SİYASİ TARİHİN İÇİNDEN *** ‘Biz Bir Rüya Görüyoruz!’

Meriç Velidedeoğlu
05 Eylül 2014 Cuma
Cumhuriyet

‘Biz Bir Rüya Görüyoruz!’

“1908 İkinci Meşrutiyet” devriminden sonra padişah olan “V. Mehmet Reşat”ın sadrazamlarından biridir “Said Halim Paşa.”

İlkin, “reisulküttap” yani dışişleri bakanı olmuş, ardından da “sultan” tarafından “sadrazam”, başbakan yapılmış.İsviçre’de “Siyaset Bilimi” öğrenimini bitirince, bu konuda özellikle de “Osmanlı”nın siyasetine bir “strateji” sağlayacak makaleler yazmaya başlar, daha sonra da bunları “Buhranlarımız” adı altında bir kitapta toplar.

Sadrazam olduğu süreç (1913-1917), “Osmanlı”nın tam bir “kaos” yaşadığı, iyice derinleşen sorunlara “çözüm” arayışının ve parçalana parçalana “yok” olmasını “önleme”nin en yoğun, en yaygın tartışıldığı dönemdir.

“19.” yüzyılın sonlarına doğru ortaya atılan “üç çözüm” önerisini oluşturan “İslamcı”, “ademimerkeziyetçi” ve “merkezi imparatorluk” görüşleriyle ortalık çalkalanırken; ülkede bir “Ermeni Milleti”, bir “Rum Milleti”nden açıkça söz edilirken, “Türk Halkı” adının da yer yer duyulmaya başlamasına “İslamcılar”ın çok kızdığı belirtilir. İzninizle burada bir ayraç (parantez) açalım; bilmem anımsar mıyız “TC Devleti”nin önceki imam Başbakanı “R.T. Erdoğan”ın, “Ne mutlu Türküm diyene!” seslenişinin dağlara taşlara yazılmasını “İlkellik” olarak dile getirmesini…

Ayracı kapatıp konumuzu sürdürelim; “İslamcılar”ın -“Erdoğan’ınki kadar ‘hakaret’ boyutunda olmasa da- kızmalarının nedeni, “İslam Milleti”, dahası “İslam Ümmeti” varken “Türk Milleti”nden söz edilmesiydi…

“20. yüzyıl”a girildiğinde de, devleti çöküşten kurtaracağı düşünülen çözüm yolları, dönemin siyasetçi yazarı “Yusuf Akçura”nın, “Üç Tarz-ı Siyaset” başlıklı ünlü makalesinde “Osmanlılık”, “İslamcılık” ve “Türkçülük” olarak ortaya konur (1904). Bu akımlar Batı’da “Panislamizm”, “Panottomanizm”, “Pantürkizm” olarak adlandırılıp belirtilir.

“Osmanlılık”; ona göre “yeni” bir anlamda “Osmanlı Milleti” oluşturmaktır; bunun için de din, mezhep ayrımı gözetmeksizin tüm “Osmanlı Halkları”, “eşit” duruma getirilecekti; böylece “Osmanlı Devleti” parçalanmaktan kurtulacaktı.

Ne ki, “Akçura” bu yaklaşımın, Türklerin “aleyhine” olduğunun altını çizer; çünkü imparatorlukta çoğunlukta olan halk “Arap”tı, “Ortadoğu” halklarıydı ve bu durumda egemenlik Arapların eline geçecekti; ayrıca yazar “Osmanlı Halkları”nın birbirleriyle kaynaşmayı istemeyeceklerini, nedenleriyle de bir bir anlatır.

Akçura, “Batı”nın bu birliğe karşı çıkacağını ileri sürüp: “Zannımca artık Osmanlı milleti meydana getirmekle uğraşmak boş bir yorgunluktur!” diyecektir…Yaşayıp, tanık olarak yapılan bu “boş bir yorgunluk” değerlendirmesinden tam “110” yıl sonra; TC Devleti’nin Başbakanı “A. Davutoğlu”, bu “Osmanlılık” ülküsünü, Türkiye için gerçekleştirilecek bir “düş” olarak kabullenir ve bunu “Biz bir rüya görüyoruz!” diye seslendiriverir büyük bir keyifle…

Davutoğlu’nun bu “rüyasını”, “İslamcılık” (Pan İslamizm) görüşüyle oluşturmak istediği açıkça biliniyor; oysa Akçura: “Böyle bir birlik tarihin hiçbir döneminde ortaya çıkarılamamıştır!” diyerek tarihsel bir “uyarıda” bulunmuştur…

Akçura; “110 yıl” sonra dünya Müslümanlarının birbirini vahşice öldürdükleri bir sırada, “laik TC Devleti”nin iktidarında tam bir “Panislamist” birinin başbakan olması karşısında ne yapardı dersiniz?

Bilmem ki bu soruya Akçura’nın “İslam Birliği siyasetinin tatbikinde, dahili mâniler az güçlükle katlanılabilecek surettedir. Lakin harici mâniler pek kuvvetlidir” görüşü yanıt olabilir mi?

Akçura ayrıca; “harici mâniler”in, “bütün İslam devletleri” üzerindeki nüfuz ve iktidarları sayesinde bu “İslam Birliği” siyasetinin tatbikini önleyeceklerini de bildirir; her ne kadar “Her Müslümanın, Türk veya İraniyim demekten evvel ‘elhamdülillah Müslümanım’ dese de” bu birliğin kesinlikle sağlanamayacağını ‘2Dbugün de geçerli olan pek çok neden sayarak- açıkça ortaya koyar.

Yazının başında sözünü ettiğimiz, dışişleri bakanıyken sadrazam olan “Said Halim Paşa” da “Panislamist” görüştedir; ne ki “Birinci Dünya Savaşı”nda Arapların, ‘Halife’nin ordusunun askerlerine yaptıkları karşısında, bunun yalnızca bir “rüya” olduğunu anlar ve çekilir…

“Türkçülük” ülküsünü başka bir yazıda ele alalım derim.
Tatil bitti sanırım; öyleyse yarın Beşiktaş’ta çoğalarak buluşalım!

This entry was posted in SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *