alanındaki hesaplarını ifşa eden Paradise Papers’a göre, pek çok ‘şüpheli’ müşteriye de hizmet verdiği ortaya çıkan Appleby’nin Man Adası biriminin kayıtları arasından Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın’a ait şirketler de çıktı. Appleby’ye ait belgelere göre Jersey merkezli olan bu şirketler, Hamdi Akın Group’a bağlı görünüyor.
Birleşik Krallık’a bağlı olan Jersey, Fransa’nın kuzeyinde yer alan Manş Adaları’ndan biri ve dünyanın 10 büyük vergi cenneti arasında yer alıyor.
88 bin dolarlık fatura
Diğer yandan, belgelere yansıyan ve şirket stratejilerinin tartışıldığı Appleby iç yazışmaları, Hamdi Akın’ın da aralarında olduğu 525 müşterinin “Top Clients 2015” listesinde olduğunu gösteriyor. En iyi müşterilerin sıralandığı listede Appleby Fiduciary Business (AFB) yılda 100 bin doların üzerinde ödeme yapan müşteriler ‘platinyum’, 50 bin – 100 bin dolar arası ödeme yapanlar ‘altın’, 30 bin – 50 bin dolar arası ödeme yapanlar ise ‘gümüş’ müşteri olarak adlandırılıyor. Listeye bakıldığında ise Hamdi Akın’ın 2015’te Hamdi Akın Group üzerinden şirkete 88 bin 755 dolar ödeme yaptığı anlaşılıyor.
Şirketler hâlâ aktif
Bir yazışmada aynen şu ifadeler kullanılıyor: “Ekteki listede AFB’ye yılda 30 bin dolardan fazla ödeme yapan 525 tane inanılmaz müşteri var. Bu müşteriler, bundan sonra da odaklanmaya devam edeceğimiz isimler olacak.” Söz konusu listeye göre 56 gümüş, 32 altın, 434 platinyum müşteri bulunuyor. Listenin ilk sırasında ise 1.4 milyon dolarlık faturayla Latin Amerika’da çevreyi kirletmek, Afrika’daki diktatörlerle çıkar ilişkisi içinde olmak, Avustralya dışına vergi kaçırmakla suçlanan emtia şirketi Glencore var.
Paradise Papers’a göre, Jersey’de Hamdi Akın’a ait beş adet şirket bulunuyor. Kobi Limited, Jurua Limited, Saksi Limited, Iona Limited, Matilda Private Trust Company Limited adlı bu şirketler, Appleby’a kayıtlı çok sayıda şirket gibi UBS Nominees Limited ile Unihouse Nominees Limited üzerinden kurulmuş. Beş şirket de Hamdi Akın Group’a bağlı görünüyor.
Kobi Limited Ağustos 2012, Matilda Private Trust Company Limited Temmuz 2012, Jurua Limited ve Iona Limited Temmuz 2013, Saksi Limited Ocak 2014’te kurulmuş. Şirketlerin hepsi halen aktif görünüyor.
Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunan Hamdi Akın, bu şirketlerin varlığını kabul etti.
Hesaplar Citi ve UBS’te
Appleby kayıtlarına göre Hamdi Akın, bu şirketlerle ilgili işlemlerinde UBS ve Citi Private Bank ile çalışıyor. Iona Limited ve Jurua Limited’in ana faaliyet konusu İngiltere’de konut satın almak olarak görünüyor. Danışmanlık şirketi olarak kurulan Saksi Limited’in elde tutulan varlıklarla ilgili gelir kazanılmasını sağlamak için yatırımlar yaptığı belirtiliyor. Kobi Limited ve Matilda Private Trust Company Limited şirketlerinin UBS AG ve Citi Private Bank’ta bağlı hesapları bulunuyor.
‘Kişisel yatırımlarım’
Hamdi Akın gazetemizin sorularına verdiği kısa yanıtta, söz konusu şirketlerin varlığını kabul ederken, bu şirketlerin Akfen Holding ve dolayısıyla Türkiye’deki faaliyetleriyle hiçbir ilgisi olmadığını söyledi.
“Bu şirketlerin geliri ve faaliyeti yok” diyen Akın, Iona Limited ve Jurua Limited’in İngiltere’de ev almak üzere kurulduğunu kabul etti. Akın “İki şirket de Londra’da ev almak için prosedürel şekilde kuruldu. Bunlar, kişisel yatırımları değerlendirmek üzere kurulmuş şirketler” diye konuştu.
PORTRE
Hamdi Akın, AKP döneminde aldığı ihalelerle öne çıkan iş insanlarından biri. 2011 ‘de İDO ihalesini kazanan Akın, geçen yıl üç şehir hastanesinin ihalesini aldı. TAV’ın kurucu ortağı olan Akın, geçen haziranda şirketteki yüzde 8.1 hissesini Fransızlara sattı. 2005’te PSA ile eşit ortaklıkla Mersin Limanı’nın 36 yıllık işletme hakkını alan Akın, aynı yıl TUV Sud AG ve Doğuş Otomotiv ile Araç Muayene İstasyonlarının işletme hakkını 20 yıllığına kazandı.
OFF-SHORE ÜZERİNDEN NEDEN EV ALINIR?
Ultra lüks yaşamın kârlı yolu
Londra dünyanın en pahalı şehirlerinden biri. Lüks emlak arayanların ilgi odağı haline gelen şehir yatırımcıların da gözdesi. Zenginler için ultra lüks yaşamın daha kârlı yolu ise yine vergi cennetlerinden geçiyor. Araştırmalar yatırım amaçlı konut alımında vergi cennetlerinin artan kullanımının endişe verici boyutlara ulaştığını gösteriyor. Bu durum sadece Londra için geçerli değil. The Guardian’a göre İngiltere ve Galler genelinde evler ve ofisler dahil olmak üzere sayıları 99 bin 344 olarak hesaplanan her türlü mülk şirketlere ait görünüyor. Bu şirketlerin yüzde 90’ı ise vergi cennetlerinde kayıtlı.
İngiltere’de konut alımlarında alım satım vergisi 125-250 bin pound arası yüzde 1, 250-500 bin pound arası yüzde 3, 500 bin – 1 milyon pound arası yüzde 5 olarak ödeniyor. Diğer masraflar genelde 1000 ile 5000 pound arasında değişen avukatlık ücreti, tapu masrafları ve diğer küçük masraflar olarak değişiyor. Bu yıl yapılan düzenlemelerle 2 milyon sterlinlik bir ev alımında sadece damga vergisi için 153 bin 750 sterlin vergi ödenmesi gerek. Off-shore üzerinden alımlarda bu masraflardan kurtulunuyor. *1*
cumhuriyet.com.tr
10 Kasım 2017 Cuma
Gizlilik yolsuzluğu besler
Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Oya Özarslan ‘Off-shore ve finansal gizlilik’ üzerine görüşlerini yazdı.
Küreselleşme yaşadığımız hayatı tümüyle değiştirirken, yolsuzluk da bundan payını aldı. Artık yolsuzluk hem çok büyük bir ölçekte gerçekleşiyor, hem de finansal sistemin yeni yarattığı araçlarla oldukça karmaşıklaştı ve küreselleşti, ülke sınırlarını aşarak uluslararası boyut kazandı.
Panama ve Paradise belgeleriyle tüm dünyadan politikacılar ve ünlülerin vergiden kaçınmak için off-shore cennetleri kullandığına tanık olurken, Brezilya Odebrecht skandalı ve Azerbaycan Laundromat (Çamaşırhanesi) gibi olaylarda bu sistemin yolsuzluğa nasıl araç olduğunu görüyoruz.
Paradise Belgeleri ile politikacılar ve ünlülerin hiçbir açıklama yapma zorunluluğu olmadan servetlerini gözden kaçırma imkânına sahip olduğu, yoksullar vergi öderken süper zenginin vergi avantajından yararlandığını gördük. Offshore’da tutulan varlığın toplamının 11.5 trilyon dolar olduğu tahmin edilmektedir. (Türkiye’nin 2018 yılı bütçe büyüklüğü 768.2 milyar lira olarak açıklandı.)
Tabii vergi adaleti ve mal bildirimi yanında işin bir de yolsuzluk boyutu var. Latin Amerika ve iki Afrika ülkesinde politikacılara rüşvet vermek için off-shore şirketler zincirinin kullanıldığı Odebrecht skandalında şirket, Amerikan Adalet Bakanlığı ile gerçekleştirilen Uzlaşma Anlaşması’nda rekor niteliğindeki 3.5 milyar dolar tazminata mahkûm edildi. Azerbaycan Laundromat (Çamaşırhanesi) olayında ise yurtdışına çıkarıldığı iddia edilen 2.9 milyar doların, Danimarka ve Estonya’daki bankalar aracılığıyla Batı’ya transfer edildiğini, Britanya Virjin Adaları’ndaki (BVI) paravan şirketlerde saklandığını, buradan Dubaili şirketlere transfer yapıldığını ve Azerbeycan’daki seçim ihlali iddialarını görmezden gelmek için Avrupa Parlamentosu’ndaki Alman ve İtalyan parlamenterlere rüşvetler verildiğinin belirtildiğini görüyoruz.
Karmaşık ve çok katmanlı bu örneklerde genelde ülkenin zenginlikleri halkından kaçırılarak yurtdışına çıkarılıyor ve finans sisteminin elverişli araçlarıyla Batı dünyası içinde aklanabiliyor.
Finansal gizlilik
Sızan belgeler paranın gizlice sınırlar ötesi hareket etmesi, vergi daireleri ve savcıların yetki alanından uzak kalıp saklanabilmesi için off-shore sisteminin kritik önemde bir araç olduğunu gösteriyor. Panama Belgeleri’yle paravan şirketlerin yüzde 50’sinden fazlasının BVI’da kurulmuş olduğu ortaya çıktı. Sadece 28 bin kişinin yaşadığı BVI’daki toplam gizli şirket sayısı 2016 Haziran’da 430 bine ulaşmıştı.
Off-shore cennetleri sadece adalardan ibaret değil, Amerika’nın neredeyse tüm eyaletlerinde gerçek hissedarın kim olduğunu belirtilmeden yani tam bir gizlilik içinde şirket kurmak mümkün. Hatta, Delaware eyaleti hayalet şirketlerle o kadar ünlü ki, Transparency International’ın Yolsuzları Ortaya Çıkar kampanyasındaki sembolik kelimelerden biri haline geldi. Delaware’de tek bir binada 285 bin şirketin kayıtlı olduğu belirtilmektedir.
Gizliliğin kural olduğu İsviçre, Luksemburg gibi ülkelerdeki banka hesaplarıyla gayrimenkul ve ultra lüks eşya satışı da yasadışı gelirleri saklamak için başka elverişli bir yol. Bu işlemler sonunda “temizlenmiş” olan çoğu kirli para artık finansal sistem içinde rahatlıkla hareket etmeye hazırdır. Ve dünyanın başka köşelerindeki başka şirketlerin başka “hayali” siparişlerinin ödemesi olarak yola çıkabilir.
Mücadele ediyor muyuz?
2014 zirvesinde Türkiye’nin de dahil bulunduğu G20 ülkeleri, paravan şirket sorununun kaynağı olan gizli hissedarlık sisteminin kaldırılmasını ve mal bildirimi için önlemler almayı kabul ettiler. AB gerçek hissedarlık sicili ve ülkeler arası bilgi paylaşımını getirdi. Dünya Bankası sözleşmelerinde gerçek hissedarlık bildirimi zorunlu olmaya başladı.
Londra’daki Yolsuzlukla Mücadele Zirvesi’ne katılanTürkiye dahil tüm ülkeler şirket gizliliğini kaldıracaklarına dair taahhütler verdiler. Verilen taahhütlere rağmen, Türkiye’de gerçek hissedarlık için açık sicil olmaması, mal bildiriminin kamuya açık olmaması, ihalelerde şeffaflık bulunmaması önemli engeller arasında. Varlık barışı ile kara para aklama mücadelesinin zayıflaması da bir başka önemli sorun.
Küreselleşen yolsuzluk sisteminde uzun lafa gerek yok, her zaman olduğu gibi gizlilik en büyük kolaylaştırıcı! Tam da bu nedenle off-shore ve gizlilik sağlayan tüm mekanizmalar en öncelikli mücadele alanı olarak ele alınmalı. *2*
E. Oya Özarslan
Transparency International