sozcu.com.tr
Can Ataklı
11 Temmuz 2016
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Nerede bu ordu nerede bu başkomutan!
Yandaş medya haberlerine göre ordu içinde en büyük Fethullahçı operasyonu başladı.İkisi amiral 5 rütbeli ve çok sayıda asker-sivil personel için gözaltı kararları alındı. Operasyonların büyüyerek devam edeceği belirtiliyor.
Bazı medya organlarına göre yakalanacakların sayısının 600’ü bulacağı ileri sürülüyor.Ordu içinde bir yasadışı/terörist yapılaşma varsa bu elbette ortaya çıkarılacaktır, çıkarılmalıdır.Ancak işe bakın ki sanki biz bu filmi görmüş gibiyiz.
Bundan 5 yıl önce de yine yargı ordunun içine dalmıştı.İktidarın medyası yargının bu operasyonlarını bir Hollywood filminin senaryosunu yazar gibi kamuoyuna aktarıyor ve yapılanları çılgınca alkışlıyordu.Aynı filmi görüyoruz diyorum çünkü o zaman da Türk Silahlı Kuvvetleri sus pus olmuş, kılını bile kıpırdatmadan iktidarın orduyu hallaç pamuğu gibi atmasını izlemişti.
Şimdi iktidar yine ordunun içine daldı.Askerden “tık” çıkmıyor.
Askerin amiri durumundaki başkomutan da sessiz bu kez.Ordu ve başkomutanı bu operasyonları da yine eskiden olduğu gibi elini kolunu bağlayıp sadece izleyecek mi?
Hiç mi ders almadılar yakın geçmişten?
Bu nasıl bir ordudur ve başındakiler nasıl komutandır ki, kendi subaylarının, generallerinin, ordu komutanlarının hatta Genelkurmay Başkanı’nın bile terörist olduğunu, darbe hazırlığı yaptığını fark edememiştir de bir sivil savcı, birkaç iktidar bağımlısı gazeteci bunları görüp ortalığı yangın yerine çevirmiştir.Şimdi de aynı şey.
O koca ordu içindeki yeni teröristleri bir türlü fark edememiş, ayıklayıp atamamış, iş yine bir kısım savcılara ve bu kez de iktidar/saray gazetecilerine düşmüş.
Fethullah Gülen’in ve çevresinin bu ülke için büyük bir tehlike olduğunu 25 yılı aşkın süredir yazan biriyim.Ordu içinde yapılanmaya kalkışmadıkları bilinmeyen bir gerçek değil ve bir kişi bile kalmayana kadar mutlaka tasfiye edilmelidir.
Ama nasıl oluyor da sokaktaki vatandaşın bile bildiği bu gerçek Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yönetenler tarafından bilinmiyor ve askeri yargı, açığa alma, hızla emekli etme gibi önlemler uygulanmıyor da iş yine iktidar yargısına teslim ediliyor.
Herkesin bildiği gerçeğe rağmen ordu komuta konseyinin ve başkomutanlarının susması, önceden hiçbir şey yapmamaları insanın içine “Cemaate darbe adı altında Atatürkçü- laik- cumhuriyetçi-medeni subayların da tasfiye edilmesi için böyle yapılıyor” kuşkusu düşüyor.
Yakın bir gelecekte onlarca Atatürkçü subay da önce hapislerde süründürülüp, tasfiye edildikten sonra “Bu da kumpastı” falan diyen çıkarsa elbette şaşırmayacağız.Ben testi kırılmadan söyleyeyim de.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Fethullahçı pilotlar da operasyona uğrayacak mı?
Yaklaşık üç aydır, bir saray gazetecisinin, yandaşların en irisinde yazdığı bir iddiayı soruyorum.“Rus uçağını Fethullahçı terörist bir pilot mu düşürdü?”Ordudan tek kelime cevap gelmiyor.Bu iddiayı dile getiren saray gazetecisini karargâhta ağırladılar, izzet-i ikramda bulundular, saygılarını sundular, cumhurbaşkanına ne kadar bağlı olduğunu bir de kendisinin iletmesini rica ettiler ama soruya cevap vermediler.
Başkomutan ise Rus uçağını düşüren pilotun Fethullahçı terörist olduğunu söylemedi, buna karşı imada bulundu.“Hata”dan söz etti “Tek başına alınmış bir karar” dedi sonra da “Bir pilot yüzünden Rusya ile dostluğumuzu mu bozacağız” mantığı ile Putin’den özür diledi.
Aslında iddialar ortada duruyor. Genelkurmay da Hava Kuvvetleri de susuyor.Fethulahçı terörist pilotlar var mı yok mu bilemiyoruz.Ancak şunu söyleyeyim; bunca iddiaya, sorduğumuz sorulara rağmen yakın bir gelecekte iktidar savcıları Hava Kuvvetleri’ne de dalıp cemaat operasyonu yaparsa bu ordu için çok ayıp olur.
Ayrıca, bakın dün Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu “Rus uçağını düşüren pilotun Rusya istihbaratı tarafından öldürüleceğini” ileri sürdü.Feyzioğlu o uçağı kullanan pilotun bilinmediğini, ancak hakkında soruşturma açılması halinde bu pilotun kimliğinin ortaya çıkacağını ve Rusya’nın hedefi olacağını söyledi.
Ordu komutası ister hava, ister deniz ister kara kuvvetlerindeki cemaatçi yapılanmayı bildiği halde hiçbir önlem almayıp, sorunu önce kendi içinde halledip sonra yargıya sevk etmeyip iktidar yargısının tıpkı Ergenekon ve Balyoz’daki gibi askeri hallaç pamuğu gibi atmasına neden olursa bu kez tarih önünde hesap veremez.
DEDİKODU
Macera yaşama heyecanı ünlü işadamını perişan etti
Ünlü, gerçekten herkesin tanıdığı bir işadamının başına gelenleri öğrendim.İsmini vermem elbette mümkün değil, ancak yazmamak da olmaz, bir gazeteciye böyle bir bilgi geldiğinde kendini tutamaz.İşadamımız evli. Ama bir macera yaşamaya karar vermiş.
Yeni tanıdığı genç ve güzel kadınla Türkiye’de asla bir şey yapamayacağını bildiğinden, Amerika’ya uçmaya karar vermiş.Bir taşla iki kuş vuracak. Hem Amerika’daki işlerini yapacak hem de yeni sevgiliyle bir romans yaşayacak.
Genç kadına sürpriz yapmak için New York’a iki bilet aldığını, ancak havaalanında birlikte görünmeyeceklerini,uçakta da ayrı oturacaklarını, New York’ta birlikte olacaklarını söylemiş.Yolculuk günü işadamı chek-in yaptırmış sonra uçağa binmiş, etrafına bakınmış kadın yok.Canı çok sıkılmış tabii ama yapacak bir şey yok, uçak kalkmış New York’a varmış.
Pasaportunu uzattığında iki polis gelmiş işadamını başka bir yere buyur etmişler.Polisler “neden yalnız geldiniz, yanınızdaki nerede?” diye sormuşlar.İşadamı şaşırmış “Ben tek kişiyim, yanımda kimse yok ki” demeye çalışırken polis sözünü kesmiş “İki kişilik bilet aldığınızı biliyoruz, şu kişinin bilet parasını da siz ödediniz, ama o uçaktan çıkmadı.”
İşadamı daha da şaşkın kem küm ederken polis “O kişinin bir telekız olduğunu biliyorsunuz herhalde” deyince iyice yıkılmış.Meğer o kadın daha önce Amerika’da bir olaya karışmış ve sınır dışı edilmiş, ülkeye girmesi yasakmış.Tabii işadamı bunu bilmiyor, kadın da Amerika’ya giremeyeceğini söylemeye çekinmiş ve uçağa gelmemiş.
İşin kötü tarafı işadamını “Amerikan çıkarlarına karşı olaya alet olduğu” gerekçesiyle ilk uçakla geri göndermişler ve vizesini beş yıllığına iptal etmişler.
Şimdi bu dedikodunun bize öğrettiğine gelelim.Amerika kendi topraklarına giren herkesi önceden takip etmeye başlıyor. Bilet parasını kimin ödediğine kadar bakıyor ve önlemini alıyor. Bu Amerika’nın dünyadaki herkesi izlediği, dinlediği ve fişlediği anlamına gelir.
Yani Amerika’ya gidiyorsanız, siz bir şey saklamak isteseniz de başaramıyorsunuz. Yasak bir macera heyecanınız bile Amerikan sistemine takılıyor.
SOSYAL MEDYA
Trolleri bloklama kampanyasına başladım
Sosyal medya çok önemli bir haberleşme alanı.Çok kısa cümlelerle o anda neler olup bittiğini öğrenebiliyor bu konudaki görüşünüzü paylaşabiliyorsunuz.Tek sorun bilgilerin doğru fikirlerin de temiz olması.
İktidarın maaşa bağladığı bir kesim var. “Trol” denilen bu kişiler sosyal medya ortamını kirletiyor, yanlış bilgilerle geniş kitleleri etkileyecek bir algı propagandası yapıyor.
Trollerin bir diğer özelliği de sosyal medyada kendileri gibi olmayan, demokrasi ve hukuka bağlı, insan hak ve özgürlüklerine sonuna kadar saygılı insanları taciz ederek sindirmeye çalışmaları.Bir cümle yazıyorsunuz karşılığında onlarca ipe sapa gelmez küfürler ve hakaretler okuyorsunuz.
Önceleri bunlara aldırmıyordum. “600 binde 10 kişi, gül geç” diyordum.
Ama şimdi fikrimi değiştirdim. Tamamen iktidarın-sarayın kontrolündeki bu ahlaksızlara “bloklama” ile karşı çıkıyor ve trollerden yakınan herkesi de bu kampanyaya çağırıyorum.
Bu rezilleri, ahlaksızları, faşist kafaları bloklayalım.Bizim yazdıklarımızı okuyamasın ve küfürlerini bizi RT’leyerek herkese duyuramasınlar.
Herkes bu ahlaksızları bloklarsa bir süre sonra saray/iktidar trolleri sadece kendi yalnızlıkları ile baş başa kalacaklardır.Sosyal medyayı gerçek anlamında ve tertemiz biçimde kullanmak, bu ülkenin namuslu, vicdanlı, ahlaklı insanlarının bir görevidir.
ÖNERİ
CHP TÜRGEV’e bu kez daha ağır hakaret ederek dava açtırmalı.Mahkemenin Türgev’in CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine açtığı hakaret ve tazminat davasını reddetmesi “rüşvetin bizzat yargı tarafından kabul edilmesidir” bir anlamda.
Neydi olay; Başında Erdoğan ailesinin olduğu TÜRGEV “Bu vakıf rüşvetin merkezidir, buraya bağış yapmayan kimse iş alamıyor” diyen Kılıçdaroğlu’na hakaret ve tazminat davası açmıştı. CHP mahkemeden “Suudi Kraliyet ailesine satılan Sevda Tepesi’nin satış sözleşmesinin, daha sonra bu ailenin TÜRGEV’e yaptığı 100 milyon dolarlık bağışın makbuzunun ve ayrıca bu vakfa yapılan bağışların makbuzlarının getirtilmesini” talep etmişti.
Mahkeme de bunu duyar duymaz “Burada hakaret yok, dava reddedilmiştir” kararı almıştı.Bu açıkça “Eyvah tüm rüşvet çarkı ortaya çıkacak” paniğidir, başka izahı olamaz.
CHP’ye şimdi önemli bir görev düşüyor.Mahkemeler bile dönen rüşvet çarkının farkında demek ki.O halde CHP işin üzerine üzerine gitmelidir.Kemal Kılıçdaroğlu gerekirse TÜRGEV’e daha ağır hakaret etmelidir ki TÜRGEV dayanamayıp dava açsın, açmak zorunda kalsın.Mahkemeler her seferinde reddetse bile kamuoyu bu sayede dönen dolapları öğrenme fırsatı bulur.
Üstelenirse, eninde sonunda bağış adı altında kimlerin ne kadar paralar verdiği ve karşılığında neler aldığı bir bir ortaya çıkar.Mutlaka çıkacak da, ne kadar çabuk olursa o kadar iyi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki Cemaat yapılanması, olayın tanığı olan Askeri Yüksek Yargı mensuplarının tanıklığı ile belgelendi.
Genelkurmay Başkanlığı, geçen haftalarda “Yüzde 100 Siyaset” programındaki açıklamalarından dolayı Avukat Fidel Okan ve Gazeteci Abdurrahman Şimşek hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusu dilekçesi ve Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamaları sıklıkla Cemaat’e yakın medya organlarında verilmiş, TSK’da Cemaat yapılanmasının olmadığına yönelik yayınlar yapılmıştı. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı da Avukat Okan’ı tanık sıfatıyla ifadeye çağırarak elindeki bilgi ve belgeleri paylaşmasını istemişti.
Askeri kaynaklardan edinilen bilgiye göre; söz konusu gelişmeler yaşanırken 21 Kasım 2014 tarihinde Askeri Yargıtay ve Genelkurmay Başkanlığı’nda görev yapan üst düzey hakimler Avukat Fidel Okan ile gizli bir görüşme gerçekleştirdi. Söz konusu görüşmede TSK’daki Cemaat yapılanmasını isim isim deşifre eden yüksek hakimleri dinleyen Fidel Okan, kendisine teslim ettikleri belgeleri de alarak hakimleri “Ana Örgüt Dosyası”nı yürüten Savcı Serdar Coşkun’un yanına götürdü. Savcı Serdar Coşkun saatlerce süren ifade işleminde; görevdeki üst düzey askeri hakimlerin ifadesini tanık sıfatıyla alarak, TSK’daki Cemaat yapılanmasını devletin resmi kayıtlarına sokmuş oldu.
CEMAAT’İ İSİM İSİM ANLATTILAR
İfadelerde isim isim TSK’daki Cemaat yapılanması ortaya konulduğu gibi, Cemaat yapılanmasının mensubu olan TSK mensuplarının kumpasları da ayrıntıları ile anlatıldı.
Askeri Yüksek Yargı’da da uzun yıllardır görev yapan ve halen bu görevlerini sürdüren hakimler buraya seçilişlerinden son ana kadar olan tüm olaylarda Cemaat’in etkinliğini ve yaptıkları kumpasları detayları ile açıkladı.
CEMAAT’İN GİZLİ TOPLANTILARI
İfadelerde Cemaat mensubu hakimlerin toplantılarına dair bilgiler de yer aldı. Askeri hakimlerin ifadelerinde; Cemaat üyesi olan Askeri Yargıtay Üyeleri’nin dışarda gizli toplantılar yaptıkları, söz konusu toplantıların Ahmet Zeki Liman başkanlığında gerçekleştiği, toplantı öncesinde cep telefonlarının toplanarak başka bir yere götürüldüğü, toplantıyı dua ile açan Ahmet Zeki Liman’ın “Askeri Yargıtay Üyelerini biz belirliyoruz” dediği ve her konuda birlikte hareket etmeleri gerektiğini söylediği, toplantı sırasında Kuranı Kerim’den ayetler okunduğu, ayetleri okuyan Askeri Yargıtay Üyesi Yavuz Sayılgı’nın “Ben değil biz olarak hareket edelim, Allah ben demiyor biz diyor” dediği, 2012 yılı Eylül-Ekim ayında Çukurambar Mado Pastanesi üst katında yapılan toplantıda birlikte hareket edilmesi, oylamada birlik ve beraberlik içinde olunması, üye seçiminde birlikte hareket edilmesinin kararlaştırıldığı iddiaları yer aldı.
Toplantıya katılan ve Cemaatçi olduğu iddia edilen hakimlerin; Ahmet Zeki Liman, Turgay Öztoprak, Zafer Yağlıoğlu, Özcan Ersayın, Aslan Duru, Yavuz Sayalgı, Haluk Zeybel, Hakan Ata, Semih Palavaroğlu, Şeref Ayyıldız, Yusuf Tamer Çetin, Mehmet Alıcıoğlu olduğu iddiası da ifadelerde yer aldı.
Askeri Yargıtay içerisindeki sol dünya görüşüne sahip üyeleri, Genelkurmay Adli Müşaviri Muharrem Köse ile birlikte hazırladıkları kumpaslar çerçevesinde tasfiye ettikleri, dönemin Askeri Yargıtay Başsavcısı Ertuğrul Ozan Odabaşı hakkında 1. Daire’de görev yapan Şeref Ayyıldız’a hakaret ettiği gerekçesi ile Askeri Yargıtay’da sanık olarak yargılayıp başsavcıya mahkumiyet verip tasfiye ettikleri, hakaret olayını Şeref Ayyıldız’în bizzat duymamasına rağmen ortaya söylenmiş bir sözü ona söylenmiş gibi gösterip mahkumiyet kararını bu şekilde kurdukları, olayın düzmece ve kumpas olduğunun sonradan ortaya çıktığını, Şeref Ayyıldız’ın Cemaat mensubu olarak kumpasın içinde olduğu tanık ifadelerinde yer aldı.
CEMAAT HAKİMLERİ NASIL FİŞLEDİ
İzmir Özel Yetkili Savcısı Zafer Kılınç tarafından İzmir Askeri Casusluk dosyasında fişlenen hakimlerin listesini Genelkurmay Adli Müşaviri Muharrem Köse’ye gönderdiği, bunun üzerine Muharrem Köse’nin isimleri yazılı kişiler hakkında soruşturma açılması için dosyayı Askeri Yargıtay’a gönderdiği, buradaki amaçlarının 2013 yılı Askeri Şura toplantısı öncesinde bu kişiler hakkında soruşturma açarak tasfiye etmek ve terfilerini engellemek olduğu, yapılan soruşturmaya ilişkin toplantıda çoğunluğun Cemaat mensuplarından olması dolayısı ile soruşturma kararı çıkardıklarını, çıkan karardan sonra Askeri Yargıtay tarihinde ilk kez Askeri Yargıtay Başkanı Hasan Dengiz’in de fişlendiği ve hakkında soruşturma kararı çıktığı için süresi olmasına rağmen emekli olmak zorunda kaldığı, kumpası Muharrem Köse ile birlikte kuran Cemaat mensubu Ahmet Zeki Liman’ın kumpastan sonra generalliğe terfi ettirilerek Askeri Yargıtay Başkanlığına getirildiği iddiası da tanık askeri hakimlerin ifadelerinde yer buldu.
Genelkurmay Adli Müşaviri ve Cemaat yapılanmasının TSK’daki Askeri Yargı Sorumlusu olduğu iddia edilen Muharrem Köse ile Askeri Yargıtay Başkanı Ahmet Zeki Liman’ın 2013 yılı ve 2014 yılı başına kadar sürekli görüştükleri, Cemaat’in Askeri Yargıdaki kadrolaşmasını beraber organize ettikleri, kendilerinden olmayan kişilere yönelik kumpasları birlikte hazırladıkları, Cemaat’e yönelik soruşturma başladıktan sonra görüşmelerini sonlandırdıkları iddiası da ifadelerde yer aldı.
Askeri hakimlerin ifadelerinde TSK’daki kumpasla tasfiye edilen askerlere ilişkin bilgiler de yer buldu. Kurulan kumpaslar ve verilen kararlar neticesinde birçok TSK personelinin mağdur edilip tasfiye edildiği, Ahmet Zeki Üçok’un da bunlardan biri olduğu, Cemaat’in en önemli isimlerinden olduğu ifadelerde yer alan Turgay Öztoprak, Zafer Yağlıoğlu, Özcan Ersayın, Aslan Duru, Yavuz Sayalgı, Haluk Zeybel, Hakan Atan, Semih Palavaroğlu’nun aleyhe oy kullanmaları için bazı üyelere baskı kurduğu da iddia edildi.
AKİT’Çİ YAZARLA CEMAAT İŞBİRLİĞİ
Tanık hakimler Cemaat’in Askeri Yargı’daki ele başlarının Yeni Akit Gazetesi yazarı Yener Dönmez’i sürekli kullandıklarını, bu ismi özellikle seçtiklerini, bu şekilde Yener Dönmez üzerinden oluştukları kamuoyu algısını sanki Hükümet yapıyormuş izlenimi verdiklerini, Yener Dönmez’in kritik askeri davalarla ilgili bilgileri bizzat bu kişilerden aldığını, Yener Dönmez’in medya üzerinden kendisinin kullanıldığını bilmeden veya bilerek yaptığı haberlerin hepsinin Cemaat’e yaradığını ve bu sistemi çok iyi yürüttüklerine dair iddialarını ayrıntıları ile ifadelerinde belirttiler.
Ortaya çıkan gelişmeden sonra Genelkurmay Başkanlığı’nın “TSK’da Cemaat yok” direnişini sürdürüp sürdürmeyeceği ve nasıl bir tavır alacağı, ifadeye çağrılan Avukat Fidel Okan’ın Genelkurmay Askeri Savcılığı’na tanık sıfatı ile ifade verip vermeyeceği merakla bekleniyor.
Odatv bu olayı ve sonrasında ortaya çıkacak tüm gelişmeleri yazmaya ve paylaşmaya devam edecek….
Odatv.com
Cemaat tsk’ya nasıl sızdı!
Gülen Cemaati’ne yönelik soruşturma kapsamında, halen Askeri Yargıtay’da üye olarak görev yapan bir kişi ‘gizli tanık’ sıfatıyla 5 sayfalık ifade verdi.
İfadesinde, Askeri Yargıtay içindeki Gülen Cemaati’nin yapılanması ve sürdürülen çalışmalar hakkında çarpıcı iddialarda bulunan gizli tanık, halen görevde bulunan Genelkurmay Adli Müşaviri M.K.’nin Cemaat’in askeri yargıdaki sorumlusu olduğunu öne sürdü.
Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre, 21 Kasım 2014 tarihinde savcıya ifade veren gizli tanık, şu iddialarda bulundu:
BİZİMLE HAREKET EDER MİSİN?
Askeri Yargıtay’da 4 yıldır üye olarak görev yapıyorum. Askeri Yargıtay’a seçilmeden önce Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu’nun yardımcısı olarak görev yapıyordum. Sonra vekaleten bakmaya başladım. Bu sırada Askeri Yargıtay üyeliğine seçim yapılacaktı. Aday oldum. Askeri Yargıtay’da üye A.Z.L., 1. Daire Başkanı Y.S. ve 1. Daire’de üye H.Z. benimle görüştüler. 2010 yılı sonlarındaki bu görüşmede bana Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri üzerinde etkili olduklarını, kendileri ile birlikte hareket edip etmeyeceğimi sordular. Askeri Yargıtay’a üye olmayı çok istiyordum. Ben de teklifi kabul ettim. 2011 yılı başında Askeri Yargıtay’a üye oldum. Bu kişilerin Gülen Cemaati’nden olduğunu o tarihlerde bilmiyordum.
ŞANTAJ, TEHDİT İDDİASI
Askeri Yargıtay sosyalist dünya görüşüne bağlı kişilerden oluşuyordu. Askeri Yargıtay’da şu an ise Cemaat ağabeyliği yaygınlaşmış durumdadır. Bu Cemaat’ten olmayanlar da Gülen Cemaati’nden olan kişilerle hareket etmek zorunda bırakılıyor. Bu durumu şantajla ya da yakınlık kurarak sağlıyorlar.
BAŞSAVCI TASFİYE EDİLDİ
Yeni üyelerle Askeri Yargıtay’da blok oy kullanmaya başladık. Yargıtay içerisinde sol görüşlüler ile Cemaat’e bağlı kişiler arasında zıtlaşma başladı. Cemaat’e bağlı olanlar Askeri Yargıtay’da tasfiye amaçlı çeşitli işlemlere başladılar. Bunlardan birisi Askeri Yargıtay Başsavcısı E.O.O.’nun tasfiye edilmesi olayı idi.
HABER SIZDIRIYORLARDI
Akit yazarı Y.D.’ye Askeri Yargıtay üyelerinden çeşitli davalar ile ilgili bilgiler sızdırılıyor, haber yapması sağlanarak bu konularda kamuoyu oluşturması sağlanıyor. Bu kişiyi Askeri Yargıtay’daki Cemaat üyeleri uzun süre kullandı.
Genelkurmay Askeri Mahkemesi Ahmet Zeki Üçok hakkındaki yargılamayı kanun değişikliği nedeniyle Askeri Yargıtay’a gönderdi. Askeri Yargıtay 4. Ceza Dairesi beraat verdi. Yargıtay Başsavcılığı beraat kararını aleyhe temyiz etti. Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nda temyiz talebi görüşüldü. Mehmet Çelik ve Üçok’un yargılandıkları resmi belgede sahtecilik suçundan verilen beraatin aleyhe bozulması için yoğun bir kulis yapılmaya başlandı. Kararın bozulmasını isteyenler ‘Paralel Yapı’ elebaşları idi. Albay rütbesindeki T.Ö., Z.Y., Ö.E., A.D. Y.S., H.Z., H.A., S.P kulis yapan Cemaat üyeleri idi.
CEMAAT ÜYELERİ PASTANEDE TOPLANIRDI
Üçok davasına kadar Askeri Yargıtay üyesi olup Cemaat’e mensup olanlar ile ailece de görüşürdük. Ankara Çukurambar’daki pastanede 2012 yılı Eylül-Ekim aylarında Cemaat üyesi Yargıtay üyeleri ile bir toplantı yapıldı. Bu toplantıyı Y.S. organize etti. Toplantıya A.Z.L., T.Ö., Z.Y., Ö.E., A.D., Y.S., H.Z., H.A., S.P., Ş.A., Y.T.Ç. ve M.A. katıldılar. Toplantıda ortak hareket edilmesi, oylamalarda birlik ve beraberlik içinde olunması, üye seçimlerinde birlikte hareket edilmesi kararlaştırıldı.
10 ÜYE TASFİYE EDİLDİ
2013 yılında Askeri Yargıtay’da ve Askeri Mahkemelerde büyük bir tasfiye ve Cemaat üyelerinin buraya yerleştirilmesi işlemi yapıldı. İzmir’de Askeri Casusluk davası açılmıştı. Bu davada sanıkların bilgisayarında ve diğer elde edilen delillerde fişlenmiş kişilere ait bilgiler vardı. Askeri Yargıtay’da 10 kişi vardı. Bunun dışında birçok askeri kurumlardaki kişilerle ilgili yüzlerce hâkim, savcı fişlenmişti. Askeri Casusluk’ta yargılanan ile Cemaat’ten olmayan Askeri Yargıtay üyeleri ve diğer fişlenen kişiler ilişkiliymiş gibi bu fişlemelerde gösteriliyordu. Böylece Askeri Yargıtay’dan 10 kişi, diğer askeri kurumlardan subaylar, Cemaat’ten olmayan kim varsa bu dava üzerinden tasfiye edilip fişlemelerde delil olarak gösteriliyordu.
EMEKLİ OLMAK ZORUNDA KALDI
Askeri Yargıtay eski Başkanı H.D., Askeri Yargıtay’daki soruşturma açılıp açılmamasıyla ilgili toplantıya fişlemelerde adı geçtiği için katılamadı. Benimle birlikte muhalif kalanlar olmasına rağmen Askeri Yargıtay’daki çoğunluğu Gülen örgütlenmesi ele geçirdiğinden soruşturma açılmasına karar verildi. Bu karar 2013 yılının Askeri Şura hemen öncesinde alınmıştı.
Soruşturma açılan kimseler Şura’da terfi ettirilmeyecekti. Askeri Yargıtay Başkanı da, tarihinde ilk kez süresi olmasına rağmen emekli olmak zorunda kaldı. Başkanlığa generalliğe terfi ettirilen A.Z.L. getirildi. Haklarında soruşturma açılan diğer üyelerden de emekliye ayrılanlar oldu. Bu soruşturma nedeniyle hem tasfiye yapıldı hem de Cemaat’e mensup A.Z.L. Askeri Yargıtay Başkanlığı’na getirildi.
Cemaatin istemediği, hedef haline getirdiği kişilere gerçek olmayan soruşturmalar açtırıp kişileri mağdur etmektedirler. Mağdur edilenler de TSK’dan ayrılmaya zorlanmaktadırlar.”