‘Sonunda Kendini Allah Sanacak…’

Ali Sirmen
asirmen@cumhuriyet.com.tr
16 Ağustos 2014 Cumartesi
CUMHURİYET

‘Sonunda Kendini Allah Sanacak…’

Gazeteyi okurken önce gözlerime inanamadım. Tayyip Bey aldığı oyu az bulanlara cevap olarak bakın ne demiş:

– Peygamber efendimizi bile desteklemeyenler oldu.Tayyip Bey’in kendisini Hz. Peygamber ile kıyaslaması aklıma bir Adnan Menderes-Fahrettin Kerim Gökay öyküsünü getirdi.

Yeni kuşaklar Fahrettin Kerim Gökay’ı (1900 – 1987) bilmezler.Bu dalın Türkiye’deki kurucusu olarak addedilen Mazhar Osman’dan sonraki en ünlü ruh ve sinir hastalıkları uzmanı olan Fahrettin Kerim Gökay aynı zamanda bir dönem adından çokça söz edilen bir politikacı olmuştu.

İstanbul Vali ve Belediye Başkanlığı’nın yanı sıra büyükelçilik (Bern), milletvekilliği, bakanlık (Sağlık Bakanlığı) ve Yeşilay Derneği Başkanlığı yapmış, kendine özgü bir kişiydi. Yeşilay Derneği başkanı olarak içkiyle mücadele savaşının önde gelen yürütücülerinden biriydi. Valiliği sırasında sarhoşları şehir dışına çıkarması, sarhoşken hadise çıkarılanların halkın deyimiyle belinden su aldırdığı söylentileri ile ün yapmış bu çok kısa boylu politikacıya halk ve basın (özellikle de Doğan Nadi) çok takılırdı.

“Mini mini valimiz/ Ne olacak halimiz?” tekerlemesi çok ünlüydü.

Fahrettin Kerim daha 1950’li yıllarda “reklamın iyisi kötüsü olmaz” ilkesini benimsemiş biriydi ve kendisine takılanlara fazla kızmazdı.Hele hele Cumhuriyet’teki kısa “Bir Dakika” sütunuyla dönemin mizah yazarlarının önde gelenlerinden Doğan Nadi ile sık sık atışırlardı.Nitekim Doğan Bey, Fahrettin Kerim’in kendisini kastederek “Deli doktorundan da vali mi olurmuş diyenler var. Pek de âlâ oldum işte” demesi üzerine şu satırları kaleme almıştı:

“Mini mini Valimiz ‘Deli doktorundan Vali mi olur diyorlar, ben pek de âlâ oldum işte’ demiş. Aklıma Bektaşi fırkası geldi. Bektaşi günün birinde Hoca’ya sormuş: Hoca Efendi abdestsiz namaz olur mu?
Olmaz, haşa olmaz! yanıtını vermiş Hoca.Bektaşi gülmüş:

-Eee ben kıldım pek de âlâ oldu.” Fahrettin Kerim’in döneminde piyasaya çıkarılan 20 santilitrelik rakılara da şişesinin küçüklüğü dolayısıyla Fahrettin Kerim adını koydular. Bu da akşamcıların içki düşmanı Gökay’dan mizah yoluyla intikam almalarıydı.

Fahrettin Kerim’i Ekim 1949’da CHP İstanbul’a hem vali hem de belediye başkanı olarak atadı. O zamanlar İstanbul’un hem valiliği hem de belediye başkanlığı siyasi iktidar tarafından atanan tek kişi tarafından yürütülürdü.

1950 seçim kampanyası sırasında, İsmet İnönü’nün katıldığı tarihimizin ilk görkemli Taksim mitinginde F.K.G. İnönü’ye şu iftihar dolu sözlerle meydanı göstermişti:

– İşte Paşam İstanbul!
Birkaç gün sonra seçimde o İstanbul’da CHP çok ağır bir yenilgiye uğrayacaktı.CHP’nin getirdiği İstanbul valiliği ve belediye başkanlığı görevinde, Gökay’ı Menderes kendi döneminde de tuttu. Ta ki imar hamlelerinin bir bölümünü eleştirene kadar.

1957’de Menderes’in İstanbul ziyaretlerinden birinde Vilayet’te yapılan bir toplantıda, Fahrettin Kerim eleştirince Menderes kendisini sinirli bir şekilde tersler:

– Sen biraz dinlen hocam!
Ruh ve sinir hastalıkları uzmanı Ord. Prof. hemen manidar cevabı yapıştırır:

– Asıl sen biraz dinlen!
Daha sonra da Fahrettin Kerim görevden alındı. (Bern’e büyükelçi atandı)Fahrettin Kerim bunun üzerine çok sinirlenir ve Menderes hakkında şunları söyler:

– Hırsının sonu yok. Burada durmaz cumhurbaşkanı olur, o da yetmez peygamberliğe tırmanır, o da yetmez kendini Allah sanmaya başlar. Hah işte o zaman da onu alıp bana getirirler.

This entry was posted in FAŞİZM, Politika ve Gundem, SEÇİM - SEÇSİS, SİYASİ PARTİLER, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *