T.C. Laiklikten Koparılmak İsteniyor

T.C. Laiklikten Koparılmak İsteniyor

PERİHAN ERGUN

Devlet yönetimimiz ‘Laik, Sosyal, Demokratik Cumhuriyet’ nitelemesiyle tanımlanır.

Bu bilinen tanım, son yıl, ay ve günlerde AKP iktidarının yöneticileriyle başbakan yardımcılarının yaptırım ve söylemlerinde yoğunca eksen kaymasına uğratılıyor.

Bu durumu örneklemek için geçen haftanın çarpıcı söylemleri bile yeterli olur.

Şöyle ki; yıllardır perşembe geceleri Ali Kırca’nın yönettiği Siyaset Meydanı adlı programın geçen haftaki konuğu Sayın Başbakan’ın kadim dostu, Bursa milletvekili Manisalı Bülent Arınç’tı. Kendisine yöneltilen “Cemaat-iktidar” çatışmasıyla ilgili soruya; “Ben o camiayla geçmişten bu yana çok yakın ilişkideyim. Fethullah Gülen Hoca Efendi’yi de çok severim. En zor zamanlarda onu ne kadar sevdiğimi, beğendiğimi, onun Türkiye için çok önemli bir şahsiyet olduğunu, eğitimden başlayarak bütün sosyal faaliyetlerde insanlığı pozitif yönlendirdiğini, Türkiye’ye ondan zarar gelmediğini, açık ifade eden biriyim. O Türkiye’nin yüz akıdır, tertemiz bir insandır, diyen birisiyim” gibi övücü tümcelere devamla methiyelerini sıraladıktan sonra, suçlandırılmasına da “Ben suçlanmasını, savcının bireysel bir yetkiyi kötüye kullanmasıdır, inancını taşıyorum” dedi.

***

Atlantik ötesinde ABD emperyalizminin koltuğuna yaslanıp Atatürk Cumhuriyeti’ni yadsıyan, tüm dünyaya yayılan örgütünün yönettiği özel okullarında kitleleri, nereden kaynaklandığı bilinmeyen paralarla bu yolda şartlandıran, dini siyasete alet eden bir kişiye bu denli bağlılığı hiç çekinmeden ballandırarak açıklayan AKP iktidarının en etkin adamının samimi sözleri, inançlara dayandırılan bir yönetim özleminin yansıması olmuyor mu? Zaten hemen her gün medyanın yazılı ve görüntülü yayınlarında; laik cumhuriyetten kopma haberlerini esefle izlemiyor muyuz?

***

Alın bir çarpıcı örnek daha:

Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Said Nursi’nin Kürt açılımının şifresi olarak gösterilen sempozyumda, gene AKP’nin önemli kişilerinden biri olan Hüseyin Çelik, konuşmasında “Bediüzzaman vaktiyle dinlenseydi, bugün boğuştuğumuz birçok dertle mustarip olmayacaktık. O, reçeteleri ortaya koymuştu” diye buyurmuşlar. Çelik tarafından adeta ilahlaştırılan Said Nursi, bilindiği gibi şeriatçı, Mustafa Kemal ve Cumhuriyet karşıtı, İngilizlerin himayesindeki Kürt Teali Cemiyeti’nin kurucusuydu. Doğu ve Güneydoğu halkını inançları kullanarak etkilemesiyle yurda getireceği zararların önlenmesi amacıyla sürgün edilmişti.

Artuklu Üniversitesi’nde onun adına, Risale Akademisi ve Akademik Araştırmalar Vakfı işbirliğiyle düzenlenen sempozyumun amacı, üniversitede kurulması planlanan Said Nursi Enstitüsü için ilk adım sayılmış. Adımın devamı olarak da toplantıya gelenler harem-selamlık uygulamasıyla oturtulmuş. Etkinlik, Kuranıkerim okunmasıyla başlamış, Rektör katılımcıları Türkçe, Kürtçe ve Arapça “Hoş geldiniz” diyerek selamlamış(!). Ayrıca, Türkiye’de kendi üniversitelerinde ilk kez Bediüzzaman ve eserleri merkezinde böyle sosyal bir sorunun konu edilmesinin kıvancını da belirtmiş.

Toplantıya katılmış bulunan Hüseyin Çelik de konuşmasında; “Bugün burada düzenlenmiş olan çok anlamlı sempozyum, aslında devletle milletin barışmasıdır. Eğer asrın başında Bediüzzaman’ı dinleseydik, bugün boğuştuğumuz birçok dertle mustarip olmayacaktık. O, reçeteleri ortaya koymuştu” dedikten sonra, “12 Eylülcüler bile, ‘İslam birleştiricidir ve lazımdır’ diyerek Nurculuğu devlet politikası olarak yaymaya giriştiler” sözleriyle de onaylarcasına beyanda bulunmuş. Bu, söylem ve görüntülerle inançlara dayandırılan bir karşıdevrim oluşturulmuyor mu?

Atatürk ilke ve devrimlerini benimseyenler, ne zaman uyanacaksınız?..

Cumhuriyet 12.04.2012

This entry was posted in Kose Yazarlari, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *