Yılmaz Özdil ÜÇ’lemesi * Bak şu konuşana * Başörtülü bacın darbeci çıktı! * Tatbikat

sozcu.com.tr
6 Ağustos 2016
Yılmaz Özdil

Bak şu konuşana

Hazreti Muhammed’e Akp amblemiyle nüfus cüzdanı çıkardılar, peygamberimizin çocuklarının arasına “Tayyip” ismini koydular. Cami avlularında ücretsiz olarak dağıtılan dini kitapta “Tayyibim” başlıklı ilahi vardı, o ilahide “Tayyip’i üzmek, Allah’ı üzmektir” deniyordu. Akp il başkanı “Tayyip Erdoğan bizim için ikinci peygamber gibidir” dedi. Akp milletvekili, Tayyip Erdoğan’a dokunmanın “ibadet” olduğunu söyledi. Akp bakanı, Tayyip Erdoğan’ın doğup büyümesine vesile olan Rize, İstanbul ve Siirt’i “mübarek şehirler” ilan etti. İstanbul’da “helal ve Tayyip ürünler konferansı” düzenlendi, Tayyip ürünlerin en helal gıdalar olduğu anlatıldı. Akp milletvekili noktayı koydu, “Allahu tealanın bütün vasıflarını üzerinde toplayan lider” dedi.

Diyanet’in gıkı çıkmadı.

Ramazan ayında dinibütün hayırseverleri dolandırdılar. Keriz Feneri’nin foyasını ortaya çıkaran Cumhuriyet savcısı, açık açık “zekat hırsızlarını koruyan bir güç var, ben bu güce hırsızların imparatoru diyorum” dedi. Diyanet, ölü balık kadar sessiz kaldı.

Cami avlusunda miting yaptılar. Akp’li başbakan yardımcısı, mihrapta imamla beraber seçim konuşması yaptı. Musalla taşının başında oy istediler. Minarelerdeki mahyalara belediye başkanlarının isimlerini yazdılar. Bu ülkenin başbakanı umreye gidip, Kabe’de kendisini alkışlattı, siyasi slogan attırdı. Diyanet ağzını açıp tek söz söylemedi.

Akp’li belediye binasının önüne kabe maketi kurdular, Hira mağarası maketi kurdular, peygamberimizin evinin maketini kurdular, peygamberimizin temsili eşyalarını sergilediler, dört metreye beş metre ebatlarındaki maket kabe’yi tavaf edenlere zemzem suyu ikram ettiler. Akp’li bir başka belediye, maketten hicret parkuru düzenledi, seçmenleri rehber eşliğinde maket Mekke’den maket Medine’ye götürdüler, yol boyunca maket Kabe’yi, maket Merve tepesini, maket Safa tepesini gösterdiler, dekor olarak Ümmü Mabed çadırı kurdular. Diyanet sanki Jüpiter’deydi, görmezden geldi.

“Peygamber ocağı”na kumpas kurdular, “cami bombalayacaklar” dediler, “vicdansızlara sesleniyorum, Allah Allah diye taarruz eden bir ordu, nasıl olur da Allah’ın evini bombalar” diye isyan eden genelkurmay başkanını terörist diye hapse tıktılar. Yılbaşı ağacı süslemekten, yoga yapmaya kadar, her konuda fetva veren Diyanet, Türk Ordusu imha edilirken, en ufak bir tepki vermedi.

Bunca din sömürüsünün neticesinde… Pırıl pırıl Türkiye Cumhuriyeti ortaçağ karanlığına sürüklendi, tarikatler cemaatler cirit atmaya başladı, kara cahil şeyhler cübbeliler mollalar kıymete bindi, sahte mehdiler hortladı, “alnı secdeye eriyor” diye devlet kurumlarını ele geçiren emperyalist maşası takkeliler, darbe yapmaya kalktı.

Türkiye göz göre göre bu hale getirilirken gıkını çıkarmayan Diyanet… Şimdi utanmadan çıktı, “15 Temmuz darbe girişimi ve din istismarına karşı birlik” konulu din şurası düzenledi.

Lafı eğip bükmeyelim…
Din istismarından bahsedecek en son kurum, diyanetin kendisidir.

Feto sahte mehdidir.
Bunlar da sahte diyanettir.

sozcu.com.tr
5 Ağustos 2016
Yılmaz Özdil

Başörtülü bacın darbeci çıktı!

Senelerce başörtümüz yüzünden üniversiteye giremedik, mağdur edildik diye oy istediniz… İlk türbanlı rektörünüz fetocu çıktı.

Mayo reklamlarını abdestimiz bozuluyor diye paravanla kapattınız, İstanbul’un Ankara’nın caddelerini türban reklamlarıyla donattınız… En ünlü türban firması fetocu çıktı.

İmam hatipten terörist çıkmaz, imam hatipten terörist yetişmez dediniz… Sırf diyanet’te bin 200 imam, müezzin, müftü fetocu çıktı, diyanet’in “bayan” Kuran kursu eğitmenleri fetocu çıktı.

Türbanlı gazeteci Hanım Büşra Erdal, kumpas davaları sırasında twitter’dan şarjör boşaltıyordu, subay eşlerinin “saçı”yla alay ediyordu, “balyoz kadınları hep sarışın, kim kimin eşi karıştırıyorduk, eşlerinin resmi basılı olan tişörtler giymişler, işimiz kolaylaştı” diyordu. Fetocu çıktı.

Kendi ellerinizle TBMM Üstün Hizmet Ödülü verdiğiniz, “eli öpülmesi gereken insan” dediğiniz işadamının türbanlı eşi, fetocu abla çıktı.

Meslek hayatı boyunca yakasında Atatürk rozeti taşıyan başhemşireyi hiç gerekçe göstermeden görevden aldınız, onun yerine yönetmeliğe aykırı şekilde türban üstü peruklu hemşireyi atadınız, türban üstü peruklu hemşireye itiraz eden başhekimi görevden aldınız, sonra da bu türban üstü peruklu hemşireyi, kamu hastaneleri birliğinde terfilerden sorumlu müdür yaptınız… Fetocu çıktı.

Yani?

“Benim başörtülü bacıma saldırdılar, benim başörtülü bacıma saldırdılar” diyordunuz… Başörtülü bacın devlete saldırdı birader!

Başörtülü bacıma saldıranlar camiye ayakkabılarıyla girdiler diyordunuz… Başörtülü bacıların camiye F16’yla girdi.

(Amacım elbette başörtülü kadınları rencide etmek değil. Tam tersine… “Başörtülü bacı” sömürüsüyle genelleme yapmanın ne kadar yanlış olduğuna dikkat çekmek istiyorum.)

Türbanlılara bacı…
Türbansızlara, kadın mıdır kız mıdır bilemem dediniz.

Türbanlılara bacı…
Türbansızlara, perdesiz eve benzer, ya satılıktır, ya kiralıktır dediniz.

Türbanlılara bacı…
Türbansızlara yarım dediniz.

Türbanlıları ebedi masum…
Türbansızları ezeli suçlu ilan ettiniz.

Türbanlılara “benim milletim…”
Türbansızlara “bunlar” dediniz.

Netice?
Başörtülü bacın darbeci çıktı.

Hazır “rabbimden af” dilenirken…
Başörtüsüz kadınlardan da özür dilenmesi gerekir.

Sözcü
4 Ağustos 2016
Yılmaz Özdil

Tatbikat

Genelkurmay saraya, kuvvet komutanlıkları savunma bakanlığına, jandarma içişleri bakanlığına, Gata sağlık bakanlığına bağlandı.

Denizkurdu tatbikatının adı, Dombıra tatbikatı olarak değiştirildi.

Dombıra planlı yaz tatbikatı, temsili dost ve düşman kuvvetlerin sayın ahalimiz tarafından tekme tokat dövülmesiyle başladı, cnntürk’e cep telefonuyla bağlanan kurmay binbaşı hande fırat, yanlış anlaşılma olduğunu, bu dövülenlerin temsili olduğunu söyledi, sayın ahalimiz ikna oldu, rehin alınan askerler serbest bırakıldı.

Pegasus’ta hava kuvvetlerinden daha fazla savaş pilotu çalıştığı için, hava harekatı Pegasus genel müdürü tarafından yürütüldü, ancak, Amsterdam-İstanbul seferini yapan airbus üç saat rötar yaptı, filo komutanlığını üstlenecek olan emekli albay maalesef harekata yetişemedi, onun yerine Atlasjet’ten emekli bi yarbay atandı.

Tarım bakanlığına bağlanan üçüncü ordu komple fetocu çıktığı için, aile bakanlığına bağlanan beşinci ordu hava indirmeyle görevlendirildi, ancak, sahil güvenlikten sorumlu spor bakanlığından gelen resmi yazıyla, silahlı kuvvetlerin envanterinde beşinci ordu olmadığı anlaşıldı, o güne kadar beşinci orduyu kurmayan eski genelkurmay başkanları fetocu ilan edildi, tatbikatın üçüncü ordu ayağı kanun hükmünde kararnameyle iptal edildi.

Devlet malzeme ofisi komutanlığına bağlı sualtı taarruz komandoları cuma namazına gittiği için taarruz sekteye uğradı, onların yerine diyanet işleri donanmasına bağlı bordo bereliler görevlendirildi, gel gör ki, bordo berelilerin tapu kadastro tümenindeki tankçılarla birlikte umreye gittiği anlaşıldı, bunun üzerine, kışlaların kapısında bariyer olarak bekletilen tuğgeneral kadir topbaş komutasındaki çöp kamyonları mekanize tugayı, kolordu seviyesine yükseltildi, cinlerle süngü süngüye mücadelesinden ötürü korgeneral melih gökçek’e üstün cesaret ve feragat madalyası verildi.

Resmi Gazete’nin basımındaki hata yüzünden herhangi bir bakanlığa bağlanmayan, ortada kalan ve Chp’ye sığınan kuzey deniz saha komutanlığı, divan-ı harbe verildi. Kara kuvvetleri komutanlığının adı, ak kuvvetleri komutanlığı olarak değiştirildi, KKK’ydi, AKK oldu. Kaşla göz arasında, tatbikat ayağıyla orduevleri toki’ye devredildi.

Yandaş medya, milli enişte müsteşarlığı’ndan gelen kozmik istihbaratı manşet yaptı, temsili düşman kuvvetlerine ait bir denizaltının marmara denizinden dalıp, Van gölünden çıkacağı iddia edildi, Van derhal ilçe yapıldı, Gölcük donanma komutanlığı rtük’e bağlandı. Akp Rize il başkanlığının emrine verilen güney deniz saha komutanlığına ait fırkateynler, Karadeniz’e kaydırılınca… Kuzey deniz saha komutanlığına ait muhripler, Mit tırlarıyla Antalya’ya taşındı.

Tatbikatı seçkin gözlemci sıfatıyla takip eden başkomutan asrın liderimiz, piyade saldırısını izlerken “bizim askerler neden cüce yauv?” diye sordu. “Efenim, dürbünü ters tutuyorsunuz” dediler.

This entry was posted in Politika ve Gundem, Yılmaz Özdil. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *