ULUSALCI OLMAK ADAM OLMAKTIR ADAM *** Parola: Vatan, İşareti: Namus” * ULUSALCILIK YAFTASI VURANLAR ULUSALCILIK NEDİR BİLİYOR MU ?

Naci Kaptan
29.08.2014

ULUSALCI OLMAK ADAM OLMAKTIR ADAM

Bu Yazım ,

ULUSALCILIĞI tartışmaya açanlara ve özellikle bu tartışmayı CHP içinde körükleyenleredir.
CHP içindeki Ulusalcı , bağımsızlığı savunan , küresel emperyalizme karşı dik duran milletvekillerinin CHP parti ilkeleri gereği savunulması gerekirken tersi yapılarak bu milletvekillerine ve ULUSALCILIĞA karşı duruş gösteren, bu konuda açıklamalar yapan Muharrem İnce , Rıza Türmen ve Binnaz Toprak’adır.

CHP içinde Ulusalcı milletvekillerini hedef alan ve bu vekiller üzerinden Ulus Devleti ve Ulusalcı kesimi yok sayan , küçümseyenlerin emperyal küreselci baronların kayığında kürek çekmekte olduklarını hatırlatmak isterim. Bir CHP seçmeni olarak , parti içinde Ulusalcı diyerek Ulus devleti sahiplenenleri eleştirenlerin, bölücü kürtçülüğün temsilcilerini , ABD istihbaratına bilgi kaynaklığı yapanları Cemaata ve hocalarına selam çakanları , liberalleri , Soros muhiplerini eleştirmelerini sağlık veririm.

ULUSALCILIK NEDİR ?

Atatürk’ün öngördüğü tam bağımsızlıktır,
Dışa bağımlılıktan kurtulmaktır,
Ulusal sanayinin gelişimidir.
Küresel emperyalizme karşı dik durmaktır.
Ulus Devletin Üniter yapısını korumaktır.
Laik ve Sosyal hukuk devletini savunmaktır.
Devletin kuruluş ilkelerinden uzaklaşmasına karşı olmaktır.
Ümmetçi-şeriatçı monarşiye , totaliter rejime karşı olmaktır.
İnsan haklarını koruyan demokrasiye ,
Bağımsız yargıya sahip çıkmaktır.
Ülkenin ulusal kaynaklarına , zenginliklerine , yatırımlarına sahip çıkmaktır.
Aydınlanmaya , çağdaşlığa , bilgiye sahip çıkmaktır.
Her türlü etnik yapıya , mezhep , inanç farklılığına saygı duymaktır
Kuvayi Milliye ruhudur.
Toprağına , vatanına , bayrağına sahip çıkmaktır.
Siyasi anlamda Atatürk milliyetçiliği olan ulusçulukla aynı anlamdadır.”

Ulus Devleti savunan ulusalcılar ;

Örneğin dış dayatmalarla yapılan anayasa taslağını daha kendi yasama organlarında meclisinde kendi parlamenterlerine sunmadan, bilgilendirmede ön önay için ABD’ye göndermezler . Kendi yasalarını kendi halkı için yaparlar .İcazet almazlar.

Ve,
Ulusalcılığın tanımı ;
Parola: Vatan, İşareti: Namus” tur
.

Atilla İlhan şöyle yazdı ;

Parola: Vatan, İşareti: Namus”

“Attila İlhan 1960 yılında İzmir’de gazetecilik yaparken Alsancak’ta bir dikili taş görür. Taşın üzerinde eski yazıyla bir şeyler yazmaktadır. İlhan yazıyı kopya ederek eski yazı bilen arkadaşlarına okutur. Taşta vatan ve namus yazmaktadır. İlhan bu taşın tarihini araştırınca 1922 yılında Fahrettin Paşa’ya bağlı süvarilerden Şerafettin Bey’e bağlı bölüğün Manisa’dan İzmir’e girerken Yunan askerlerinin pususuna düşmesi sonucu 3 süvarinin şehit olduğunu ve bu olayı unutamayan İzmir eşrafının taşı diktirdiğini öğrenir. Bu sebeple Bir Millet Uyanıyor kitap dizisinin arkasına “Parola: Vatan, İşareti: Namus” sözü konmuştur.”

CHP demokrasi içinde Türkiye’yi düze çıkarması umulan son kurumdur.Ve CHP gittikçe bu misyonundan uzaklaşarak Laik Demokratik Cumhuriyet AKP eliyle kırılırken , bağımsızlığımız elden kayarken CHP toplumun tüm kesimlerini kucaklamak söylemiyle , asli kuruluş ilkelerinden ve yapısından uzaklaşmış ve halen de uzaklaşmaya devam etmektedir.Bunun somut sonuçları Cumhurbaşkanı seçiminde CHP seçmeninin sandığa gitmemiş olmasıyla tescillenmiştir. Kılıçdaroğlu’nun tek başına seçmiş olduğu Cumhurbaşkanı adayının kimliği ve partinin kilit noktalarına dahi CHP’li olmadığını kendisi söyleyen kişilerin getirilmiş olması CHP’yi bölmüş ve bu bölünme giderek artmaktadır.

Bölücü Kürtçüler,cemaatçiler ,liberaller ,Soros’çuların sağa açılmak adına kucaklanmış olması CHP’yi ekseninden saptırmıştır.Gerçek CHP seçmenini ise küstürmüştür.Türk demokrasi yaşamının belki de son şansı olan 2015 seçimlerine kadar CHP gerçek bir özeleştiri ile kendisini toparlamazsa Türkiye yuvarlanmakta olduğu uçurumdan kurtulmak şansını da kaybedecektir.

ULUS DEVLET VE ULUSALCILIK

“Ulusalcılık, nasyonalizmden farklı anlam taşır. Ekonomik anlamda, küreselleşme sürecinde ulusal çıkarları savunur. Siyasi anlamda Atatürk milliyetçiliği olan ulusçulukla aynı anlamdadır.” (Prof.Dr.Esfender Korkmaz)

Ulusalcılar arasında, belirli bir siyasi partinin veya bir siyasi görüşün destekçilerinin ağırlıkta olmadığı (sol, sağ, muhafazakâr vb.) görülür. İlk defa Attilâ İlhan’ın sözünü ettiği dip dalgası tabiri ile, ulusalcılığın, devletin üst kademelerinden, popüler bir siyasi liderin söylemlerinden esinlenmeyen, aksine tabandan tavana doğru yükselen, değişik siyasi görüşlerden insanların desteklediği, devletin kuruluş ilkelerinden kopmasına ve kazanılmış uluslararası haklarından tavizler verilmesine karşı olanları bir araya getiren dik ve Vatansever duruştur.

Türkiye’de son yıllarda, Kemalist siyasi çizgideki çevreler 2002’de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde attığı adımları Kıbrıs sorunu, Kürt sorunu konusundaki tutumlarını milli çıkarlardan taviz vermek olarak nitelemiş, Atatürkçülüğün altı ilkesinden biri olan milliyetçilik (veya ulusçuluk) konusundaki hassasiyetlerini daha fazla ön plana çıkarmışlardır.

Ulusalcılar, ulus devletin üniter yapısının koruması gerektiğini, ülkeyi etnik unsurlara ayrıştırmanın, ülkenin mozaik olduğunu söylemenin, Atatürk’ün belirlediği ülkenin kuruluş ilkelerine ters olduğunu bunun emperyalizmin ülkeyi bölmek için uyguladığı bir oyun olduğunu savunurlar. Yugoslavya’nın bir ulus devlet iken etnik kimliklere bölünüp ayrıştırıldığını, sonra da parçalanarak yok edildiğini örnek gösterirler.

Anayasada belirtilmiş Atatürk milliyetçiliğini ve Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk’tür. fikrini savunurlar. Yani milliyetçilik olarak köktenciliği değil aynı devlet altında yaşayan ortak kültüre sahip halkları tek bir ulus olarak görür. Ekonomide ise liberalizm’e karşı da Atatürk’ün halkçı, devletçi görüşlerine ve devletçiliğin milli çıkarlara daha uygun düştüğüne inanırlar.

Ulusalcıları ve Ulusalcılığı hedef tahtasına koyanların başında Üniter Devletten vazgeçenler ve Türkiye’nin bölünmesini destekleyenlerle , AB’ye girerek Bağımsızlığımızı Brüksel’e teslim edip Ulus Devlet olmaktan vazgeçmeyi önerenlerdir.

Zaman geçti devran döndü bu kez de Ulus Devleti ve Ulusalcılığı savunması gereken CHP’li milletvekilleri ULUS DEVLETİ ve ULUSALCILARI sorgulamaya açtılar.Aynı sorgulamayı AKP’nin arka bahçesi olan Emniyet genel Müdürlüğü de 2008 yılında yapmış ve ve Ulusalcılığı devlete karşı bir tehdit unsuru olarak belirlemişti.

ULUS DEVLETE VE ULUSALCILARA KİMLER KARŞI

FETULLAH GÜLEN
18 Ekim 2005 tarihinde Fethullah Gülen Aktüel Dergisi’ne verdiği yazılı açıklamada :
“Şimdi önümüzde daha geniş, kapsamlı ve kompleks bir süreç var. Dolayısıyla direnç noktaları daha fazla sancı oluşturabilir. AB sürecinde son günlerde yaşanan kavga ve tartışmalara bir bakıverin. Ölseler bir araya gelmeyecek kimseler ulusal cephe adı altında suni bir kitlesel dalga oluşturmaya çalışıyor. Kimlikleri, söylemleri, hassasiyet ve dünya görüşleri bu derece farklı, üstelik birbirleriyle hiçbir diyalog geliştirme niyet ve isteği olmayan insanlar muvakkaten bir araya geliyor. Gerçekten her söz ve hareketleri suni ve iğreti duruyor. Ulusal cephe adı altında oluşturulmaya çalışılan dalganın sınırları belli değil. Hedefi, niyeti ve çağrı yaptığı hassasiyetleri farklıdır. Kemiksiz, kimliksiz ve hedefsiz bir dalga. Her açıdan manipülatif bir organizasyon olduğu belli. Ama sancılar olacaktır. Bunlar aşılacaktır.” demiştir…

ESKİ DÜŞ İŞLERİ BAKANI ve ATANMIŞ TEMSİLCİ BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU
AKP’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 17 Eylül 2012 tarihli Hürriyet gazetesinde yayımlanan ropörtajında:

“19. yy ideolojisi olan ulusculuk Avrupa’da feodalite ile bölünmüş yapıları bir araya getirip ulus devletleri doğurdu. Bizde ise tarihten gelmiş organik yapıları dağıtarak geçici ve suni karşıtlıklar ve kimlikler ortaya çıkardı. Hepimizin bu ayrıştırıcı kültürle hesaplaşma zamanı geldi” diyerek, hükümetin ulusalcılık konusundaki görüşünü anlaşılır bir şekilde dile getirmiştir.

CUMHURBAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN
Davutoğlu’nun bu görüşü 17 Şubat 2013 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan‘ın “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almış bir iktidarız” açıklaması ile hükümetin resmi görüşü haline getirilmiştir.

CHP MİLLETVEKİLİ MUHARREM İNCE – RIZA TÜRMEN – BİNNAZ TOPRAK

28.08.2014 – Kurultayda CHP lideri Kılıçdaroğlu’na rakip olan Muharrem İnce, Rize ve Giresun’da partililerle buluşarak ;

Türkiye’de sosyal demokratların iktidara gelmesi için her şeyin uygun olduğunu savunan İnce, “ kendisine “Sen ulusalcı mısın” diye sorduklarını belirterek, “Atatürk’ün partisinin 6 oku içinde ulusalcılık diye bir ok var mı, yok. Bu, CHP’yi bölmek için uydurdukları bir şeydir. Partimizdeki ideolojik tartışmayı bitireceğiz” diye konuşmuş”

Sayın İnce partinin 6 oku içinde Ulusalcılık olmadığını söylüyor.
Ulusalcılık Atatürk’ün inkilaplarıyla yoğrulmuş olan MİLLİYETÇİLİKTİR.
Ve 6 okun içinde MİLLİYETÇİLİK ve bağlısı olan İNKİLAPÇILIK vardır.
sayın İnce bu gerçeği neden görmezden gelmektedir?

Aynı Muharrem İnce 28 Ocak 2013 tarihinde ise şöyle demişti ;
”Benim de adımın geçtiği bu sözde haberlere göre CHP’nin içinde ‘ulusalcılar’ diye bir grup varmış, bunlar CHP’den ayrılıp İşçi Partisi’ne geçecekmiş. Birincisi CHP’de ulusalcı denilen bir grup yoktur. Çünkü CHP zaten ulusalcı bir partidir
.

