Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
23 Mayıs 2015
Mevsimlik sürüleştirme
Modayı hep mevsimlik sürüleştirme olarak anlamışımdır. Tüketimin hızlandırılması için hep bir araca ihtiyaç duyulur. Önceden planlanarak üretilmiş ve tüketilmesi gereken ürünlerin, tüketilme biçimlerinden biri de, modadır.
Sadece ürünler önceden planlanmaz. Aynı zamanda fikirler de önceden planlanır ve satılır. Ya da propagandası yapılır.Önceden planlanmış olanların, gerçeklerin yerini alması, hayatın yapmacık hale gelmesine sebep olur.
Fikirler ve dünya görüşlerinin de, önceden planlanması, gücü elinde bulunduranların, yapması gereken iştir.Nasıl ki, giyim, kuşam ve yaşayış için de insanlar belli bir tüketim alışkanlıklarına gark oluyorlarsa, fikirler için de, aynı durum vardır.
Tüketim çılgınlığı fikirlerin tüketilmesi alanında da geçerlidir. Fikirlerin mevsimlik veya belli bir süreliğine sürüleştirilmesi, halkları ve toplumları kontrol etmeye yöneliktir. Aman toplumlarda düzen değişikliği fikri gelişmesin, aman düzene karşı bir kalkışma olmasın…
Eğer toplum içinde, kurulu düzene karşı, gerçek bir muhalefet filizleniyorsa, bu muhalefetin kullandığı güçlü savlara, yani gerçeklere karşı, sahte savlar geliştirilir.
Sahte fikirler moda haline getirilir. Dolaşıma sokulur.Gerçeğin tartışılması yerine, birey ve toplum önemli olmayan düşüncelerin varlığı ile sürüleştirilir.
Propaganda, sürüleştirmek ve tek tipleştirmenin aracıdır.
Tabi sözünü ettiğimiz propaganda, kitlesel propagandadır.
Propaganda; zengin iktidar elitlerinin halka karşı silahıdır, topudur, tüfeğidir, sopasıdır, kâhyasıdır ,velhasıl gücü ellerinde bulundurmada, en temel araçlarıdır. Propaganda egemen sınıflardır, tekellerdir. Propaganda sermayenin ta kendisidir.Propagandasız egemen elitler bir hiçtir.
Dünya genelinden örneklersek; aynı silahlı güç, sermaye gücü, propaganda gücü… Bu güçlerin birbirinden hiç farkı yoktur. Amerika, Amerikan propagandasını yaparken, aslında ABD zenginlerinin dünya üzerindeki varlığını ve meşruiyetini artırma çalışması yapar.
Güçlülük propagandası, gücü destekleyenlerin çoğalmasıdır. Yani egemenliğin pekişmesidir. Güçlü olmak; haklı ve gerçekten yana olma anlamına gelmez. Hatta şöyle söylemek de mümkün. Güçlüyse muhakkak içinde bir haksızlık taşıyordur.Güçlünün propagandası; güçlünün haksızlığının halk nezdinde meşrulaştırılması işidir.
Şimdi bir seçim dönemi daha yaşıyoruz.Kim daha çok propaganda yapabiliyorsa en güçlü olan odur.Güçlü olanın haklı olması gerekmez. Seçmenler seçimlerde, anlatmaya çalıştığım bu temel gerçeği bilir. Bilir ama sermayesi ve kurumlarıyla örgütlü olanların karşısında pek yapabileceği bir şey yoktur.
Egemen çevreler, yani ülkenin zenginleri kurdukları düzenin bir dört yıl daha devam etmesini isterler.Vaatler ve projeler halkın yararına gibi görünse de, rantları ve parsayı toplayacak olanlar gene onlardır.
Onlardır ama kurdukları düzen için her seçimde, yeni meşruiyet(rıza) alanlarını genişletirler.İşsizlik gene durur. Çünkü düzenin ana iskeleti budur.
Gelir dağılımı bozukluğu gene durur. Hatta 37 olan dolar milyarderi sayısı daha da yukarı çıkar. Fakirlik de çoğalır.Seçimler halkın tercihlerini iktidara taşımak için değil, egemen çevrelerin kendi iktidarlarını bir süre daha uzatmak içindir.
Velhasıl hem ABD’den yana hem de halktan yana olunmuyor.Halktan yana filizlenen tek örgütlenme Vatan’da gerçekleşmektedir.