SÜLEYMANİYE OLAYININ 12. YILI * İYİ Kİ T.S.K.’nın ONURUNU KIRAN VE ABD İLE ANLAŞARAK TEZGAH TERTİPLEYEN İKTİDAR HÜKÜMETİ İLE SAVAŞ GİRMEMİŞİZ !!!

Naci Kaptan
13 Temmuz 2015

SÜLEYMANİYE OLAYININ 12. YILI .

Türk Milleti ve ordusu için trajik ve aşağılayıcı olan Süleymaniye olayının
üzerinden 12 yıl geçti. Bu tür olaylarıın aktörü olan Amerika’lılar şöyle derler ;
“Türk’ler balık hafızalıdır , bağırır,çağırır ve 3 ay içinde unuturlar”

Bizler onların bildiği Türk’lerden değiliz !
Hatta bu olayın tertiplenmesinde rol alan siyasetçi Türk’lerden hiç değiliz !
Bu kumpasta rol aldığı iddia edilen siyasetçilerin Türk kimliğinden de şüpheliyiz…

Tarih ; gizli anlaşmalarla kendi askerini düşmana satan hiç bir komutan ve kurmaylarını yazmaz. Ve en büyük ihanet budur … Vatana ihanet budur …

Ne Muavenet muhribini
Ne de Süleymaniye’yi,
UNUTMADIK ve UNUTMAYACAĞIZ …

Ergenekon ve Balyoz kumpasları yeni yeni filizlenmeye başladığında AKP hükümetinde görevli olan Bülent Arınç’ın söylediği çok ağır sözler ise şimdi havada askıda kaldı , gün o gündür ki bu sözler şimdi döndü ve sahibine gitti.

Ne demişti Arınç ;

* Türkiye bağırsaklarını temizliyor !!!
* İyi ki bu komutanlarla savaşa girmemişiz !!!

Biz de deriz ki ; İyi ki kendi askerine tuzak kuran siyasetçilerle savaşa girmemişiz !

NOTA verecek miyiz diyen gazetecilere ne demişti zamanın Başbakanı Erdoğan ; “Siz bunu müzik notası mı sanıyorsunuz ?” Bizler O zaman bilemezdik ki işin içinde işbirlikçilik var !

Ve Arınç’ın deyişine uyan nadir komutanlardan Gen.Kur.eski başkanı Hilmi Özkök de Süleymaniye’de Amerikan askeri tarafından sarılmış olan askerlerimize emir gönderiyordu ; “sakın direnmeyin” böylece askerin onurunu ilk kıran ordunun büyük komutanı olmuştu. O zaten ” kasaptaki ete soğan doğramazdı”

Böylece AKP iktidarı tarafından askerimiz Süleymaniye’de Amerika’lılara teslim ediliyordu. Türkiye’yi pazarlamakla mükellef olduğunu ve BOP eşbaşkanı olduğunu söyleyen zat askerini de pazarlıyordu .

İşbirlikçilik Türkiye üzerinde ağlarını örmeye başlamıştı. Kendi komutanları için “İyi ki bunlarla savaşa girmemişiz” diyen siyasetçiler, Kendi ordusuna kumpas kuranlardı …

Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, olayın ayrıntılarını  anlattı. Pekin, karargahtaki gayri nizami harp planlarının ABD’liler tarafından ele geçirildiğini ve o listede adı bulunan Türkmen liderlerin tek tek öldürüldüğünü açıkladı

Tercüman
28.09.2006

ABD’nin haritası Türkiye’yi böyle bölüyor 

NATO Savunma Koleji’nde Türk subayların da katıldığı brifingde ABD’li Albay Türkiye’yi bölen haritaları kullanınca gergin dakikalar yaşandı

ROMA’DA bulunan NATO Savunma Koleji’nde yaşanan bir olay, Ankara-Washington askeri hattında sert rüzgar esmesine yol açtı. NATO açısından önemli bir kolej olan ve Türk subaylarının da zaman zaman gerek eğitim almak, gerek orada verilen brifingleri dinlemek için katıldığı Savunma Koleji’nde geçen hafta Amerikalı bir albayın verdiği brifing, Türk subayların itirazlarıyla yarıda kesildi.

Roma’da gerginlik

Savunma Koleji’nde brifing veren Amerikalı Albay, geçtiğimiz aylarda yarı resmi nitelikteki Armed Forces Journal isimli dergide yayınlanan ve Türkiye’yi bölen haritaları kullanınca, brifinge katılan Türk subayları itirazda bulundu. Bunun üzerine Roma’da gergin dakikalar yaşanırken, ABD’li albayın yaptığı densizlik Ankara’ya iletildi.

BOP haritasını ‘hayali’ diye yalanlamışlardı

ABD’li Albay’ın kullandığı harita ortaya çıktığında,Washington ‘hayali’ diye yalanlamıştı. Ancak, artık takke düştü, kel göründü. Sinsi haritada Anadolu’da toplam 18 ilimiz Kürdistan sınırlarında gösteriliyor. Haritada Mekke ve Medine ise Suudi Arabistan’dan koparılmış, Vatikan gibi özerk ‘İslami bölge’ ilan edilmiş. İran’ın da bir kısmı da peşmerge sınırlarına dahil edilmiş.

BOP bölge eşbaşkanından bu haritalara karşı hiç bir tepki gördünüz mü ?

KUMPASLAR NASIL KURULDU

TARİH 04 temmuz 2003
YER Süleymaniye / Irak

Süleymaniye’de görevli olan Türk askeri birliği Amerikan askeri tarafından işgal edilerek Türk askerleri tutuklandı ,başlarına çuval geçirildi ve aşağılandılar .Bu olayın ardında Amerikan yetkililerle gizlice anlaşarak kendi askerinin Amerikan askeri tarafından tutuklanmasına ve aşağılanmasına yol veren AKP yetkililerin , zamanın dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile zamanın başbakanı Tayyip Erdoğan’ın var olduğu Amerikalı CIA ajanı Henry Barkey tarafından açıklandı.

Ayrıca sağ görüşlü yazar Ahmet AKGÜL’ün 2007 yılında basılmış olan “AKP İntihara Gidiyor” isimli kitabının 278 -279. sayfalarında bu kirli ittifakı şöyle anlatıyordu ;

Yazar Ahmet Akgül – Çuval olayını Tayyip planladı! (2007)
“Kuzey Irak’ta, askerlerimizin başına çuval geçirmelerini ve Genel Kurmayı zor duruma düşürmelerini, Amerikalılara biz söyledik.” Wolfowitz Türk ordusunu bizimkilerin teklifi üzerine cezalandırmaya karar verdi.” Tayyip Erdoğan ve ve Gül’le paylaşıldı, onlar da “olur” dediler !!!

https://nacikaptan.com/?p=5398
https://nacikaptan.com/?p=5465

Türk Ordusu’nu kafesledik

Utah Üniversitesi’nde konferans veren CIA’nın Türkiye uzmanı Henri Barkey, AB üzerinden yapılan derin operasyonu bu ifadeyle tanımladı.

İlk kez İslami parti iktidarda
Bu şoke edici sözler, TBMM’de 2003 yılında 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinden 25 gün sonra Utah Üniversitesi’ndeki “Felaket ile Flört: Türkiye- Irak-ABD” adlı konferansta söylendi. Kürsüye çıkan Barkey, 3 Kasım’da ilk kez bir İslami partinin iktidara geldiğini hatırlatarak şöyle dedi:

Ordu ABD’ye güvenmiyor
Yaptığımız görüşmelerde bize, ’AB’ye girmek ve demokrasi istediklerini, bunu kendileri için bir rönesans olduğunu’ söylediler. Türk Ordusu ise ABD’ye güvenmiyordu. Irak’a ABD’den bağımsız girmek istediler. Avrupa Birliği adaylık sürecinde müzakereler yoluyla orduyu çok sıkı bir kafese kapattık.

“AKP ile anlaşarak TSK’yı kafesledik”
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/turk-ordusunu-kafesledik-68868h.htm

CIA ajanı Barkey, 1 Mart tezkeresinin reddinden sonra ABD’de verdiği konferansta, “AKP liderleriyle anlaşarak Türk Ordusu’nu kafeslediklerini” anlatmış.

Haber : Salim Yavaşoğlu

CIA’nın Türkiye uzmanı Henri Barkey’in, 2003’te 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinden 25 gün sonra 26 Mart’ta Utah Üniversitesi’nde verdiği “Felaket ile Flört: Türkiye, Irak ve ABD” adlı konferansta, AKP lideriyle anlaşarak “Türk Ordusu’nu çok sıkı bir kafese kapattıklarını” söylediği ortaya çıktı. Barkey, AKP’nin, AB reformlarında ısrarlı tutumu ve ABD’nin Türkiye’ye gün vermesi için AB’ye baskı yapmasının “Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kafesleme” planı olduğunu ifade ediyor.

“Felaket ile flört”
Barkey’in bu sözleri kullandığı dönemde Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda Orgeneral Hilmi Özkök oturuyordu. Konferanstan 3 ay sonra, 4 Temmuz 2003’te de K. Irak’ta Türk askerlerinin başına çuval geçirildi. İlerleyen yıllarda ise Ümraniye ve Balyoz gibi soruşturmalarla çok sayıda subay tutuklanarak adeta “kafes”leniyor. Konuşmasında, 1 Mart Tezkeresi’nin reddedilmesinden Türk Ordusu’nu sorumlu tutan Barkey, ABD’nin en büyük felaketinin Türk Ordusu’nun, “PKK terörü ve çıkacak karışıklıkta Türkmenleri korumak için” Kuzey Irak’a girmekte ısrar etmesi olduğunu, bu nedenle konuşmasının adını “Felaket ile Flört” koyduğunu anlatıyor. Barkey, tezkerenin reddiyle gerçekleşmeyen kuzey cephesinin sırf TSK’nın K. Irak’a girmesinin engellenmesi için düşünüldüğünü ifade ediyor.

Kızarlar ama unuturlar
Tezkerenin reddinden sonra TSK’nın “Ne olursa olsun ABD’den bağımsız olarak K. Irak’a girmek” tavrında ısrarlı tutumunu sürdürdüğünü kaydeden Barkey, bunun engellenmesi için “AB’nin Türkiye’ye müzakere tarihi vermesi gerektiğini, müzakere tarihinin en büyük yararının Türkiye’nin dikkatini Irak’tan uzaklaştırmak” olacağına parmak basıyor. Barkey bu sürecin AKP hükümeti eliyle yürütüleceğini, AB reformları ile TSK’nın kafese kapatılacağını anlatıyor. TSK’nın Irak’a girmesi engellenirse bunun ABD için en iyi senaryo olacağını belirten Barkey, Türklerin başta çok kızacağını sonradan unutup ilişkilerin derinleşerek devam edeceğini söylüyor. Barkey, AKP ile yürütülen bu planın gerçekleşmesinin 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinden daha önemli olduğunu da vurguluyor. Barkey, “Türk Ordusu’nu çok sıkı bir kafese kapattıklarını” açıkça söylediği konferansta 1 Mart tezkeresi öncesinde yaşananlar hakkında da çarpıcı açıklamalar da yapıyor.

Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesini hiç istemedik!

Henri Barkey, Kuzey cephesinin açılmasına neden olacak 1 Mart tezkeresinin aslında Kuzey Irak’a girmekte ısrarlı olan Türk Ordusu’na karşı düşünülen bir önlem olduğunu da şöyle itiraf ediyor. “1 Mart tezkeresinin geçmemesinin tüm suçu Türk Ordusu’nda. Çünkü, İslamcı hükümet ile Türk Ordusu arasında çekişme vardı. Problemin önemli bir parçası Türk Ordusu’nun Amerika Birleşik Devletleri’ne güvenmemesiydi. Halbuki biz ’Bağımsız Kürdistanı’ desteklemiyorduk. İnanmadığımızı söylüyorduk. O yüzden bu konuşmanın adını ’Felaketle Flört’ koydum. Türk Ordusu, ABD’den bağımsız olarak Kuzey Irak’a girmek istiyordu. Ne olursa olsun! ABD’nin ise en son istediği şey buydu. Çünkü, Iraklı Kürtlerle Türk Ordusu arasında gerilim olacaktı. Zaten Kuzey cephesi bu tür sorunların ortaya çıkmaması için düşünülmüştü.”

Askerleri, “güç” olarak görmek istemiyorlardı

AKP’nin değişim söylemine inandığını belirten Barkey, iktidar partisini, “Askeri, güç olarak görmek istemeyen, sivilleşmeden yana ve merkez sağ olmak isteyen bir parti” olarak tanımlıyor. Barkey, 2002’de iktidara gelen AKP hükümeti ve lideriyle “Türk Ordusu’nu sıkı bir kafese kapatma” temaslarını ise şöyle anlatmış: “İlk kez bir İslami parti tek başına iktidara geldi. O güne kadar Türkler, AB’ye temkinli yaklaşıyordu. İlk kez ‘AB’ye girmek ve demokrasi istediklerini’ söylediler. İlk kez bir Türk hükümeti, ‘AB’ye girmek istiyoruz, onların kriterleri bizim için ölçü olur’ diyor.

Bir İslamcı liderin rönesans terimini kullanması bana çok belirleyici geldi. Çünkü, AB’ye katılarak adaylık sürecinin Türkiye’yi daha fazla demokrat yapacağına inanıyorlar. Bu demokratikleşme süreci içinde biz orduyu çok sıkı bir kafese kapattık. Bundan sonra asker, eskiden olduğu gibi her 10 yılda bir müdahale edemeyecek. Keyfince hükümetleri değiştiremeyecek. AB’ye adaylık süreci Türkiye’yi daha demokratik bir ülke haline getirecek. Bu süreç Türk Ordusu’nun tutumuyla darbe yedi.

Şunu söylemeliyim ki; Kuzey Irak’ta bir çatışma bu süreci zaafa uğratır ve geriletebilir. Eğer; biz bu Saddam’ı umut ettiğimiz kadar çabuk devirirsek, Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’a girmesini engelleyebilirsek, 1 Mart tezkeresi 1 yıl içinde unutulur. Türk hükümeti de reformlar yolunda devam ederse ilişkilerimiz iyileşmeye devam eder. Gelecek için umutluyuz. Türk Ordusu, Kuzey Irak’a girmelerinin hakları olduğunu söylüyordu. Ancak Başkan Bush, Türklere ‘giremezsiniz’ dedi.”

GENEL KURMAY BAŞKANI ÖZKÖK’ÜN TEPKİSİ NE OLDU ?

17 Mart 2014 Pazartesi tarihli Cumhuriyet Gazetesi şöyle yazdı ;

“Türk Askerine Çuval” olayında flaş gelişme

Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök’ün Amerikan askerleri tarafından 11 Türk askerinin başına çuval geçirilmesi olayını öğrendiğinde askerler için “Mukavemet etmesinler” dediği ortaya çıktı.

Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün, 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde Amerikan askerleri tarafından Türk Özel Kuvvetleri Bürosu’na yapılan baskınla, 11 Türk askerinin başlarına çuval geçirilip kelepçelenerek esir alınması olayını öğrendiğinde, esir alınan askerler için “Mukavemet etmesinler” dediği ortaya çıktı.

E.Amiral Türker Ertürk, soğuk savaş yıllarında olduğu gibi taşeronluk yapmayan ve hizadan çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı tetiğe 1 Mart tezkeresinin reddi üzerine 3 ay sonra 4 Temmuz 2003’te basıldığını ve Türk askerinin başına çuval geçirildiğini belirtti.

ÖZKÖK’TEN “MUKAVEMET ETMESİNLER” EMRİ

Odatv’nin haberine göre, Ertürk, 4 Temmuz 2003 günü, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün, olayın kendisine bildirildiği sırada odasında yaşananları ve Özkök’ün olayı öğrendikten sonra verdiği emri açıkladı. Ertürk, şöyle dedi:

“Bugün Almanya’da siyasi mülteci olarak yaşayan E. Dz. İk. Kur. Alb. Ali Gözenek o gün (4 Temmuz 2003) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e bir konuyu anlatmaktadır. Komutana bir konu anlatılırken makama bir başkasının girmesi normal değilken zamanın Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Köksal Karabay durumun ivediliği nedeniyle içeri girer ve Irak’ta gelişen acil durumu anlatır ve emir beklediklerini rapor eder. Hilmi Özkök’ün suratı simsiyah olur ve ‘Mukavemet etmesinler’ diye emir verir.”

Özkök’ün, bu olayın, yaşanan Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk, Amirallere Suikast gibi davalar sürecine değin geleceğini fark etmediğini dile getiren Ertürk, şöyle devam etti:

“Özellikle soğuk savaştan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinin durduğu yer Türk halkının yanıdır, hizasıdır. Türk halkının çıkarlarının yanında, doğru yerde durmuştur. Hatta bunu yaparken,dönemin Savunma Bakan Yardımcısı ‘Türk generalleri hizadan çıktı’ demiştir. Bunu, 1995’teki Çelik Harekatı nedeniyle söylemiştir. Soğuk savaştan, 1990’dan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri, emperyalizmin uşaklığını, taşeronluğunu yapmamışve en sonunda da bardağı taşıran damla olarak, 1 Mart 2003 Tezkeresi’nin Meclis’ten geçmemesi görülmüştür.Esasında Türk Silahlı Kuvvetleri Meclis’in o tercihine hiç karışmamıştır.

Ama bu bir demokratik tercih olmasına rağmen, ‘Türk Silahlı Kuvvetleri liderlik görevini yapmadı’ demişlerdir. O zaman buradan şunu anlıyoruz; bizim müttefiklerimizin demokrasi tercihini, demokrasiyi görmek gibi bir arzuları yoktur. Türk Silahlı Kuvvetleri baskı yapsın, 1 Mart Tezkeresi’ni Meclis’ten geçirsin istemişlerdir. Türk Silahlı Kuvvetleri baskı yapmamıştır, demokrasinin kurallarına ve işleyişine bırakmıştır. Türk halkının Meclis’teki temsilcileri de, 1 Mart Tezkeresi’ni geçirmemişler. O zaman işte ‘Amerikalı müttefiklerimiz’, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni itibarsızlaştırmaya, etkisizleştirmeye ve kafesin arkasına atma kararını vermişlerdir.(CIA ajanı) HenriBarkey, ‘Biz AKP ile Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kafesledik’ diyor.”

“BAŞINIZA ÇUVAL GEÇİRİLİYORSA MUKAVEMET ETMEK ZORUNDASINIZ, GEREKİRSE ÖLMEK ZORUNDASINIZ”

4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de yaşanan Çuval Olayı’nın tek amacı olduğunu dile getiren Ertürk, bu amacı şu sözlerle açıkladı:

“Amacı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgede ve Türk halkı gözündeki itibarını beş paralık etmektir. Siz empatiyapın ve kendinizi Ankara’da, Genelkurmay Başkanı olarak düşünün. Size böyle bir operasyon yapıyorlar. Askere, tetiğe basmak düşer. Eğer birisi sizin itibarınızı beş paralık etmeye kalkıyorsa, sizin kafanıza çuval geçirmeye kalkıyorsa, mukavemet etmek zorundasınız. Gerekirse, ölmek zorundasınız.

Gelinen noktada, Türk Silahlı Kuvvetleri itibarsızlaştırıldıysa, etkisizleştirildiyse, ne içindir? Suriye’ye terör ihraç etmek için, Orta Doğu’da taşeron olarak kullanmak içindir. Bunun başlangıcı, Süleymaniye’de Türk askerinin kafasına çuval geçirilmesiydi. İşte burada komutanlık görevini kim yapamamıştır? Zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök yapamamıştır.”

Bundan sonraki süreçte yaşanan Ergenekon ve Balyoz davalarının çok açık olarak operasyon olduğunun günümüzde bilindiğini de vurgulayan Ertürk, “Bunu Başbakan Erdoğan bile söylüyor. Ama ne yazık ki bu süreçte Hilmi Özkök silah arkadaşlarına sahip çıkmamıştır. Hatta ‘Ben kasaptaki ete soğan doğramam’ demiştir, mahkemelere gitmemiştir, tavır göstermemiştir. Bu gelişmeler gösteriyor ki, zamanında Hilmi Özkök, bir komutandan, bir Mustafa Kemal’in askerinden beklenen tavrı, hem başlangıçta göstermemiştir, hem de gelişim sürecinde göstermemiştir.” dedi.

Ankara’da 4 Temmuz 2003 günü, Özkök’ün ‘Mukavemet etmesinler’ emrine bizzat tanıklık eden bir subaydan, bir askerden öğrenerek Türk halkına ilettiğiniifade eden Ertürk, Çuval Olayı’nınbugüne değin hep ‘neler olduğu-askerin direnip-direnmediği’ bağlamında merak edilen bir konu olduğunu da anımsatırken, “Zannediyorum bu haberle birlikte bu konu biraz daha açıklığa kavuşmuştur”diye konuştu.

“BÖYLE BİR KARAR,  BÖYLE BİR EMİR   MUTLAKA YARGILANMALIDIR

Ertürk, “Özkök’ün daha önce de Irak’a ABD’nin özel timini Meclis izni olmadan geçirdiği, sonra da bu timin yeniden ülkemiz üzerinden geçtiği ortaya çıkmıştı. Şimdi de siz, ‘Mukavemet etmesinler’ direktifini aktarıyorsunuz. Böylesine bir durumu, gerçek anlamda bir bağımsız yapıya kavuşmasını dilediğimiz yargı mı yargılamalı, yoksa bu konuda verilecek en gerçek hüküm tarihin yargısı mı olacak?” sorusuna da, şu yanıtı verdi:

“Türk askerine yakışan, Türk halkının çıkarlarından yana tavır koymaktır. Bu ülkenin güvenliğinden ve refahından yana tavır koymaktır. Eğer bunun için tetiğe basmak gerekiyorsa, ölmek ya da öldürmek gerekiyorsa; Türk askerinden bu beklenmelidir. Ama ne yazık ki Süleymaniye’de Türk askeri bu görevini yapamamıştır. Bunlar Orta Doğu’da, ülkemizi de içine alan bir planı gerçekleştirmek için yapıldı. Türkiye’yi bölüp parçalayabilmek için yapıldı.Türkiye’de terörü azdırmak, ülkede bölünme ve parçalanmanın şartlarını oluşturabilmek için hazırlandı.

İşte bugün ülkemizin yaşadığı zorlukların başlangıcı budur. Esasında böyle bir karar, böyle bir emir mutlaka yargılanmalıdır. Ama yargılayabilmeniz için, bu ülkede, bu toprakların gözüyle bakan bir iktidarı getirmeniz lazımdır. Eğer bunu getiremezseniz; bu tip hainlikleri, bu tip yanlış kararları yargılayabilmeimkanına kavuşamazsınız. Ancak tarihte bir vaka olarak, okuduğunuz bir gerçek olarak kalır. Onun ötesinde ne yazık ki hiçbir geçerliliği olmaz.”

“KİMİ ZAMAN ORDUNUN EN TEPESİNDEKİ BİR ŞAHIS BİLE, BİR RÜTBESİZ ERİN GÖSTERDİĞİ KAHRAMANLIĞI GÖSTEREMEZ…”

E. Amiral Türker Ertürk, “Bir tarafta, kendisine atılı iddiaları hem kendine, hem de üniformasına yakıştıramadığı için, ‘Ben bu hukuksuzlukla yaşayamam’ diyerek intihar eden bir Yarbay Ali Tatar örneği, diğer tarafta da sizin aktardığınız bilgiden hareketle Amerikalılar kendi askerini esir almışken ‘Mukavemet etmesinler’ emri veren bir Genelkurmay Başkanı duruyor. Buna, Türk askerinin karakteri bakımından nasıl bir değerlendirme yapacaksınız?” sorusu üzerine de, şunları kaydetti:

“Askerin görevi, zamanı geldiğinde, şartlar oluştuğunda vatanı için ölmektir. Bazen bunu bir üsteğmen, bazen bir astsubay, başçavuş, bir rütbesiz er layıkıyla yapar ve kahraman olur. Ama kimi zaman ordunun en tepesindeki bir şahıs, en tepesindeki bir komutan bile, bunu yapamaz, bir rütbesiz erin gösterdiği kahramanlığı gösteremez. Bu tarihte çeşitli seferler olmuştur. Yalnız ülkemizde değil, diğer ülkelerde de olmuştur. İşte bu gördüğünüz vaka da, kötü örneklerden birisidir.”

Naci Kaptan / 13 Temmuz 2015

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, FAŞİZM, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, ORTADOĞU ÜLKELERİ, Politika ve Gundem, SİYASİ TARİH, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *