REFERANDUM SANDIĞI ÖNCESİ VE “İRADENİN EFENDİSİ, VİCDANININ ESİRİ OL !‏

Saygıdeğer arkadaşlar,
 
Yaklaşmış olan referandum öncesi değerli kalem dostum Reşit Çağın’ın
aşağıdaki örnekleme yoluyla referanduma neden HAYIR denmesi gereğini
bir kez daha açıklayan yazısını sizlerle tekrar paylaşmak istedim.
Hepinizin çok iyi bildiği konuları izininizle tekrar hatırlatmak istiyorum ;
 
REFERANDUM SANDIĞINA OYUNUZU ATMADAN ÖNCE
BASTIĞINIZ MÜHÜR İZİNİ KURUTUNUZ.
OY PUSULASINI ZARFA KOYMADAN ÖNCE,
DIŞA BÜKEREK KATLAYINIZ.
evet ve HAYIR YAZAN TARAFLAR DIŞA GELMELİDİR.
AKSİ TAKDİRDE MÜHÜR İZİ KARŞI TARAFA BULAŞACAK
OYUNUZ DA TASNİF DIŞI KALABİLECEKTİR.
 
Lütfen referandumun amacı ve oy kullanma şekli hakkında,
çevrenizde bulunanlara,arkadaşınıza,komşunuza,manav,bakkal,kasabınıza,
apartman görevlisine olabildiğince bu konuları anlatarak bilgilendirelim.
 
Bu referandumda Türk Ulusunun ve çocuklarımızın geleceği oylanacaktır.
 
Saygı ile
 
 
Naci Kaptan
 
 
***
  
 
Date: 08.09.2010
     “İRADENİN EFENDİSİ, VİCDANININ ESİRİ OL !”
Basında, ekranlarda yaşlı kimseler görürüz, okuruz  ya da çevremizden duyarız.Kendilerine yardımcı olmak, parasını/ malını yönetmek, ölünceye kadar bakmak gibi insanî(!) nedenlerle güvendikleri evlâtlık, akraba, tanıdık v.s. tarafından kandırılmışlar, ellerinden alınan genel vekâletle taşınır, taşınmaz tüm mallarını kaybederek sokakta kalmışlar veya düşkünler evine sığınmışlardır.

Sonradan pişman olup vekâleti iptal etseler de, olan olmuş, ellerindekiler dönmemek üzere gitmiştir.

Benzer gaflet örneğini toplumsal yazgımızı belirleyen seçimlere uyarlarsak; İktidara gelenlerin “Karaman’ın koyunu” misali gerçek yüzünü görünce, “ellerim kırılsaydı da bu partiye oyumu vermeseydim” diye pişman olanlara çok rastlamışızdır.Ancak, vekâlet verilmiştir bir kere!

Buradan referandum konusuna gelindiğinde; 2002’de ve 2007’de aldığı vekâletlerle Türkiye Cumhuriyeti’ni, eğitimden ekonomiye, tarımdan çevreye, sosyal yapıdan kültüre kadar tanınmaz hale getiren AKP, şimdi de, son derece masum(!) bir Anayasa değişikliği talebiyle kapımızı çalmaktadır. Söylediklerine bakılırsa, tüm çabaları, nefeslerini tüketmeleri, millet olarak bizim için ve biz istediğimiz için, daha demokratik ve özgür bir Türkiye içindir(!). İşin Türkçesi ise şöyledir:

“Yargı ayağımızda pranga.Başına buyruk, sınırsız, sorumsuz olamıyoruz.Gelin bizi bundan kurtarın. Bizler; bilgili, görgülü, ahlâklı, akıllı, gözü tok, hırslarından arınmış, vatan sevgisiyle dolu  mükemmel insanlarız.Verdiğimiz her karar, çıkardığımız her yasa doğru ve eksiksizdir.

Bizim, hele hele RTE’nin, Anayasa ve yasalar çerçevesinde de olsa, denetlenmesi, eleştirilmesi, engellenmesi kimsenin haddi olamaz, olmamalıdır da! Milli iradenin üzerinde güç mü olur?
Mührü sizden aldık mı, demokrasinin gereği olarak “istediğimizi asar, istediğimizi keseriz!”.

Ne yazık ki(!) bugünkü sistemde bunu tam manasıyla hayata geçiremiyoruz.Çünkü, “halâ ele geçiremediğimiz yerler” var.Bu yerler, yalnız bizim değil, bizlerin buralara gelmesinde büyük destekleri olan kıtalar ötesindeki velinimetlerimizin de canını sıkan kararlar alıyorlar. Gelin 12 Eylül’de, hazırladığımız pakete “he” deyin.Bitsin bu iş. Hem bugüne kadar yaptıklarımızın üzerine bir sünger çekip Yüce Divan kâbusundan kurtulalım.Hem de yarım kalmış işleri tamamlayıp Türkiye Cumhuriyeti’ nin icabına bakalım!Üstelik yalnız Cumhuriyetin mi? Bize uymayan, karşı gelen, canımızı sıkan herkesin.Hadi uzatmayın da verin şu vekâleti! Sonra görürsünüz Hanya’yı da, Konya’yı da.”

Gerçek niyetin bu olduğu referandum için, dostça uyarıda bulunacaklarımız, “yetersiz ama evet” diyen özel görevliler, “o ne derse doğrudur” diyen ahmaklar, “ağam, beyim, liderim, şeyhim bilir” diyen zavallılar değil elbette.Söylenenleri halâ iyi niyetle anlamaya, irdelemeye ve karar vermeye çalışan şaşkınlar, kararsızlar ve nasıl bir felâketin yaklaşmakta olduğunu fark edemeyen aymazlardır.

”Suyun değerini kuyu kuruyunca anlarız” demiş Thomas Fuller.

Basılacak o küçücük “tercih” mührünün büyük önemi ve “evet”lerin fazla çıkması halinde kaybedileceklerin değeri sonradan anlaşılacak ama, çoktan iş işten geçmiş olacaktır.

Çünkü, “Hukukun bittiği yerde zorbanın egemenliği başlayacak” ve “ucu açık” olarak sürecektir!

Özal’ın yıllar önce ektiği GDO’lu bir tohum, sabıkalı bir partinin devleti yönetmesine ve bu tartışmalı değişikliğin referanduma gitmesine olanak sağlayan tuhaf kararların AYM’den çıkmasına yetmiştir.

Bir de bunların ekecekleriyle çocuklarımızın nasıl bir ülkede yaşayacaklarını düşündüğümüzde, yurttaşlık  sorumluluğunun  gereği olarak oy kullanmak, yaşamsal ve tarihsel bir görevdir.Nasıl mı?

Aristo’nun deyişiyle; “İrademizin efendisi, vicdanımızın esiri olarak”.

Tercihiniz hayırlı olsun!
Reşit Çağın

8 Eylül 2010

This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *