SÜLÜMAN

SÜLEYMAN GERÇEKTEN MUHTEŞEM Mİ İDİ ???

“Sanattan nasibini almayan insanlar bu tip sözler söylerler. Tiyatroya karşı olanların, heykeli ucube olarak görenlerin, bir zamanlar “Sanatın içine tükürürüm” diyen anlayışın, sanat ve sanatçıyla problemi olduğu bellidir.Bir “hayal ürünü” olduğu açıkça ifade edilen ya da tarihsel kişileri farklı şekilde kuran, onların insan taraflarına bakan, farklı yanlarını gösteren ve insanların ilgiyle izlediği bir diziyi, bir sanat eserini, bir filmi mahkemeye götürmeye çalışmak, ilgililerini hizaya çekmeye çalışmak ancak hukukun üstünlüğüne inanmayan, tek adamın yönettiği otoriter rejimlerde rastlanan bir şeydir.”
Fikri Sağlar (Eski Kültür ve Turizm Bakanı):

Önce ülkemizde durum vaziyeti ;

Türkiye son 10 senedir yangın yeridir !!!
Yangın hergün daha çok büyümekte ve yangını söndürmekle görevli olanlar,tersini yaparak yangını daha da büyütmektedir.Bu bilinçli yapılan bir eylemdir.AKP iktidarı Türk Devletinin,Türk Milletinin iktidarı değildir.
TBMM’nin üzerinde iki başlı üst yönetim vardır ;

* Washington yönetimi
* AB üzerinden Brüksel yönetimi

Askeri vesayeti öne sürenler,emperyalist vesayetin SİVİL temsilcileridir.Türkiye askeri vesayet döneminden çok daha tehlikeli ve bağımsızlığımızın elden çıkartıldığı,Haçlı zihniyetin işgalci ve can alıcı vesayeti altına sokulmuştur.Bunun taşaronu ise AKP yönetimidir.

Etnik ve mezhep farklılıklarını bütünleştirici olması gereken AKP iktidarı ve başı Tayyip Erdoğan,Etnik kimlikleri ve mezhep farklılıklarını kullanarak ayrıştırıcı,bölücü politikalarıyla toplumu kavgalaştırırken,
Irak kuzeyinde Kürdistan’ın kurulmasına hizmet etmektedir.Yerel yönetimlerin siyasi ve yasal alt yapısı hazırlanmıştır.ABD’nin Asırlık Wilson rüyasını Tayyip Erdoğan gerçekleştirmektedir.

Başbakan Erdoğan İsrail ile kayıkçı kavgası yaparken,İsrail’i İran ve Suriye’den koruyacak olan Kürecik radarını topraklarımıza kurdurmuştur.Şimdi de Nato güçleri İzmir’de karagah kurmuştur.Psikolojik savaş ile siyaseten işgal edilmiş olan Türkiye şimdi de Nato askerlerinin,Nato silahlı güçlerinin işgaline uğramıştır.

Türkiye’nin Milli ekonomisi ise daha önceden “Ben Türkiye’yi pazarlamakla mükellefim” diyen Erdoğan’ın şaibeli
özelleştirmeleriyle elden çıkmıştır.Yolsuzluklar ise diz boyudur.

Tüm bunlar olurken,toplum bilincinin,düşünsel aklının gerçeklerden uzaklaştırılması gerektir.İşte bu nedenle Türkiye CAYIR CAYIR yanarken Tayyip Erdoğan televizyon dizileriyle uğraşmaya başlamış ve toplumsal akılı karıştırmak adına bu kez de MUHTEŞEM YÜZYIL isimli bir diziyi diline dolamıştır.

Amaç CAMBAZA BAKTIRMAKTIR …

Naci KAPTAN

Cambaza bakacak olan Yurttaşıma,olay ve Muhteşem Süleyman hakkında bilgiler ;

Cumhuriyet 26.11.2012

Başbakan Erdoğan bu kez de TV’nin en çok izlenen dizilerinden birisi için harekete geçti

‘Muhteşem’ emir

‘Yargı harekete geçsin’ Başbakan Erdoğan, Kanuni Sultan Süleyman’ın yaşamının anlatıldığı “Muhteşem Yüzyıl” adlı TV dizisini hedef alarak filmin yönetmeni ve dizinin yayımlandığı kanalın sahibini kınadı. Bu konuda ilgilileri uyardıklarını belirten Erdoğan, “Yargının da gerekli kararı vermesini bekliyorum” dedi.

‘Her yere biz de gideriz’ “Ecdadımızın at sırtında gittiği her yere biz de gideriz” diyen Başbakan, muhalefeti de eleştirdi. Kanuni Sultan Süleyman’ın ömrünün dizilerde gösterildiği gibi değil, at sırtında geçtiğini belirten Erdoğan, “Bunlar ecdadımızı o ‘Muhteşem Yüzyıl’ belgeselindeki gibi tanıyor” dedi. ■

Cumhuriyet 27.11.2012
Sanatçılar, Erdoğan’ın TV dizisi Muhteşem Yüzyıl’a saldırısına sert tepki gösterdi

Senaryo yazsın

‘Yakışıksız’ Erdoğan’a tepki gösteren sanatçılar, dizinin belgesel değil “hayal ürünü” olduğunu vurguladı. Yazar Mehmet Eroğlu, “siyasi otoritenin sanata karışmasının ve yargıyı bir sanat ürünü için göreve çağırmasının yakışıksız ve utanç verici olduğuna” dikkat çekti. Müjdat Gezen, “Dizinin altında ‘hayal ürünüdür’ diye yazıyor” dedi.

‘Trajikomik’ Erdoğan’ın sözlerini trajikomik diye niteleyen Reis Çelik, “Tiyatro, sinema ve dizi eserlerinin ‘hayal ürünü’ olduklarını bilmek lazım” diye konuştu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak ise “Başbakan senaryo yazmaya başlasın” dedi.

SELDA GÜNEYSU’nun haberi ■

Sanatçılar ve yazarlar Erdoğan’ın Muhteşem Yüzyıl’a saldırısını sert dille eleştirdi

‘Utanç verici’

ANKARA – Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Muhteşem Yüzyıl” dizisine ilişkin sözlerine sanat camiasından tepki geldi.

Fikri Sağlar (Eski Kültür ve Turizm Bakanı): Sanattan nasibini almayan insanlar bu tip sözler söylerler. Tiyatroya karşı olanların, heykeli ucube olarak görenlerin, bir zamanlar “Sanatın içine tükürürüm” diyen anlayışın, sanat ve sanatçıyla problemi olduğu bellidir. Bir “hayal ürünü” olduğu açıkça ifade edilen ya da tarihsel kişileri farklı şekilde kuran, onların insan taraflarına bakan, farklı yanlarını gösteren ve insanların ilgiyle izlediği bir diziyi, bir sanat eserini, bir filmi mahkemeye götürmeye çalışmak, ilgililerini hizaya çekmeye çalışmak ancak hukukun üstünlüğüne inanmayan, tek adamın yönettiği otoriter rejimlerde rastlanan bir şeydir. Eğer siz bu diziye yanlış diyorsanız, o zaman bunun doğrusunu TRT’ye yaptırın. Başka bir şey yapabilirsiniz, ama asla sansür ettiremezsiniz, kapattıramazsınız, ilgililerini mahkemeye veremezsiniz. Bu tamamen Türkiye’nin çağın dışındaki zihniyet tarafından yönetildiğinin son somut örneğidir.

Mehmet Eroğlu (Yazar): Absürd bir tartışma bu. Çünkü hiç kimse bu dizinin birebir Kanuni’nin yaşamı olduğunu ya da tarihe bire bir uyduğunu söylemiyor. Bu bir “hayal ürünü”. Üstelik bu gibi dizilerin binlerce örneği var. Tarihi şahsiyetleri anlatan bir dolu film var. Napolyon’dan Kleopatra’ya ve Büyük İskender’e değin… Bu nedenle, özellikle sanat eserlerine siyasi otoritenin, nedeni ne olursa olsun karışması, sansürlemek için telkinde bulunması garip, yakışıksız ve utanç vericidir.

Reis Çelik (Film yönetmeni): Bir tiyatro, sinema ve dizi eserlerinin “hayal ürünü” olduklarını bilmek lazım. Yoksa işin içinden çıkamayız. Bir de bizim başbakanımız her konuda söz söyleme hakkına sahiptir. Başbakanımız ne derse hemen yerine getirilmesi lazım. Başbakanımız emrettiği için yargı yerine getirmeli, hem de en ağır şekilde!

Özen Yula (senarist): İnsanlar da bu dizinin bir belgesel olmadığını bilerek izliyorlar. Bir de dizi sektörü denilen bir şey var ki burada Türkiye’nin kültürel yapısını, oyunculuk değerlerini, rejisörlerini, senaristlerini şu anda bütün Ortadoğu ülkelerine, hatta Balkanlar’a bile tanıtmaya başladık. Bu biraz sektör gereği de kendi bindiği dalı kesmek gibi bir durum.

Oran, Erdoğan’a ‘Dizi senaryolarını denetlemek gibi bir göreviniz mi var?’ dedi

‘Muhteşem’ sorular

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Muhteşem Yüzyıl” adlı diziye yönelik sözlerini Meclis gündemine taşıdı.

Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle Meclis’e verdiği soru önergesini veren Oran, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda, başbakanın görevleri arasında ‘dizi senaryolarını denetlemek’ gibi bir tanım var mıdır? Başbakanlık mesaisinin yoğunluğu düşünüldüğünde yayımlanan bütün TV dizilerini izlemeniz mümkün olmadığına göre, dizilerin takibi ve senaristlerin, yönetmenlerin, patronların kınanması-uyarılması için özel ekip mi kurdunuz? Yönetmenler ile televizyon kuruluşu sahipleri, henüz yayımlanmadan önce gelip size yeni diziler hakkında bilgi veriyor mu? Bunların denetimini siz mi yapıyorsunuz? Bu şekilde kaç diziyi-yönetmeni denetlediniz? Bu açıklamanız kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal etmiyor mu” sorularını yöneltti.

‘Başbakan senaryo yazsın’

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak da konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, Başbakan’ın dizi için savcıları göreve çağırmasının “vahim, otoriter ve sağlıksız bir yaklaşım” olduğunu belirtti. “Yargının talimat aldığı yerde demokrasi ve güçler ayrılığı olmaz” ifadesini kullanan Toprak, “Başbakan senaryo yazmaya başlasın. Bu yaklaşım farklı açılardan analiz edilebilir: Başbakan’ın diziye müdahalesi rol çalma ve gündem değiştirme çabasıdır” dedi.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Erdoğan’ın tarihi şahsiyetleri örnek göstererek kendisine pay çıkarmaya çalıştığını belirtti. Vural, Erdoğan’a “Senin misyonun, İslam dünyasını dönüştürmek isteyen emperyal bir proje olan BOP eşbaşkanlığı. Kanuni Sultan Süleyman devlete nizam veren kanunları koydu, sense devletin bölünmesini sağlayacak kanunlara imza attın. Bu mirası reddeden adımları atıyorsun. Sen bu mirası yıkanlardansın” diye seslendi.

MELTEM YILMAZ ve AYŞEGÜL ÖZBEK’in haberi ■

HEYKEL, TİYATRO, BALE…

Kime, neye karışmadı ki

TV dizisine karşı yargıyı harekete geçmeye çağıran Başbakan Erdoğan, zihniyetinin ilk ipucunu 1994 yılında baleyi “belden aşağı” diye niteleyerek vermişti. Daha sonra demokrat bir lider izlenimi vermeye çalışan Erdoğan, güçlendikçe görüşlerini daha açık göstermeye başladı. Erdoğan’ın “İnsanlık Anıtı” heykelini yıktırması da büyük tepkilere yol açmıştı.

Baleyi ‘belden aşağı’ olarak niteleyen Başbakan, heykeller ve tiyatrolardan sonra dizilere de el attı

‘Muhteşem’ Erdoğan

Kamu tiyatrolarının özelleştirilmesi, sinemaya ‘aile ayarı’, dizilere uyarı, edebiyata ‘muzır neşriyat muamelesi’, İnsanlık Anıtı’nın ‘ucubeleştirilerek’ yıkılması, Emek Sineması’nın kapatılması, Paul Auster ve Naipaul’a karşı başlatılan kampanyalar ve daha nicesi… Son olarak Muhteşem Yüzyıl’a el atan AKP’nin, 10 yıllık iktidarında kültür sanat dünyasına müdahalesinin haritasını çıkardık.

MELTEM YILMAZ AYŞEGÜL ÖZBEK

Kamu tiyatrolarının özelleştirilmesi, festivalde içki yasağı, İnsanlık Anıtı’nın ‘ucubeleştirilmesi’ derken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye televizyonlarının en çok izlenen, Ortadoğu, Balkanlar ve Türki cumhuriyetlerde de ilgiyle takip edilen dizisi “Muhteşem Yüzyıl”a da uzandı. Başbakan’ın, Kütahya’daki havalimanı açılışında “belgesel” olarak nitelendirdiği kurmaca dizi hakkında dediklerine bir bakalım:

“Bizim öyle bir ecdadımız yok. Biz öyle bir Kanuni tanımadık. Biz öyle bir Sultan Süleyman tanımadık. Onun ömrünün 30 yılı at sırtında geçti. Sarayda o gördüğünüz dizilerdeki gibi geçmedi. Bunu çok iyi bilmemiz, anlamamız lazım. Ben o dizilerin yönetmenlerini de o televizyonların sahiplerini de milletimin huzurunda kınıyorum. Bu konuda da ilgilileri uyarmamıza rağmen yargının da gerekli kararı vermesini bekliyoruz. Böyle bir anlayış olamaz. Bu milletin değerleriyle oynayanlara milletçe gereken dersin, cevabın hukuk içinde verilmesi gerekir.”

‘Bale belden aşağı’

Böylece Türkiye’de yaratılan baskı ortamına bir yenisi, hem de dizi başladıktan iki yıl sonra, bir havalimanı açılışında eklenmiş oldu. 10 yıllık AKP iktidarında kültür sanat dünyasında benzeri söylemler ile yaratılan atmosfere, hatta daha da öncesine uzandık.

1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Erdoğan, atv’de Cansu Akbel’in sunduğu programda, kendi kızlarının bale yapmasını düşünmediğini söyleyerek “Kızlarımın hamdolsun o tür idealleri, düşünceleri söz konusu değil” demişti. Erdoğan’ın Akbel’in “Ben bir balerin olarak buraya gelseydim, benim elimi sıkarken yine bir sıkıntı duyar mıydınız” sorusuna yanıtı ise şöyle olmuştu:

“Yok, benim size ilk tavsiyem, bence bu mesleği bırakın, demek olurdu. Çünkü bir balerinin neler yaptığı, neler ortaya koyduğu ve nereye hitap ettiği ortada… Çok açık ve net söylüyorum, bu noktada duyarlılığını belden aşağı indirmeyeceği her şeyde varım. Ama indirecek olanın karşısındayım. Çünkü şu anda kültür emperyalizminin en önemli dallarından biri, insanı belden aşağısıyla meşgul etmek.”

Konser alanı basıldı

2009 Temmuz’unda dünyaca ünlü piyanist İdil Biret’in Topkapı Sarayı’nda verdiği konser sırasında gerilim yaşanmış; konser alanının dışında toplanan Alperen Ocakları üyesi 100 kişilik bir topluluk, bir şarap firmasının sponsorluğunu yaptığı konsere saldırmış, slogan ve tekbirlerle içeriye girmek isteyen topluluğu güvenlik ekibi güçlükle engellemişti.

2009’dan başlayarak Sel Yayıncılık ve Ayrıntı Yayınları’nın yetişkinler için çıkardığı bazı kitaplar hakkında “Çocukları Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu”nun raporlarına dayanılarak dava açılmış; kitaplardan birinin çevirmeni Funda Uncu, Emniyet’te “Sen manken misin böyle kitaplar yazıyorsun!”, “Sen pornocu musun!” biçiminde sözlü tacize uğramıştı.

İstanbul’un en eski sinemalarından Emek, 2010’da tadilat gerekçesiyle kapatılmış; 2 yıl süren eylemlerde, Emek Sineması’nı da içine alan Cercle d’Orient yapısının alışveriş merkezine dönüştürülecek olması günlerce protesto edilmişti.

2010’da İstanbul’da düzenlenen Avrupa Yazarlar Parlamentosu’na Onur Konuğu olarak davet edilen 2001 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi V.S. Naipaul, kendisine yöneltilen asılsız suçlamalar ve tepkiler yüzünden Türkiye’ye gelmekten vazgeçmişti.

Bugün “Muhteşem Yüzyıl” dizisine, adli makamlara “ihbar edecek” kadar tepki gösteren Başbakan Erdoğan, o günlerde sanat, edebiyat ve kültür dünyasına karşı girişilen bu müdahalelere en küçük bir tepki göstermemişti. Ama, bale sanatını “belden aşağı” diye niteleyen bir başbakandan böyle bir tepki beklemenin gereği yoktu belki de.

Devlet müdahalesi

Öte yandan, içinde bulunduğumuz yıl, özelleştirileceğini duyurduğu Şehir ve Devlet tiyatrolarına bizzat müdahale ederek “Devlet eliyle tiyatro yapılmaz!” diyen, İstanbul Şehir Tiyatroları Yönetmeliği’nin değiştirilmesi sonucunda yönetime AKP bürokratlarının girmesine yol açan Erdoğan, devlet eliyle sinemaya “aile ayarı” çekilmesi, “Behzat Ç.” dizisine bizzat yardımcısı Bülent Arınç tarafından tehdit yöneltilmesi karşısında bir kez daha tepkisiz kalıyordu.

‘Cahil adam’ Auster!

2012’nin Ocak ayında, yapıtları ülkemizde de yayımlanan ABD’li yazar Paul Auster, Türkiye’deki yazarlar ve gazetecilerin düşünceleri nedeniyle tutuklanmalarını gerekçe göstererek Türkiye’ye gelmek istemediğini söylemiş; Başbakan Erdoğan da Auster’ı “cahil adam” olarak nitelendirmişti. Auster’ın Başbakan’a yanıtı ise tüm dünya basınında yer almıştı:

“Uluslararası PEN tarafından elde edilen son rakamlara göre, Türkiye’de 100’e yakın yazar tutuklu, Ragıp Zarakolu gibi davaları dünyanın dört bir yanındaki PEN merkezlerince yakından takip edilen bağımsız yayıncılardan bahsetmiyorum bile. Ülkem Birleşik Devletler ve Türkiye’niz de dahil, tüm ülkeler kusurludur ve hepsi on binlerce sorunla boğuşur Sayın Başbakan.”

Üniversiteye müdahale

Geçen temmuzda Bilgi Üniversitesi Yerleşkesi’ndeki santralistanbul’da 11. kez gerçekleştirilen “One Love Festival”e alkol yasağı damgasını vurmuş; Başbakan Erdoğan da alkol yasağı uygulamasının kendi talimatı olduğunu açıkça belirtmekten çekinmemişti:

“Böyle bir şey nasıl olur? Öğrenci oraya gelip alkolü alıp kafayı mı bulacak, ilim alıp kendini mi bulacak?”

Erdoğan’ın en yeni, ama herhalde son olmayan müdahalesi ise “Muhteşem Yüzyıl” dizisine oldu. Dizinin senaristi Meral Okay yaşamını yitirdiğinde, Yeni Akit gazetesi “O kadın öldü!” başlığını atmıştı. Başbakan, Kanuni Sultan Süleyman’ın, çıktığı seferlerden Hürrem Sultan’a yazdığı aşk şiirlerini okudu mu acaba? Okusa, korkarız, o şiirlerin de yasaklanmasını isteyebilir…

***
Cumhuriyet 28.11.2012

PANO
Deniz Kavukcuoglu
dkavukcuoglu@superonline.com

Muhteşem Süleyman

Doç. Dr. Erhan Afyoncu’ya göre, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan ya “cariye ya da Kırım Hanı’nın kızıydı.” Kimi tarihçiler ise bu muhterem padişah anasının Helga adında Polonya kökenli bir Yahudi olduğu savındadırlar. Biz ise resmi tarih yazımında kendimize yakışan seçimi yapmış, Hafsa Sultan’ın Kırım Hanı’nın kızı olduğu söylemini benimsemişizdir.

46 yıl süren iktidarının 30 yılını at üzerinde -I. Viyana Kuşatması (1529) bozgunu göz ardı edilecek olursa- zaferden zafere koşarak geçirmiş bir kahraman olan Kanuni Sultan Süleyman elini namahreme sürmesine gerek bırakmayan dört evlilik yapmıştır.

Tarihçi Yılmaz Öztuna, eşlerinden ilkinin adının bilinmediğini ancak 1496-1550 yılları arasında yaşayıp padişaha Mahmud adlı bir evlat verdiğini belirtir. İkinci eşi Şehzade Mustafa’nın annesi Mahidevran Sultan Haseki (1499-1581), üçüncü eşi Gülfem Hatun (1497-1562), dördüncü eşi ise Kanuni’ye bir kız (Mihrimah) ve beş şehzade (Mehmed, Selim, Bayezid, Cihan­gir ve Abdullah) doğuran Hürrem Sultan Haseki idi.

***

Televizyondaki o uyduruk Muhteşem Yüzyıl dizisinde gösterilenlerin tersine Sultan Süleyman sadık bir eş olduğu gibi sayıları on beş olan erkek evlatlarına karşı adil ve şefkatli bir babadır da… Bakalım.

1515 yılında doğan oğlu Mustafa’yı 1553 yılında Konya Ereğli’de,
1526 doğumlu Mehmed’i 1543’te Bursa’da boğdurmuştur.
1525 doğumlu Bayezid,
1543 doğumlu Orhan,
1545 doğumlu Osman
babalarının “siparişi” üzerine 1562’de
İran Şahı tarafından Kazvin’de boğdurulmuştur.
Abdullah 14 yaşında,
Mehmed de 3 yaşında
aynı akıbete uğramışlardır.
1531 doğumlu Cihangir ise ağabeyi veliaht Mustafa’nın ida­mında geçirdiği şoka bağlı olarak 21 gün sonra, 27 Kasım 1553 günü ölmüştür.

(Kaynak: Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 2005)

***

Bir baba için yedi evlat canı almak kolay değildir; kararlılık ve buz tutmuş bir vicdan ister. Kanuni Sultan Süleyman bu yanıyla “eğer söz konusu iktidarsa geri kalanı teferruattır” özdeyişinin yaratıcısıdır.

***

Mustafa Sönmez
mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr

Muhteşem Yüzyıl
Müptezel On Yıl…

Frenklerin “soap opera” diye nitelendirdikleri bir TV dizisi Muhteşem Yüzyıl ile RTE’nin gölge boksuna şahit oluyoruz günlerdir. Yaşadığımız müptezel on yılın hülasasıdır bu konu aslında. Tahammülsüzlüğün, hesap vermezliğin, fütursuzluğun zirve yaptığı zamanlardayız…

Altında, “hayal mahsulü” olduğu açıkça yazan, biçare Türkiye halkının tek eğlencesi TV’de, çarşamba günleri uzun uzun hikâye edilip, reytingi düştükçe içine bin bir yeni malzeme katılıp uzatıldıkça uzatılan bir eğlence-kültür ürününden söz ediyoruz… Reklam verenlerin gözde kuşağı diziler… Toplamı 2.5-3 milyar doları ancak bulan reklamların yüzde 56’sı TV’lere, yüzde 25’i gazete ve dergilere, kalanı da öteki mecralara akıyor. Medya-kültür çarkı reklamlarla dönüyor.

Star, Show, Kanal D gibi büyük kanallar, dev bütçeli diziler sayesinde ayakta duruyorlar, diğerlerinin hepsi zararda ve patronların ticaret, inşaat, finans vb. işlerinden kazanılan paralarıyla sübvanse ediliyorlar. Siz, NTV, Habertürk, CNN Türk, Skytürk, Samanyolu, Kanaltürk, Kanal 24 gibi haber kanallarının para kazandığını mı sanıyorsunuz? Hepsi zarardalar. Zararlarının bir kısmı bu tür dizi yayımlayan, dolayısıyla reklam çeken kanalların gelirleri ile kapatılır ama gazeteleriyle birlikte, istisnasız bütün medya grupları para kazanmaz, para kaybeder. Neden bu işle iştigal ederler o halde? Medyanın, diğer işlerine faydası olduğunu, iktidarlarla iyi geçinmenin aracı olduğunu düşündüklerinden… Başka ne için olacak… Ama yine de yaranamıyorlar RTE’ye..

***

Baksanıza, hedef tahtasındaki dizinin sahibine ve kanalına… Hedefe konulan Muhteşem Yüzyıl, Doğuş’un patronu Ferit Şahenk’in Aydın Doğan’dan satın aldığı Star’da yayımlanıyor. Doğan, RTE’nin hışmından profil küçülterek kaçmaya çalışırken kaçak Uzan’lardan kalma, özelleştirmeden alınmış Star’ı, baskılara dayanamayıp Ferit Şahenk’e sattı. Şahenk de büyük bir yatırım yaparak Muhteşem Yüzyıl’ı Karamehmet’in Show TV’sinden transfer etti. Hem de dünyanın parasına…

Muhteşem Yüzyıl, büyük yatırım… Başlangıçta Show TV için hazırlandı, ikinci yılını Star TV’de sürdürdü; dışa açıldı, 22 kanal ile anlaşma yapılmıştı dizi başlarken. Şimdilerde 42’yi buldu diyorlar.

Şimdi Ferit Şahenk ne yapsın?

RTE için bunca şeyler yapmışken, daha ne yapsın? 2011 seçimlerinin hemen ardından NTV’deki muzır elemanlar ayıklandı, kalanlara çiçek-böcek programları yaptırıldı. Kanal, RTE’nin yanağını okşayan Mehmet Barlas kanalı yapıldı, ama yine yaranamadı Şahenk… Daha ne yapsın? Gruba ait CNBC-e isimli ekonomi kanalının ekranından bir gün olsun iktidar icraatlarını eleştiren bir cümle duyulmuyor. Daha ne yapsınlar? Muhteşem Yüzyıl’ı gözden mi çıkarsın Şahenk?

Şimdilerde RTE’yi yumuşatmaya çalışıyorlar. İhraç ediliyor, tanıtıma yarıyor filan diye, ama boşuna… Fikrimi sorarsanız, dizi kısa sürede bitirilecek. Ya bitirilmezse? Grubun bankası Garanti’nin kolu BDDK’nin elinde… Bükmek için bir sürü gerekçe uydurulabilir. Doğuş, daha yenilerde metro inşaatı aldı İstanbul Belediyesi’nden. Devletin, belediyenin eline bakan bir sürü işi var Doğuş’un…

Böyle bir medya ortamı, böyle bir rehine medya düzeni var, müptezel 10 yılın sonunda… Bu ülkenin hot zota pabuç bırakmayacak haysiyetli bir burjuvazisi, bedel ödemeye hazır bir burjuva aydın kitlesi yok, ne yazık ki…

Ne diyelim; kader mi utansın, başkaları mı?

This entry was posted in Gundem, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *