AKP İÇERİSİNDEKİ “EŞİTLİK İLKESİ” !..

Av. Cemil Can
10.06.2014

AKP İÇERİSİNDEKİ “EŞİTLİK İLKESİ” !..

Bilim ve Sanayi Bakanı Fikri Işık, bir gazeteye verdiği mülakatta, F Tipi için “Devlete alternatif bir kurul oluşturmuşlar. İşe alımlarda hükümetin önerdiği kişiler bile paralel yapının ön elemesinden geçirilmiş. Kanada da yaşayan bir bilim adamını Pensilvanya’ya çağırıp, ‘Seni hükümet tavsiye etti ama bize çalışırsan bu iş olur’ diyecek kadar ileri gitmişler. Paralel yapının bu kuruma sızmasının nedeni stratejik önemi. Birçok milli projenin yazılımını TÜBİTAK yapıyor, güvenlik kodlarını o belirliyor.” demiş…

Bu itiraftan; hükümetin devlet güvenliği ile ilgili olarak yarattığı zaafiyeti bir tarafa bırakırsak, kamu hizmetlerine alınmada uyulması gereken “eşitlik ilkesi”nin ağır biçimde ihlal edildiğini anlamaktayız: Demek ki KPSS, hükümete yandaş olmayan yurttaşları oyalamak ve isyan etmelerini önlemek için yapılıyormuş… Görülüyor ki, kamu kurumlarına girecek olanları ya hükümet belirliyor ya da Cemaat. Bakanın itiraf gibi açıklamasından, sadece bu sonuç çıkıyor. Hükümetin bu konudaki şikayeti ise çok komik. Cemaat, hükümetin önerdiği adamları bile ön elemeye tabi tutuyormuş…

AKP’ye oy vermiş milyonların çocukları ise, işe girebilmek için çırpınıp duruyor! AKP teşkilatlarından “hamili kart” alabilmek için bir takla atmadıkları kalmış. Onu da atanlar var tabii. KPSS sınavlarında kazanmanın yeterli olduğuna inanan saf yurttaşlar ise, çocuklarının yüksek puan alabilmesi için, bir de dersanelerde soyuluyorlar) … Devletin Cemaat’e nasıl işgal ettirildiğinin itirafı, nihayet bir bakan tarafından yapılmış!..

Hükümet, “Taşeron ve maden torba yasa tasarısı”na bir madde ekleyerek; 28 Şubat 1997 döneminde yalnızca “kılık kıyafet” nedeniyle üniversiteden uzaklaştırılan ve afla dönen türbanlıları imtiyazlı yurttaş haline getiriyor. YÖK’ten “kılık kıyafet” nedeniyle işten atıldığına ilişkin belge alanlar, daha sonra eğitimi tamamlamış olmak koşulu ile, kamuda işe girmek isterlerse, yaş sınırına takılmayacaklar ve KPSS’ye girmeyecekler!.. Böylece türbanlılar için kamu hizmetlerine girmede “Türk Vatandaşı” olmak koşulu kaldırılmış oluyor!..

Anayasamıza göre, “eşitlik ilkesi”; (1) yasalar önünde bütün Türk vatandaşlarının eşit durumda olması gerekir… Ayrıca kişiye özel uygulama yapılamaz ve yasa çıkarılamaz!.. Türbanlılar hariç tabi!..

“Anayasanın 10. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen “eşitlik ilkesi”, bu ilkeden yararlananlar açısından bir temel haktır, yani eşit işlem görmeyi ya da ayrım gözetilmemesini isteme hakkını doğurduğu tartışmasızdır. Bununla birlikte eşitlik, aynı zamanda, muhataplarını yani devlet organları ve idare makamları anayasal bir buyruk ile devlet yönetiminde benimsenmesi gereken, egemen temel bir ilkeyi vurgulamaktadır.” (2)

Askeri kanattan, bu gelişmelerle uyum içerisinde bir de “makale” yayınlanmış. Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde görev yapan Prof. M. Kemal Irmak, “Journal of Religion and Healt” dergisinin Haziran sayısında yayınlanan “Şizofreni ya da Cin Çarpması” başlıklı makalesi ile bilim dünyasını şaşırtmış!.. Makalenin başlığından, halk arasında “cin çarpması” olarak bilinen olayın, “şizofreni” (3) olduğunu sananları, ters köşeye yatırmış! Prof. Irmak, beyne yerleşmiş cinlerin şizofreni semptomları oluşturabileceğini savunarak, bazı üfürükçülerin hastalıkları tedavi ettiğini iddia ediyor…

Doktorların “dini şifacılar”la birlikte çalışması gerektiğini söyleyen Irmak, “Şizofrenideki halüsinasyon, cinlerin gerçek görüntüsünden kaynaklanan yanılması olabilir” diyor… Artık cinlere ve onların gerçek görüntüsü olduğuna inanan bir profesörümüz de var!.. Umulur ki, bu makaleyi “gavurlar” okumaz!..

Ankara Hayvanat Bahçesi Müdür (4) Yardmcısının TÜBITAK’a uzman olarak atandığı (5) bir ülkede; Irmak gibi profesörlerin, bilim adamlarına üfürükçülerle çalışmayı önermesi hiç garip değil!.. TÜBİTAK’a atanan yeni “uzmanlar”ın ilk işi 17 ve 25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturmaları dosyalarında yer alan dinleme kayıtlarının “montaj” olduklarını rapora bağlamak oldu!..

Ses uzmanlarından Erdem Helvacıoğlu, “Anlam, duygu, tonlama bütünlüğü olan ve arka seslerinde süreklilik bulunan böyle bir kayıt kelime kelime ‘edit’ ile yaratılamaz” diyerek, hazırlanan raporun ciddiye alınamayacağını söyledi… Cemaat’e çalışan elamanların görevden alınmasından sonra, yerlerine gelenler, Cemaat üyelerini bile arattı!..

***

Hükümet, devlet içerisindeki Cemaatçi yapılanmayı tasfiye etmeyi bahane ederek, kendi adamlarına devleti işgal ettirirken, Ağrı’nın yeni belediye başkanı Sırrı Sakık ise, ulusal kahramanlarımızın belleklerden silinmesi için ilk adımını attı. İşe Kazım Karabekir’in adını mahalle, cadde ve sokaklardan silme kararı alarak başlayan Sakık, Kılıçdaroğlu’nun daha önceden “Dersim” tartışması ile açtığı İnönü ve Atatürk’ü itibarsızlaştırma yolundan kolayca ilerleyebilecek gibi!..

Bütün bu gelişmeler karşısında; Cumhuriyet ilkelerine bağlı yurtseverlerin önünde duran acil bir görev var: O da; bu rezil iktidara karşı, nitelikleri Anayasamızda yazılı olan, ortak bir cumhurbaşkanı adayı için çalışmalara başlamaktır… “Nasıl bir cumhurbaşkanı arıyoruz?” sorusuna yanıt aramak, zaman kaybetmek ve RTE’ye Cumhurbaşkanlığını altın tepside sunmaktan farksızdır.

Zira Cumhurbaşkanının nasıl olması gerektiği Anayasamızın 101 maddesinde “Türk vatandaşı” olmak koşuluna bağlanmış ve 102. maddedeki and metni içerisinde (6) en kalın kafalıların bile anlayabileceği açıklıkta belirlenmiştir… Dolayısıyla bu soruyu yeniden sorup, yanıt aramak havanda su dövmekten farksızdır!.. Başka hesaplar içerisinde olunduğunu gösterir!..

DİPNOTLAR:

1.) 1982 T.C. Anayasasının kamu hizmetlerine girme hakkını düzenleyen 70. maddesi; “(1)Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir.(2)Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez.

2.) “Eşitlik ilkesi, şekli hukuki eşitlik ve maddi hukuki eşitlik olarak iki anlamda yorumlanabilir. Şekli hukuki eşitlikten kastedilen kanunların genel ve soyut nitelik taşıması, yani kapsadığı herkese eşit olarak uygulanmasıdır. Anayasanın 10’uncu maddesinin, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa “imtiyaz” tanınamayacağı yolundaki ikinci fıkrası da bu anlamda bir eşitliği hedeflediği anlaşılmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi, 06.07.2000 tarih ve E. 2000/21, K. 2000/16 sayılı kararında, Anayasa’nın 10. maddesinde belirtilen “yasa önünde eşitlik ilkesi” hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğunu; bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörüldüğü; eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğu; bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesinin yasaklandığı; durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabileceği; aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmayacağı ifade edilmiştir. Ancak şüphesiz ki, eşitlik ilkesinin anlamını şekli hukuki eşitlikle sınırlandırmak mümkün değildir. Maddi hukuki eşitlik, şekli eşitliğin ötesinde, aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde, yararlarda ve yükümlülüklerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda ve hizmetlerde eşit davranma zorunluluğunu içermektedir. Bu anlamda eşitlik ilkesinin ihlal edilmiş olup olmadığının anlaşılabilmesi için Anayasaya uygunluk denetiminde sadece kanunların genel ve soyut nitelik taşıyıp taşımadıklarının değil, onların içeriklerinin de araştırılması gerekir.” (AMK, 12.5.2004, E.2003/106, K.2004/59, RG: 3.11.2004-25632.)

http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/05/20120519-14.htm

(3) http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eizofreni

(4) http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/40352-hayvanat-bahcesinden-tubitaka-atama.html

(5) http://ulakbim.tubitak.gov.tr/

(6) Cumhurbaşkanı

A. Nitelikleri ve tarafsızlığı

MADDE 101- (Değişik: 21/10/2007-5678/4 md.)

Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir.

Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.

Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasî partiler ortak aday gösterebilir.

Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.

C. Andiçmesi

MADDE 103- Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde andiçer:

“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, EĞİTİM, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *