Şeffaflık Paketi, Saray’da Sağlam İrade ile Başbakanlık’taki Gevşek Duruş arasında görüş ayrılığı yarattı “Mal bildirimini ilçe başkanı düzeyine indirirseniz partimizde bu görevi üstlenecek kişi bulamazsınız*** Ört… Ört… Ört…Kokmasın…

Necati Doğru
necatidogru@sozcum.com
7 Şubat 2015
Sözcü

Ört… Ört… Ört…Kokmasın…

Kokusu koltuğumuzu sallamasın. Yolumuzu tıkamasın. Davamızı daraltmasın. İktidarımızı bozmasın. Saray’daki Sağlam İrade(!), Başbakanlıkta Saf Adam’a(!) “Yakarım senin çıranı. Alnını karışlarım” demiştir.

Ört…
Ört…
Ört…
Gözdağı.
Azarlama.
Korkutma.

Başbakan sessizleşti, oturduğu yere çakıldı kaldı. Meclis Başkanı da ağzına fermuar diktirdi, dilsizleşti. Nuray Babacan‘ın haberine göre, “saydamlık, açıklık, dürüstlük, mal bildirimi, imar ruhsat sahipliği, rant musluğunun başına geçip bir gecede zenginleşmeyi de kapsayan şeffaflık paketi seçim sonrasına” ertelendi. Şeffaflık Paketi, Saray’da Sağlam İrade ile Başbakanlık’taki Gevşek Duruş arasında görüş ayrılığı yarattı.

Daha 23 gün önceydi.
14 Ocak günü Başbakan, “şehir imar rantlarından doğan haksız kazançları ve suiistimalleri önlemek için bir şeffaflık, açıklık, saydamlık paketi” hazırladık diye övünüp, TV ekranlarından açıklamıştı. Öyle bir hava veriliyordu ki, “siyasete girmişler ile yeni gireceklere bu kadar malı-mülkü-serveti hangi imar rantı karşılığı buldun, nasıl buldun?” diye sorulacaktı. Herhalde Başbakan, “13 yıldır iktidardayız. Yediğimiz, yedirdiğimiz yeter” diye düşündü ki, şeffaflık paketi çıkarmaya soyundu. Meclis Başkanı da bu paketle uyumlu olsun ve Başbakan’ın elini güçlendirsin diye düşünerek Meclis Başkanı da “Siyasi Etik Komisyonu Kurulması” için partilere çağrı yaptı.

Yaptı da ne oldu?
Saraydaki Sağlam İrade(!), “Mal bildirimini ilçe başkanı düzeyine indirirseniz partimizde bu görevi üstlenecek kişi bulamazsınız” diye bağırdı.

Paket paketlendi.
Tozlanmaya bırakıldı.
Etik (ahlak) de ertelendi.
Komisyonu kurulmayacak.

Nasıl bir siyasetçi tipi ve politikacı sınıfı yaratıldığını anlayın. Siyaset geçinme, zenginleşme, imar rantlarını servete dönüştürme aracı haline gelmiş. Bunu en iyi Saray’daki Sağlam İrade biliyor olmalı ki, “imar rantından vergi almaya kalkarsak partiye adam bulamayız” diye düşündü ve Başbakan ile Meclis Başkanı yoldaşlarını azarladı.

Belleği güçlü olanlar hatırlar. 12 yıl önce bir fıkra anlatılırdı:
Ankara’da “ANAP’ın kurucularının rüşvetçi, özelleştirmeden pay alan, şehir rantlarından beslenen, devlet bankası kredilerinden komisyon peydahlatarak zenginleşen kimseler olduğu” söylenmeye, yazılıp çizilmeye başladı.

Fıkra bu:
Partinin genel başbakanı ve Başbakan Turgut Özal, bütün ANAP kurucularını topladı ve onlara; “Partimizin bütün kurucuları töhmet altında. İçinizde ANAP’ı kişisel menfaati için kullanıp da kendine çıkar sağlayan kim varsa salonu terk etsin” dedi.
Salonda hiç kimse kalmadı.

Aynı günleri yaşıyoruz.
Başbakan Davutoğlu, “şeffaflık paketi” hazırladı.
Arkasında hiç kimse kalmadı.

Hapse girmeli!

Bu köşede “Bankacı mı? Kasacı mı” başlıklı yazıda şunu yazmıştım: “Kendi bankasına güvenmeyip emanet dediği paraları evinde saklayan banka genel müdürü Süleyman Aslan‘ın avukatı Prof. Dr. Ersan Şen, “İstanbul Valiliği Dernekler Masası’nda emanete alınan 4.5 milyon dolar para içindeki; 990 İngiliz Sterlini, 5 bin 900 dolar ve 20 bin 800 Euro müvekkilim Süleyman Aslan’ın kendi parasıdır, geri verin diye başvuru yaptı.” Bu yazım üzerine BDDK Kurucu Kurul Üyesi avukat Prof. Dr. Kemal Çevik, bana mektup gönderdi. Şöyle diyor:

“5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 27. maddesi, 3628 sayılı mal bildiriminde bulunulması ve rüşvetle mücadele kanunu hükümlerine göre mal beyanında bulunmayan banka genel müdürünün hapisle cezalandırılması gerekir. Takipsizlik kararı hukuk skandalıdır. Takipsizlik kararının yeniden gözden geçirilmesi ve mal beyanında bulunulmayan kıymetler için de “zor alım kararı” verilmesi gerekir.”

This entry was posted in NECATİ DOĞRU YAZILARI, YOLSUZLUKLAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *