ERMENİ SORUNUNUN ÖZGEÇMİŞİ *** Sen kime taziye veriyorsun ey Ahmet?

Emin Çölaşan
emincolasan@sozcum.com
22 Nisan 2015
Sözcü

Sen kime taziye veriyorsun ey Ahmet?

Sevgili okuyucularım, sözde Ermeni “Soykırımının” 100. yılındayız. Dünya Ermenileri ve özellikle ABD’de yerleşik Ermeni lobileri için 24 Nisan çok önemli bir gündür. Türkiye’yi zor durumda bırakmak ve bu sunturlu yalanın peşinde koşmak için bunu güzel bir fırsat olarak değerlendirmeye kalkışırlar. Burada defalarca yazdım, unutanlar için bir kez daha anımsatmaya çalışayım.

24 Nisan 1915, İstanbul’da 300 dolaylarında Ermeni teröristin tutuklandığı gündür. Osmanlı toprağında, başta İstanbul, Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere hemen yer yerde Ermeni vatandaşlarımız yaşardı.

Bunların ülke düzeyinde binlerce okulu, kilisesi, yetimhanesi vardı. Kiliseler dahil tamamı silah deposuna dönüştürülmüş, İstanbul’da ve ülkenin her yanında çok sayıda Ermeni isyanı çıkmıştı.1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’na girdik. Doğu Anadolu’da Rus ordusuyla savaşıyoruz…Üstelik Çanakkale, Filistin, Suriye, Hicaz cephelerinde savaşımız sürüp gidiyor.

Doğu Anadolu cephesinde amansız kış mevsiminin de bastırmasıyla durum bizim açımızdan tam bir felakete dönüşüyor. Aç ve çıplak askerimiz çaresiz, on binlercesi şehit düşüyor.Bunun en büyük örneği 1914 aralık ayında Sarıkamış’ta uğradığımız hezimet. Rus ordusu karşısında 90 bin Mehmetçik savaşarak ve donarak can veriyor.

Rus ordusu ilerliyor. Erzurum, Erzincan, Trabzon gibi büyük illerimiz bile düşman eline geçiyor.Ancak burada çok önemli bir husus var ve sözde “Soykırım (!)” iddiaları bundan kaynaklanıyor.Doğu Anadolu’da yaşayan Osmanlı vatandaşı Ermeni çeteler birlik olup ordumuzu arkadan vurmaya başlıyor.

Dünyanın her ülkesinde vatana ihanet suçudur… Hele de savaş sırasında. Rusya’dan gelen Ermeni çetelerinin de desteği ile Van, Bitlis gibi illerimiz Ermeni güçlerin eline geçiyor.

Bu süreçte yörede yaşayan Müslümanlarla Ermeniler arasında kanlı çatışmalar sürüp gidiyor. Köyler ve kentler basılıyor, iki taraf da birbirini acımasızca öldürüyor, kesip biçiyor. Çaresiz kalan savaş yorgunu hükümet (Dahiliye Nazırı o sırada Talat Paşa) tarafından bir kanun çıkarılıyor. 1 haziran 1915 tarihli kanun uyarınca savaş bölgelerinde bulunan Ermeni ahalinin siviller ve çoluk çocuk dahil güneye doğru topluca göç ettirilip ordumuzun arkasının sağlama alınması öngörülüyor.

Kafileler Osmanlı toprağı olan Urfa, Suriye ve Ürdün’e doğru yola çıkarılıyor.İşte ne olduysa bu aşamada oluyor.Kafilelere yolda Müslüman çeteciler tarafından saldırılıyor, açlık ve hastalık nedeniyle de çok sayıda Ermeni ölüyor. (Soykırımcılar şimdi bu rakamları abartıp milyonlara çıkarıyorlar.) Suriye’de 4. Ordu Komutanı olan Cemal Paşa Ermenilere sahip çıkıyor, saldıran çetecileri idam ettiriyor.

Karşımızdaki tablo açık ve net. Ermeni olaylarının belgeleri Türkiye’de yayınlanan binlerce kitapta açıklandı. Ayrıca Ermenistan, Rusya, ABD, İngiliz arşivlerinde var.Varsayalım “Ermeni soykırımı (!)” yapmış veya yaptırmaya niyetlenmiştik!

O zaman şu soruları sormak gerekiyor:
– Zorunlu göç (tehcir) kararı niçin sadece savaş bölgesinde yaşayan Ermeniler için alınmıştı?
– Ülkenin diğer bölgelerinde yaşayan Ermenilere niçin dokunulmadı?
– Ermenilerin en kalabalık olduğu yer İstanbul’du. Niçin İstanbul’da yaşayan Ermeniler göçe tabi tutulmadı?

 Ne biçim soykırım bu!

Şimdi 1915 olaylarının 100. yıldönümü nedeniyle Batı dünyası ve Ermeni lobileri yine ayaklanmış durumda. Her zamanki masalı bu kez daha güçlü bir sesle haykırıyorlar:

“Soykırım yaptınız!”
Hayır, yapmadık.

İki taraf arasında kanlı çatışmalar oldu ve ordumuzu arkadan vuran, Doğu Anadolu’nun çeşitli yerlerini ele geçiren Ermeni çeteleri imha edildi. Hükümet en doğrusunu yaptı, başka ne yapacaktı?

Karşılıklı vuruşmalarda ve göç sırasında çok insan öldü ama vatanı kurtardık.

Şimdi gelelim günümüze!

Sevgili okuyucularım, günümüz hükümeti şimdi Batı dünyasının ve özellikle Obama’nın ağzının içine bakıyor! özür dileyecek. “Lütfen soykırım demeyin de, ne derseniz deyin!” Deseler ne olur demeseler ne olur. Başbakan Biji serok Ahmet bu konuda çok çarpıcı bir açıklama yaptı. Ağzından çıkan şu inanılmaz sözlere bakar mısınız:

“Hayatını kaybeden masum Osmanlı Ermenilerini saygıyla anıyor, torunlarına taziyelerimizi (başsağlığı dileklerimizi) sunuyoruz. Osmanlı Ermenilerinin hatırasına sahip çıkmak Türkiye için tarihi bir görevdir. Bu anlayışla 24 Nisan günü Ermeni Patrikhanesi tarafından düzenlenecek dini törenle Osmanlı Ermenileri anılacaktır…”

O vuruşmalarda on binlerce Türk-Müslüman da öldürüldü. Ahmet’in aklına onlar için de bir başsağlığı mesajı yayınlamak nedense gelmemiş. Varsa yoksa Ermeniler… Sen böyle konuşup alttan aldığın sürece, dünya kamuoyundan biz daha çoook darbeler yeriz.

İstanbul’da Ermeni Patrikhanesi’nde 24 Nisan günü yapılacak ayine bir hükümet temsilcisi de katılacakmış. Katılsın valla, iyi eder! Hatta mümkünse Tayyip-Ahmet ikilisi katılsın, çok daha etkili olur!

Birlikte dua ederler, özür dilerler, olur biter.

Dinimizi her konuya alet eden, her gün “Müslümanlıktan (!)” dem vuran bu iktidarın aklına Patrikhane gelir de, Ermeniler tarafından kesilen, öldürülen Mehmetçikler ve Müslüman ahali için camilerde 100. yıl mevlidi okutmak acaba niçin gelmez?

Ne gerek var canım, ne gerek var!
Ölen ölmüş zaten, kime ne!

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, ERMENİ SORUNU, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *