cumhuriyet.com.tr
Mine G.Kırıkkanat
14.08.2016
Pişmaniye ağıtları
F tipi pişmanlar, “halkın tuttuğu demokrasi nöbetini şov olarak niteledi” diye şarkıcı Sıla’nın konserlerini iptal etmekte beis görmüyorlar, ama hiçbiri çıkıp “Bizi de halk affetsin!” demiyor. Millet kavramını yeniden keşfettiler, oysa aralarında milletin affına sığınan kimse yok.Bırakın milleti, keza ümmetten bile af dileyen yok.
Kötü Feto’yu iyi sanıp cemaatin ülkeyi sinsi bir kanser gibi sarmasına ön ayak olan, yardım eden ve bugün nedamet getiren işbirlikçilerin tamamı; işlediği günahı Allah’a havale ediyor.
Bir bakıyorsunuz Feto’nun Pantürkist İslam hizmetine, bir bakıyorsunuz AKP’nin İslami demokrasi himmetine kanacak kadar saf bu zevat, nedense sorumluluk almamakta, bedel ödememekte pek kurnaz!
Oysa işlenen günah, Allah’tan önce bu ülke ve insanlarına karşı işlenmiş bir suça yataklık, hatta ortaklık olup bir imamın hegemonyasından öteki imamın hegemonyasına hâlâ devam ediyor!
Üstelik kötüyü iyi sanmamak, kanmamak, daha anlamlı bir deyişle “yememek” çok daha kolay, çünkü kör kör parmağım gözüne bir doğru olarak karşılarında dururken aldanmayı tercih etti bunlar. Çünkü ülkeye, devlete, insanlara karşı işlenen asıl büyük suçun; her türden ve hepsi gerici, oportünist, dolandırıcı cemaatlerin beslenip cehaleti büyüttüğü din sömürüsünün önündeki tek istinat duvarı, laikliği yıkmak olduğunu asla anlamadılar.
Biz hiç yanılmadık!
Ölçütümüz rasyonel mantık, vicdanımız laik etikti.Hiçbir yalana kanmadık, hiçbir cemaate, partiye, örgüte dayanmadık; hepsini bilgiye dayalı kanıtlarla deşifre ettik, yazdık, söyledik, uyardık. Bazılarımız hapse, bazılarımız işten atıldı, susturuldu; bazen bir avuç kaldık, ama ayakta kalanlarımız doğruları söylemeye devam etti.
Onlar Feto’yla iş çevirir, cemaat okullarına alkış tutar, devleti parseller ve ihale paylaşırken biz Tuncay Özkan’ın yönetimindeki Kanaltürk ekranlarından Necip Hablemitoğlu’nu cemaatin öldürdüğünü haykırıyorduk.
Onlar Necip Hablemitoğlu cinayetini düzmece tanıklarla Ergenekon sanıklarına yıkan davaların savcılığına soyunurken bu davaların kumpas olduğunu anlatmaya çalışıyorduk biz. Ve daha neler neler…
Doğru olan gözlerinin önündeydi. Karşılarında duruyor ve bugün düştükleri açmazı, yıllar öncesinden haber veriyorduk. Bırakın kulak vermeyi, yüzümüze bakmaya tahammül edemiyorlardı. Dinozor diyorlardı, Kemalist diyorlardı ağızlarını köpürterek. Demokrasi düşmanı, hatta faşist diyorlardı.Ve bizlere faşist diyenler faşistin bizzat prototipi olup Kürtçülük, Türkçülük ırkçılığı yapanlardı, iyi mi?
Biz hiç sözümüzden dönmedik, kıvırmadık, pişman olacağımız hiçbir kötülüğe de ortak olmadık. Ne söylediysek doğru çıktı, ne öngördüysek gerçekleşti.
Ama neye yarar?
Bugün aldatıldığını söyleyenler, yıllardır aldanmayanlara inanmadı, uyarılarına kulak asmadı ve ülkeyi, halkı, devleti belki de geri dönüşü olmayan tehlikelere sürüklediler. Türkiye zor durumda. Yaralanan ekonomi ve yaşanan toplumsal travma, ülkeyi içerden ya da dışardan kötü sürprizlere karşı kırılgan hale getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbe girişimi sırası ve sonrasındaki FETÖ temizliğinde kendisine arka çıkmayan Batı’ya veryansın ediyor ki, haklı…
Bizler Turgut Özal’dan Erdoğan’a Türkiye muktedirlerini Fetocuların devasa bir cürüm örgütü olduğuna yıllardır nasıl ikna edemediysek Cumhurbaşkanı Erdoğan da bugün aynı gerçeğe Batılı muktedirleri inandıramıyor.Belki bir gün onlar da anlayıp pişman olurlar. Ama Allah’tan mı af dilerler, Erdoğan’dan mı, orası belli olmaz.