18 Mart; bir gölge gibi, dünyaya; “VATAN TOPRAĞININ NASIL KORUNACAĞINI” öğretmesi anısına kurulan abidedir, aklımızdan geçen Türk Milleti’nin eseridir.***“Esir İngilizlerin tüfeklerinin namlularını keserek yaptıkları ve üstüne (1332-1333, 1916-1917) Müdafa-i Milliye Cihadiye” cümlesini yazdıkları yüzükleri dağıtmaları, tarihin büyük bir madalyası, bir anı manzumesidir.

18 Mart; bir gölge gibi, dünyaya; “VATAN TOPRAĞININ NASIL KORUNACAĞINI”  öğretmesi anısına kurulan abidedir, aklımızdan geçen Türk Milleti’nin eseridir.

Bu Vatan bizim derken,
Bir avuç insan,
Bir avuç yürek,
Bir avuç dua derken;
Üzerine düşen görevi yapmış olmanın haklı gururuyla

“Çanakkale Geçilmez” dedirten…
Onlar, mermilere göğüs gerdiler;
Onlar Senin,
Onlar Benim,
Onlar Bizim Dedelerimiz!
“Biz Onların nesliyiz”…

Bir metre kareye 6.000 mermi…
Savaş sonrası, Gelibolu Yarımadası’nda böyle yüzlerce mermi kovanı tarlası oluştuğunu göremediler  ama o mermilerin kovanlarıyla birlikte yattılar, Şehitlik Mertebesi’ne iliştiler.

İşte, günümüzde de, bu topraklar üstündeki bizlerin arasındaki bağ böyle oluşmalıydı.
Ne gezer, dememeliyiz, böyle yoğun olsun demeliyiz.

Olmalı ki, minnet yerini bulsun.
Onurumuz, böyle kutsal bir yerde olsun.

Bir düşünün, 5 Ocak 1922 günü halkımızın sevinç gözyaşları, eller üstünde taşınan bayrağımız olsun… Adana’nın Büyük Saat Kulesi, Ulu Cami’si arasında çekilen hat üzerine asılan Ay Yıldızlı Bayrak olsun.

O zaman, Zaferin Kahramanları top başında görünür.
Orada söylenen her cümle, ebedidir.

Öylesine ki, bir Anzak Askeri’nin arkadaşlarının mezarı başındaki saygı duruşu sırasında, çok acı bir itiraf olan; “Umarım, gittiğimizi bilmesinler” sözcüğü gibi…

O anne, Zübeyde hanım değil mi, cepheden cepheye koşan oğlu Mustafa Kemal’e, bu kez Çanakkale Cephesi’ne giderken;  “Oğlum Babandan Bana Hatıra Bu Saati Al, Cebine Koy, Baktıkça Babanı Ve Beni Hatırlarsın” diyen?!

Bir şarapnel parçasının, büyüdükçe liderleşen, Büyük Komutan sıfatını alan Mustafa Kemal’i saf dışı bırakmak isterken; O’nu milletine armağan eden o saat değil mi?!

Dahası, Çanakkale’de bitmeyen kahramanlıkları simgeleyen, gönülleri ferahlatan durumlar…İşte sizlere, bir ölümsüz methiye çerçevesi daha:

İstanbul’un zengin, soylu Aile Hanımları “İş Başa Düştü” deyip, bir şeyler yapmayı gönüllerinde özendiren kişilikleriyle büyüdükçe büyüyen Hanımlar; Hastanelere koşarak günlerce, gecelerce uykusuz kalıp hastalardan, yaralılardan ilgi ve şefkatlerini esirgemediler…Çanakkale Gazileri’ne gösterdikleri ilgi karşılığında, Devletin ileri gelenleri, göstermiş oldukları yoğun emeklerinden dolayı bu asil Türk kadınlarına anılarda kalacak birşeyler vermek istediler.

Bunu kabul etmeyen tavırları karşısında kadınlarımıza, “Esir İngilizlerin tüfeklerinin namlularını keserek yaptıkları ve üstüne (1332-1333, 1916-1917) Müdafa-i Milliye Cihadiye” cümlesini yazdıkları yüzükleri dağıtmaları, tarihin büyük bir madalyası, bir anı manzumesidir.

Nusret Demiral
(E) BaşSavcı
Devlet Güvenlik Mahkemeleri Başkanı

This entry was posted in ATATURK, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *