TÜRBAN, CUMHURİYETE MEYDAN OKUMAKTIR,ÖZGÜRLÜK DEĞİLDİR…

Ali Eralp
03 Kasım 2013
İlkkurşun

TÜRBAN, CUMHURİYETE MEYDAN OKUMAKTIR,ÖZGÜRLÜK DEĞİLDİR…

Merve Kavakçı’nın Meclise türbanla girmesi karşısında ne demişti Bülent Ecevit:

“Burası hiç kimsenin özel yaşam mekânı değildir. Burası devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar devletin kurallarına uymak zorundadırlar. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz!”

14 yıl sonra, Ecevit’in bu konuşması ve tavrı hem iktidar, hem muhalefet tarafından faşist bir tutum olarak algılandı.Bülent Ecevit’in bu konuşmasından tam 14 yıl sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinde devlete meydan okundu.Demokratik ve çağdaş Cumhuriyete meydan okundu.Anayasaya, yasalara, AİHM’e, Meclis İçtüzüğüne meydan okundu.Atatürk ilke ve devrimlerine meydan okundu…

Atatürk, Cumhuriyet, laiklik meclisten kovuldu. Halkın oyları ile seçilen milletvekilleri zindanlara atıldı, bölücüler, dinciler ortalığı kuşattı. Bayrak taşıyan şehit anaları bile meclise alınmadı.

SADECE MECLİSİN ADI KALDI.
Bir hac dönüşü, dört kadın milletvekili bir tertiple, AKP tarafından Meclise türbanlı olarak sokuldu.Mecliste bulunan tüm siyasal partilerin onları kabul etmesi ile TBMM bir olupbittiye getirildi ve 90 yıllık Kemalist gelenek ayaklar altına alındı.Böylece tüm siyasal partiler tarafından bir anayasal suç, yüce divanlık bir suç işlendi.Çünkü Anayasanın 24. Maddesinde şöyle denilmektedir: “ Kimse Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne surette olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.” Bu kural, gelişmiş tüm ülkelerde geçerlidir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 1989 ve 1991 yıllarında Anayasa Mahkemesi, Danıştay tam 22 kez “türbanın dini inancı temsil ettiğini, demokratik rejime, laikliğe aykırı olduğunu vurgulayarak onu resmi kurumlarda yasaklamıştı.Onun için Türban özgürlük değildir. Tutsaklıktır. Kadınların cendereye alınmasıdır. Ortaçağ’a özlemdir. Türban, geriye gidiştir. Osmanlı’ya dönüştür. Laiklik düzenine karşı çıkmaktır.

Türban, Cumhuriyet Kanunlarına aykırıdır. Çağdaşlığa aykırıdır. Uygarlığa aykırıdır. Türban Ortaçağın, esaretin simgesidir. Kim ki türbanı savunuyor o Cumhuriyet devrimlerine karşı geliyor demektir. Bu, “iki kere ikinin dört etmesi” kadar kesindir. Şu ya da bu şekilde bunun başka, hiçbir açıklaması yoktur, olamaz da…Türban toplumumuzda giderek krize dönüşecektir. Türbana yol verip, toplumda bir baskı silahı olmasını sağlayanlar, bundan sonra türbansızları, türbanlılar karşısında korumak zorunda kalacaklardır…

TÜRBAN SİYASAL VE DİNSEL BİR SİMGEDİR.

Uygar ülkelerde, kamu kurumlarında çalışanlar diledikleri gibi giyinemezler. İstedikleri gibi hareket edemezler. Örneğin, bir bayan memur görevini yaparken bikini ile dolaşamaz. Masasında üstsüz oturamaz. Bir yargıç ya da öğretmen femen giyimi ile görev yapamaz.Hele hele kamu kurum ve kuruluşlarında giyim, kuşam dini esaslara göre asla düzenlenemez.Kadınlar meclise türbanla gelirken, yarın bir erkek milletvekili de çıkıp, “Ben de elimde tesbih, ayağımda şalvar ve başımda fesle salona gireceğim, var mı itiraz eden” derse; ya da bir Kürt milletvekili “Ben seçildiğim mecliste gelenek ve göreneklerimi sergilemek, kendi folklorumu canlandırmak isterim, dilediğim gibi giyineceğim, kimse beni engelleyemez…” derse, ne yapacaksınız? Asacak mısınız onları?

