Davudi sesli mutsuz adam *** “Radyoyu ele geçirmekle görevli tümgeneral hışımla yayın odasına daldı. “Ruhi Su denilen adamın türkülerini yayına kim koydu” diye bağırdı. Eli tabancasının üstündeydi, gık diyeni çekip vuracaktı. Nasıl olur da ihtilal sabahı o gomünistin türküleri yayınlanırdı?”

Yılmaz Özdil
yozdil@sozcu.com.tr
13 Mayıs 2015
Sözcü

Davudi sesli mutsuz adam

Yine de şahlanıyor aman
kolbaşının yandım da kır atı
görünüyor yandım aman
bize sefer yolları

TRT Ankara Radyosu’nun etrafı tanklarla sarılmış, darbe bildirisi okunmuş, kahramanlık türküleri çalınıyordu.

Radyoyu ele geçirmekle görevli tümgeneral hışımla yayın odasına daldı. “Ruhi Su denilen adamın türkülerini yayına kim koydu” diye bağırdı. Eli tabancasının üstündeydi, gık diyeni çekip vuracaktı. Nasıl olur da ihtilal sabahı o gomünistin türküleri yayınlanırdı?

Kurşuna dizilecek gibi duvarın dibine dizilen TRT’ciler “aman efendim, bi yanlış anlaşılma var herhalde” dediler, bandı çıkarıp gösterdiler, “Ruhi Su değil, Hasan Mutlucan yayınlıyoruz.”

Tümgeneral bandı inceledi, ikna oldu, “peki, çalmaya devam edin” dedi. Meğer… Genelkurmay karargahında radyo dinleyen Kenan Evren ve arkadaşları, Hasan Mutlucan’ı Ruhi Su zannetmiş, telefonu kaldırıp, radyoyu kontrol altında tutan tümgenerale fırça kaymıştı.

Darbeyi yapanlar Hasan Mutlucan’ı tanımamıştı ama… Hasan Mutlucan darbe yüzünden Türkiye’nin en meşhur insanı olmuştu.

Yılların halk müziği sanatçısı, sayın ahalimiz tarafından “memleketi kurtaran general” muamelesi görüyordu. Adeta, Kenan Evren’den sonra Milli Güvenlik Konseyi’nin en tanınmış üyesiydi! Her görüldüğü yerde “bizi anarşistlerden kurtardın” diye elini öpüyorlardı.

Aynı zamanda… “Hedef” olmuştu. Mizah dergilerine kapak konusu yapılıyor, Kenan Evren’e edilemeyen hakaretler Hasan Mutlucan’a ediliyor, o davudi sesiyle türkü söylemesin diye karikatürlerde ağzı bantlanıyordu. Parodilerin malzeme’siydi, darbe yapmaya niyetlenen Afrika ülkeleri TRT’den Hasan Mutlucan’ı ödünç istiyordu filan!

Halbuki…

Hasan Mutlucan darbeye karşıydı. “Cuntanın sesi” haline getirilmişti ama, solcu’ydu. Kendisine her mikrofon uzatıldığında “rızam olmadan türkülerimi yayınladılar, küskünüm” diyordu. Kenan Evren’in adını bile telaffuz etmek istemiyor, “o adamı hiç sevmedim, memlekete zararı oldu, başımıza dincileri getirdi” diyordu. Nafile… Ne derse desin, anlatamadı. “Darbe türkücüsü” sıfatı, yapıştı kaldı.

Üstelik… Hiç günahı olmadığı halde darbeyle özdeşleştiği için, 12 Eylül rüzgarı geçince “yasaklı sanatçı” haline getirildi. Askeri yönetimi çağrıştırıyor diye, resmen ambargo uygulandı. Ne radyolarda çalınıyordu, ne de ekrana çıkarılıyordu. Hayranları sokakta gördüğünde “abi senin türkülerini dinlemek için darbe olmasını mı bekleyeceğiz” diye şaka yapıyordu. Kahroluyordu.

12 Eylül 2010’daki yetmez ama evet referandumu sırasında, yeniden gündeme getirildi. Yeniden “infaz” edildi. Kenan Evren’le alakalı her habere, Hasan Mutlucan türküsü monte edildi. Yetmez ama evet’e karşı çıkan herkese “Hasan Mutlucan gibiler” benzetmesi yapıldı.

30 sene acı çekti.
2011’de vefat etti.

Açık açık “darbeye karşı olduğunu” söylemesine rağmen, açık açık Kenan Evren’i eleştirmesine rağmen, açık açık “türkülerimi cuntaya alet ettiler” demesine rağmen… Koca koca gazeteler, hiç utanmadan “darbelerin simgesi öldü, darbe türkücüsü öldü“ başlıklarını attılar.

Yaşarken, sanatını linç etmişlerdi.
Rahmetli olunca, naaşını katlettiler.

Ve bugün…
12 Eylül dönemi ebediyen kapanırken, bir hakkın teslim günüdür.

Mert dayanır
namert kaçar
meydan gümbür gümbürlenir

Menderes’i alkışlayan, sonra askeri alkışlayan, sonra Demirel’i alkışlayan, sonra askeri alkışlayan, sonra Özal’ı alkışlayan, sonra askeri alkışlayan, sonra takunyalıları alkışlayan, gelene ağam gidene paşamcı sayın basınımız… Tarihinde bir kez olsun “mert” davranıp, Hasan Mutlucan’ın hatırasından özür dilemelidir.

This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, HAYATIN İÇİNDEN, SİYASİ TARİH, Yılmaz Özdil. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *