Müsamere…
Ters darbe bu…
Ters takla gibi…
Siviller askerleri askerden kurtardılar…
Normalde darbeler sivil yönetimlere yapılmaz mı?.. Tutuklanan tek bakan, tek bürokrat, tek siyasetçi olmadı şükür…Cumhurbaşkanı zaten darbeden iki gün önce kayıptı…
İstanbul’a gelip “Ben Marmaris’ten ayrıldım, oraları bombalamışlar” dedikten ve İstanbul’da olduğu iyice anlaşıldıktan sonra darbeciler Marmaris’teki otele gittiler…
Bu yoktu…
Bir de bunlara suikast ya da darbe yapacakların kötü bir huyu var; suikast ya da darbe yapacakları kişi orada değilken bulmaya gidiyorlar…Bu da Bülent Arınç’a, marangoz ile aşçının, suikast girişimine benziyor…
Bir defa darbenin saati de uygunsuz; 10.15…
Sinemaya mı gidiyorsun…
Cemaatin cuma akşamı yatsı namazında olduğu saat…
TRT‘yi ele geçirdiler mesela, bu ülkede 65 televizyon var, en az izleneni hangisi?…
TRT…İyi plan bu derece…
Karışık bir şey…Diyelim ki Saray’ın ucuna göstermelik bir bomba atıp, TBMM’yi haşat etmelerini anlayan var mı?
Ben ve bu gazetedeki tüm arkadaşlarım darbeleri asla onaylamamış ve darbelerin karanlık dönemleri birlikte getirdiğine inanan insanlarız…
Ama aynı tehlike yine söz konusu:
İktidarın tabanı bir güç denemesi yaptı…
Ve bundan hoşlandı…
Artık eve sokamazsın…
Erdoğan’ın Gezi olaylarında “Evde zor tutuyorum” dediği kesim artık sokaktadır… Bundan böyle; parkta, Gezi’de, üniversitede, meydanda, sokakta her demokratik muhalif gösteride “demokrasiyi kurtarmaya” geleceklerdir…
Camilerden bütün gece aralıksız okunan sala… Sokaklarda her şeyi yakıp yıkmaya hazır tekbir getiren kalabalıklar… Dövülmüş, üstü başı parçalanmış, itile kakıla götürülen ağlayan üniformalılar… Belediyenin çekip götürdüğü tanklar…Başı kesilmiş asker…
Korkmuş ve sinmiş bir Türkiye…
Bir taşla üç kuş:
Hem; Askeri Şura’da yapılacak temizlik bu sefer böyle oldu…
Hem; kahraman sayılır, ve “Başkanlık” yolu daha açıktır…
Hem; bir dinci kalkışmanın provası yapıldı…
Daha ne istersin?..
Hepsi bu kadar…
Biz sizin ne “kalkışmanızdan”, ne de “demokrasi zaferinizden” bir şey anlamadık…
Çünkü bizim “kalkışmamızda” kurşun olmaz…
Marş olur…
Şiir olur…
Mizah olur…
Karanfil olur…
Sizin “demokrasinizden” de bir şey anlamadık…
“Demokrasi zaferi” diye boğaz kesmek olmaz bizde…
Kendisine kurşun sıkan polis yaralandığında, sırtlarına alıp hastaneye yetiştirdi delikanlılarımız…Çocuklarımız gerektiğinde “Demokrasi” diye öldüler, ama yine de “Demokrasi zaferidir” diye öldürmediler…
Niçin birbirinizi kovalıyorsunuz, anlayamadık…Kimisi uçakta kaçmak ile inmek arasında havada turalıyor… Kimlisi gizli gizli tüyüyor… Kimisi helikopterle kaçıyor… Kimisi ormanda gizleniyor… Kimisi Yunanistan’da…Ya o kaçıyor, ya bu kaçıyor…Bizde kaçmak yok…
“Duran adam” vardır…
Cami bizde de vardı…Camide yaralılarımızı tedavi etti genç doktorlarımız… Genç insanlar, kimse ölmesin diye Allah’ın evine sığınmışlardı…Bir gerçek din adamı imam, kapıları açmıştı hiç tanımadığı çocuklarına…Bizde cami gibi bir kutsal mekanın minaresinden “savaş çağrısı” olmaz…
“İdam gelsin” diyorlar…Bir yağlı ipiniz, bir de sehpanız eksikti…Nitekim yağlı ipi olan bir “darağacı” yapıp kamyonetin üzerinde sokak sokak gezdirmeye başladılar, asacak adam bulmak kaldı….İyi mi?…
Biz; ağacın çiçeklisini, yapraklısını severiz…
“İdam ağacı” olmaz bizde…
Bizim başkaldırımız da demokrasimizde de sizinkilere benzemez…
Linç olmaz…
Satır olmaz…
Pala olmaz…
Boğaz kesmek olmaz…
Bu bakımdan cenazedeki imamın “Bizi bilhassa okumuşların şerrinden koru Ya Rabbim” demesi normaldir…“Okumuşlar” o sokaklarda değildi…Sokaklar şiddete kaldı…
İyi iş çıkarttın usta…
İki saat içinde hem darbe yapıp, hem darbeyi bastırmak kaç ülkeye nasip olur?…
Bir: Darbe demokrasiye karşı suçtur…
İki: Oy kullanma hakkı olan hiçbir birey darbeyi savunamaz…
Üç: Devlet içinde dinci yapılanma, her darbeden sonra biraz daha artmıştır…
Dört: Sonunda 2002’de gelen iktidarın görülen yanı AKP, görülmeyen yanı cemaattir…
Beş: Devlet cemaat ile AKP arasında paylaşılmış, nitekim bir sonraki seçimde Tayyip Erdoğan balkondan “Pensilvanya’ya teşekkür” etmiştir…
Altı: Askeri hiyerarşiyi delerek, kuralları yıkarak, erkenden gidip Askeri Şura’da oturarak, cuma gecesinin darbecilerini o kritik yerlere getiren Tayyip Erdoğan’dır…
Yedi: Bu darbecileri sırf yukarılara yerleştirmek için Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, ordu komutanları dahil, TSK’nın adam gibi subaylarını, düzmece kanıtlarla “terör örgütü” diyerek hapse attıran da odur… “Ben davanın savcısıyım” dediğini bu ülkede bilmeyen yoktur…
Sekiz: Tayyip Erdoğan gibi kuşkucu, zeki ve cin birisinin… Tüm bu yapılanmadan, Fetullahçı örgütün devletin başına ördüğü çoraplardan habersiz olduğunu düşünmek için çok aptal olmak lazımdır…
Dokuz: Bu darbeden haberi olmuştur… MİT haber vermemiş olsaydı, Danıştay üyesi, kaymakam, polis, öğretmen dahil, üç gündür görevinden alınan binlerce kamu görevlisinden birisinin de MİT Müsteşarı olması gerekir…
On: Asıl bundan sonra yapacağı; ne kadar muhalifi varsa, ne kadar hoşlanmadığı varsa, ne kadar sesi çok çıkan varsa, ne kadar sakıncalı gördüğü varsa “Fethullahçı terör örgütü” diyerek yok edecektir…
On bir: Artık cumhuriyet devrimlerinin kalanını da silmek kolaydır…
On iki: Bunların seçimi kaybetme ya da sandıkla gitme ihtimali yoktur… Seçimi kaybettiği an sela sesi gelecektir…
On üç: Valla iyi iş çıkarttın usta…“Madem örgütü bilmiyordunuz şu el çektirilen 50 bin kamu görevlisinin yerini bir gecede mi öğrendiniz?” diye soran yok nasıl olsa…