Bu gerçekleri bilen ve Atatürkçü güçlerin tepkisinden çekinen Başbakan yardımcısı Bülent Arınç bakın 14.11.2005 tarihinde türban konusunda neler söylemişti?

“Kamu görevlileri için dini sembollerin taşınması yasaklanmıştır. Gerekçe şudur; Boynunda haç taşıyan bir kamu görevlisi Hristiyanlığı sembolize ederse, bir Musevi başındaki takkesiyle veya bir Müslüman başörtüsüyle karşısındakine mesaj vermeye çalışan kamu görevlisi kendisinden eşit hizmet almaya çalışanlara bir korku verebilir. Tarafsız davranmayacağı konusunda bir endişe verebilir. Kamu görevlilerinin dini sembol takmaları bu nedenle yasaklanmıştır…”

AKP’li bakanlar, 2012’lere, 13’lere gelince, bu gerçekçi görüşlerini bırakıp, Ecevit’in deyişi ile türbanı “Devletin en yüce kurumu olan Türkiye Büyük millet Meclisine” taşıdılar…

Peki, niçin bu böyle oldu? Neden buralara geldik?

AÇIKLAYALIM: Bu dinci ve bölücü gidişi biz daha önceleri görmüş ve muhalefeti birçok kez uyarmıştık. 2 – 2,5 yıl önce şunları yazmıştık:
“Türbanla mürbanla bir yere varılmaz. Genel afla, menel afla, cemaat, Fethullah Gülen hayranlığı ile bir yere varılmaz. Herkes aklını başına toplasın…”

Bu ülke yedi düvele karşı kanla, canla, başla savaşıp bağımsızlığını kazanan ve 1923 Cumhuriyet devrimini gerçekleştirerek, Türkiye Cumhuriyetini kuran bir ülkedir. Yüce Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkesidir. Ne demişti o yüce adam: “Türkiye meczuplar, dervişler, şeyhler ülkesi olamaz…”
Oldu. Farkında mısınız? Görüyor musunuz?

Sağ mısınız, yaşıyor musunuz?
AKP, “kuran kurslarına ancak 5. sınıfı tamamlamış çocuklar devam edebilir” hükmünü de iptal etti.Bundan böyle artık bebeler bile Kuran kurslarına gidebilecekler. Bundan böyle 6 –7 yaşında hafızlarla çok sık karşılaşacağız her yerde. Cemaatler, tarikatlar yeni bir zafer daha hazandılar.Yani bununla, 1924 yılında kabul edilen ve medrese eğitimine son verip, eğitimde bütünlüğü sağlayan “Tevhid-i Tedrisat, yeni adıyla Öğretim Birliği” yasası yok sayıldı.Orda mısınız? Bir ses verin…” Ses vermediler. Tepki koymadılar…

Ve bugün de bu türban girişimiyle “Demokrasi ve özgürlük silahını AKP’nin elinden aldıklarını” ileri sürüyorlar. Oysa tam tersine bu silahın etki alanını on katına çıkarttılar. Ellerini güçlendirdiler.

ONLARI TÜRBANI ATATÜRK’ÜN MECLİSİNE SOKAN DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK KAHRAMANLARINA DÖNÜŞTÜRDÜLER.

Biz, milletvekillerinin Mecliste yaptığı yeminle sonlandıracağız yazımızı. Her şey, orada, apaçık ortada.Muhalefet ve iktidarın birlikte gerçekleştirdiği türban olayının yorumunu da buna göre okuyucu dostlarımıza bırakıyoruz…

“Devletin varlığını ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim…”

İLK KURŞUN
http://www.ilk-kursun.com/haber/160478

This entry was posted in ALİ ERALP YAZILARI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *