07 / 08 Mart 2016
Rifat Serdaroğlu
AYNI SENARYO / AYNI TABLO I-II
Bugünlerde yaşadığımız her kanunsuz olay birbirinin kopyası gibi!
Koza İpek Grubunun şirketlerine el konulurken ne yaşandıysa, aynısı Zaman Gazetesine el konulması olayında yaşanıyor.
Senaryoyu yazan ve sahneye koyan, tek başına Cumhur’un Başı Erdoğan!
Nereye el konulacağına, kimin malına çöküleceğine, kimin batırılacağına, kimin zindana atılacağına sadece Erdoğan karar verebilir.
Karar verildiğinde, Bakanlar Kurulundaki 3 adamından biri (İçişleri-Maliye-Adalet) harekete geçer ve Müsteşarları kanalıyla, ilgili devlet memurlarını harekete geçirir. (Dosya zaten Sarayda hazırlanmıştır) Kayyum-Polis-Toma-Tazyikli Su-Biber Gazı eşliğinde gidilir ve yılların emeğinin üstüne çökülür. (Bu arada başörtülü bacıların kafası gözü yarılır!)
Devlet olmanın en büyük güvencelerinden olan TAPU artık delinmiştir.
Eski zamanlarda eşkıyanın çete elemanları ile yaptığı iş, şimdi devletin adamlarına yaptırılmaktadır!
Tablo ise hep aynıdır;
El konulan yerin önüne 500-1000 kişi toplanır. Ellerinde aynı yerde basılmış afişler, dillerinde ise, “Özgür Basın Susturulamaz” sözleri! Toplumda inanılırlığı kalmamış “Demokrasi Sabıkalısı” üç-beş tane yazar-çizer takımının konuşmaları, olayı kınayan siyasetçilerin basmakalıp palavraları!
Televizyonlardan veya gazetelerden bu kanunsuzluğu izleyip okuyan, beyin felcine tutulmuş aziz ve necip milletimizin fertlerinin “Vah vah yazık olmuş” veya “Vardır bir suçu ki, el koymuşlar” şeklindeki cahilce yorumları!
Tablo aynen böyle değil mi?
Bu güne kadar, malına mülküne el konulanlardan bir kişi olsun “Benim malım helal yolla kazanılmıştır. Hiçbir kanunsuz işim yoktur. Bu devletin bana kurduğu bir tuzaktır. Maalesef hukuk yolu da kapalıdır. Bu yüzden, şirketimin önünde, tüm insanlığa ibret olsun diye canıma kıyacağım” diyen birini gördünüz mü? Veya “Yakarım bu malı, zorbalığa boyun eğmem deyip” yakanı, gördünüz mü?
Ya da, “Bu işlem kanunsuzdur. Cesedimi çiğnemeden vatandaşımın malına el koyamazsınız diyen bir Muhalefet Genel Başkanı gördünüz mü? Göremezsiniz!
Fakat çoluk çocuğuyla gece gündüz en ağır işlerde çalışıp, başını sokacak bir gecekondu yapan garibanların, evlerini yıkmak için gelen iş makinelerinin önüne canları pahasına nasıl yattıklarını çok kez görmüşsünüzdür. Kaçak, maçak! O gecekondu garibanın her şeyidir. Onda haram para yoktur, Türk Milletinin ah ’lı parası da yoktur…
Şimdi beraberce düşünelim;
-Henüz ortada kesinleşmiş bir yargı kararı yokken, Can Dündar-Erdem Gül’ü casuslukla suçlayan kişi Cumhur’un Başı değil mi? (Bu söz Hukuk Devletinin inkârı ve dikta ilanıdır)
-Boydak Holding’e el konulmasının ardında, AKP’den olası kopmaları önleyecek ve yeni bir AKP’cik (Gemicik gibi) kurulmasını engellemek telaşı yatmıyor mu?
-Çözüm süreci diye yıllarca beraberce çalıştığı HDP Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını şimdi isteyen Cumhur’un Başı değil mi?
-El koyma işlemlerinin artık devam etmeyeceğini söyleyebilecek biri var mı? “Hadi canım bize niçin el koysunlar” (mesela Doğan Grubu), burası hukuk devleti, diyen biri var mı?
-59 yaşında Başbakan iken, bugün el koyduğu kuruluşları överek göklere çıkaran Erdoğan değil miydi?
-62 yaşında Cumhurbaşkanı iken, dün övdüklerini bugün katil-vatan haini diye damgalayan Erdoğan değil mi?
-Bu kadar köklü değişim gösteren, dün ak dediğine bugün kara diyen birinin ruh ve akıl sağlığı hakkında, beni aydınlatacak bir uzman doktor var mı?
Not; Bu konuda ne yapılması gerektiğini yarın anlatmaya çalışacağız.
08 Mart 2016
Rifat Serdaroğlu
AYNI SENARYO / AYNI TABLO (2)
Devlet niçin vardır?
Bilimsel, sosyolojik, coğrafi tarifleri bir kenara bırakalım ve vatandaş devletten ne bekler sorusuna halk diliyle beraberce yanıt arayalım;
-Devlet vatandaşın can güvenliğini sağlayacak!
Var mı can güvenliğinden emin olan? Ülkemizin büyük bir kısmında, şehirler dâhil gece vakti istediğiniz yere güven içinde gidebilir misiniz?
-Devlet vatandaşın mal güvenliğini sağlayacak!
Tapusunun kendisinin olduğundan veya yarın elinden alınmayacağına inanan var mı? Yarın “Gel bakalım efendi, sen paralelci imişsin veya sen terör örgütüne destek vermişsin veya sen hükümete karşı darbe teşebbüsünde bulunmuşsun” deyip, bir Savcının talebi üzerine malınıza mülkünüze el konulamayacağına güveniyor musunuz? Televizyonları, gazeteleri, çok paraları, adamları olanların mallarına el koyuyorlar. Siz kendinizi bunlardan daha güçlü mü sanıyorsunuz?
–Devlet, vatanın bütünlüğünü sağlayacak ki, bir vatandaş ülkenin istediği her yerinde iş tutup geçimini sağlayabilsin! Hadi gidin doğu-güneydoğu bölgemize bir bakkal dükkânı açın da sizi göreyim!
-Devlet, kimseyi aç ve açıkta bırakmayacak!
Son depremin üstünden yıllar geçti. Çok sayıda vatandaşımız hala konteynır evlerde yaşamıyor mu? Milyonlarca mülteci çadırlarda sürünmüyor mu?
Niçin böyle oluyor? Yani Devlet neden işlevini tam olarak yerine getiremiyor ve bunun sorumluları kimler? Türkiye’de AKP Hükümeti, yani devleti doğru düzgün işletmesi gereken bu hükümet, Erdoğan’ın emrinin aksine bir adım atamaz. Aksini söyleyebilecek aklı başında biri var mıdır?
Anayasamızın 104. Maddesi, “Cumhurbaşkanı Devletin Başıdır” der.
Erdoğan bunu “Cumhurbaşkanı Devletin ve Hükümetin Başıdır” şeklinde değiştirmedi mi? O zaman devleti tüm kurumlarıyla bozuk işlemesinin tek sorumlusu Erdoğan değil midir?
Erdoğan, biat kültürüne mi, demokrasiye mi inanır? Erdoğan demokrat mıdır? 14 yıllık Erdoğan dönemi “şeffaf, halka hesap veren, huzur içinde, saygınlığımızı koruyarak zenginleştiğimiz” bir dönem midir? Cemaati, tarikatları devlete sokan Erdoğan değil midir? PKK Narko-Terör örgütü ile devleti pazarlık yaptıran Erdoğan değil midir?
Bu tek adam yönetimine karşı, normal bir siyasi parti ile rekabet eder gibi mücadele edemezsiniz.Eğer bir yönetim kanunsuzluğa yolsuzluğa bulaşmışsa, anayasayı çiğnemeyi adet haline getirmişse ve bunu partisinin kurucu üyeleri bile söylüyorsa, sırf kendi geleceği için ülkeyi ateşe atmaktan çekinmiyorsa, onunla anlayacağı dilden yani Türk Milleti olarak bir bütün halinde mücadele etmek gerekir.
Bu tarz tek adam yönetimlerinde, kimse yarınından emin değildir, olamaz.Herkes kendi gücüne, bilgisine göre kendi mahallesinde, ilçesinde böyle bir harekete destek olmalıdır.
Her mahallede, siyasi partilerden bağımsız toplantılar yapılmalı, içinde bulunduğumuz feci durum halka anlatılmalıdır. Bu durumdan kurtulmamızın çaresi örgütlü toplum haline gelmemizden geçer.
Kimsenin “bana ne” , “amaan bana mı kaldı” demeye hakkı yoktur.Eğer bizler, sorumluluklarını haklarını bilen özgür bireyler isek, kimsenin bizi dürtmesine, bizim yerimize kurtarıcı rolüne soyunmasına hakkı yoktur.Çare biziz, çare sizsiniz…
Sağlık ve başarı dileklerimle