Buna “Ne lahana turşusu ne perhiz” derler !!!
Dün öyle bugün böyle…

Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçası olan ve ulusalcılığı düşman ilan eden bu yeni ideolojik tespit, Yeni CHP tarafından da aynen kabul edilmiştir.Kılıçdaroğlu’nun akıl hocalarından (Seyit) Rıza Türmen, “Hem ulusalcı hem solcu olunmaz” diyerek, olağanüstü kurultay öncesinde; 6 okun biri “milliyetçilik” ilkesine saldırıyı başlatmıştır. Y-CHP’liler, “sol”un özünü teşkil eden; tam bağımsızlık, antiemperyalist tavır, emekten ve evrensel değerlerden yana olmak yerine, üzerinde anlaşmaya varılamamış bir siyasi kavram olan; “sol” sözcüğünün içerisinde kendilerini tarif etme acizliği içerisine girmişlerdir.Türmen’i Binnaz Toprak takip etmiştir: “Ulusalcı çizginin solda yeri yok” diyerek, Y-CHP’nin çizgisinin BDP’den ve Cemaat’ten farklı olamayacağına vurgu yapmıştır

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU
”6 okun yorumu çağdaş ve evrensel anlayışa göre yeniden yapılacak” diyerek, CHP’nin temel ilkelerini özetleyen 6 oku, “çağdışı” gördüğünü açıkça ifade etmiştir… Bu sözler yürürlükteki CHP Programına açıkca aykırılık teşkil edip, Tüzük hükümleri gereğince partiden ihraç nedenidir. Dolayısıyla olağanüstü kurultayın bir anlamda CHP’nin “temel ilkelerine sahip çıkma” ya da “programından ayrılma” kurultayı olarak gerçekleşecektir!..

ESKİ BAKAN BAŞBAKAN VE CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL
1995 yılında Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül, İngiliz The Guardian Gazetesi’ne konuşuyor ve “Türkiye’de Cumhuriyet’in sonu geldi” diyor, “Laik sistemi kesinlikle değiştirmek istiyoruz.”

ULUS DEVLETLER KÜRESEL EMPERYALİZMİN ÖNÜNDE DİRENÇ UNSURLARIDIR – KÜRESEL ŞİRKETLERİN ÜLKELERİ
EKONOMİK ANLAMDA İŞGAL EDEBİLMELERİ İÇİN ULUS DEVLETLER PARÇALANARAK DÖNÜŞTÜRÜLMELİDİR

2007 yılında AKP seçimleri tekrar kazanarak iktidara geldiğinde Emniyet genel Müdürlüğü zamanın içişleri bakanı Beşir Atalay’a verdiği brifingde ULUSALCILIĞI toplumu tehdit eden faaliyetler içine koymuştu.

ANIMSAYALIM;

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün (EGM), 2007 yılında hazırladığı kurum brifinginde, “ulusalcılık” akımını, “aşırı sağ faaliyetler” kapsamında değerlendirdiği basına yansımıştı. Basında çıkan haberlere göre brifingde, “Ulusalcıların kullandığı aşırı yaklaşımların amacını aştığını ve propaganda amaçlı önemli bazı gelişmeleri tetiklediği” öne sürülmüştü. Brifingde, “Ulusalcı kesimler, devlet egemenliğinin özellikle AB sürecindeki yasal değişiklikler ile zedelendiği ve ülkenin bağımsızlığını yitirdiği varsayımını temel almaktadır” denildiği belirtilmişti. Brifing metninde, “Bu söylem etrafında geçmişte sol, sağ ve dinsel arka plana sahip gruplar söylem, propaganda ve eylem birliğine dayanan bir manevra alanı oluşturmakta, bu kapsamda 50’den fazla dernek ve vakıf, 100’den fazla internet sitesi ve medya organı faaliyet göstermektedir” ifadesinin yer aldığı duyurulmuştu.

DSP Milletvekili Süleyman Yağız, Başbakan Erdoğan ve Beşir Atalay’ın yanıtlamadığı önergelerinde özetle şu soruları yöneltmişti:

* Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ulusalcılığı aşırı sağ faaliyetler kapsamında ele aldığı ve tehdit algılaması içinde gösterdiği yolundaki iddialar doğru mudur?

* Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki değerlendirmede yer alan, “ulusalcıların kullandığı aşırı yaklaşımların amacını aştığı ve propaganda amaçlı önemli bazı gelişmeleri tetiklediği” iddiası, toptancı bir suçlama değil midir?

* Ulusalcılığı bir duygu, bir refleks olarak gören yurtseverleri, bir ya da birkaç kişinin suç işlemesinden yola çıkarak suçlamak, onları terör algılaması içinde göstermek de bir suç değil midir?

* Emniyet’in değerlendirmesinde yer alan, “Ulusalcı kesimler, devlet egemenliğinin özellikle AB sürecindeki yasal değişiklikler ile zedelendiği ve ülkenin bağımsızlığını yitirdiği varsayımını temel almaktadır” ifadesi de yine toptancı bir suçlama değil midir?

* Kaldı ki, bu endişeyi bütünüyle yanlış olarak değerlendirmek, terör dosyası kapsamında ele almak ne kadar doğrudur?

* Bu endişenin asıl kaynağı, AB’ye, AB’nin bile taleplerinin ötesine geçen ödünlerin verilmesi değil midir?

Emniyet Genel Müdürlüğünün AB çıkarlarını öne sürerek küresel emperyalizmi savunmak adına kendi Ulus Devletine ve Ulusalcılığı özümseyenlere karşı nerede ise suç olgusu yaratma çabalarıyla Küresel baronların çıkarını savunmaya çalışması tarihe not olarak düşmüştür.

Ulusalcılara ve Ulusalcılığa karşı söylemlerde bulunanlar da aynı yanılgı içindedir.

Aşağıda Mümtaz İdil’in bu konuda güzel bir yazısını paylaşıyorum .

ULUSALCILIK YAFTASI VURANLAR ULUSALCILIK NEDİR BİLİYOR MU

Mümtaz İdil
Odatv.com
2.08.2014

Nihat Genç yazdı, neden daha önce aklıma gelmedi diye hayıflandım. Doğru. Neden ulusalcılıktan bu kadar korkuyor insanlar? Nedir ulusalcılığın bu topraklar üzerinde önlenemez zararı? Irkçılık desen değil, faşistlik hiç değil, halkı birbirine düşürme, düşmanlaştırma, yozlaştırma desen o da değil… İyi ama ne?

***

Ulusalcılık denince hop oturan hop kalkan kesim, sizler ne anlıyorsunuz ulusalcılıktan, önce onu bir açıklayın. Ünlü Thomas Woodrow Wilson prensibi olan, halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkının önünde bir engel olarak mı görüyorsunuz ulusalcılığı? Kaldı ki, Wilson tam olarak da böyle söylememiştir.

Lenin’in “Devrimci Proloterya ve Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Etme Hakkı (Self determinizm)” hiç değil. Bir çeşit “anti özgürlük” falan mı akıllardan geçen? Nedir ulusalcı olmanın zararı. Burun kıvırarak “ulusalcı” deyip yaftayı vuruyorsunuz, ama ulusalcılık nedir onu bile bilmiyorsunuz.

Bugün dünyanın en ulusalcı devletleri, sanılanın aksine Rusya, ABD, Almanya, Fransa’dır (daha da eklenebilir). Ulusalcılık olmadan aidiyet olmaz, ulusalcılık benimsenmeden solculuk da sağcılık da olmaz. Türkiye cumhuriyeti vatandaşları kendi aidiyet kimliklerini korurken “ırkçı ve faşist” olarak liberal yazarlarımızca ve Kürt akillerince suçlanırken, aynı kişiler bir Kürt milliyetçiliğinden, ulusalcılığından bahsedebiliyor ve buna da Kürt realitesi diyebiliyorlar.

Nihat Genç güzel anlatmış: Sizin bu kavramlarla ilginiz yok. Bunu, sırf kavramları itibarsızlaştırmak üzerine inşa ediyorsunuz ve içini boş bırakıyorsunuz. CHP’nin “ulusalcı” kanadı diyerek aşağılayıcı bir eda ile kalemlerinize sarılıyorsunuz, oysa ulusalcılık hakkında tek bir şey bilmiyorsunuz.

Gelin biraz ulusalcılık üzerine konuşalım. Kötü yönlerinden başlayıp, iyi yönlerine doğru gidelim. O zaman siz de göreceksiniz ki, “özgürlükçü”düşüncelerinizin, anlatılanların bile gerisinde kaldığını göreceksiniz. Elbette ulusalcılığı faşizm ve benzeri ideolojilerle karıştıramazsınız. Ulusalcılık bir kavramdır, önce bunda anlaşalım. Ulusalcılık diye bir felsefe yoktur, bunu da bir kenara yazalım.

Sorular şunlar: Ulusal sanayinin gelişmesi, dışa bağımlılıktan kurtulma, kuruluş felsefesinden sapma, ulusal çıkarları korumama, “kırmızı çizgiler”den vazgeçme… Bunlar mıdır ulusalcılığı yerden yere vuran değerler? Bunların hiçbiri ideoloji filan değildir, olmazsa olmaz koşullardır. Ulusal sermaye ve ulusal sanayinin gelişmesine nereden bakarsanız bakın, “kötü” diyemezsiniz.

Bugün Latin ve Güney Amerika tamamen devletçiliğe dönme yolunda. Venezuela bu konuda müthiş adımlar attı. ABD tepesinde ve her an Chavez’in “oğlum” diye yerine oturttuğu Maduro’nun ensesinde, ama artık Şili’de bir zamanlar Allande’ye yapılanı yapamayacağını da biliyor ABD. Denedi. Tuvalet kağıdı sıkıntısı yarattı, stokçular bir anda tüm tuvalet kağıdını piyasadan çektiler, Maduro hemen birkaç fabrikayı devletleştirince, ortalık tuvalet kağıdından geçilmez oldu.

Ulusalcılığın kendine siper ettiği önemli kavram devlet kavramıdır. Her şeyin özelleştirildiği ve büyük sermayenin daha da palazlandığı günümüzde, ülkeler artık sömürülmekten yılgın vaziyette kendilerini koruyacak bir “otorite” aramakta. Bunun karşılığı da sonuçta devlet mekanizmasının bir sosyalist makine gibi çalışmasında kendini göstermekte.

ULUSALCILIKLA KAFATASÇILIK NASIL AYNI KEFEYE KONUR

Elbette, tarih boyunca devlet mekanizmasının halkını soyduğu çok görüldü. Devlet erkini ele geçirenler, bu muazzam gücün arkasına sığınarak, halkına karşı gerek zulüm gerekse hırsızlık yaptı. Böyle bir ihtimal asla göz ardı edilemez.

Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde görüldü: Ne kadar küçülmüş olursa olsun, hala en büyük sermaye guruplarının toplamından bile daha büyük bir güç olduğunu, Başbakan’ın attığı her adımda gösterdi ve tehdit etti.

Böyle bir gücün halkın yararına kullanılması halinde ise, bırakın sosyal demokrasi denilen şaklabanlığı, sosyalizmin bile ilk adımlarının atıldığı ortaya çıkacaktır. Devlet soyut bir kavramdır sonuçta, onu nasıl kullanırsanız, şeklini ona göre alacaktır. Faşist de olur, kapitalist de, sosyalist de… Yeter ki, çarkları elinde bulunduranların kafa yapısı halktan yana olsun. O zaman faşizm ve kapitalizm tökezleyecek, varlık nedenlerini yaratan yaşama ortamını bulamayacaktır.

Bu durumda nasıl olur da ulusalcılar “kafatasçılarla” aynı kefeye konur, anlayabilmiş değilim. Daha ne düşündükleri kendilerine sorulmadan E.Ülker Tarhan, Nur Serter, Birgül Ayman Güler, Dilek Akagün Yılmaz, Süheyl Batum’un biletleri kesildi bile: Ulusalcı kanat.

Nedir bu insanların düşünceleri, neyi savunuyorlar? Gerek yok sormaya. Yapıştırın yaftayı gitsin. Ulusalcılar diye yaklaştığınızda, bir de buna “faşizm” kuyruğunu ekleyin, olsun bitsin. Artık “Türk” kimliği nasıl aidiyet değil de ırkçı bir çağrışım yaratıyorsa, ulusalcı kimliği de faşist bir çağrışım yaratır oldu ve kabuğundan çıkarılarak, nasyonal sosyalizme eklemlendi.

Oysa ulusalcılığın temeline baktığınızda, tüm marksist yönetimler, liderler ve ideologlar ulusalcı kimlikten gelme. Zira ulusalcılık, büyük sermayeye teslim olmayan bir devlet yapısının tüm dünyaya egemen olmasını sağlamaya çalışan bir avuç yurtseverin dayanışmasıdır. Ulusalcılık, sosyalist yada marksist ideolojiyi içinde barındıran dev bir barınaktır.

Öylesine yanlış ideolojiler üzeriden ulusalcılık kavramına saldırılıyor ki, sık sık bu konuyu gündeme getirmek ve kapitalizmin “böl yönet” saldırısına karşı durmak gerekiyor.

KAYNAKLAR ;

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ulusalc%C4%B1l%C4%B1k
http://chp-muhalefethareketi.biz.tr/2014/08/delegeye-son-cagridir/
http://www.odatv.com/n.php?n=ulusalci-deyip-yaftalayanlar-ulusalcilik-nedir-biliyor-mu-2208141200

Naci Kaptan
27.08.2014

This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, Politika ve Gundem, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *