19 Mart 2015
Rifat Serdaroğlu
İKİ KAHRAMAN FİGÜRAN
Son 13 yıldır Türk Siyasetinin en önemli sorunu, ister figüran, ister emanetçi, ister vekil deyin “emir alan cahil ve gönlü kara kişiler” tarafından yönetilmesidir.
Erdoğan henüz milletvekili olmadan, ABD’nin en “geri” Başkanı Bush tarafından niçin kabul edildi?
İkisi, Büyük Ortadoğu Projesi için neler konuştular?
Erdoğan neyin karşılığında, 22 ülkenin sınırlarının değişeceği bu kanlı projenin eşbaşkanı olmayı kabul etti?
Erdoğan, Suriye Lideri Esat ile onun bir diktatör olduğunu bile-bile niçin kardeş oldu?
Aynı Erdoğan, bu kardeşlikten 6 ay sonra, Esat ile niçin kanlı-bıçaklı düşman oldu?
Türkiye, bu gün Libya’dan, Mısır’dan, Suriye’den niçin kovulur hale geldi?
Niçin, niçin, niçin?
Türkiye’nin, Erdoğan’ın özgür iradesiyle mi, yoksa Sam Amca öyle istediği için mi?
PKK’nın Siyasi sözcüsü Demirtaş bu aralar, özellikle kendilerine Liberal diyen şaşkın ve entel sosyalistler için pek makbul! Demirtaş’ı yere-göğe koyamıyorlar. Ellerinde olsa, Demirtaş’ı CHP’nin başına bile oturtacaklar!
Demirtaş, HDP’ ye hâkim midir? Partisini bağlayacak söz verdiğinde, sözünü tutabilir mi?
Demirtaş’ın “HDP’liler nefes aldığımız sürece Erdoğan’ı Başkan yapmayacağız” sözüne güvenilir mi?
Kandil’den her hangi bir PKK yöneticisi, Demirtaş’a bir emir verse, Demirtaş’ın bu emre uymama gibi bir tavrı olabilir mi?
İmralı’dan Öcalan; “Şşşşt tıfıl oğlan, ne diyorsun sen! Biz onunla anlaştık.O Başkan olacak, ben de dışarı çıkacağım. Otur oturduğun yerde, canımı sıkma. Çık ve derhal ‘Erdoğan HDP’nin Başkan Adayıdır’ de” diye emir verirse, Demirtaş ne yapacak?
“Hayır, HDP bağımsız bir partidir, biz karar aldık ve uygulayacağız” mı diyecek, yoksa “emrin olur” mu, diyecek! Eyy Demirtaş, sen kimseyi kandıramazsın. Sen, Öcalan-Kandil ne derse aynen yapmak zorundasın. Sen git, sahibini gönder…
İkinci kahraman ise Davutoğlu;
Konuşmalarını dinleyince ona hem acıyorum, hem de çok gülüyorum!
Davutoğlu; “Parlamenter sistem oturmuştur. Onu savunuyoruz” der, ama Beştepe’den uzanan bir el onu, şşşt diye dürter ve aynı Davutoğlu “Biz Başkanlık sistemini savunuyoruz” der.
Niçin? Çünkü patron, yani malın sahibi (!) öyle istiyor. Mecbur uyacaksın, yoksa hem koltuk gider, hem de ağır fırça yiyeceksin…
Davutoğlu tüm dünyaya sesleniyor; “Esat’ın elini sıkarsanız, 200 bin kişinin katilinin elini sıkmış olursunuz. Tarih sizi affetmez.” Doğru söylüyor da, ya kendisi ne yapıyor?
54 bin insanımızın hayatını söndüren Bebek Katilinin gece-gündüz elini sıkan siz değil misiniz?
300 bin Müslümanı katleden El-Beşir’in elini sıkan siz değil misiniz?
Katil dediğiniz Esat ile beraber eğlenip, denize giren siz değil misiniz?
Katil dediğiniz Kaddafi’den madalya alan siz değil misiniz?
Yarın, Erdoğan “Esat bizim eski kardeşimizdir, bundan sonra yine beraberiz” dese Davutoğlu ne yapacak?
“AKP Genel Başkanı ve Başbakan benim. Ben Esat’a katil dedim, onun elini sıkmam” mı diyecek, yoksa emrin olur mu, diyecek?
Eyy Davutoğlu, sen kimseyi kandıramazsın. Sen Erdoğan ne derse onu yapmak zorundasın. Sen git, abini gönder…
Değerli Okurlar;
7 Haziran tüm bu yanlışların, ihanetlerin, başımızdan demokratik yolla def edileceği bir tarihtir. AKP’nin ibresi aşağı doğru yöneldi. Kürtçü-Bölücülerin de şirinlik gösterisine kimse inanmasın.
AKP’ye ve PKK temsilcilerine oy vermeyeceğiz, verdirmeyeceğiz. Herkes bir Genel Başkan gibi çalışacak. Seçmen listelerini kontrol edeceğiz, sandığa mutlaka gideceğiz, akraba-dost-arkadaşlarımızı sandığa götüreceğiz, sandığa sahip çıkacağız. Yani sadece 1 gün çalışacağız.
Çanakkale Savunması sırasında dedelerimizin yaşadıklarını düşünürseniz, işimiz çok ama çok kolay. Haydi çalışmaya…
Sağlık ve başarı dileklerimle
