Savaşa girmekten daha önemli dava!

Savaşa girmekten daha önemli dava!

Necati Doğru
05 Ekim 2012

Karar aşamasına geldi. Görünüşte 3 Cumhuriyet savcısı yargılanıyor Özünde ise“Adaletin bağımsızlığı” mahkemeye çıkartıldı ve “cumhuriyet savcılarına gözdağı verme” davasına dönüştü.

Bu yüzden iddia ediyorum.

Savaşa girmekten daha önemli.

Bu 3 savcı ne yapmıştı?

3 yılda ayrıntılı bilgi, belge, kanıt toplamışlar; İktidar partisi AKP’ye ve Başbakan’a yakınlıklarıyla bilinen şüphelilerin “örgütlü dolandırıcılık suçu işlediklerini ve gurbetçi işçilerden topladıkları hayır paralarını kişisel servetlerine aktardıkları” sonucuna varmışlardı.

İktidar yakınları şüpheliydi.

Tutuklu yargılanacaklardı.

Zaten bu davanın ilk adımı Alman Adaleti tarafından görülmüş, suçlular hapse konulmuş ve Alman hakimler, “asıl suçlular Türkiye’dedir. Türk adaleti de Türkiye’dekileri bulsun” kararına varmıştı. Alman hakimler, “bu suçluların arkasında Türkiye’de politikacılar olabilir” demek istiyorlardı.

İşte 3 Cumhuriyet savcısı:

Nadi Türkaslan.

Abdulvahap Yaren.

Mehmet Tamöz.

Özünde “vicdanlı insanlardan, sahipsiz ve muhtaçlara verilsin diye, toplanan paraları buharlaştırarak kişisel servet yapılması olan Deniz Feneri e.V Derneği” soruşturmasını yürütüyorlardı.

3 savcı 3 yılda yol almışlardı.

Mahkemeye hazırlıklı geliyorlardı.

Deniz Feneri e.V’de görev alanlara, para toplayıcılarına, parayı bavullarla Türkiye’ye taşıyıcılarına, paranın toplanmasında dini duyguları istismar eden yayınlar yapan tv kanalının Almanya bağlantılarına, derneğin yöneticilerinin siyasi bağlantılarına, muhtar adları kullanarak sahte fatura ve istek formu düzenleyenlere kadar…. Çok ciddi bilgi, belgelere ulaşmışlardı.

3 savcı görevden alındılar.

Hukuk ve adalet şok olmuştu.

Hatırlayacaksınız.

Asıl şok arkadan geldi.

İktidar partisiyle yakınlığı bilinen sanıklar, “savcılar mahkeme kararını tahrif ettiler” diye şikayet dilekçesi verdiler.

Savcılar görevden alınmışlar.

Ardından suçlanıyordu.

Müfettişler incelemeye başladı.

Henüz raporlarını yazmamışlardı.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurumu (HSYK) başkanı, başkan yardımcısı ve Adalet Bakanı, gazete ve tv’lere demeç vererek; “savcıları suçlu” ilan ettiler.

Adalet Bakanı, sanki müfettişlere “hazırladığınız raporda savcıları mahkeme kararını tahrif etti ve görevi kötüye kullandı” diye yazın işareti veriyordu.

Nitekim rapor bu yönde çıktı.

Siyaset adaleti yönetiyordu.

Savcılara sopa gösteriliyordu:

Siz misiniz bu davayı yürüten!

Görün gününüzü.

Siz misiniz iktidar partisi yakınlarını “örgütlü dolandırıcılık” suçlamasıyla hapse gönderen!

Katlanın sonucuna.

Siz misiniz üstünü örtemeyen.

Ödeyin hesabını.

3 Cumhuriyet Savcısı, üzerinden sanki diğer savcılara ve adalete “sakın iktidar yandaşlarının üzerine gitmeyin” mesajı verilmek isteniyordu.

Bugün Ankara’da Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde “Deniz Feneri e.V derneği soygunun Türkiye ayağı soruşturmasında organize suç bulan” bu 3 Cumhuriyet Savcısı’nı suçlayan dava karara bağlanacak.

Bu dava savaştan önemli.

Avrupa Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin (MEDEL) hazırladığı raporunda; “Politik gücün yargısal süreçlere müdahalesi” başlığı altında çarpıcı örnekler sıralaması yapıldı. Deniz Feneri e.V birinci sıraya konuldu.

Hukuka politik müdahale var.

İktidar adaleti çürütüyor.

Bugünkü davanın sunucu.

Savaştan daha önemli.

Sözcü Gazetesi

This entry was posted in Bekir Coşkun yazıları, HUKUK-YARGI-ADALET, Kose Yazarlari, YOLSUZLUKLAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *