AVRUPA’DA EKMEK VE İSLAM KAVGASI * 2

Cumhuriyet 10.08.2013

Erbakan ve kadrosu, Almanya ve Avrupa topraklarını Türkiye’den daha rahat kullandı

İlk kök salan Milli Görüş

Almanya’ya (Batı Berlin’e) Türkiye kökenli olarak ilk adım atan İslamcı akım Akıncılar, en bilinen adıyla Milli Görüş’tür. Metin Gür’ün “Avrupa’da İslamcı Örgütler-Türkiye Kökenli” adlı incelemesinde geniş yer verilen Milli Görüş için ilk söylenebilecek olan, Milli Selamet ile başlayan Saadet Partisi ile noktalanan Necmettin Erbakan güdümlü partilerin Avrupa’daki kuşkusuz en güçlü kalesi olduğudur.

Çalışmalarını, adı konmamış bir siyasi parti gibi, siyasal, örgütsel ve ekonomik bazda ve ideoloji bağlamında sürdürmüş olan Milli Görüş, Alman yasalarına göre dernek olarak kurulmuşsa da Erbakan’ın Avrupa partisi gibi çalışmıştır. Erbakan ve kadrosu, Almanya ve Avrupa topraklarını Türkiye’den daha rahat kullanır çünkü. Erbakan Türkiye’de konuşamadığını Almanya’da konuşur, İslam dünyasını Köln’den yönetmeye kalkar.

19 Mayıs 1991’de Köln’de, 15 bin müridine konuşan Avrupa Milli Görüş Teşkilatları’nın (AMGT) 7. Genel Kurulu’na katılan Erbakan’ın, şu sayısal verileri anımsatmasının ardından baklayı ağzından çıkarması uzun sürmez: “AMGT’nin Almanya’da 12 tane bölgesi bulunuyor. Almanya dışında Avrupa’da, Avustralya’da, Asya’da bugün dünyayı kuşatan 27 bölgede çalışma yapan bir teşkilat haline gelmiştir. Geçen sene 307 mescidi vardı, bugün sayısı 372’ye çıkmış. Aidat ödeyen üye adedi bir yılda yüzde 25 artmış. 4 bin yeni üye ilave edilmiş. Yani her hafta 80 tane yeni üye şuurlanıyor; ‘Bu davaya ben de para katkısında bulunarak tam bir asker olacağım’ diyor.”

Rant kapısı

Milli Görüş’ün başarılı gelişimi, Diyanet de dahil olmak üzere farklı düşünen dinci, siyasal İslamcı akımlar ve kuruluşlar için de bir uyarı mahiyetindedir. Kendilerinden olmayanlar da onu örnek alır -elbette dini değil, hac, zekât, fitre ve haraç mı, bağış mı belirsiz “süvari parası” gibi çıkar temelinde-. Bunun sonucu radikal Milli Görüşçüler içinde ve dışında, çıkar ve şeyhlerin zamanla araya girmesiyle gruplaşmalar giderek yayılır. İbadet kapısı rant kapısına dönüşür.

İlk mescit Köln’de açılmış olsa da bu konuda Berlin’in de aşağı kalır yanı yoktur. Türkiye’den özellikle bu kente gelen işçi sayısı arttıkça İslamcıların cami ve mescit sayısı da katlanır. İslamcıların dikkatindeki bir husus da Berlin’in vatandaşlığa geçiş rakamları itibarıyla en önde giden kent olmasıdır.

1959’da Batı Berlin’de yaşayan Türkiye kökenli sayısı 200 iken, Berlin Senatosu Uyum ve Göç görevlisinin verilerine göre şu an Berlin’de en az 116 bin Türkiye vatandaşı yaşıyor. Türkiye asıllı olanların sayısı ise bunun çok üzerinde.

Bu gelişme din kuruluşlarının gelişmesinde hemen ifadesini bulur: Kentte 80 cami ve mescit vardır. 53’ü Türkiye çıkışlıdır. Bunun içinde 11’i Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB); 12’si İslam Toplumu Milli Görüş’e (İGMG), 8’i İslam Kültür Merkezleri Birliği’ne; kalanlar ise Nurcular gibi çeşitli tarikat ve bağımsız cemaat gruplarına aittir.

Oku! Cemaatin adına oku!

Eğitimler ve toplantılar sayesinde kısa sürede Milli Görüş’ün etkisine giren genç sayısı on bini bulur. Hatta kendi belgelerinde “Temel Esaslar ve Cihat” konulu temel eğitimden 14 bin gencin geçtiğine, Çocuk Kulübü’nde ise 3 bin çocuğa, yaşlarına uygun düşen eğitim verilerek geleceğin mücahidi olarak yetiştirildiğine dikkat çekilir.

Etkinliklerinin rengi koyu yeşil, eğitimleri de hayli radikaldir.Eğitim çalışmalarını yayınlarla destekleyen Milli Görüş, Almanya ve Avrupa ülkelerinde çocuk, ergen, yaşlı binlerce Türkiye kökenli insanı dini yayınların okuru kılar. AMGT’nin faaliyet raporuna göre, teşkilat Almanya ve Avrupa’daki Türklere yönelik ilk kitap fuarını 1989’da düzenler. Birinci fuara 41 yayınevi katılır ve iki TIR dolusu kitap satılır. İkinci fuara Türkiye’den 63, Almanya’dan 4 yayınevi katılır ve 3 bin 500 çeşit, 7 TIR kitap satılır. İki yıl içinde izleyici sayısı üç misli artarak 30 bine ulaşır.

‘Karşı çıkan harcanır!’

Avrupa’da hacca gitmeyen tek ilahiyat çıkışlı hoca, Rüştü Kam’a kulak verelim şimdi de.Berlin’de ve İslam Toplumu Milli Görüş (İGMG) çevresinde tanınan, Türkiye kökenli İslam kuruluşlarının İslam anlayışlarına ve uygulamalarına karşı sert çıkışlarıyla da dikkat çeken bir din adamı Rüştü Kam. Ayrıldığı teşkilatta olup bitenleri mühür gibi sözlerle niteliyor: “Anlatılanlar hep uydurulan dindir!” Ve şöyle devam ediyor: “Milli Görüş’ün yaşadığı ve insanlara anlattığı dinle, İslam Kültür Merkezleri’nin, Nurcuların ve tarikatçıların anlattığı din arasında hiçbir fark yoktur. Hepsi aynı, uydurulan dini anlatır. Çünkü uydurulan dinin mensuplarını idare etmek çok kolaydır. Çünkü onlar hesap sormazlar. Orada insanların kafası yıkanır ve insanlar belli bir noktaya kilitlenir.

İndirilen din ise Allah’ın dinidir. Allah hesap soruyor mensuplarına. Diyor ki: ‘Bizi görünüz, gözetiniz, bizi işitiniz’ diye ayet vardır. Şimdi ben, kendi insanlarımın, indirilmiş dinin mensubu olmasını ister miyim? Çünkü bana ‘Sen ne yapıyorsun?’ diye hesap soracak. O yüzden uydurulan din her üç cemaatte de makbuldür. Onlara karşı çıkamazsın, çıkarsan seni harcarlar. Orada hem siyasi, hem de parasal rant vardır. Önüne geçemezsiniz. Dine dost olmayan insanlar da indirilen dini istemezler. Dini kötülemek için uydurulan dini esas alırlar. Dolayısıyla hepsi aynı şey için çalışır. Ortak dertleri siyaset ve ranttır. Yalnız birbirlerine düşman görünürler.”

HATMİNÜBÜVVET İLE İTTİFAK KURULDU

Bu arada İslam Toplumu Milli Görüş’e (İGMG) dair şu notları da anımsatmalı: Türkiye’de kapatılan siyasal İslamcı RP taraftarlarının bir kuruluşudur. Ardından FP kurulmuştur. 1990’lardaki verilere göre, Avrupa’daki teşkilat sayısı 1091, şube sayısı 2137, toplam idareci sayısı 17 bin 481, üye ve idareciler toplamı da 83 bin 868’dir. İGMG, aynı yıllarda, merkezi İngiltere’de bulunan ve üç yıldır Almanya’da faaliyet gösteren, Pakistan çıkışlı radikal, fanatik bir siyasal İslamcı akım olarak tanımlanan Hatminübüvvet (Peygamber Mührü) teşkilatıyla da yakın ilişki kurmuştur.

Milli Görüş ve Hatminübüvvet aynı amaçta birleşmiştir: Tüm insanları İslam bayrağı altında toplamak! O kadar yakındırlar ki Hatminübüvvet kapatıldığı takdirde tüm mal varlığının Milli Görüş’e geçirilmesi kuruluş protokolünde bile yer almıştır.

Devlet eliyle semirtildi’

Milli Görüş üzerine yazdığı yazılar nedeniyle teşkilat tarafından tehdit edilen adresine sürekli bildiriler (!) gönderilen Metin Gür, Milli Görüş’ün devlet eliyle semirtildiğini vurguluyor: “Milli Görüş yöneticilerinin, Türk devletinin kucağında yetiştiğine hiç ‘hayır’ denebilir mi? Bugün Türkiye’de yıllardır devam eden AKP’de ve hükümetin içinde, Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, dünün Hizbullahı (Mücahidi) olmayan, o yollardan geçmeyen ve aynı duyguları taşımamış kaç kişi var acaba?”

Gülen’e kapılar açılıyor

İslamcı kuruluşların konuşlandığı bir diğer merkez ülke de Hollanda. 1994’te Almanya’da ilk kez Türk Alman Akademililer Birliği adı altında Köln’de örgütlenen, sonrasında ise en önemli merkezi Frankfurt olan Fethullah Gülen cemaatine kapıların açıldığı anlarla başlıyor incelemenin Hollanda ayağı. Derken açılan dershanelerde kurs gören çocuklara bir belge eşliğinde dayatılan talimatnameler, velilere de getirilen Stı ve Âlem dergilerine ayrıca Zaman gazetesine abone olma şartlarıyla devam ediyor. Gülen hareketinin yıllar içinde batıdan doğuya nasıl yayıldığını araştırırken mesela bugün Köln ve yöresinde dershanelere ve açılan özel liseye giden çocukların sayısının 1500’ün üzerinde olduğunu öğrenmek de şaşırtmıyor.

Hafız Alay, cemaatlerin hep menfaat peşinde olduğunu söylüyor

Sorunlar çözülür sandık’

Ömerülfaruk Demir Alay… Çorumlu. İyi din eğitimi almış bir hafız. 71’de, Köln’de Ford’dan sonraki ikinci büyük fabrika olan Klockner Humbolt Deutz AG traktör fabrikasında çalışan 8 bin Türk kökenliden biri. Köln’de o dönem sadece bir mescit var; “Barbarossa”. Orada da müezzin. Cemaatlerin yaşamına dair sosyolojik saptamaları gayet net:

“O zaman Müslümanlar sadece cuma günü toplanırlardı. İş çoktu, herkes işçiydi, boş zaman yoktu. Şimdi işsiz çok, emekli çok. Camiden başka bir yer de bizi kabul etmiyor. Bu sakalımla nereye gireyim? Camiler Müslümanlar için bir kültür merkezi. O zaman gurbetteki kardeşlerimiz birbirleriyle çok samimiydiler. Sen Nurcusun, Süleymancısın gibi bölünmeler de yoktu. 80’den sonra Köln’de ulema çoğaldı, cemaatler de bölündü. Nedeni koltuk kavgasından başka bir şey değildi.”

Barbarossa Mescidi’nden ayrılıp İslam Kültür Merkezi adıyla açılan camiye gitmiş Ömerülfaruk Demir Alay. Hay gitmez olaymış! Zira menfaat gruplarını görmüş. Kendisi rabıtasızmış yani bir süre sonra kendisini halife dahi ilan edecek olan “Süleyman Efendi”ye bağlı değilmiş, o zaman da kendisine sır verilmiyor ve zikre alınmıyormuş.

Süleyman Efendi de maşallah neredeyse peygamber gibi! Cemaati de fani dünyadan epey bir soyut! “İmam hatiplilere ‘imam hattap’ diyorlar, yani ‘odun okulu’. Kadınları hacca yollamıyorlar ama gâvurun yanında çalıştırmayı biliyorlar” diyor Alay.

Bir gün cemaat, İslam Kültür Merkezi adına hazırlanıp satılan bir takvimin geliri yüzünden birbirine girince ayrılıyor ve 76’da Milli Görüş’e gidiyor:

“Türkiye’de Selamet Partisi vardı. Bir İslam partisi kuruldu diye hepimiz oraya hücum ettik. Müslümanların problemlerini çözecek sandık. 80’e kadar böyle devam etti. 80’de Cemalettin Kaplan geldi, İslamda partinin olmadığını anlattı, Selamet Partisi’ni böldü. Ben de dahil cemaatin yarısı Kaplan’a katıldık. Orada da 1988’den 1995’e kadar aynı kayırmalar, menfaatlar devam etti.”

This entry was posted in DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, DİN-İNANÇ, Dizi Yazilari, İrtica. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *