ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARLARINA VE LAİKLİĞE SAHİP ÇIKAN PROF.DR. ESAD RENNAN PEKÜNLÜ’YE ORTAÇAĞ CEZASI

HEPİMİZ RENNAN PEKÜNLÜ’YÜZ

Suay Karaman
26 Eylül 2012

YÖK, “öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine müdahale ettiği” gerekçesiyle, Prof.Pekünlü’ye 1 Haziran 2012 tarihinden geçerli olmak üzere bir ay süreyle ‘Görevden Uzaklaştırılması (İşten El Çektirilmesi)’ cezası vermiştir. Rennan Pekünlü’ye hapis cezası verilmesine neden olan bu süreçte, YÖK, Ege Üniversitesi Rektörlüğü, Danıştay, Mahkeme ve türbanlı öğrenciler anayasayı ihlal suçu işlemişlerdir.Bu olayın asıl suçluları, süreçteki tüm kişi ve kurumlardır.

1980’li yılların ilk yarısında, YÖK Başkanı İhsan Doğramacı, modern sıkmabaş olarak anılan “türbanın” yükseköğretim kurumlarında serbest bırakılması için yönetmelikte bir düzenleme yapmıştır. Ancak yargıya taşınan türbanı serbest bırakan yönetmelik kuralları, 1984 yılında Danıştay tarafından Anayasa’nın laiklik ve eşitlik ilkeleri ile Devrim Yasaları’nın korunması amacına aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir.

1980’li yılların ikinci yarısında Başbakan Turgut Özal, 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’na koydurduğu ek 16. madde ile; “Dini inanç nedeniyle boyun ve saçların başörtüsü ya da türbanla örtülmesi serbesttir.” düzenlemesinin yapılmasını sağlamıştır. Yine yargıya taşınan bu düzenleme, Anayasa’nın laiklik, hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı bulunarak Anayasa Mahkemesi tarafından 1989’da iptal edilmiştir.

Bunun üzerine, türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasının sağlamak amacıyla 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’na ek 17. madde eklenerek; “Yasalara aykırı olmamak kaydıyla yükseköğretimde kılık kıyafet serbesttir.” düzenlemesi yapılmıştır. Yargıya taşınan bu düzenleme için 1991 yılında Anayasa Mahkemesi; ‘Kanunlara aykırı olmama’ koşulundaki ‘kanunlar’ sözcüğünün Anayasayı da kapsadığını, Anayasa Mahkemesi’nin 1989 yılında verdiği kararında, yükseköğretimde türbanın Anayasaya aykırı olduğunun kabul edildiğini, dolayısıyla ek 17. maddedeki “kanunlara aykırı olmamak” koşulunun, yükseköğretimde türban yasağını sürdürdüğünü karara bağlamıştır. Bu karar, “yükseköğretim kurumlarında türbanı yasaklayan bir yasa kuralı yok.” diyenler için vurucu bir yanıttır. Çünkü Anayasa Mahkemesi’ne göre, türbanı Anayasa yasaklamaktadır.

Bu karardan sonra, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 1996’da önüne gelen bir dava nedeniyle hukuksal durumu yorumlamış; Anayasa’nın başlangıcı, 2, 42, 174. maddeleri ve Anayasa Mahkemesi’nin yukarıdaki kararlarına dayanarak, “Anayasa’ya aykırılığı saptanmış olan, boyun ve saçların başörtüsü ve türbanla kapatılmasının, kılık kıyafet serbestisi dışında olduğuna” karar vermiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, öğrencilerin dinsel inançlarını açığa vurma özgürlükleri ile dinsel simgelerin ve törenlerin sergilenmesinin sınırlandırılabileceğini; türban yasağının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin din ve inanç özgürlüğü ile eğitim alma hakkına ilişkin düzenlemelerine aykırı olmadığına karar vermiştir. Demokrasi ilkesi yönünden başkalarının hak ve özgürlükleri ile kamu düzeninin korunması amacıyla getirilen bu yasağın meşru olduğunu karara bağlamıştır.

Yükseköğretimde türbanı serbest bırakmak için 2008 yılında Anayasa’nın 10. ve 42. maddeleri değiştirilerek, özellikle 42. maddeye “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğretim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez” kuralı konuldu. Ancak bu kural da, Anayasa Mahkemesi’nce aynı yıl içinde, Anayasa’nın değiştirilemez laiklik ilkesini zedeleyici bulunarak iptal edilmiştir.

Türban sorununu kısaca özetlemek gerekirse, Anayasa Mahkemesi kararlarına göre siyasal İslam’ın simgesi olan türbanın yükseköğretimde yasak kararı devam etmektedir. Anayasa’da tanımını bulan laiklik ilkesi, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve AİHM kararlarında da vurgulandığı gibi, siyasal İslam’ın simgesi olan türbana geçit vermemektedir.

Rennan Pekünlü, susturulmuş üniversitelerde yasaların kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirme cesaretini onurla göstermiştir, direnmiştir. Aldığı ceza ile tüm eğitim kuruluşlarına “türban serbestliğine karşı çıkarsanız, hapis cezası alırsınız!” şeklinde gözdağı verilmektedir. Bu gözdağından korkuya kapılan ilköğretim öğretmenleri, sınıflarında türbanlı öğrencilere ses çıkaramamaktadırlar.

Yasaları uygulayan Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye ceza verilmesi, cumhuriyeti ve laikliği savunanlara bir tehdittir. Ancak tüm tehdit, saldırı ve cezalar, bizlerin cumhuriyet değerlerini, Atatürk ilke ve devrimlerini savunmamıza engel olamayacaktır.

“Mücadele eden yenilgiye uğrayabilir; mücadele etmeyen zaten yenilmiştir.” diyen Bertolt Brecht’in sözünden gerekli çıkarımları yapmak zorundayız.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINA SAHİP ÇIKAN
PROF.DR. ESAD RENNAN PEKÜNLÜ LİNÇE EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR

GÖRÜŞLER ;

Hatırlatmak isterim:

Yargıtay’da son bir kaç yıl içinde mahkeme sayısını ikiye katlandığını Üye sayısının da bununla uyumlu olarak ikiye katlandığını Yeni hakim atamalarının blok şeklinde yapıldığını Eski (DİĞER) hakimlerin diğerlerine göre daha kıdemsiz üye olacak şekilde mahkemeler dağıtıldığını DİĞER hakimler yeni kurulan mahkemelerde azınlıkta kalacak şekilde düzenleme yapıldığını Diğer Yüksek Mahkemelerde ve HSYK’da bu şekilde yapılan blok atamalarla tam bir cemaatçi yapı oluşturulduğunu Kritik oylamalarda bu şeklide atanan blokda yer alan yargı mensuplarının topluca aynı yönde oy kullandıklarını Halen Yargıtayda onama bekleyen önemli davaların bu şekilde kurgulu yargıtay mahkemelerine verildiğini Bilmenizi isterim.

İşte bu nedenle Tayyip AKP sorunların küçüğüdür en büyük sorun Cemaattir diyorum.Yüksek yargı Tayyipcan Efendi ve AKP’nin katkılarıyla Cemaatçe ele geçirilmiştir.Yargının ele geçirilmesi Pensilvanya’da Amerikalı efendilerinin kucağında oturan ağlak imamın müritlerine gösterdiği en önemli hedeftir.

Bütün bunlardan dolayı bu ülkenin her türlü devlet nizamından cemaat ayıklanana kadar kimsenin rahat ve huzur yüzü görmesi mümkün değildir.Yargıtaydan bir umut bir çare bekleyenler boşuna beklemektedir.

Bilinmeli kibundan böyle Yargıtay kararları Pensilvanya’da oturan uzaktan kumandalı ağlak imamın tercihleriyle akord içinde olacaktır.Son yıllarda çeşitli siyasi davalarda Yargıtay aşamasından fayda bekleyen adalet umudu taşıyanlara da sözüm hiç oyalanmadan bir sonraki aşama olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi için hazırlıklara başlamaları uygun olacaktır.

Oraj POYRAZ

Prof Dr.Rennan Pekünlü’nün hapis cezasının onaylanması üzerine…

25 Temmuz 2013
Ali Rıza Üçer.
Tıp Kurumu Genel Sekreteri

Sayın Kayhan Kantarlı Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi Bölümü emekli öğretim üyesi Rennan Pekünlü’ye İzmir Asliye Ceza Mahkemesince verilen 2 yıl 1 ay hapis cezasının Yargıtayda onaylanması nedeniyle “Laik cumhuriyet sona erdi !” diyor.

İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal’ın yargının getirildiği durumla ilgili saptaması da oldukça sarsıcı: “HSYK’da siyasi iktidarın canını sıkan kararlara imza atan heyet başkanı görevden alınırken AKP’nin düşündüğü gibi karar veren ve karara muhalefet şerhi koyan üye HSYK’ya başkan yapılıyor AKP iktidarı yargıya canının istediği gibi yön veriyor.

“Bağımsız yargı ölmüştür.
Ellerimizi açarak “El-Fatiha” diyoruz.”

Yargı güvenliği olmayan bir ülkede yurttaşların sığınacağı liman kalmaz.
Böylesi bir iklimde hukuktan demokrasiden özgürlükten söz etmek anlamsızlaşır.Tuz çürür zira.Silivri mahkemelerindeki hukuk ihlalleri de bu güvencesizliğin çarpıcı örnekleriyle doludur.

Prof Dr.Rennan Pekünlü’ye verilen hapis cezası kararını Y-CHP yöneticilerine özellikle de Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin’e ithaf etmek gerekiyor.

Anayasa Mahkemesi Danıştay AİHM kararlarına rağmen üniversitelerde kamuda türban yolunu açandahası “Yargıda cemaatçi kadrolaşma var diyemem” açıklamaları yapan Sayın Kılıçdaroğlu’na bir soru soralım.

Fethullah Gülen’in Pensilvanya’dan “Son 200 yılın en önemli olayı 20 seçime bedel gerekirse ölülerimizi mezardan kaldırıp evet oyu kullanacağız” dediği 12 Eylül 2010 referandumu sonucunda yargı yeniden yapılandırılmasaydı AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in sık sık vurguladığı gibi yargının kimyası değiştirilmeseydi mahkemelerden bu ve benzeri kararlar art arda çıkacak mıydı?

Bir çift söz de akademianın seçkin mensuplarına anlı şanlı öğretim üyelerine Profesörlerine. Konjonktürün uygun ve güvenli olduğu dönemlerde Cumhuriyet mitinglerinde üniversite hocalarının ön saflarda yer aldığı diğer organizasyonlarda cübbeleriyle sokaklara dökülen sözde Atatürkçü öğretim üyelerine.

Orada mısınız yaşıyor musunuz?
Olan biteni görüyord uyuyor anlıyor musunuz?
Dahası vicdanınızla baş başa kalabiliyor musunuz?

***

Laik Cumhuriyet Sona Erdi !

Kayhan KANTARLI.
EÜ emekli öğretim üyesi

Anayasa MahkemesiDanıştay ve AİHM kararları ile bunların uygulanması için YÖK ve Rektörlük tarafından verilen talimatların gereğini yaptığı için Prof.Dr.Rennan Pekünlü’ye verilen iki yıl bir aylık hapis cezası Yargıtay’da onaylandı  http://www.egedesonsoz.com/haber/Yargitay-onadi-EU-lu-profesore-turban-fisleme-hapsi/846366

Rennan Hoca’nın fakültesinde sergilenen laiklik karşıtı tabloya http://www.zaman.com.tr/gundem_dekandan-ozgurluk-adimi_1121125.html karşın kendisine verilen talimatların gereğini yerine getirmeye devam ettiği için hapse girecek olması Laik Cumhuriyet’in sona erdiğinin kanıtıdır!

Asıl yargılanması ve hapse mahkum edilmesi gereken girmesi gereken· Fakülte dekanlıklarına gönderdiği 5 Nisan 2011 tarihli gizli yazıda “2008 de AKP tarafından çıkarılan fakat aynı yıl Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen 5735 sayılı yasayı yürürlükte göstererek öğretim üyelerine yasağın uygulanmaması talimatını verip hem öğretim üyelerini hem de öğrencileri anayasa ve yargı kararlarna karşı suç işlemeye yönlendiren” ve arkasından Fen Fakültesi Dekanının dekanlık binası önünde türbanlı öğrencilerle Anayasa ve yargı kararlarına meydan okurcasına verdiği poza göz yuman http://www.zaman.com.tr/gundem_dekandan-ozgurluk-adimi_1121125.html  Prof.Dr.Rennan Pekünlü hakkında üniversiteden izin alınmadan açılan 2.davanın hazırlık soruşturmasında Cumhuriyet Savcısı’nın sorularına cevaben gönderdiği 21/11/2012 tarihli yazıda yıllardır uygulanan ve yargı kararları gereğince halen de uygulanması gereken türban yasağını ve buna ilişkin arşivler dolusu belgeleri bilerek yok gösterecek şekilde

1- Rektörlük tarafından Prof.Dr.Esat Rennan PEKÜNLÜ’ye konu ile ilgili bir görev verilmemiştir.

2- Üniversite yetkili kurullarınca öğrenciler hakkında türbanlı bir şekilde üniversite içine girme ya da derslere katılma yasağına yönelik alınan herhangi bir karar bulunmamaktadır.

3- Yüksek Öğretim Kurulu tarafından Üniversitemizde uygulanmak üzere konu ile ilgili bir yasaklama kararını içeren yönerge ve talimat gönderilmemiştir.”

diyerek yargıyı etkilemeye yönelik gerçek dışı beyanda bulunup Pekünlü’yü kafasına göre yasak uydurup uygulayarak üniversitede kargaşa çıkaran kanunsuz biri olarak göstermeye çalışan Ege Üniversitesi Rektörüdür.

Asıl yargılanması gerekenlerden biri de EÜ rektörünün iptal edilmiş anayasa fıkrasını yürürlükte göstererek öğretim üyelerine “türban yasağı uygulanmayacak” talimatı verdiği söz konusu gizli genelgeyle işlediği suçla ilgili olarak Üniversite Konseyleri Derneği (ÜKD) tarafından İzmir Cumhuriyet savcılığına yapılan suç duyurusuna http://www.milliyet.com.tr/eu-rektor-u-icin-suc-duyurusu/ege/haberdetay/13.06.2012/1552920/default.htm ilişkin ceza soruşturmasını bir yıldır sonuçlandırmayan YÖK Başkanıdır.

This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, FAŞİZM, HUKUK-YARGI-ADALET, İrtica, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *